Finans, deniz…
Hafif bir sakal, John Lennon tarzı gözlükler, koyu pötikare ceket, yelek, beyaz gömlek, şık bir kravat ve birleşimi tamamlayan mendiliyle…
Tam bir leasing centilmeni…
Sektöre hakim, işini seviyor. Ama son yıllarda Boat Show’lardan çıkmıyor.
Neden mi? Çünkü…
Burgan Leasing’in Kaptanı Dr. Cüneyt Akpınar’ın deniz en büyük tutkusu.
Merakı, optimistle ilk tanıştığı çocukluk yıllarından geliyor. Zaman bazen ayırsa bile mavi’den hiç kopmamış. Şirketinin gayrimenkulün ardından marin’de derinleşmesinde, tekne leasing’e damgasını vurmasında, bu sevdasının payı büyük ama o küçük bir itirafla yetiniyor!
Hatta bu ruhu ekibine de taşımış. Yani Burgan denizlere açılmış. Bankayla birlikte bir takım kurmuşlar, yarışlara katılıyorlar, madalyaları topluyorlar.
Akpınar, tekne işlemlerinde pazarın neredeyse beşte birine sahip olmanın gururunu hissediyor, hissettiriyor. Rakam iddialı, haklı.
Yakaladıkları bu başarıyı, yaşadıkları bu heyecanı dile getirirken aldığı keyif yüzüne yansıyor.
Bir de teknesi var. Haliyle parayı peşin bastırmamış, leasing kullanmış.
Yani hem satıcı, hem alıcı…
Kaptan’la leasing sektörüne yelken açıyoruz.
Alanında doktoralı, 25 yıllık tecrübeli bir finansçı olarak, 30 yılda 50 milyar dolarlık finansman yapan Türk Leasing’in hak ettiği değerin oldukça gerisinde olduğunu düşünüyor Dr. Akpınar. Ama ‘yazılım leasing’i için çok ümitli: “Bence sektöre çok hareketlilik getirecek önemli bir enstrüman…”
Dümeni Burgan’a çeviyoruz.
KOBİ’lere farklı bir önem ve öncelik veriyor. “Gelişen
finans piyasasıyla daha büyük pazarlara ve büyük şirketlere de hitap etmeye başladık ama hedef kitlemiz her zaman için öncelikli olarak KOBİ’ler” diye konuşuyor.
Peki, sektör 2015’te yüzde 1.5 büyürken onlar nasıl oluyor da yüzde 17’yi yakalıyor? Burgan Leasing Genel Müdürü Dr. Cüneyt Akpınar’a göre bunun sırrı her ortamda seçenek üretme, işi geliştirecek fırsat yakalama dinamizminde yatıyor.
Kaptan’ın hedef defteri…
Burgan Leasing’in 2016 rotası ne?
Anlatıyor: Yüksek bir büyüme, Pazar payını yüzde 3.3’ten yüzde 5’e çıkarma.
Planlar hazır, sıra uygulamada.
Ayrıca yenilenebilir enerji konusunda yoğun çalışıyorlar. Hava ulaşım araçları da yan ürün olarak gündeme yazmışlar.
Özetle, Cüneyt Akpınar’ın Kaptan’lığında Burgan Leasing’in atılım süreci devam ediyor.
SEKTÖR YÜZDE 1,5, BİZ YÜZDE 17 BÜYÜDÜK
Finansgundem.com-Geçen sene iki seçim arasında atılım yapma kararı almıştınız. Hâlâ o atılım sürüyor mu?
Cüneyt Akpınar: Evet, o atılım hamlemiz devam ediyor. Ana ortağımız Türkiye’de büyüme planları olan bir şirket. Doğal olarak genel ekonomi ve yatırım iklimi bizi ciddi şekilde etkiliyor. Ama her ortamda seçenek üretecek, işimizi geliştirecek bir fırsat yakalama dinamizmine de sahibiz. Dolayısıyla 2015 yılında da sektörden daha hızlı büyümeyi başardık. Leasing sektörü, Türk Lirası bazında %1,5 büyürken, bizim büyümemiz %17 civarında gerçekleşti.
2016 yılı için de yüksek bir büyüme hedefi koyduk. Bizim çalışma sistemimizde bunu başarmak mümkün. Biz belli ürünleri seçiyoruz. Kendimizi ilk önce hedef ürünümüzü öğrenmek adına donatıyoruz, daha sonra da aktif olarak satışa geçiyoruz. Seçtiğimiz ürün geçtiğimiz senelerde gayrimenkuldü. Daha sonra marin sektöründe derinleştik. Şimdi de yenilenebilir enerji konusunda yoğun çalışıyoruz. Bu arada, hava ulaşım araçları da yan ürün olarak gündemimizde.
Kısacası, atılım kararımızın arkasındayız ve atılım sürecimiz devam ediyor.
-Leasing sektöründe son durum nedir?
Cüneyt Akpınar: Şirketlerin maliyet ve vergi avantajları ile operasyonel işlem kolaylığı ve nakit yönetimini rahatlatması nedeniyle tercih ettikleri sektörümüzde 2015 yılı işlem hacmi 17,3 milyar TL olarak gerçekleşti.
Bu işlemlerin %24’ü sat-geri kirala işlemlerinden oluşurken; kiracıların % 51’i hizmet (içinde en büyük pay %21 ile inşaat), %43‘ü imalat (içinde en büyük pay %9 ile tekstil) ve geri kalanı da tarım ve diğer sektörlerde faaliyet gösteriyor.
Leasing’e en çok konu edilen varlıklar ise gayrimenkul, iş ve inşaat makinaları ile diğer makine ve ekipmanlar. Bu 3 varlık türünden oluşan grubun toplamı, 2015 yılı toplam işlem hacminin %66’sına denk geliyor.
Sektörümüzde, 28 şirket 143 şube ile faaliyet gösteriyor ve toplam çalışan sayımız 1.500 civarında. 56 bin müşteri ve 95 bin adet sözleşme ile yılsonunda bilanço büyüklüğünü 40,7 milyar TL’ye, finansal kiralama alacaklarını ise 36,7 milyar TL’ye taşıdı. Sektörün özkaynak toplamı ise 6,9 milyar TL seviyesinde.
-Şu anda sektördeki pazar payınız yüzde kaç oldu?
Cüneyt Akpınar: 2015 yılında yapılan işlemlerden yaklaşık %3,3 pay aldık. 2016’da bunu biraz daha yukarı taşıyacağımızı düşünüyoruz. Hedefimiz pastadan % 5’lik bir pay almak.
UYGUN YURT DIŞI KAYNAKLI FONLARI ENERJİ YATIRIMI İÇİN YATIRIMCIYA AKTARIYORUZ
-Güneş enerjisi sistemleri ve operasyonel kiralama devreye girdi mi?
-Operasyonel kiralama, firmaların kısa vadeli finansman ihtiyacına dönük bir yöntem. Operasyonel kiralama ile örneğin araba filonuzu 3-5 sene kiralar ve sonra iade edersiniz. Finansal kiralamada ise ihtiyacınız olan yatırımınızı bizden kiralarsınız, dönemin sonunda da mülkiyeti size devrederiz. Yani malın sahibi olursunuz. Finansal kiralamada nihaî hedef sahip olmak; operasyonel kiralamada ise sadece ihtiyaç duyulan süre dahilinde varlığı kullanmak ve sonra kiralama şirketine iade etmektir.
Güneş enerjisi sistemlerini ifadesini genişletelim ve yenilenebilir enerji yatırımları diyelim. Bu alandaki mevzuat 2012 yılında netleşti. İlk çalışmalara o zaman başladık ve çoğu da uygulamaya geçti. Burada devletin verdiği bir garanti var ve üretilen her birim elektriği belli bir fiyattan almayı taahhüt ediyor. Bu durum ciddi bir cazibe yaratıyor. Ancak bunlar çok uzun vadede geri dönen yatırımlar olduğu için, ticari açıdan cazibesi görece daha az. Biz de burada sosyal sorumlulukla hareket etmeye çalışıyoruz. Buna uygun yurt dışı kaynaklı fonlar bularak, yarattığımız kaynağı yenilenebilir enerji yatırımlarının finansmanı için yatırımcılara aktarıyoruz.
-KOBİ’lerle nasıl bir çalışma içerisindesiniz?
Cüneyt Akpınar: Ülkemizde küçük ve orta boy işletmelerin
finans sisteminden aldığı pazar payı oldukça düşüktü. Son yıllarda özelikle bankacılık sektörü bu konuya daha fazla eğilmekle birlikte, yine de sınırlı bir pazar payında kalındı. Oysa finansal kiralama sektörü, kurulduğu günden bu yana hedef kitle olarak küçük işletmeleri seçiyor. Halen de aynı özelliğimizi sürdürüyoruz. Tabi ki gelişen
Finans piyasasıyla daha büyük pazarlara ve büyük şirketlere de hitap etmeye başladık ama hedef kitlemiz her zaman için öncelikli olarak KOBİ’ler.
Bu sene sektörün 30. yılı. Yasa her ne kadar 1985 yılında çıkmış olsa da ilk leasing işlemleri 1986 yılında yapıldı. Bu 30 sene içinde yaklaşık 50 milyar dolarlık finansman yapıldı. Bu çok ciddi bir rakam ve bunun büyük bir çoğunluğu KOBİ’lere verildi.
SEKTÖRÜ TANITMAK ADINA YENİ BİR SÜREÇ BAŞLATIYORUZ
-Türkiye’deki leasingin işlem hacmini artırmak için öneri veya formülünüz var mı?
Cüneyt Akpınar: 25 senedir bu sektörün içindeyim ve en büyük eksiğimizin bu sektörü yeterince tanıtamamak olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar başarılı sonuçlarımız olsa da, sektör hak ettiği değerin oldukça gerisinde. Finansal Kurumlar Birliği bünyesinde leasing firmalarının temsil edildiği Sektör Temsil Kurulumuz var. Biz burada sektörü tanıtmak amaçlı bir süreç başlatma kararı aldık ve bunu gerçekleştirmek için çalışacak bir de komisyon kurduk.
-Sat-geri kirala uygulaması başarılı oluyor mu? Şirketler buna nasıl bakıyor?
Cüneyt Akpınar: Bu, son dönemde yapılan doğru işlerden bir tanesi. Ekonomi eski bakanımızın yoğun çabasıyla bu noktaya geldi ve çok doğru bir uygulama oldu. Sat-geri kirala, dünya genelinde zaten uygulanmaktaydı ve hâlihazırda işlem hacminin ortalama %15’ini oluşturuyor. Bizdeki uygulamada gayrimenkul konusunda özel istisnalar tanındı. Bu sayede şirketler aktiflerindeki değerli gayrimenkulleri gerçek değerine taşıma fırsatı bulabildiler. Biliyorsunuz yüksek enflasyon oranıyla yaşayan bir ülkeyiz. Bir gayrimenkulü aldığınız zaman doğal olarak deftere işliyorsunuz ve zaman içinde gerçek değeri ile defter değeri arasında çok ciddi bir değer farkı oluşuyor. Oysa sat-geri kirala yaptığınız zaman bunu sadece bir finansal kiralama sözleşmesiyle gerçek değerine taşıma imkanına sahip oluyorsunuz. Ayrıca bu ürüne özel vergi istisnalarından da yararlanıyorsunuz.
Burada sistemi cazip kılan üç önemli unsurdan bahsedebiliriz:
İlk olarak, defter değeri ile satış değeri arasındaki farktan elde edilen gelir, vergiden muaf tutulmaktadır. İkinci unsur KDV istisnası. İşlem üzerine bir KDV konulmadı çünkü amaç o varlığı kullanarak bir kaynak yaratmak. Üçüncüsü ise tapu harcı istisnası. İşlem, teknik olarak alım-satım işlemi gibi görünmesine karşın, asıl amaç varlığın yine aynı kurumda kalması olduğundan, alıcı ve satıcıdan alınması gereken %8’lik tapu harcı sat-geri kirala işlemleri için %0,45 ile sınırlandırıldı.
Bu ürünü kullanarak şirketler birkaç avantajı aynı anda kullanıyor: Birincisi uzun vadeli ve sabit faizli bir kaynak yaratılıyor. İkincisi, işleme konu edilen varlık gerçek değerine ulaşıyor. Üçüncüsü de bu işlemin sonucu bilanço olması gereken büyüklüğe ulaşıyor. O nedenle de geçtiğimiz sene işlem hacminin yaklaşık dörtte biri sat-geri kirala işlemlerinden oluştu.
Şu anda, küçük işletmelerden büyük holdinglerle kadar tüm ölçeklerdeki şirketlerin yoğun sat-geri kirala talepleri bulunuyor.
AVRUPA’DAKİ MEVZUAT DAHA LİBERAL
-Türkiye’deki leasingle Avrupa’daki leasingi karşılaştırır mısınız? Hangi ülke daha çok leasing kullanıyor?
Cüneyt Akpınar: Avrupa’da daha liberal bir mevzuat var. Daha az düzenlenmiş bir sektör. Ülkeler arasında farklılık göstermekle birlikte birçok ülkede herhangi bir lisans almadan normal bir ticari işletme gibi yapılanabilirsiniz. Avrupa’da Almanya, İngiltere ve Fransa leasing alanında başı çekiyor.
Avrupa’da araç işlemleri leasing piyasasının çok önemli bir kısmını oluşturuyor. Sadece binek araçları değil kamyon filoları, TIR filoları ve küçük ticari araçlar önemli bir yer tutuyor. Biz, mevcut mevzuatımız gereği bu alanda Avrupalı meslektaşlarımız kadar aktif olamıyoruz. Sektörel portföy yapımız arasında da bu sebeple ciddi bir yapısal farklılık mevcut. Oradaki leasing işlemlerinin %50’sinden fazlasını motorlu araçlar, %30’unun biraz üstünü üretim makinaları, geri kalan %20’den az kısmını da diğer ekipmanlar oluşturuyor.
Bu noktada bir de penetrasyon oranı konusuna değinmek istiyorum. Penetrasyon oranı, temel olarak, yapılan yatırımların ne kadarının leasing yoluyla finanse edildiğini gösteriyor. Avrupa genelinde penetrasyon oranları %15-25 aralığında değişirken ülkemizde bu oran %7’ler seviyesinde. Bu kıyaslama, ilk bakışta moral bozucu gibi görünse de aynı zamanda sektör olarak ne kadar önemli bir potansiyele sahip olduğumuzun bir göstergesi.
-Yazılım leasingi hakkında neler düşünüyorsunuz?
Cüneyt Akpınar: 2012 öncesinde yazılım leasinginin önünde yasal engel vardı. 2012 yılında çıkan yasayla bu işlemleri yapabilmek mümkün hale geldi. Türkiye’de birkaç milyar dolarlık bir yazılım piyasası var. Buradan alınacak pay, ne kadar küçük olursa olsun, çok büyük bir değere ulaşabilir. Şu ana kadar biz birkaç uygulama yaptık. Yazılımcılarla belirli bir noktaya gelebilirsek özellikle uluslararası şirketlerle yazılımda çok büyük bir potansiyel var diyebilirim. Bence yazılım leasingi sektöre çok hareketlilik getirecek önemli bir enstrüman…
BANKAMIZLA BİRLİKTE YELKEN TAKIMI KURDUK, YARIŞLARA KATILIYORUZ
-Neden tekne leasingi?
Cüneyt Akpınar: Bunun birkaç sebebi var. Aslında Türkiye’deki potansiyeli, marina yatırımlarına bakarsanız görebiliyorsunuz. Ayrıca ben de denizci sayılırım. Keyif aldığımız bir konuyu işe çevirebiliriz diye düşündük.
Hatta, daha sonrasında, bir adım öteye gidip bankamızla birlikte bir yelken takımı kurduk. Dolayısıyla işimizle hobimizi bir araya getirmeyi başardık. Geçen sene 14 yarış yaptık. İki tane birincilik, bir tane ikincilik, üç tane de üçüncülüğümüz var. Bütün yarışlarımızı tamamladık ve hiç birinde havlu atmadık.
Geçen yılın son çeyreğinde tekne işlemlerinden aldığımız pazar payı yaklaşık %17. Bu da tekne işlemlerinde ne kadar iddialı olduğumuzun net bir göstergesi.
-Deniz tutkunuz nereden geliyor? Tekne leasinginde önde gelen firmalardan biri olmanızda bunun rolü ne kadar? Kendi tekneniz var mı? Varsa nasıl aldınız?
Cüneyt Akpınar: Deniz, kendimi bildim bileli sahip olduğum bir merak. Optimistle ilk tanışmam çocukluk yıllarında Hereke’de otururken oldu. Sonra Ankara’ya taşındık ve maalesef bir süre uzak kaldım. Ama deniz tutkusu hep içimde kaldı. Sonra şartlar oluşunca tekneyle yeniden buluştum. Önce kiralama sonra arkadaş teknesi derken birkaç sene önce kendi teknemi leasingle aldım. Ancak işlemi kendi şirketimden yapamadığım için başka bir şirketten yaptım. Ben şuna yürekten inanıyorum, belli ekipman gruplarında leasing, gerçekten en doğru finansman seçeneği. Tekne de bunlardan sadece birisi bence.
Deniz tutkumun tekne sektöründeki başarımızla doğrudan bir ilişkisi var mı bilemiyorum ancak bazı noktalarda olumlu yansıma yaptığını söyleyebilirim.
FIRSAT BULDUĞUMDA EGE ADALARI’NA GİDİYORUZ
-Kullandığınız tekneyle en uzun yolculuğu nereye yaptınız?
Cüneyt Akpınar: Maalesef çok uzun mesafeler kat edecek kadar zamanım yok. Azami bir hafta zamanımız oluyor ve bu sürede ancak Türkiye kıyıları ve Ege Adaları’na gidebiliyoruz. Mümkün olduğunca ailemi de memnun edecek rotalar çiziyorum. Bir şansım da en yakın arkadaşlarımla aynı tutkuyu paylaşmamız. Dolayısıyla birkaç tekne bir arada gidiyoruz ve zaman zaman tatlı bir rekabet içinde yarışıyoruz. Kaybeden akşam yemeklerini ısmarlıyor.
-Ne zamandır Boat Show’da yer alıyorsunuz?
Cüneyt Akpınar: 3 senedir katılıyoruz ve uzun yıllar katılmaya devam edeceğiz. Nereden değer yaratıyorsak, aldıklarımızın bir kısmını oraya vermek gibi bir prensibimiz var. Denizcilik de bizim için öyle.