Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bu yılın ikinci çeyreğinde iç tüketim ile devlet harcamalarının büyümeyi yukarı çeken unsurlar olduğunu belirterek, "Bu bizim pek görmek istediğimiz bir tablo değil" dedi.
Dünya Ekonomik Forumunun Çin'deki toplantılarına katılanBabacan, ikinci çeyrekteki yüzde 4,4'lük büyümenin yıl sonubüyüme hedefleri üzerindeki etkisini değerlendirdi.
Yılın ikinci yarısında ne olacağını henüz bilmediklerini ifade eden Babacan, "Onu hep beraber göreceğiz. Avrupa, ikinci yarıda eğer beklendiği gibi toparlanırsa ve bizim Avrupa'ya olan ihracatımız iyi bir performans ortaya koyabilirse o zaman bizim ikinci yarıdakibüyümemiz, bu birinci yarının üzerine daha destekleyici bir tablo arz edebilir" diye konuştu.
Bu yılki büyümenin yüzde 3-4 arasındaki bir aralıkta gerçekleşmesini tahmin ettiklerini dile getiren Babacan, büyümeyi etkileyebilecek bilinmeyen birçok unsur olduğunu söyledi.
Yılın ikinci yarısında Amerikan Merkez Bankasının (Fed) ne zaman, ne yapacağını
banka yetkililerinin kendilerinin dahi bilmediğini belirten Babacan, Avrupa'daki toparlanmanın kalıcı olup olmadığını görmek adına ise gelişmeleri birkaç ay daha izlemek gerektiğini kaydetti.
Gelişmelere bağlı olarak Türkiye'nin ekonomik büyümesinin hangi seviyelerde olacağıyla ilgili daha kesin şeyler söylenebileceğini dile getiren Babacan, "Kurban Bayramı'ndan önce yeni Orta Vadeli Programı (OVP) açıklayacağız ve yeni OVP programımızda da o gün itibariyle ileriye yönelik beklediklerimizi ortaya koymuş olacağız. Belki o tarihi beklemekte fayda var" ifadesini kullandı.
"Büyümenin kompozisyonu bizi mutlu etmiyor"
Türkiye'nin ihracatla büyümesini istediklerini, sadece iç tüketimden gelen bir büyümenin ise cari açığı artırdığını dile getiren Babacan, şunları söyledi:
"Yani biz ikinci çeyrekte yüzde 4,4 büyüdük ama bu büyümenin önemli bir kaynağı iç tüketimdi. Biraz da kamu harcamasıydı. Özel sektörün yatırımlarında ve net ihracatta düşüş var. Yani özel yatırımlarla, ihracat aslında büyümeyi aşağı doğru çeken unsurlar oldu. İç tüketimle devlet harcamaları da büyümeyi yukarı çeken unsurlar oldu. Bu bizim pek görmek istediğimiz bir tablo değil. Tam tersini görmek istiyoruz aslında. Büyümenin özel sektör yatırımlarıyla olmasını istiyoruz ve ihracatla olmasını istiyoruz. Yüzde 4,4 büyüdük amabüyümenin kompozisyonu bizi çok mutlu eden bir kompozisyon değil. Özel sektör yatırımı olduğu zaman ya da ihracatla büyüdüğümüz zaman, o büyümenin cari açık üzerindeki etkisi olumsuz olmuyor. Ama içeride tüketerek büyüdüğümüz zaman o büyüme bizim cari açığımızı büyütüyor."
"Altından arındırılmış cari açığımız 3 yıldır düşüyor"
Temmuza ilişkin cari açık rakamlarının beklentilerin üzerinde çıktığının hatırlatılması üzerineBabacan, cari açık konusunda tek bir aya bakıp kanaat bildirmenin zor olduğunu söyledi.
Cari açık verilerine altın ticaretinden arındırarak bakmanın önemine değinen Babacan, "Zaten İran ile olan altın ticareti son birkaç yıldır hem dış ticaret hem de cari açık istatistiklerimizi okumayı zorlaştırdı. Dolayısıyla altın ticaretini yani külçe altın ticaretini dışarı alıp baktığımızda biraz daha net ve sıhhatli bir tablo görmek mümkün. Öyle baktığımızda da zaten 3 yıldır arka arkaya cari açığımız düşüyor aslında. Yani 2011'deki o tepe noktadan sonra 2012 ve 2013'te daha az cari açık. Bu da aldığımız tedbirlerin olumlu neticesi" değerlendirmesinde bulundu.
"Normal zamanda kur hedefi telaffuz edilmez"
Merkez Bankasının dolar kuruna müdahale edip etmemesi gerektiği ile ilgili kamuoyunda çeşitli görüşler ortaya atıldığının hatırlatılması üzerine Babacan, Türkiye'de serbest kur rejimi uygulandığını ve bu rejimde ne hükümetin ne de Merkez Bankasının bir kur hedefi koymadığını kaydetti.
Buna karşın Merkez Bankasının aşırı oynaklığı önlemek için elindeki araçları kullandığını belirten Babacan, şöyle devam etti:
"Fakat bazen öyle dönemler olur ki son birkaç aydır yaşadığımız gibi piyasalar yönsüz kalabiliyor. Piyasalar bir otoriteden yani bu durumda Merkez Bankasından bir sinyal beklemek durumunda kalabilir. 'Yani iyi tamam. Serbest piyasa, serbest kur ama MB'nin aklından geçen doğru kur ne ya da ne olması gerektiğini düşünüyor.' Böyle bir şey bekliyorlar. Dolayısıyla normal bir zamanda yapılmaması gerekeni Merkez Bankamız yaptı ve kurla ilgili yıl sonu için bir seviye söyledi. Belki o gün için piyasalara yön vermek, bir ışık göstermek o gün için gerekiyordu. Yoksa normal zamanda yapılmaz. Yani serbest kur rejiminde böyle hedef rakam telaffuz edilmez. Ama şunu söyleyeyim, bugün 100 ayrı iktisatçıya sorun 'Türkiye'de dolar, avro kuru ne olmalıdır?' diye. 100 ayrı cevap alırsınız. Hatta 10 tane nobel ödüllü iktisatçıya 'Doğru kur nedir' diye sorun, Size 10 ayrı hesap getirirler."
Merkez Bankasının da kendi hesap yöntemi olduğunu ve bu yöntem çerçevesinde reel efektif kur endeksi, enflasyon, dolar enflasyonu gibi geçmiş dönem verilerine baktığını kaydeden Babacan, bu verilerin sonucunda bankanın bazen kurun olması gereken seviyesiyle ilgili söylemlerde bulunabildiğini, çoğu zaman ise söylemediğini dile getirdi.
Serbest kur rejiminde kurun seviyesinden bahsetmemek gerektiğine işaret eden Babacan, "Nihayetinde piyasada oluşuyor. Alanla satan arasında oluşuyor. Piyasada yönsüzlüğün olduğu dönemlerde de bazen MB'ler çıkıp kurla ilgili istikamet verebiliyorlar" dedi.
"Güven noktasında problem görmüyoruz"
Vatandaşın yatırımlarını nasıl değerlendirmesi gerektiği konusunda da Babacan, hükümet olarak "vatandaş şuraya, buraya yatırım yapsın" demelerinin zor olduğunu söyledi. Vatandaşların Türk ekonomisine güvenmelerini isteyen Babacan, güven olduktan sonra sürecin daha kolay işlediğini ifade etti.
Hem tüketici hem de reel sektör güven endekslerinin çok yüksek noktalarda olduğunu anlatan Babacan, "Son 3-4 aydır piyasalarda hareketlilik olmasına rağmen güven endeksleri gayet iyi noktalarda. PMI endeksi 50'nin üzerinde, büyüme iyi. Dolayısıyla güven noktasında herhangi bir problem görmüyoruz. Geleceğe doğru hep beraber güvenle baktıktan sonra ekonomimizin önü açık demektir" diye konuştu. (AA)