Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's'un (S&P) Bankacılık Analisti Göksenin Karagöz, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK)
banka ve kredi kartları ile bankaların kredi işlemlerine ilişkin yönetmeliklerde değişiklik yapılması hakkındaki taslak konusunda, alınan son tedbirleri yerinde bulduğunu belirterek, "Türkiye bu konuda yalnız değil. Bir reyting şirketi olarak görüşümüz; bu düzenlemeler tabii ki olumlu" dedi.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Karagöz, "Türkiye bu konuda yalnız değil. Bu birkaç gelişmekte olan ülkede de gördüğümüz bir seyir. Türkiye'nin yanında Rusya, Brezilya gibi ülkelerde bireysel kredilerde, tüketici kartları gibi ürünlerde hızlı bir artış var. Diğer ülkelerdeki otoriteler de bazı önlemlerle bunu yavaşlatmaya çalışıyorlar" dedi.
Karagöz, kredilerdeki genişleme hızına dikkati çekerek, büyüme ne kadar hızlı olursa ileriye yönelik sistemsel risklerin o kadar arttığına işaret etti.
Otoritelerin bunu önlemeye çalıştığına değinen Karagöz, "Bizim bir reyting şirketi olarak görüşümüz, bu düzenlemeler tabii ki olumlu. Çünkü sistem içi risklerin birikmesini önlüyor. İleriye yönelik olumlu bir adım olarak görüyoruz" dedi.
Karagöz, bundan sonraki süreçte Türkiye'de regülatörlerin atacağı adımların ve alacağı önlemlerin önemli olduğunu dile getirerek, "BDDK, Merkez Bankası başka önlemlerle gelecek mi? Son açıklanan tedbirlerin mutlaka bir etkisi olacak. Çünkü aşırı kredi büyümesi daha çok bireysel kredilerden geliyor. Dolayısıyla bu sermaye çarpanlarının artırılması kredi büyümesine olumsuz bir şekilde yansıyacaktır. Bu ekonomik büyümeye nasıl yansır? Bankaların bu tedbirler sonrası kredilerinin ne kadarını hane halkı yerine (kredi kartları ve tüketici kredileri) reel sektöre yönlendireceklerine bağlı. Alınan tedbirlerden dolayı özellikle, bankacılık sektörünün büyümesinin yüzde 20'nin altına düşeceği beklentimiz var. Yüzde 15'e bile yakın olabilir" değerlendirmesinde bulundu.
S&P'nin Türkiye'nin gelecek yıl için ekonomik büyümesine ilişkin beklentilerine de değinen Karagöz, S&P olarak yaptıkları projeksiyonların Türkiye ekonomisi için 2014'te yaklaşık olarak yüzde 3,5 oranında büyüme gösterdiğini, bankacılık açısından da kredi büyümesini yaklaşık yüzde 17-18 aralığında beklediklerini kaydetti.
- "Tek alternatif dış finansman"-
Karagöz, Türkiye'de son üç yıldır kredilerdeki fazla büyümenin sistem genelindeki tasarruf oluşumunun önünde gidiyor olmasının konuşulduğunu anımsatarak, "Sistem genelindeki mevduatlar 2013'te mevduat oluşumunu biraz hızlanmasına rağmen, kredilerden çok daha yavaş bir hızla artıyor. Bunu krediler mevduat rasyosunun seyrine baktığımızda da açıkça görüyoruz. BDDK verileri krediler / mevduat oranının Aralık 2011'den beri 12 puan artarak Eylül 2013'te yüzde 113'e geldiğini gösteriyor" ifadelerini kullandı.
Türkiye'de hali hazırda bankaların dış finansmana olan ihtiyacının devam ettiğini belirten Karagöz, bankalar üç yıldır iç kaynak sıkıntısını yurtdışı kaynakla kapatmaya çalıştıklarını, çünkü piyasalarda başka kaynak olmadığından için yurt dışının kaynak bulmada tek alternatif olduğunu anlattı.
Karagöz, hali hazırda uluslararası piyasalarda Fed'in parasal genişlemeye son vereceğini açıklamasının yarattığı gerilime rağmen likiditenin olduğunu vurgulayarak, "2009'da Türk bankaları yurtdışı kaynak bulmada bir sıkıntı yaşadı. Mesela sendikasyon kredilerinin yenilenme oranları yüzde 70'lere indi. Fiyatlamalar daha pahalıydı. Çünkü piyasalar birden bire tersine dönmüştü. Türk ekonomisi ciddi bir küçülme yaşadı. Ancak 2010-2011-2012'de bankalar sorunsuz bir şekilde dış finansman için ihtiyaçlarını karşılayabildiler. 2013'te de bunun devam ettiğini görüyoruz. Çünkü global piyasalarda hala bir likidite bolluğu söz konusu " diye konuştu.
Sistem için asıl soru işaretinin dış piyasalardaki likidite bolluğunun ne kadar devam edeceği olduğunu belirten Karagöz, Fed'in tahvil alımlarını azaltacağını açıklamasının piyasalara bir şok dalgası gönderdiğini kaydetti.
Karagöz, "Daha sonra şokun büyüklüğü Fed'e de biraz fazla geldi ki, Fed bundan geri adım attı ve piyasalardaki likidite bolluğu devam etti. Fakat tabi ki artık böyle bir çekince var. Fed'in böyle bir adım atmasını herkes bekliyor. Ancak bunun zamanlaması ve hangi derecede bu tahvil alımlarının azaltılacağı piyasalarda belirsizlik taşıyor" dedi.
- "Türk bankalarının dış kaynaklara olan bağımlılığı daha fazla kırılganlık arz ediyor"-
Gelecek dönemde Türkiye'deki bankacılık sistemine dair beklentilerini sıralayan Karagöz, "Eğer dışarıdan ikinci bir şok gelmez ise, mesela Fed'den piyasanın beklentisinin aksine daha yüksek bir hızda tahvil alımlarını azaltması gibi, Avro Bölgesi'nde sorunların derinleşmesi gibi, Türk bankalarının bir sıkıntı yaşamaması lazım," tahmininde bulundu.
Kredilerdeki büyümenin ne kadar olacağının son derece önemli olduğunu vurgulayan Karagöz, "Kredi genişlemesi ne kadar yüksek olursa mevduat açığı bir o kadar büyüyor ve o kadar fazla dış kaynak gerekiyor. Türk bankaları diğer gelişmekte olan ülkelerle kıyaslandığında şu anda zaten oldukça yüksek miktarda bir dış kaynak almış vaziyette. Bunun vade yapısı son yıllardaki biraz iyileşmeye rağmen, halen olukça kısa." dedi.
Karagöz, şunları kaydetti:
"Bizim S&P olarak özellikle izlediğimiz bir rasyo var; toplam net dış bankalar borcunun toplam kredilere oranı. Bu oran Türk bankalarında şu anda yüzde 20'yi geçmiş ve yüzde 25'e yaklaşmakta. Şu anda kıyaslanabilir bankacılık sistemlerine baktığımızda Doğru Avrupa, Latin Amerika veya Türkiye ile aynı risk kategorisine koyduğumuz bazı ülkelerde bahsettiğimiz rasyo yüzde 20'nin altında; yüzde 10'lara yakın seviyede. Bu rasyonun bileşenleri de çok önemli, zira bunlar rasyoyu daha anlamlı hale getiriyor. Mesela bunun ne kadarı Türkiye'deki bankaların yabancı ortaklarından geliyor?
Bankaların dış borcunun önemli bir kısmını kredibilitesi iyi yabancı ortaklarından geliyorsa, bu biraz daha güvenilir bir kaynak anlamına gelmektedir. Mesela özellikle Doğu Avrupa'da, yabancı ortakların hem bankacılık sistemindeki payları dolayısıyla da sistemlerin dış borcundaki payları daha fazla. Mesela, Polonya. Ancak Türkiye'de sistemin yabancı ortaklığı zaten bu ülkelerin oldukça altında. Dolayısıyla Türk bankalarının dış kaynaklara olan bağımlılığı daha fazla kırılganlık arz ediyor. Bu yüzden bizim Türk bankacılık sistem risk skorunda fonlama dinamiklerindeki bozulmadan kaynaklanan negatif bir trendimiz var."