Bir zamanlar Türkiye

National Geographic Türkiye, on yıldır dünyanın dört bir yanındaki keşif ve değişimleri okurun ayağına getiriyor. 10’ncu yaşını ‘Görmediğimiz Türkiye’ adlı fotoğraf sergisiyle kutlayan dergi, gün ışığına çıkmamış fotoğrafları gözler önüne seriyor.Sergide National Geographic’in 123 yıllık arşivindeki 8 milyon kart baskı arasından kapsamlı bir çalışma ile seçilen fotoğraflar yer alıyor. Osmanlı’nın son döneminden Cumhuriyet’in ilk yıllarına uzanan dönemi kapsayan fotoğrafların büyük bölümünü National Geographic fotoğrafçılarının dergide yer almayan fotoğrafları oluşturuyor. Geçen çarşamba açılan sergiyi Karaköy Antrepo 3’te, 11 Haziran tarihine kadar ücretsiz olarak gezebilirsiniz.
Arşiv, National Geographic’in Beyaz Saray’ın sadece birkaç blok yukarısındaki merkezinin bodrum katında. Ulaşmak için asansörde eksi 1’e iniyor, uzun bir koridorun sonunda kendinizi kameralarla korunan esrarengiz bir kapıda buluyorsunuz. Üstünde hiçbir not yok. Bilmeyen birisinin bulması mümkün değil. Kapının yanında ufacık bir zil var. Misafirliğe gider gibi zili çalıyor ve bambaşka bir dünyaya adım atıyorsunuz. Çok az sayıda insanın girebildiği arşivin kapısında sizi 19. yüzyılda yaşayan muhasebecilerin kullandığı türden plakasız gözlüğü burnunun üstüne düşmüş, uzun saçlı bir adam karşılıyor. Tüm arşivciler gibi hafif kambur, 50’lerindeki bu adam milyonlarca fotoğrafın tek hakimi. Fotoğraf, dia ve kart baskılara zarar vermemek için elinde sürekli beyaz eldivenleri var. O Bill Bonner. Arşivin sorumlusu, her şeyi.
Arşivin uzun koridorları tavana kadar uzanan yüzlerce rafla kaplı. Bazı bölümlerde çok eski dia ’ları korumak için özel soğutma sistemleri kullanılmış. Fotoğraflar A’dan Z’ye kadar ülke isimlerine göre tasnif edilmiş.
Arşivde NG fotoğrafçılarının çektiği 300 bin makara film bulunuyor. Bu yaklaşık 9 milyon fotoğraf demek. Dışarıdan alınan fotoğraflar ise 50-60 bin makara civarında. Bu da yaklaşık 2 milyon fotoğrafa denk geliyor.