<
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaBankacılıkBDDK'dan katılım bankacılığı için büyük adım!----

BDDK'dan katılım bankacılığı için büyük adım!

BDDK'dan katılım bankacılığı için büyük adım!
10 Mayıs 2016 - 08:37 www.finansingundemi.com

BDDK Uygulama-V Dairesi Başkanı Abdurrahman Çetin katılım bankacılığı konusunda yaptıkları çalışmaları anlattı

Türkiye’de çeyrek aşırı aşan bir geçmişe sahip olan faizsiz finans sisteminin gerçek anlamda değer kazanması son 10 yılda yaşandı. Hükümetin ortaya koyduğu irade, finans ve bankacılık otoritesinin bu konuda ciddi adımlar atmasını sağladı. Nitekim Türkiye’de bankacılık sisteminin en üst otoritesi olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) bünyesinde 2015 yılında Uygulama-V Dairesi kuruldu. Uygulama-V Dairesi Başkanı Abdurrahman Çetin, faaliyetleri ve katılım bankacılığı konusunda yaptıkları çalışmaları Ekoreel Dergisi’nin 12. sayısına anlattı…

 BDDK V no’lu daire ne zaman kuruldu ve görevleri nelerdir?

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) finansal sistemin geliştirilmesine yönelik geçtiğimiz dönemde önemli projelere imza attı. Katılım bankacılığının yanı sıra, altın bankacılığı, yatırım bankacılığı, finansal inovasyonlar, finansal erişim, finansal eğitim ve finansal tüketicinin korunmasına yönelik yürütülen çalışmalardan bazıları bugün Kurumun rutin çalışma alanları arasına girerek özel departmanlara dönüştü. Hükümetimiz tarafından ortaya konulan irade ve vizyona uygun olarak faizsiz finansa ilişkin 2013 yılında başlayan çalışmalar, Aralık ayında Kızılcahamam’da Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) ile birlikte düzenlenen Katılım Bankacılığı ve Faizsiz Finans Çalıştayı ile birlikte önemli bir dönüm noktasına kavuştu. Zira Çalıştay’da ele alınan hususlar ve geliştirilen çözüm önerileri, Kurumumuzun ve özellikle de Başkanlık makamının gayretleriyle Türkiye’nin 10. Kalkınma Planı’nda bağımsız bir bileşen haline geldi. BDDK’nın bileşen sorumlusu olduğu planda toplam 4 politika ve bu politikalar altında yer alan toplam 31 eylem bulunuyor.  Söz konusu çalışmalara yüksek önem atfeden ve yakından takip eden üst yönetimimiz, bu çalışmaların organize bir ekip tarafından yürütülmesi maksadıyla 2015 yılı içerisinde Uygulama-V Dairesi kurdu. Dairenin hâlihazırda üstlendiği temel sorumluluk, 10. Kalkınma Planı’ndaki eylemleri de dikkate alarak ülkemizde faizsiz finansın geliştirilmesidir. Bununla birlikte önümüzdeki dönemde katılım bankalarının uygulama faaliyetleri de Dairemiz tarafından yürütülmeye başlanacak.

 Dairenin şimdiye kadar yapmış olduğu çalışmalardan bahseder misiniz?

Daire olarak öncelikle 10. Kalkınma Planı 7. Bileşendeki eylemlerle ilgili görevlerimiz bulunuyor. Bizzat sorumlu olduğumuz 8 eylemin yanı sıra TKBB, Hazine Müsteşarlığı veya TCMB gibi kurum ve kuruluşların görevlendirildiği eylemleri de bileşen sorumlusu olarak takip etmekteyiz. 7. Bileşene bakıldığında BDDK ve TKBB’nin sorumlu olduğu eylemlerin ağırlıklı olduğu görülüyor. Bu bakımdan özellikle TKBB ile yoğun bir şekilde işbirliği içerisinde olmaya gayret ediyoruz. Diğer taraftan, kalkınma planı kapsamında olmamakla birlikte sektörün gelişmesine yönelik çeşitli konularda da çalışmalarımız sürüyor. Örneğin, katılım bankalarının sermaye yeterliliğinin hesaplamasında kullanılan alfa oranının yeniden hesaplanmasına ilişkin olarak içinde ekonometrik analizlerin de bulunduğu uzun bir çalışma süreci yürütülmüştür. Yine katılım fonu müşterilerine verilen kâr paylarının belirlemesinde katılım bankalarının kullandıkları birim değer hesaplama tablosunun revizyonuna yönelik bir çalışma sürdürüyoruz. Bu çalışma sonucunda tüm katılım bankalarımızın yeknesak bir hesaplama sistemine sahip olmasını amaçlıyoruz. Birim değer hesaplaması, katılım fonunun niteliği ve katılım bankacılığında ortaklığa dayalı finansman gibi konularda sürekli olarak konu ile ilgili akademisyenlerle ve sektörden temsilcilerle karşılıklı fikir alış verişinde bulunmaya çalışıyoruz. Bu kapsamda Mayıs ayında bir çalıştay düzenleyerek söz konusu çalışmaları birer bildiri şekline dönüştüreceğiz. Diğer taraftan, katılım bankalarımızın ürün çeşitliliğinin artırılması amacıyla risk sermayesi, melek yatırımcılık, start-up projeleri ve sertifikasyon gibi alanlarda çeşitli çalışmalarımız sürmekte olup, önümüzdeki aylarda bu konuda da ulusal bir organizasyon yapma çabası içindeyiz.

 “KATILIM BANKACILIĞI MEVZUATINDA DEĞİŞİM YAPIYORUZ”

Daire olarak uluslararası kurumlarla iş birlikleriniz var mı?

İslami finansla ilgili IFSB, AAOIFI veya CIBAFI gibi tüm kuruluşlarla yakın bir şekilde ilişki ve işbirliğini sürdürmekteyiz. Zaten hali hazırda Kurumumuz IFSB üyesidir. Ben de teknik komite üyesi olarak IFSB’nin standart geliştirme faaliyetlerine ilişkin periyodik toplantılarına sürekli olarak katılıyorum. AAOIFI yetkilileri tarafından Kurumumuzun üye olmasına yönelik geçtiğimiz hafta teklif getirilmiş, hatta bizim üyeliğimizin AAOIFI’ya sağlayacağı faydanın Kurumumuzun sağlayacağı faydadan daha fazla olacağı bizzat kendileri tarafından ifade edilmiştir. Bu bakımdan hem söz konusu kuruluşlara destek olmak hem de bu kuruluşlar bünyesinde gerçekleştirilen çalışmalardan faydalanmak amacıyla yakın işbirliğine oldukça önem veriyoruz.

 Katılım Bankacılığı ile ilgili yakın zamanda yeni düzenlemeler bekleniyor mu? Varsa ipuçları verebilir misiniz?

Katılım bankaları 5411 sayılı Kanunla tanımlanmış, ancak icra ettikleri faaliyetler tüm yönleriyle ele alınmamıştır. Kurumumuzun benimsediği temel yaklaşım, katılım bankacılığına ilişkin sağlam bir mevzuat alt yapısı oluşturarak sistemin dayandığı prensiplere bağlı şekilde gelişmesini sağlamak. Bu amaçla ilk aşamada mevcut mevzuat üzerinden gerekli görülen değişiklik çalışmalarına başlandı. Sektör temsilcileriyle birlikte yürütülen çalışmalar kapsamında sistemin gelişmesine fayda sağlayacak düzenlemeleri de yeri geldikçe ele alıyoruz. Kurumumuz yetki alanında bulunan banka dışı finansal faaliyetlerin faizsiz şekilde icra edilebilmesine yönelik mevzuat altyapısının oluşturulması da hâlihazırda üzerinde çalıştığımız diğer bir konudur.

 Katılım bankaları, Bankacılık Kanununa tabiler. Kendilerine özel bir katılım bankacılığı kanunu Türkiye’de daha yasalaşmadı. Öncelikle, böyle bir çalışmaya ihtiyaç var mı?

Bir bankacılık türü olarak katılım bankalarının da bankacılık kanununa tabi olmaları doğal bir sonuç aslında. Yaptığımız görüşmelerde sektör temsilcilerinden de bu konuda herhangi bir talep olmadı. Aslında mesele banka terimine yönelik içinde bulunduğumuz toplumda var olan algıyla ilgili. Bankacılık faaliyetinin faizsiz yöntemlerle de icra edilebileceği konusunda potansiyel hedef kitle ikna edilebilirse, ayrı kanun tartışmalarının da uzun bir süre gündeme gelmeyeceğini düşünüyorum. Zira kanunun temel yönleri itibarıyla faizsiz bankacılığa muhalif hükümler içermediği görülüyor. Ancak, alt düzenlemeler bazında özel bir mevzuat çerçevesine ihtiyaç duyulduğunu ve mevcut dönemde buna yoğunlaştığımızı söyleyebilirim.

 “KATILIM BANKACILIĞI, ARTIK NİCELİK DEĞİL NİTELİK OLARAK GELİŞMELİ”

Katılım Bankacılığı standartlarının belirleneceği ve bu standartların takip edileceği bir yapı olacak mı? Olacaksa sizin bünyenizde mi olacak?

Böyle bir yapının kurulması sistemin gelişmesi sürecinde bence en kritik aşamayı oluşturuyor. Adını merkezi danışma kurulu olarak telaffuz ettiğimiz söz konusu yapı yalnızca standartlar oluşturarak faizsiz Finans kurumları arasındaki münferit uygulamalara yeknesaklık kazandırmayacak, aynı zamanda regülasyonların oluşturulması sürecinde bizlere de danışmanlık sağlayacak. Bu nedenle kurulun oluşturulması çalışmalarını mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırmak istiyoruz. Malezya ve Pakistan gibi dünya örneklerine baktığımızda merkezi danışma kurullarının denetim otoritesi olan merkez bankaları bünyesinde kurulmuş olduklarını görüyoruz. Ülkemizde söz konusu kurulun nerede nasıl teşkil edileceği, yetki ve görevlerinin neler olacağı konusunda ilgili taraflar henüz mutabakata varmış değil. Muhtelif alternatifler üzerinde değerlendirme süreci devam ediyor.

 Katılım Bankacılığının Türkiye’deki geleceğini nasıl görüyorsunuz? Toplam bankacılıktan aldıkları payı yeterli buluyor musunuz?

Tabii ki sektörün finansal sistemimiz içindeki payından bizler de memnun değiliz. Ancak özel finans kurumlarının faaliyete başladığı 80’li yıllardan 2000’li yıllara kadar, yasal zemindeki boşluklar, ülkenin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik konjonktür ve diğer benzer koşullar sistemin tanınmasını, benimsenmesini ve çok daha önemlisi finans sistemi içerisinde önemli bir alternatif olarak kendini ispatlamasını neredeyse imkansız kılmıştır. Faizsiz bankacılığın asıl ivme kazandığı dönem, ülkenin önce siyasi istikrara, sonrasında da ekonomik istikrara kavuştuğu 2001 krizi sonrasıdır. Bu dönemde sisteme gerekli destek verilmiş, ihtiyacı olan yasal altyapı önemli ölçüde kurulmuştur. Gelinen noktaya baktığımızda sisteme verilen desteğin boşa çıkmadığını görüyoruz. Nitekim 2002 yılında 148 şube ve 2 bin 530 personel ile faaliyet gösteren katılım bankaları, 2015 yılına geldiğimizde yaklaşık bin şubeli ve 16 bin 500 personel istihdam eden önemli birer kurumsal yapı haline geldiler. Mevcut durumda Türk bankacılık sektörü içerisindeki toplam şubelerin ve istihdam edilen personelin yaklaşık yüzde 8’i katılım bankalarına aittir. Katılım bankalarının aktif büyüklüğü yaklaşık 120 milyar TL’ye ulaştı, sektörün 2002 yılsonundaki yüzde 2’lik sektör payı yüzde 5,2’ye yükseldi. Geride bıraktığımız yaklaşık 13 yıllık dönemde Türk bankacılık sektörünün toplam aktifleri 10 katına çıkarken, katılım bankaları yaklaşık 28 kat büyüdü. Bu rakamlar gelecek dönem için tabii ki bizleri umutlandırıyor. Kurumumuzun söz konusu hususta üzerinde ısrarla durduğu bir yaklaşım var. Bizler rakamsal hedefler belirlemenin tek başına yeterli olmadığını düşünüyoruz. Nitekim öngörülen tarihlerde, belki de daha önce, hedeflenen rakamlara ulaşabiliriz ancak o gün tam anlamıyla içimize sinen bir İslami finans sistemine sahip olamayabiliriz. Ayrıca sektörün uzun vadede istikrarlı şekilde büyümesi bence benimsenmesine ve maruz kaldığı haklı eleştirilere de eş zamanlı olarak çözümler üretebilmesine bağlı. Zira bugün sistemin potansiyel müşteri kitleleri tarafından henüz yeterince benimsenmemesi ve sorgulanıyor olması bizim için aşılması gereken önemli bir engel. Sistemin mevcut haliyle bir güven sorunu varsa bu sorunu çözmek, hem bizim hem de bizzat sektör temsilcilerinin üzerine tahakkuk etmiş bir borçtur.

 “KAMU KATILIM BANKALARI, SEKTÖRÜ DAHA FAZLA TANITACAK”

Kamu katılım bankalarının sektöre girişini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kamu bankalarının katılım bankacılığı alanında faaliyet göstermeye başlamaları birçok açıdan sektörün gelişmesine olumlu katkı yapacak. Sahip oldukları iş tecrübesi ve kurumsal yapı, katılım bankacılığı faaliyetlerini bir üst seviyeye taşıyacak. Kamunun bu alanda olmasının gerek yurt içi müşteriler gerekse de yabancı yatırımcılar nezdindeki güven tesis edici özelliği muhakkak ki yadsınamayacak kadar önemli. Yeri gelmişken ifade edeyim kamu katılım bankalarının şube açacakları noktaları, mevcut katılım bankası şubeleriyle rekabet etme hedefinden ziyade, hizmet götürme ve sistemi tanıtma misyonuyla uyumlu şekilde belirlemeleri oldukça önemlidir. Nitekim kâr baskısından nispeten bağımsız kamu kaynağı sayesinde sektörün yaygın bir müşteri tabanına kavuşması daha kolay mümkün olabilecek. Bu minvalde faaliyete geçen veya geçmek üzere olan yeni bankaların, sektörün temel prensiplerine bağlı şekilde sağlıklı gelişme göstermesi noktasında da önemli katkılar sağlayacağını düşünüyorum.

 “İSTANBUL, MEGA ISLAMIC BANK’IN MERKEZİ OLABİLİR”

Uluslararası İslam Merkez Bankası olarak rol oynayacak yeni bir Banka kuruluş çalışmaları devam ediyor bildiğimiz kadarıyla. Türkiye bu çalışmaya ne kadar müdahil?

Türkiye, Endonezya, Suudi Arabistan ve İslam Kalkınma Bankası’nın iştirakiyle kurulacak olan Mega Islamic Bank’a ilişkin çalışmalar halen devam ediyor. Şu sıralar bankanın kuruluş yerine ilişkin fizibilite çalışmaları devam ediyor. Kuruluş merkezinin İstanbul veya Jakarta olması seçenekleri var. Müteakip süreçte ise bankanın iş modelleri belirlenecek. Kurum olarak bizler de Mega Islamic Bank’ın hem merkezinin belirlenmesine ilişkin fizibilite çalışmalarında hem de kuruluş sürecinde görev alıyoruz.

 İstanbul Finans Merkezi Projesi’nde, İslami Finans'ın rolü sizce ne olacak, bu projenin merkezini oluşturabilir mi?

İstanbul Finans Merkezi Projesi, ülkemizin gündeminde bulunan en önemli projelerden biridir. Bölgesel ve küresel finans merkezi olma hedefi hukuk, altyapı, bilgi teknolojileri, ulaşım, insan kaynakları, eğitim ve hatta mimari gibi birçok alanda eş güdümlü bir şekilde çalışılmasını ve çok yönlü olarak ele alınması gerekiyor. Bu projenin kaçınılmaz olarak en önemli unsurlarından biri de İslami finans açısından bölgesel ve küresel bir merkez haline gelmek. İslami finans merkezi olmak için konvansiyonel finansa ilişkin ihtiyaçlara ilave olarak bir de İslami finans ilkelerine özgü gereksinimlerin karşılanması gerekiyor. Ancak, konvansiyonel finansta rakip birçok finansal merkez bulunmakta iken (Londra, Frankfurt, New York vs.) İslami finansta henüz bu ölçüde gelişmiş merkezler bulunmuyor. Bu açıdan İslami finansın İstanbul Finans Merkezi Projesi için çok önemli bir avantaj sağlayacağını düşünüyorum.

Katılım bankalarının kendilerine has bir kalifiye personele ihtiyaç duydukları hepimizin malumu. BDDK’nın bu yönde bir çalışması var mı?

Katılım bankaları da dâhil olmak üzere finansal kuruluşların en önemli varlıklarının başında personelleri geliyor. Eğer bugün herhangi bir kuruluş yeterli niteliklere sahip personel yapısına sahip olmazsa, hedeflerine ulaşmada ciddi sıkıntılar yaşayacak. Katılım bankalarımızın sistemin felsefesi ve prensiplerine vakıf, nosyon sahibi kalifiye personele sahip olması sektörün büyümesi için çok önemli. Siz ne kadar kontrol mekanizması tesis ederseniz edin, esasında faaliyetlerinizin sağlıklı güvenilir ve faizsiz finans ilkelerine uygun şekilde sürdürülmesi nihayetinde personelinizin bilgi ve bilinç seviyesine bağlıdır.  Hâlihazırda BDDK olarak hem konvansiyonel bankacılık hem de katılım bankacılığı için mevcut ve potansiyel çalışanlara yönelik bir sertifikasyon projesi geliştiriyoruz. Konuyla ilgili olarak hem üniversitelerimizle hem de meslek birliklerimizle görüşmelerimiz devam ediyor. Önümüzdeki günlerde söz konusu proje ile ilgili daha detaylı bilgi verme imkânına kavuşacağız.

“Türkiye’nin 2023 finansal hizmetler vizyonu’nda ve TKBB Strateji Belgesi’nde sektörün yaklaşık 10 yıllık dönem içerisinde yüzde 15 paya ulaşması hedefleniyor. Biz de kurum olarak bu süreçte üzerimize düşeni en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyoruz”

“Katılım bankacılığının bugün potansiyel müşteri kitleleri tarafından henüz yeterince benimsenmemesi ve sorgulanıyor olması aşılması gereken önemli bir engel. Sistemin mevcut haliyle bir güven sorunu varsa bu sorunu çözmek, hem bizim hem de sektör temsilcilerinin üzerine tahakkuk etmiş bir borç”

“BDDK olarak hem konvansiyonel bankacılık hem de katılım bankacılığı için mevcut ve potansiyel çalışanlara yönelik bir sertifikasyon projesi geliştiriyoruz. Konuyla ilgili hem üniversite hem de meslek birlikleriyle görüşmelerimiz devam ediyor”

ABDURRAHMAN ÇETİN KİMDİR?

2001 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi, Maliye Bölümü’nden mezun olduktan sonra Maliye Bakanlığı’nda Vergi Denetmen Yardımcısı olarak çalıştı. 2004 yılından itibaren BDDK’da sırasıyla Bilgi Yönetim, Denetim ve Gözetim Dairelerinde çalıştı. Lisans eğitimi sonrası 2010 yılında Fatih Üniversitesi İngilizce MBA, 2015 yılında University of Illinois’ten Master of Science in Technology Management (Teknoloji Yönetimi Yüksek Lisans) bölümünü bitirdi. Halen Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü’nde ‘Katılım Bankalarının Piyasa Etkinliği ve Bankacılık Sektörü İle Karşılaştırmalı Analizi’ konulu doktora tezini yazıyor. Ağustos 2015’ten itibaren Uygulama-V Daire Başkanlığı görevini vekâleten sürdüren Abdurrahman Çetin, üç çocuk babası olup iyi derecede İngilizce, Arapça ve Osmanlıca biliyor.

ETİKETLER :
YORUMLAR (2)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • Murat Baş10 Mayıs 2016 16:33

    "iyi derecede İngilizce, Arapça ve Osmanlıca biliyor." İngilizceyi ve Arapçayı ne düzeyde biliyor bilmem ama. Osmanlıca'yı bilmediği ortada. Gerçekten bilse idi, özgeçmişine sanki ayrı bir dilmiş gibi, yabancı dillerin arasında yazmazdı.

  • borsacı10 Mayıs 2016 14:26

    Katılım bankacılığı için 2014 ekim de meclise sunulan 60 maddelik kanun tasarısı ne halde hala komisyonda bekliyor ne olcak