Yüksek likidite ve düşük
faiz politikasında rüzgar tersten esmeye başladı. Özellikle FED yetkililerinin yaptığı açıklamalarda teşviklerin azaltılması yönünde işaretlerin görülmesi, diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de kendisini hissettirdi. Dolar hızla artarken beraberinde faizi de yukarı çekmeye başladı.
Dolar/TL haftayı 1.99’dan tamamlarken, borsa 67.932 seviyesine geriledi. Gösterge
faiz ise 9.74’e yükseldi. Döviz ve
Faiz artışının firmaları olumsuz etkileyeceğini düşünen yatırımcılar ise ellerindeki hisseleri satıyor. Yurtdışı ve yurtiçindeki gelişmeler, piyasalarda yeni trendlerin oluşacağını gösteriyor. Reel sektörde ise kur riski alarak yatırım yapan şirketler, şimdilerde pozisyonlarını nasıl kapatacaklarını düşünüyorlar.
Döviz borcu olanlar
Milliyet'ten Zeynep Aktaş'ın haberine göre, üstelik kurda psikolojik seviye olarak görülen 2 TL seviyesinin aşılması halinde doların daha da artacağı kaygısı, döviz borcu olan firmaları daha da düşündürüyor. Zira kur arttıkça durduk yerde döviz borcu olan firmanın borcu da katlanıyor.
Örneğin geçtiğimiz 1 Haziran tarihinde 1 milyon dolar kredi alan bir firmanın TL bazında borcu 1 milyon 870 bin TL iken dolar 2 TL’ye çıktığında borcu da 2 milyon TL’ye çıkmış oluyor. Arada geçen kısa sürede bu şirketin ana kalem borcu 130 bin TL artmakta. Tabi söz konusu borcun birde ödenmesi gereken faizi var. Hesaplamaya bunu da dahil ettiğimizde artan maliyettin ciddiyeti daha net bir şekilde ortaya çıkmakta.
Döviz kredisi alanlar
Kuşkusuz önümüzdeki dönemde döviz kredisi alanlar kadar yeni yatırıma gitmeyi düşünenler için de ciddi bir risk söz konusu. Özellikle özkaynağı zayıf olan için bu risk kendisini daha etkili bir şekilde hissettiriyor. Eğer koşullar böylesi bir firmayı, alınacak kredi ile yatırım yapmaya zorlamaktaysa, o firmanın yükselen faiz maliyeti ile karşı karşıya kalması kaçınılmaz olacaktır.
Yükselen faiz firmaların yatırım maliyetini de ister istemez artıracak. Yakın tarihimizde yaşanan krizlerden de benzeri sonuçları görmek mümkün. 1994, 2001 krizinde borçlu bir çok şirket, kurdaki artışın etkisiyle aldıkları döviz kredileri ciddi bir sorun teşkil etmişti. Bu durum firmaların sıkıntıya düşmelerine neden olurken neticede bir kısmının çarkları döndürememesi neticesinde iflasına dahi neden olmuştu. Şimdi Dolar/TL kuru tarihi zirvesinde.
Psikolojik direnç olan 2 TL test edildi. Reel sektörde yer alan ve döviz borcu olmasa dahi girdileri döviz cinsinden olan şirketler de ister istemez düşünceli. Artan maliyetlerini nasıl finanse edeceklerini ya da satış maliyetine ne oranda yansıtabileceklerinin kaygısını taşıyorlar.
Sokaktaki vatandaşın alım gücü zayıflıyor
Artan döviz kurları, son birkaç yıldır kârlarda görülen düzelmeyi ister istemez etkiliyor. Bu etki özellikle kendisini dokuz ve on iki aylık bilançolarda hissettirecek. Bu noktada kurdaki artışın çift yönlü etkisini görüyoruz. Zira kurdaki artış sadece firmaları değil sokaktaki tüketiciyi de olumsuz yönde etkiliyor ve alım gücünü zayıflatıyor.
Alım gücü düşen tüketici harcamalarında zorunlu ihtiyaçlara öncelik verirken lükse kaçan harcamalarda kısıntıya gidiyor. Sonuçta tüketicinin alım gücünün gittikçe düşmesi toplam talebin gerilemesine neden olmakta.
Öte yandan dövizdeki artış girdi maliyeti döviz cinsinde olan firmaların maliyetlerinde ciddi artışlara neden olmakta. Bu da firmaya ciddi bir baskı unsuru oluşturmakta. Neticede artan döviz kurları özellikle ithalat ağırlıklı ticaret yapan ya da girdi maliyetleri döviz cinsinde olan firmaları zor durumda bırakacak nitelikte bulunuyor.
Bu etki yansımasını açıklanacak dokuz aylık ve yılsonu bilançolarında da gösterecek.
İhracat yapanlar öne çıkacak
Ekonomideki her gelişmenin çift yönlü etkisinin bulunduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. Bu anlamıyla dövizde meydana gelen düşüş özellikle ihracat ağırlıklı çalışan firmaların kârının artmasına imkan sağlıyor. Piyasa değeri yüksek 10 şirket içerisinde Anadolu Efes, Türk Hava Yolları, Ford Otosan, Arçelik, Tofaş Oto. Fab. yüzde 50’nin üzerindeki ihracat oranları ile dikkat çeken şirketler.
Kurların yüksek seyretmesi girdi maliyetlerinin döviz cinsinden olmasına karşın bu şirketlerin ihracat yollarını daha fazla zorlamasına imkan sağlıyor. Geçmişte yaşanan krizlerde de şirketler kur artışının olumsuz etkilerini azaltabilmek için ihracata ağırlık verme yoluna gitmişlerdi.
Kriz dönemlerinde, ihracat yapanların yanı sıra döviz borcu olmayan ve krize yatırımını tamamlamış olarak giren şirketlerin bilançoları yatırımcının yüzünü güldürüyor. Kurun yüksek seviyelerini sürdürmesi halinde aynı etkinin yaşanması şaşırtıcı olmayacak.
Bedelli sermaye artırımı
Küresel kaygıların artması halinde mali durumu bozulan birçok borsa şirketi, bedelli sermaye artırımına gidebilir. 2000 yılında döviz bazında borçlanmaya giden şirketler, artan kurlardan dolayı ciddi bir finansman gideriyle karşı karşıya kalmış ve sıkıntıya girmişti.
Krizde faizlerdeki fahiş artışlar ve özsermayelerin ciddi erimesi firmaları alternatif kaynak arayışına itmiş bunun neticesinde ortaklarına müracaat etmelerine neden olmuştu. Bunun neticesinde mali sıkıntıya giren bir çok firma bedelli sermaye artırımına yönelmişti.
SANAYİ VE HİZMET ŞİRKETLERİ ETKİLENİYOR
Sektöründe öncü konumunda olan firmaların verileri, ülke ekonomisinin yönelimi hakkında da önemli gösterge niteliği taşıyor. 2000 yılından bu yana borsada işlem gören borsa şirketleri arasında özellikle Turkcell, Anadolu Efes, Tüpraş, Türk Hava Yolları, Ford Otosan, Ereğli Demir Çelik, Arçelik, BSH Ev Aletleri, Tofaş Oto. Fab., Ülker Bisküvi öne çıkıyor.
Kâr marjı % 9.98’e çıktı
Bu firmalar büyüklükleri açısından piyasa değeri yüksek öncü sanayi ve hizmet şirketi konumunda bulunuyor. Listeye giren bu şirketler, beyaz eşya, otomotiv iletişim, gıda, ulaştırma, demir çelik, havayolu gibi sektörlerde yer alıyor ve yatırımcıların yakından takip ettiği şirketlerden.
Söz konusu firmaların verilerine baktığımızda ise kur ve faizdeki hareketlenmeden doğrudan etkilendikleri hemen göze çarpmakta. 2000 yılında yüzde 5’ler seviyesinde olan net kâr marjları, 2001 yılındaki krizle birlikte eksi yüzde 5’lere kadar düştü.
Bu tarihten itibaren faizlerin düşme eğilimine girmesi ise yeniden toparlanmalarında etkili oldu. 2003 yılında faizin yüzde 55’ten yüzde 25’lere gerilemesi ve dolar kurunun 1.64 TL’den 1.39 TL’ye gerilemesi ise kâr marjlarının zirve yapmasına imkan sağladı. Bu süre zarfında 10 borsa şirketinin kâr marjı yüzde 9.98’e çıktı.
Son döneme baktığımızda ise kur ve faizin yeniden tırmanışa geçmesi kârlılıkları olumsuz etkileyecek nitelikte. Ancak bu şirketler içerisinde ihracat payı yüksek şirketlerin de yer alması kayıpların sınırlı kalmasına imkan sağlayacaktır.