Başbakan'a suikast önlendi
Adana'da 9 polis hakkında 47'şer yıl hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianame 8'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi
'Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, iftira, suç uydurma, haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması, özel hayatın gizliliğini ihlal ve kişisel verilerin kaydedilmesi' iddiasıyla suçlanan sanık polislerin tutuklanması talep edildi.
HAKİM VE SAVCI ŞİKAYETÇİ OLDU
Bir ulusal gazetenin geçen 18 Mart tarihli sayısında yayınlanan yasa dışı dinleme iddialarıyla ilgili Adana Cumhuriyet Savcısı Şükrü Uçkan ve Adana 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Süleyman Köse, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Şükrü Uçkan, kendisinin 'Fırat Yalçıntekin' kimliğiyle Adana 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesi'nden alınan, Süleyman Köse ise 'Tunahan İnan' kimliğiyle Adana 8'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nden alınan dinleme kararıyla cep telefonlarının yasa dışı dinlendiğini öne sürerek, şikayetçi oldu.
Bunun üzerine yürütülen soruşturmada 8 Nisan'da 9 polis memuru gözaltına alındı. Sorgularının ardından adliyeye sevk edilen polislerden 8'i tutuklandı. Bu karara yapılan itirazlar sonunda, tutuklu polisler 6 gün sonra tahliye edildi.
SAVCI 107 KİŞİNİN DİNLENDİĞİNİ SAPTADI
Adana Cumhuriyet Başsavcı Vekili Ali Doğan, 'cebir, tehdit kullanarak zorla haraç almak , silahla adam yaralamak, çek senet tahsilatı yapmak gibi haksız ekonomik çıkar sağlamak üzere örgüt kurduğu ve yönettiği' iddiasıyla mahkeme kararıyla yapılan telefon dinlemelerinin yasadışı olduğuna dair Cumhuriyet Savcısı Şükrü Uçkan ve 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Süleyman Köse'nin şikayetlerini soruşturdu. Yapılan soruşturmada şikayetçilerin yanı sıra aralarında başka hakim, savcı ve polislerin de olduğu 107 kişinin telefonlarının dinlendiğini saptadı.
POLİSLER SUÇLAMALARI REDDETTİ
Başsavcı Vekili Ali Doğan, suç tarihinde İstihbarat Şube Müdürü İsmail Bilgin, Şube Müdür Yardımcıları Ertuğrul Yetkin ve Aytaç Akyol ile polis memurları Fevzi Mert, Ramazan Kasap, Abdullah Karaca, Ahmet Senal, Hasan Serçe, Mehtap Avcu ifadeleri aldı. Zanlı polisler, haklarındaki suçlamaları kabul etmeyip, dinleme yaptıkları kişilerin hakim veya savcı olduğunu bilmediklerini savundu.
SAVCI TUTUKLAMA İSTEDİ
42 sayfalık iddianame hazırlayan Cumhuriyet Başsavcı Vekili Ali Doğan, dinlemelerin sahte isimler ve suç uydurmak suretiyle bilerek, isteyerek ve sistemli şekilde yapıldığını öne sürüp, konuyla ilgili hakim kararı olmasına rağmen eylemi suç olmaktan çıkarmadığını iddia etti.
Ali Doğan, iddianamesinde şikayetçilerin yanı sıra Cumhuriyet Savcıları A.G., Y.K., C.T. ve H.Ö. ile Hakim K.V.'nin de benzer şekilde telefonlarının dinlendiğini, aynı yöntemlerle 102 kişinin dinlenmesiyle ilgili de soruşturmaların halen devam ettiği bilgisine yer verdi.
Savcı Doğan, çok sayıda hakim, savcı ve kamu görevlisini sistemli şekilde yasa dışı dinlemekle suçladığı 9 polisin delilleri karartma ihtimali olduğunu öne sürüp, tutuklanmalarını istedi.
'SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDUK'
İddianamenin kabul edilmesinin ardından açıklama yapan eski Adana İl Emniyet Müdür Yardımcısı İsmail Bilgin'in avukatı İsa Ayanoğlu, "Bu soruşturmanın usulü, esasından daha fazla konuşulur hale geldi. İddianamenin kabulu kararı verilmeden önce, iddianame düzenlenir düzenlenmez belli basın yayın organlarında iddianame metni, içeriğinden alınmış cümlelerin verildiğini gördük. Biz buna ilişkin suç duyurusunda bulunduk" dedi.
İDDİANAMEDE 'PARALEL' YOK
Yasal olarak soruşturmanın gizliliğinin ihlal edilmiş olmasının suç olduğunu vurgulayan Avukat İsa Ayanoğlu, şunları kaydetti:
"İddianameyi bize bile vermeyen iddia makamının nasıl oluyor da, belli basın yayın organlarına bunu nasıl verdiğini sormak istiyoruz. İddinamede, soruşturma aşamasında müvekkillere sorulan sorulardan daha farklı bir suçlama yok. 'Resmi belgede sahtecilik', 'Suç uydurma', 'İftira' ve 'Özel hayatın gizliliğini ihlal etmek' gibi suçlamalar var. Buna ilişkin biz zaten savunmamızı yaptık. Kamuoyunda soruşturmanın başladığı günden itibaren, hatta öncesinde dahi, 'Paralel yapıya operasyon', 'Paralel örgüt çökertildi', 'Paralel örgütün inlerine girildi' gibi haberler verildi. Şimdi ben onlara soruyorum. Bu iddianamenin neresinde 'paralel' ifadesi geçiyor, neresinde örgüt suçlaması var, neresinde casusluk suçlaması var? Hadi bunu söylesinler. 'Paralel, paralel, paralel' diye bağırıp duranlar buna cevap versin. Bırakın delili, iddianamede yok bunlar. Müvekkillerim yurt genelinde bir örgüt varmış, bunun mensuplarıymış gibi yansıtılmaya çalışılıyor. Oysa müvekkiller hakkında böyle bir suçlama dahi yok. Böyle bir suçlama yokken nasıl oluyor da, 'Paralel örgüte operasyon' diye haber yapılabilir, ya da en yetkili ağızlar tarafından bunlar nasıl dillendirilebilir? Müvekkilerimin bize göre sadece 'resmi belgede sahtecilik' suçlamasıyla ilgili olarak, değerlendirilebilecek bir yargılaması var, diğer yönden bir suç yok. Zaten sahtecilik suçlamasıyla ilgili de ortada bir suç yok"
BAŞBAKAN'A SUİKAST ÖNLENDİ
Yasadışı dinlemeler ile ilgili ifadeleri alınan polislerin, 'suç önlemek' amacıyla dinleme yaptıklarını ileri süren polislerin ifadeleri de iddanameye girdi. Adana İstihbarat Şube Müdür Yardımcılığı'nı yürütürken, Trabzon Emniyet Müdürlüğü kadrosuna atanan Aytaç Akyol, ifadesinde "Ben Adana'da 2004 yılından 2012 yılına kadar görev yaptım. Görev yaptığım bu dönemde, Adana Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde görevim teknik, bilgi işlem (tekob) işlemlerinde görev almaktı. Görev yaptıgım bu dönem içerisinde Başbakanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast iddiasıyla ilgili gözaltına alınan A.Ö. isimli terör örgütü üyesi sahsın yakalanması, ayrıca adliye, valilik ve emniyet müdürlüğü gibi kamu binalarını hedef alan bombalı eylemlerin yapılması ile ilgili yaklaşık 7-8 kişinin canlı bomba eylemleri öncesinde yakalanmış olmaları tamamen önleme amaçlı dinlemelerden elde edilen bilgiler çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Bütün bunlar göz önüne alındığında biz kurum olarak önleme dinlemelerinin gerekliliğine, faydasına inandığımız için evrakın sürümcemede kalmaması amacıyla bazen de detayları kontrol etmeden evrakları imzaladığımız olmuştur. Kastımız asla söz konusu olmaz. Öncelikle bana isnad edilen suçların hiçbirisini kabul etmiyorum" diye kendini savundu.