Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, finansman kısıtı nedeniyle bu yıl büyümeni, TÜSİAD tahminlerine yakın olarak yüzde 4 civarında gerçekleşeceğini düşündüklerini söyledi.
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı'nda konuşan Yılmaz, son on yılda para piyasalarındaki bolluk ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan düşük faizlerin, yükselmekte olan piyasaların büyümesine önemli katkıda bulunduğunu söyledi.
Ancak dünya ekonomisine damgasını vuran bu finansal koşulların artık değişmekte olduğu bir döneme girildiğini aktaran Yılmaz, geride bırakılan dönemde
finans piyasalarının tüm dünyaya ve özellikle yükselen piyasalara fon sağlayabilmelerinin ardında iki etken ve iki balon olduğunu kaydetti.
Birincisinin 2008 krizine kadar gelişmiş ülkelerde oluşan finansal balon olduğunu, ikincisinin ise 2008 krizinin ardından merkez bankalarının aşırı gevşek para politikaları ile ortaya çıkan finansal balon olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Her ikisinin de sürdürülemeyeceği çok açıktı" dedi.
Fed'den haziran başından beri gelen işaretlerin bu dönemin yavaş yavaş bitmekte olduğunu gösterdiğine dikkati çeken Yılmaz, başta ABD ekonomisi olmak üzere gelişmiş ülkelerde gözlemledikleri toparlanma eğilimi sürerken, onların yaşadığı derin resesyon sırasında büyümelerini sürdüren Türkiye gibi ülkelerde de ekonomik performansın zayıfladığını dile getirdi.
Buna aynı ölçekte olmasa da dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin'i de dahil etmenin mümkün olduğunun altını çizen Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:
"Bundan sonra, küresel finansman kaynaklarının daha kısıtlı, daha doğru ifade etmek gerekirse, daha gerçekçi olacağı bir düzende yaşayacağız. Nitekim büyüklüğü ve dışa açıklık oranıyla Türkiye ekonomisi de, bu küresel geçiş dönemlerinden önemli ölçüde etkileniyor ve etkilenmeye de devam edecek. Yeni dönemde anlaşılıyor ki, özellikle gelişen piyasa ekonomilerinin tarihi potansiyel büyümelerinden bahsetmek mümkün olmayacak. Bu kategorideki tüm ülkelerde Çin dahil, potansiyel büyüme oranları aşağı doğru revize etmek gerekecek.
İkinci balon döneminin bitişini işaret eden son 4 ay içindeki finansal dalgalanmayı değerlendirdiğimizde, diğer gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin merkez bankaları gibi bizim Merkez Bankamızın da büyüme ile enflasyon hedefi arasında bir dengeleme politikası benimsemek durumunda kaldığını görüyoruz. Bu süreçte,
faiz aracının kullanılmadığını ve kurun da süratle yukarı doğru çıktığını gözlemledik. Bu olağanüstü geçiş dönemlerinde, Merkez Bankalarının işleri gerçekten çok zor ve ister istemez ek sorumluluklar da yükleniyorlar. Bu nedenle kullandıkları araç setleri de genişleyebiliyor. Fakat bizim açımızdan, bu politika tercihi, ancak ve ancak enflasyon hedefine ulaşıldığı takdirde yerinde bir politika seti olacaktır. Bu balon etkisi geçtikten sonra, önümüzdeki en önemli tehlike enflasyon hedefinin şaşması olacaktır. Dolayısıyla Merkez Bankası'nın para politikasını, bu çerçevede değerlendirmeye devam edeceğiz."
"Büyümenin niteliği önemli olacak"
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz, finansman kısıtı nedeniyle bu yıl büyümenin, TÜSİAD tahminlerine yakın olarak yüzde 4 civarında gerçekleşeceğini düşündüklerini söyledi.
Bu oranın arzu ettikleri performansın altında olduğunu ve biraz önce analiz etmeye çalıştığı küresel makroekonomik gelişmeler ve belirsizliklerin orta dönemli büyüme modelini süratle ele alınmasını gerektirdiğini belirten Yılmaz, "Düşük büyümenin yönetilmesi gereken önümüzdeki birkaç yılda, büyümenin niteliği önemli olacaktır. Kamu maliyesinde dengeleri korumak, fiyat istikrarını önceleyen bir para politikası güçlendirmek ve kamu harcama verimliliğini artırmak, bu dönemde öncelikli politika alanları olmalıdır. Kamu harcama verimliliği kapsamında, bölgesel kalkınma desteklerinin, istihdam ve Ar-Ge teşviklerinin önemine işaret etmek isterim. Ayrıca büyümenin sınırlı kalması muhtemel bu dönemde, ücret dışı işgücü maliyetlerini aşağı çekecek çalışmaları sürdürmeli ve özellikle istihdam üzerinde yeni yüklerin yaratılmaması konusu üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur" şeklinde konuştu.
Türkiye için düşük büyümenin kendilerine göre yüzde 4'ün altı olduğuna dikkati çeken Yılmaz, ihtiyaç olan ortalama büyüme hızının finansal balonun sönmeye başladığı bir dönemde yüzde 6'lara çıkması gerektiğini dile getirdi.
Bu büyüme hedefinin tutturulabilmesi için üç alanda cesur ve kararlı adımların atılması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunlar arasındaki en önemli politika alanı 10. Kalkınma Planı'nda da öngörüldüğü gibi iç tasarruf oranlarının artırılması ve daha da önemlisi nasıl artırılacağı konusudur. Büyüme oranlarının sürekli olarak yarattığı cari işlemler açığı probleminin tek kalıcı çözümü iç tasarruf oranlarının artırılabilmesidir. Mevcut düşük iç tasarruf oranımız dikkate alındığında, bu konu Türkiye ekonomisinin en önemli meselelerinden biri olmaya devam edecektir. Bize göre en az 3 puan artırılması gereken iç tasarruf oranı için öncelikli reform alanları; kayıt dışı ile mücadele, sosyal güvenlik modelinin güçlendirilmesi, sigorta sisteminin geliştirilmesi ve sermaye piyasası araçlarına erişimin kolaylaştırılmasıdır.
İkinci kritik reform alanı ise, çözüm sürecinin başarıya ulaşmasıdır. Siyaset, kendisinden bekleneni yerine getirdiği sürece, iş dünyası üzerine düşeni yapacak, ülke kalkınması hızlanacak ve bölgede refah artacaktır. Bu sene içerisinde Cizre'de sunmuş olduğumuz, TÜSİAD çalışmasının da gösterdiği gibi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin kalkınması ekonomimize sağlayacağı katkıyla potansiyel büyüme oranımızı 1 puan artırabilecektir."
"Sadece eğitim alanında atılacak doğru adımlar ile potansiyel büyümemizi yarım ile 1.0 puan arası artırabilmek mümkün"
Muharrem Yılmaz, orta uzun vadeli büyümeyi yüzde 6 seviyelerine getirecek olan üçüncü alanın ise arz yönlü bir dizi yapısal reform olduğunu söyledi.
Arz yönlü reform alanının enerji sektörü reformları, gelir vergisi kanunu değişiklikleri; fikri mülkiyet düzenlemelerinden esnek işgücü uygulamalarına kadar yaklaşık 50 madde olduğunu aktaran Yılmaz, "Ancak katma değeri sürdürülebilir bir şekilde artıracak arz yönlü yapısal reform alanının merkezinde eğitim yer alıyor" ifadelerini kullandı.
Tüm araştırmaların fen, matematik, mühendislik ve teknoloji alanlarında nitelikli insan gücü yetiştiremeyen ülkelerin kalkınma sıralamasında gerilere düştüğünü gösterdiğini dile getiren Yılmaz, şunları kaydetti:
"Eğitimin niteliğinin en önemli göstergeleri olarak bilinen 15 yaşındaki gençlerin okuma becerilerini, matematik ve fen okuryazarlığını ölçen PİSA testinde ve matematik ve fen bilimlerindeki başarıyı ölçen TIMMS sınavında Türkiye maalesef uluslararası ortalamaların altında yer almaktadır. TÜSİAD Yönetim Kurulu olarak bu konuya büyük önem vermekteyiz. FATİH Projesi kapsamında, bazı eğitim programlarının, ders kitaplarının ve bunların zenginleştirilmiş versiyonlarının, hazırlanması konusunda tamamlayıcı rol almak üzere hazırlık içerisindeyiz. Ayrıca 'Eğitimcilerin eğitimi' ve 'Fen, matematik, mühendislikte iyi eğitimli insan gücü' yetiştirilmesi konularına yönelik çalışmalarımızı da sürdürmekteyiz. Uzmanlarımızın yaptığı çalışmalar göstermektedir ki, sadece eğitim alanında atılacak doğru adımlar ile hem potansiyel büyümemizi yarım ile 1.0 puan arası artırabilmek, hem de nitelik olarak geliştirebilmek mümkündür."