Borsa İstanbul pay piyasasında işlem gören şirketler ilk yarı bilançolarını açıklamaya devam ediyor. Endeksin seyri üzerinde etkili olan hisse senetlerinin profili de artık ortaya çıktı.
BIST 100 Endeksi’nde toplam ağırlığı yüzde 83 oranında olan 23 firmanın biri hariç tümü kârını açıkladı. Bilançosu henüz açıklanmayan tek şirket ise Türk Hava Yolları. Bilançosunu açıklayan 22 şirket içerisinden Anadolu Efes'i de bir önceki yıl bir defaya mahsus olmak üzere yüksek kâr açıklamış olması sebebiyle toplam kârlılıktan çıkardığımızda endeks üzerinde ağırlığı yüksek olan toplam 21 şirketteki kar erimesinin sadece binde 7 olduğu görülüyor. Anadolu Efes'i dahil ettiğimizde ise bu oran yüzde 13,39’a çıkmakta.
Kârı azalan şirketlere baktığımızdaysa toplamda 11 firmanın bulunduğunu görüyoruz. Söz konusu şirketlerden altısı bankacılık sektöründe yer alıyor. Endeksin seyrini değiştiren şirketler içerisinden sadece sanayi ve hizmet şirketleri incelendiğinde ise kârlarda artış yaşandığı gözlenmekte.
Bu verilerden de görülüyor ki ilk yarıda sanayi şirketlerinin performansı mali sektörde yer alanlara göre daha yüksek. Bilançoların detaylarına bakıldığındaysa kur ve
faiz hareketlerindeki oynaklığın etkisi hissediliyor. Şirketlerin kârlılığını artırması fiyatlamalar açısından da önemli.
Trendleri de izlemeli
Yatırım guruları hisse alırken dikkat edilecek kriterleri sayarken satış ve kazançtaki artışın önemli olduğunu sıklıkla dile getiriyor. Neticede tek başına borsanın en değerli ilk 50 veya 30 şirketi arasına girmesi, bir hisseyi almak için yeterli neden olarak görmek yanıltıcı olur.
Ayrıca ilgilenilen firmanın satışlarını ve kârını artırdığını da görmek gerekiyor. Borsanın seyrini etkileyen ve hatta değiştiren bu hisselere ilişkin kurum önerilerine baktığımızdaysa özellikle sanayi şirketlerine ilişkin beklentilerin korunduğunu ve yüzde 20’lere varan getiri beklentilerini dile getirdiklerini görmeteyiz.
Borsa yatırımcısının fırsatları yakalayabilmesi sadece borsadaki firmaları değil genel ekonomi verilerini takip etmesiyle de mümkün olabilmekte. Bu anlamıyla yatırımcıların trendleri iyi izlemesi gerekiyor.
Faiz ve dövizin seyri de hem şirket bilançoları hem de fiyat hareketlerinin seyri açısından önemli. Faizlerin yükselme eğilimine girdiği dönemlerde yabancılar özellikle
banka pozisyonlarını azaltırken, faizlerin düşüş eğilimine girdiği dönemlerde bankaların hisselerinde alım yapmaları dikkat çekiyor. Yabancıların
banka hisselerindeki payı yüzde 60 seviyelerinde bulunuyor.
PPK tartışmaları başladı
27 Ağustos’ta PPK toplantısı gerçekleştirilecek. Tartışmalar ise şimdiden başladı. Gerek kredi derecelendirme kuruluşları gerekse hükümet kanadı Merkez Bankası'nın
faiz kararına ilişkin görüşlerini bildiriyor. Kritik vurgu ise büyüme. İlk olarak Moody’s’in geçtiğimiz hafta değerlendirmesi geldi. Kurum, Türkiye’deki politik gerginlik ve belirsizliğin önümüzdeki milletvekili seçimlerine kadar devam edeceğini dile getirirken, Cumhurbaşkanının seçilmiş olmasını Türkiye’nin temel ekonomik ve kurumsal zorluklarını gidermeye yeterli olmadığını hatırlatıyor.
Kuşkusuz Türkiye’nin de içinde yer aldığı coğrafyada geçmişten bu güne gerginlikler hiç eksik olmadı. Şimdi de buna küresel etkiler ilave olmuş görünüyor. Özellikle para piyasalarındaki sert iniş ve çıkışların yaşanması gündeme geliyor.
Geçmişte bu tarz dalgalanmalar bir çok şirketlerin çöküşüne dahi neden olmuştu. Böyle dalgalanmalarda güçlü özvarlık yapısına sahip ve kendi kaynakları ile faaliyetlerini sürdürebilenler en az hasarla çıktığını hatırlatmak yerinde olacaktır.
Türkiye’de olası her sıkıntı tetikte bekleyen kredi kuruluşlarının not düşürmesine neden olurken neticesinde borsadan kaynak çıkışına da yol açabilmekte. İki kredi kuruluşundan 1992’den bu yana ilk defa ‘yatırım yapılabilir ülke” notu almış olan Türkiye için yakalanan standardın korunması oldukça önemli. Notun korunması sermaye akışının da korunması anlamına gelecektir.
KIRILGANLIK SENARYOLARI
Cumhurbaşkanı seçimi sonrasında Endeks 80 bini zorladıysa da aşamadı. Fitch, Moody’s ve HSBC, kırılganlık senaryolarını saydı. HSBC Portföy’ün sıraladığı maddeler piyasaların genelinin ilgi alanında bulunuyor. Cevap bekleyen sorular ise şöyle sıralanıyor:
1 Haziran 2015’te yapılması planlanan genel seçimler öne çekilecek mi?
2Milletvekili seçimlerine kadar kurulacak ara hükümetin başbakanı kim olacak?
3Ekonomi ile ilgili bakanlıklarda revizyon olacak mı?
4Parlamenter sistemden başkanlık/yarı başkanlık sistemine geçiş olacak mı?
Mevcut durumda cumhurbaşkanı seçiminin finansal piyasalar üzerindeki kısa vadeli etkisi sınırlı oldu.
Volatilite artabilir
HSBC Portföy ise yukarıda yer alan dört sorunun cevabının finansal piyasaların orta ve uzun vadeli performansı açısından önemli olduğunu belirtiyor. Milletvekili seçimlerine kadar olan süreçte, politik taraftaki gelişmelerin piyasa performansı açısından önemli ve belirleyici olacağı ifade edilmekte.
Gerek piyasalardaki gelişmeler gerekse yurtiçi ve yurtdışı kurum değerlendirmeleri gösteriyor ki, Haziran 2015’teki genel seçimlere kadar Türkiye piyasaları diğer gelişmekte olan ülke piyasalarına göre daha zayıf bir seyir izleyecek. Mevcut politik ortamın da içerisinde yoruma açık gelişmeleri barındırması, yapılacak olan değerlendirmeler için malzeme oluşturacaktır.
Borsa İstanbul pay piyasası, orta ve uzun dönemde olumlu bir seyir izleyecek. Ancak gelişmeler doğrultusunda kısa vadede dalgalanmaların yaşanabileceği ve volatilitenin artabileceği unutulmamalı.
Jeopolitik riskler sürüyor
Çevremize baktığımızda etrafımız adeta kaynayan bir kazan. Güneyde Suriye’deki belirsizlikler, hemen aşağısında Gazze'de yaşananlar, güneydoğumuzdaki
Irak’ta ise bir anda yayılan IŞİD’in neler yapabileceğinin bilinmezliği, kuzeyde Ukrayna ve Rusya arasındaki gerginliğin derinleşerek devam etmesi, mevcut riskler arasında yer alıyor. Özellikle de Ukrayna ve Irak’ta artan riskler finansal piyasalar üzerinde şimdilik sınırlı bir etki gösteriyor. Ancak bu bölgelerde tansiyonun artma olasılığı yatırımcıların temkinli hareket etmesine neden oluyor.
Şimdilik küresel likidite koşullarında bozulma yok. Bu da riskli varlıklara talebi canlı tutuyor. Sonbaharda da riskli varlıklara olan talebin sürmesi bekleniyor. Global ölçekte hareket halinde olan sermayenin yönelimini başta gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikaları olmak üzere global gelişmeler belirleyecek. Bu noktada önümüzdeki süreçte FED ve İngiltere Merkez Bankası’ndan gelecek açıklamalar izlenecek.
(ZEYNEP AKTAŞ - MİLLİYET)