<
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaMakro EkonomiBizim büyüme oranlarını 7'ye 8'e çekmemiz lazım----

Bizim büyüme oranlarını 7'ye 8'e çekmemiz lazım

Bizim büyüme oranlarını 7'ye 8'e çekmemiz lazım
18 Kasım 2017 - 22:54 www.finansingundemi.com

Maliye Bakanı Ağbal, "İhracatımız, büyüme oranlarımız hızla artıyor. Türkiye 2002 ile 2017 arasında yıllık ortalama 6 büyüdü ama bu yetmez" dedi.

Maliye Bakanı Naci Ağbal, "Bizim büyüme oranlarını çok daha yukarılara 7'ye, 8'e çekmemiz lazım. Bunun için daha fazla yatırım, eğitim harcaması yapmamız lazım." dedi. Ağbal, Bayburt Üniversitesinin 2017-2018 akademik yılı açılış töreninde yaptığı konuşmada, gelecek yıllarda dünyada her ülkenin farklı oranlarda büyüyeceğini söyledi.Türkiye'nin dış politikasına ilişkin dışarıda herkesin bir şeyler konuştuğunu belirten Ağbal, Türkiye'nin ortaya koyduğu ekonomik performansa ilişkin de herkesin bir şeyler söylediğini ifade etti.

Ağbal, dünyadaki ekonomik fotoğrafın bilinmesi gerektiğini anlatarak, "Bunu görmezsek, bilmezsek, dünyadaki bu değişimi kavramazsak o zaman Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye için ortaya koyduğu vizyonu anlayamayız. Zaten anlayamayanlar karşı çıkıyor, ne yapıyorsak hep anlayamayanlar engel koymaya çalışıyor. Biz diyoruz ki Türkiye olarak bu sene yüzde 6 yüzde 7 büyüyeceğiz. Bir ülkenin büyüme oranı o ülkenin gelecek on yıllarda dünya ekonomisinden alacağı payı belirliyor." diye konuştu.

Çin'in geçmişe ve bugüne ilişkin büyüme oranlarını ele alan Ağbal, dünyanın satın alma gücü kalitesine göre en büyük ülkesinin Çin olduğunu anımsatarak, bir ülkenin orta ve uzun vadede yıllık büyüme oranının, gelecek dönemdeki ekonomik gücünü belirleyen en önemli faktör olduğunu dile getirdi.Ağbal, paylaştığı tabloda, Türkiye'nin potansiyel büyüme oranının yüzde 5-6 olduğuna işaret ederek, "Yetmez. Bizim büyüme oranlarını çok daha yukarılara çekmemiz lazım, 7'ye, 8'e çekmemiz lazım. Bunun için daha fazla yatırım yapmamız lazım. Daha fazla eğitim harcaması yapmamız lazım." dedi.

"2010 yılından itibaren Afrika açılımı başlattık"

Bakan Ağbal, konuşmasına şöyle devam etti:"Türkiye'nin ekonomik olarak geleneksel ve tarihsel ekonomik ilişkilerini devam ettirmekle beraber bu harita şunu söylüyor; Türkiye küresel ekonomik ilişkilerinin yönünü tek yönlü olmaktan çıkartmak zorunda. Tek başına Avrupa eksenli bir ekonomik büyüme odağı yanlış bir odaktır, yetersiz bir odaktır. Bu harita bize neyi gösteriyor, Türkiye önümüzdeki yıllarda ekonomik ilişkilerinin çeşitlemek zorunda. Nitekim 2010 yılından itibaren Afrika açılımı başlattık. O Afrika açılımını başlatmamızın tabii ki kendimize göre ilkeli bir duruştan kaynaklanıyor ama diğer taraftan sunduğum rakamlar bize ne gösteriyor, 21. yüzyıl Afrika yüzyılı olacak ve Türkiye ekonomik ilişkilerini Afrika'da önümüzdeki dönemlerde çok daha fazla geliştirmesi ekonomik çıkarına. Yine Asya ve Uzakdoğu. Türkiye, Çin, Hindistan, Endonezya, Güney Kore ile yani Asya Pasifik bölgesiyle ekonomik ilişkilerini geliştirmek zorunda."

Dünyanın küresel olarak, Pasifik Okyanusu'nun etrafında kümelenen ülkelerin ekonomik gücü toplayacağı yüzyılın içerisine girdiğini belirten Ağbal, "Asya Pasifik Bölgesi gittikçe önem kazanıyor onun için Türkiye'nin her alanda, ekonomi, turizm, dış ticaret ve eğitim alanında ve jeopolitik iş birlikleri anlamında bu bölgelerdeki değişime ayak uydurması gerekiyor." diye konuştu.

"Küresel ticaretin yönü ve yoğunlaştığı bölgeler farklılaşacak"

Ağbal, ekonomik gücü toplayan bölgelerde refahın hızla artacağına dikkati çekerek şu değerlendirmede bulundu:"Bugün dünyada her ülkenin veya bölgenin kişi başına milli geliri var. Türkiye'nin gelen noktada kişi başına milli geliri 11 bin dolar. Büyüme oranları hızlı olan ülkelerde kişi başına milli gelir hızla artacak. Afrika'da bin dolar dediğimiz kişi başına milli gelir belki de 2050'ye geldiğinde 10 bin dolara gelecek. Önümüzdeki on yıllarda bu değişimi hangi ülke yakalarsa, bu değişime uygun bir politika geliştirirse o ülkelerde refah artacak. Küresel ticaretin yönü ve yoğunlaştığı bölgeler farklılaşacak."

Eskiden ticaretin büyük ölçüde Atlantik Okyanusu'nun iki yarısında Avrupa ile Kuzey Amerika arasında yapıldığını anlatan Ağbal, şunları kaydetti: "Asya Pasifik Bölgesi küresel ticaretin en fazla yapıldığı bölge haline geldi. Eskiden OECD ülkelerinin kendi içindeki küresel ticaret oranı yüksekti şimdi o hızla aşağıya geliyor. Bu neyi gösteriyor? Türkiye küresel ticaretteki bu değişime ayak uyduracak işbirliklerine, politik ve ekonomik açılımlara ihtiyacı var. Şu anda da bunların yapıldığını hepimiz biliyoruz. Bu son derece önemli. Küresel düzeyde yeni işbirliği bölgeleri oluşacak. Biz tek AB'yi biliyoruz. AB, bütün açıklamalar gösteriyor ki önümüzdeki on yıllarda küresel bir güç olma noktasında gücü nisbi olarak azalacak ama Asya Pasifik bölgesinde ve özellikle de Afrika ve bununla bağlantılı Çin ve Hindistan'la ticaret ve ekonomi gittikçe gelişmekte. Bu anlamda Türkiye'nin jeopolitik, ekonomik işbirliklerini, ihracat pazarlarını ve jeopolitik açılımlarını yaparken mutlaka ve mutlaka bu dengelerdeki değişimi dikkate alması gerekiyor."

"Türkiye ekonomisi çok büyük bir dönüşümü, değişimi yaşıyor"

Ağbal, bütün bu gelişmelerin birtakım çözümleri olduğunu aktararak sözlerini şöyle sürdürdü:"Bugün özellikle ABD'nin yeni yönetiminin göreve geldikten sonra ortaya koymuş olduğu korumacılık yönündeki tavrı, bir popülist tavır olarak görmeyin. Bugün Amerika küresel dengelerdeki bu değişimi engellemek için daha fazla korumacılık talep ediyor. 1990'lı yılların başında gelişmiş ülkeler küreselleşmenin ticareti artıracağını, bütün ülkelerin ekonomik refahını artıracağını ifade ediyordu. Bugün küreselleşme karşıtlığını öne süren ülkeler de gelişmiş ülkeler. Şu anda özellikle ABD'deki mevcut yönetimin benimsemiş olduğu bu korumacılık eğilimi sürdürülebilir ve devam ettirilebilir mi? Sanmıyorum ama bir noktada bu değişimi engellemeye dönük bir çabanın hem ekonomik noktada hem de jeopolitik noktada sürdürülebileceğini görüyoruz. Onun için bugün global siyasette ortaya konulan birtakım agresif tutumların veya birtakım yeni iş birliği arayışlarının arkasında bilin ki bu ekonomik açmazlar ve ekonomik darboğazlar var. Bütün küresel yeni işbirliklerini engellemeye çalışanların bütün çabası aslında bu değişimin önüne geçmektir."

Ele aldığı konuların Türkiye için ne anlam ifade ettiğini de anlatan Ağbal, "2002 yılından itibaren Türkiye ekonomisi çok büyük bir dönüşümü, değişimi yaşıyor. İhracatımız, büyüme oranlarımız hızla artıyor. Türkiye 2002 ile 2017 arasında yıllık ortalama 6 büyüdü ama bu yetmez Türkiye'nin büyüme oranlarını daha da yukarıya çekmesi gerekiyor." diye konuştu.

Ağbal, küresel güç dengesindeki değişimin fırsata dönüştürülebileceğini vurgulayarak, "Bazıları diyor ya 'Eskiden alıştığımız Türkiye vardı, dış politikada, ekonomide standart yaklaşımlarımız vardı. 40-50 yıldır böyle bilirdik. Niye ekonomimizi, jeopolitik ilişkilerimizi, dış politikadaki dengelerdeki durumumuzu değiştirelim ki? Eskiden bildiğimiz gibi gidelim'. Bununla biz bu fırsatları yakalayamayız. Bunun için 2002 yılından sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde AK Parti olarak, hükümetler olarak ortaya koyduğumuz vizyon bugün size anlattığım küresel değişim vizyonunun birebir örtüşük halidir." dedi. Eğer küresel dengeler değişiyorsa Türkiye ekonomisinin, siyasetinin, jeopolitiğinin bütün bu dengelerdeki değişime ayak uydurması gerektiğini belirten Ağbal, şu değerlendirmede bulundu: "Bugün Türkiye, Afrika açılımı yapıyorsa, batıdan kopmadan, batıya yüzünü çevirmeden yüzünü aynı zamanda doğuya da çeviriyorsa, kuzeye de güneye de çeviriyorsa velhasıl her yere çeviriyorsa bilin ki bunun tek sebebi bu anlattığım değişim ve dönüşüme ayak uydurma gayretidir. Biz yoksa tek kutuplu, tek yönlü, bilinen, alışılmış yaklaşımlarla Türkiye'yi küresel fırsatlara eriştiremeyiz, küresel fırsatları kullanan Türkiye'ye dönüştüremeyiz."

"Türkiye geleceğin dünyasında ayrıcalıklı konuma erişecek"

Ağbal, bunlar yapılmadığı takdirde olacakları ise şöyle anlattı: "Fırsat dediğimiz pencere bizim için bir tehdit penceresine dönüşecek, dışa bağımlı bir ekonomiye dönüşme riskiyle karşı karşıya kalırız. İnanıyoruz ki Türkiye geleceğin dünyasında ayrıcalıklı konuma erişecek. Bütün global ekonomik tahminlerde Türkiye ekonomisinin önümüzdeki on yıllarda dünyanın ilk 10 ekonomisi içerisine rahatlıkla girebileceğini gösteriyor. Bizim yapmamız gereken şey ilk 10 ekonomiye gireceksek, bu ayrıcalıklı konuma geleceksek bizim bugünden yarınları kuracak fikre, vizyona, özgüvene ve çabaya ihtiyacımız var. Bunu da inşallah Sayın Cumhurbaşkanımızın hepimize koymuş olduğu vizyon çerçevesinde yerine getireceğiz."

Türkiye'nin ortaya koyduğu 2023, 2053 ve 2071 tarihlerinin belki ilk bakışta çok yerel bir ajanda gibi gözükebildiğine işaret eden Ağbal, "Hayır, tam da küresel ajandaya uyun. 2053'ün dünyasında Türkiye gerçekten güçlü ekonomisiyle, savunma, güvenlik alanındaki gücüyle, teknoloji alanındaki akımlarıyla 2053, 2071 geldiğinde ayrıcalıklı bir konuma erişebilir. Bizim atalarımız tarihimizde her zaman ayrıcalıklı konuma sahip olmuşlardır. Geleceğimizde de ayrıcalıklı bir konuma sahip olmamamız için hiçbir neden yok. Yeter ki biz kendimize güvenelim, birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sımsıkı sarılalım diyorum." değerlendirmesini yaptı.

Bakan Ağbal, konuşmasının ardından proje yarışmalarında dereceye giren öğrencilere ve akademisyenlere belge verdi. Bayburt Üniversitesi Baberti Külliyesi 15 Temmuz Milli Birlik Salonu'nda gerçekleştirilen törene Vali Ali Hamza Pehlivan, AK Parti Bayburt Milletvekili Şahap Kavcıoğlu, Rektör Prof. Dr. Selçuk Coşkun, Belediye Başkanı Mete Memiş ile diğer ilgililerin yanı sıra akademisyenler ile öğrenciler katıldı.

YORUMLAR (2)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • Komedi19 Kasım 2017 17:19

    Önce zorunlu issizlik fonu ,zorunlu sgk sonra zorunlu bes zorunlu ahilik esnaf fonu bu kesintiler halk için değil neden derseniz işsizlik fonundan yararlamak çok çok zor diger fonlar ise zaten ortada hükümet bu zorunlu kesintiler ile kgf destek vermeye çalışıyor ama kosgeb ve kgf kredileri amaçları dogrultusunda kullanılmıyor. Birkaç olaya canlı sahidim kredi alıp 3.evini alanları taniyorum. Destekleme ise tamamen yolsuzluk kayniyor tarim bakanı gelir gelmez yolsuzluğa geçit yok dedi 2 günde çark etti . Bu millet bir olmadıkça kur-tu-la-maz. NELER VAR NELER AMMA BURADA YAZMAKLA BİRŞEY OLMUYOR.

  • alım19 Kasım 2017 13:31

    emeklı tarım hayvancılık asgarı ucret benzın mazot.