Bir bankacıya babasından öğütler
Nereye gitmeli değil nereye gitmemeli! İşte işin sırrı… Süheyl Aygül, T24’teki köşesinde Bakü’deki çok özel buluşmayı yazdı….
Bak evlat!
Güzel bir temmuz akşamında ışıl ışıl yanan kenti panaromik olarak 360 dereceden kucaklayan Bakü Hilton'un 360 barında ziyaretime gelen Sevgili Altan ile keyifli bir sohbetteyiz.
Bir tarafta ''Flame Towers''ın gökyüzüne yükselen üç alev seklindeki kulesinin plaza camlarına yansıyan görsel alev efektleri diğer tarafta ise üzerinde petrol kuleleri yükselen Hazar Denizi kente ayrı büyüler katıyor.
Rüzgarlar şehri Bakü inanılmaz bir şekilde gelişiyor, kentErovizyon şarkı yarışmasından sonra olimpiyata benzer formatta ilk kez düzenlenecek olan ''European Games'' e 2015'de ev sahipliği yapmak üzere her tarafında hummalı bir çalışma devam ediyor.
Kırk dört adet bankanın faaliyet gösterdiği yükselen bir piyasaya sahip. Gerek markete penetrasyon gerekse her gün artan rekabette ayakta kalmak hiç kolay değil.
Sevgili Altan'ı İstanbul Finans piyasasından kariyerinin ''ustalık'' dönemlerinden tanırım. Finansal krizlerde binlerce beyaz yakalı işten çıkarılırken, fırtınalı havalarda iyi kaptana duyulan yüksek ihtiyaç nedeniyle o her zaman tecrübesi ve ilkeleri ile profesyonel farkındalık yaratmış, krizlerde kapısı çalınan ilk üst düzey yöneticilerden birisi olmuştur. Yönettiği ekipleri ve çevresini değiştirme, geliştirme ve dönüştürme yeteneklerini bu bağlamda sevilen ve saygı duyulan bir yönetim anlayışına sahip olduğu onunla çalışma fırsatı yakalayan adaylarımızdan sıklıkla duyma şansımız olmuştur.
Cari konumda son on yıldır keyifle ve başarıyla çalıştığı grubun Azerbaycan CEO'su olarak kariyerinin ''bilgelik'' dönemine devam ediyor. Kısa sürede önemli başarı hikayelerine imza atmış. On altı Şube ile faaliyet gösterdiği pazarda kurumsal ve perakende bankacılık hizmetleri ile kart pazarında ile ilk sıralara yükselmiş. Onu hep sarsılmaz ilkeleri ve mütevaziliği ile tanıdığım için ona ''Başarısının sırrını?'' söyle yüksek lisans öğrencilerim en çok bu soruyu soruyor diyorum. Gülüşüyoruz. Başarının sırrını bilmediğini ama istersem ''Başarısızlığın sırrını'' zevkle söyleyebilirim diyor. Bu sefer kahkaha atıyoruz.
İşin esprisi bir tarafa eğitim sistemi neyin yapılacağını anlatsa da neyin yapılmayacağını pek anlatmıyor. Akış esnasında öğrensin istiyor sistem. Oysa bunun son derece pahalı ve yıpratıcı bir süreç olduğu tartışmasız. Akış halinde bulunan hayat, ardı arkası kesilmeyen bir durumlar silsilesidir. Hayat, durup dinlenme tanımaz. Harekete geçmek veya geçmemek için sizin analiz etmenizi, birilerine danışmanızı hiç beklemez.Hiç bir hayat durumu olduğu gibi kalamaz. Sürekli olmaz, gelir-geçer olmak hayat durumlarının tipik karakteristiğidir. Bu nedenle, iş hayatını en yüksek ve derin frekanstan, ayrıca uluslararası boyuttan yakalamış profesyonellerin farklı tecrübeleri ve üzerlerinde yükseldiği ilkeler iş hayatında yer alan ve yol alan beyaz yakalılar için bu yolculuktan minumum hasar, maksimum farkındalık ile çıkmaları için fevkalade önemlidir. Sevgili Altan'a bu konudaki düşüncelerimi, yazılarım ve üniversitedeki derslerim için kritik önemini aktardıktan sonra çantamdan teybi çıkarıyor ve tuşuna basarak başla dostum diyorum.
Hazar denizine doğru bakıyor gözleri çok uzaklara doğru gidiyor sanki.
''Babam diyor çok derin bir insandı. Bize çok özgürlük tanıdı ama yolumuz üzerine işaret levhalarını da çakmayı hiç ihmal etmedi. Bu levhalar 'Alice in Wonderland' kitabında yer alan nereye gitmeli türünden tabelalar değildi. Nereye gitmemem içindi her daim. Başarısızlığa götürdüğüne inandığı yedi tespiti vardı''.
'' Bak evlat derdi;
1- Eğer kendine ve başkalarına karşı dürüst olmazsan,
2- Sorumluluk almayıp hesabını, kitabını bilmezsen,
3- İnsanları tanımazsan,
4- Ayağını yorganına göre uzatmazsan,
5-Şartlara göre esneklik kazanmazsan,
6-Verdiğin sözü tutmazsan,
7-Kimseye güvenmezsen
Başarısız olacağın kesin!
Gitarcının işi gitar çalmak, erdemli gitarcının işi; iyi çalmaktır. '' derdi.
Rahmetli babam Cevat Bey'in söyledikleri hep yolumu aydınlattı. Üniversiteyi kazanan oğlum Kaan'a da İstanbul'da gelmeden geçen hafta bu öğütleri verdim. Ben çok yararını gördüm. Umarım oğlum da uygular o da çocuklarına aşılar'' dedi.
Söylediklerini içinden harfiyen onaylarken bu yüksek değerler karşısında duyduğum saygıyla bir süre sessiz kaldım.
Sevgili Altan her zamanki neşesiyle bana dönerek ve kocaman gülümseyerek ''Başarısızlığın bir formülü gerçekten var ama başarının yok! Neden acaba sayın Danışman?'' diyerek sessizliği bozdu.
''Tüm yetkinlik ve yeteneklere sahip olsan bile doğru zamanda doğru yerde bulunmak çok önemli! Ancak, doğru yerin ve zamanın önceden belirlenmiş bir tanımı yok malesef. Doğru yerde doğru zamanda bulunup hazır olsan bile fırsatlar önünden yaz bulutu gibi geçer farkına varmak, sezmek ve harekete geçmek başarı için çok önemli!'' diye açıklamaya çalışıyorum.
Ayrıca, isteksiz yaptığın bir işte başarılı olmanın mümkün olmadığını, ya yanlış beklentiye girildiğini, ya da yapılan işin o kişi için yanlış olacağı konusunda mutabık kalıyoruz.
Keyifli sohbet sanat, edebiyat, müzik, ortak tanıdık insanlar üzerinden akıp gidiyor.
Gecenin sonunda onu yolcu etmek için aşağıya kadar iniyorum. Arabasını getiren vale yanlışlıkla kapı yerine bagaj düğmesine basıyor. Açılan bagajda yirmi kutudan aşağı olmayan sayıda pet maması kutusu gözüme çarpıyor. Bir an duraksadıktan sonra ''Sevgili Altan evde kaç pet var?'' diye soruyorum. Bunlar evdekiler için değil kimsesiz sokak hayvanları için her daim arabada bulunur '' diyor.'' Çok etkileniyorum. O arabasına binip gecenin içine doğru ilerlerken içimden başarılı insan olmak kolay ama hem başarılı hem iyi insan olmak çok zor diyorum. O başarı işte gerçek başarı!... (Süheyl Aygül-T24)