Başta bankalar olmak üzere
finans sektörünün gecikmiş alacaklarını satın alan, işlem sonucu ‘kurumların bilanço temizliğine hizmet ettiği ve operasyonel yükten kurtardığı’ belirtilen Varlık Yönetim Şirketleri (VYŞ), artık ekonomi gündeminin önemli aktörlerinden biri. Bir dernek çatısı altında buluşan VYŞ’ler, “Bankada başlayan borç çözümü sürecinin devamını yasal haklar ile üstleniyoruz. Biz alacaklıyız” diyorlar. Şirketler bankalarla ihale yoluyla çalışıyorlar.
2012 yılında hayatımıza giren Varlık Yönetimi Şirketleri Derneği’nin Başkanı Hasan Tengiz, VYŞ’lerin icraatının gücünü, “Mesela bir bankanın önümüzdeki 5-7 yıl içerisinde almayı umdukları paranın net bugünkü değerini, onlara bugünden veriyoruz. Şimdiye kadar bankalara 3 milyar TL sermaye aktarmışız ve bu da bankaların bilançolarını daha da güçlendiriyor” sözleriyle anlatıyor.
Başkan Yardımcısı Hilmi Güvenal ise hemen araya giriyor: “2013 yılında 3 milyar TL’ydi, 2014 yılında 6 milyara çıktı.”
VYŞ’lerin alacak portföyüne giren gerçek kişi sayısı önemsenmeyecek gibi değil çünkü Güvenal, ‘1.5 milyon çözülmemiş borç’tan bahsediyor. Peki, niçin çözülmüyor? Hem Tengiz’den hem de Güvenal’dan ortak yanıt geliyor: “Ulaşamıyoruz…” Ulaştıklarında ne oluyor? “Bir şekilde anlaşıyoruz. Uygun koşullar sunuyoruz, vadeler sunuyoruz” diyorlar.
“Her tahsilatın bir zorluğu vardır” tezinden hareketle, işin tehdit, saldırı boyutuna varıp varmadığını öğrenmek isterken Güvenal, “Bizim tüm uzlaşma çabalarımıza rağmen zaman zaman ödemek yerine araya etkili kişileri sokarak, çeşitli imalarda bulunarak borçtan kurtulmaya çalışanlarla karşılaşıyoruz tabii” diye konuşuyor. Sonuç? Hilmi Güvenal noktayı koyuyor: “Sonuç ortada; bir borç var, bizi tehdit ederek bir yere varamazlar. Eninde sonunda o borcu ödeme ihtiyacı duyacaklardır…”
Sohbette ortaya çıkıyor ki, VYŞ’er masanın alacaklı tarafında oturuyorlar ama vicdansız değiller. Örnek mi? Soma’daki maden faciasında tüm alacaklarını silmişler.
Devletin finansal borçların çözümüne bir standart ve şeffaflık getirmek için kuruluşuna ön ayak olduğu bir sektörün iki önemli temsilcisi, kanunun kendilerine tanıdığı yetkiyi kullanan VYŞ’lerin buluştuğu derneğin iki üst yöneticisi Hasan Tengiz ve Hilmi Güvenal, “Türkiye’ye ekonomik ve sosyal olarak çok ciddi bir katkıdır” dedikleri ‘alacak’ olayını Finansgundem.com’a anlatıyor..
500 BİN KİŞİYİ BORCUNDAN KURTARDIK
-Türkiye’de kaç Varlık Yönetimi Şirketi (VYŞ) faaliyet göstermekte? Çoğunluk yerli mi yabancı mı? Ya da ortaklıklar var mı?
Hasan Tengiz: Dernek olmadan önce sektörümüzün birçok sorunu vardı. Dertlerimizi dernek çatısı altında anlatalım diye, 2012 yılında Varlık Yönetimi Şirketleri Derneği’ni kurduk. Ama kısa sürede güzel gelenekler yarattık. Kararlarımızı bugüne kadar hep oy birliğiyle aldık. 10 üyemiz var. Derneğimizdeki üyelerimizin 2 tanesi yabancı sermayeli.
Geçen yıl Temmuz ayında Sayın Babacan’la bir araya geldik ve bize, “Siz neden Finansal Kuruluşlar Birliği’nde yoksunuz dedi. Bizde cevap olarak “Bankacılık Kanunu’na tabiyiz ama maalesef finansal kuruluş sayılmıyoruz” dedik. Şimdi kendimize yeni bir hedef koyduk. Ziyaret ettiğimiz tüm resmi kurumlara, “Bizi
finans kuruluşu olarak kabul edin” diyoruz. Eğer Finansal Kuruluşlar Birliği’ne girersek, birliğin kuruluşlara sağladığı imkanlardan faydalanabiliriz.
-Varlık Yönetimi Şirketlerinin ekonomiye etkisi nedir?
Hilmi Güvenal: 2 yıldan fazla süredir gecikmiş borçlu statüsünde olan 500 bin kişiyi, hem borcundan kurtardık hem de ekonomik özgürlüğüne kavuşturduk. Bu ülkemize ekonomik ve sosyal olarak çok ciddi bir katkıdır.
Bakın bu bizim esas işimiz ve biz dernek üyeleri olarak bununla yatıp bununla kalkıyoruz. Bir
banka gibi binlerce ve farklı alanlarda müşterimiz yok. Bütün müşterimiz bu. Dolayısıyla bu müşterinin borcunu nasıl ödeyeceğine konsantre olmak ve indirimli mi öder, vadeye yayarak mı öder, hem indirim hem vadeye yayarak mı öder gibi gibi… Bizim bütün konsantrasyonumuz bunun üzerine.
Biz bankada başlayan borç çözümü sürecinin devamını yasal haklar ile üstlenen, burada yaptığı yatırıma makul bir getiri elde etmek için de en çok sayıda müşteriye en makul çözüm şartlarını sunmak durumunda olan bir kurumuz. Müşterilerimizin hiç ödeyemeyeceği rakamlarda ısrar etmek yerine borçlarını kapatabileceği şartları bulup sunmayı hep tercih ederiz. Bu karşılıklı kazanç sağlayan bir sektördür.
Tabi ki biz alacaklıyız. Aramızda hukuki bir mevzuat var.
Banka takibi başlatmış. Biz onu devralıp kaldığı yerden hukuka uygun şekilde bize tanınan haklar ve hukuk çerçevesinde devam ediyoruz.
Hasan Tengiz: Şöyle bir katkımız da var. Mesela bir bankanın önümüzdeki 5-7 yıl içerisinde almayı umdukları paranın net bugünkü değerini, onlara bugünden veriyoruz. Yani bankanın sermayesini güçlendirmek gibi de bir katkımız da var. Şimdiye kadar bankalara 3 milyar TL sermaye aktarmışız ve bu da bankaların bilançolarını daha da güçlendirdi.
BANKALARLA İHALE YOLUYLA ÇALIŞIYORUZ
-Bankaların VYŞ’lere devrettiği alacak miktarında (2014 yılı itibariyle) artış var mı?
Hilmi Güvenal: 2013 yılında 3 milyar TL iken, 2014 yılında 6 milyara çıktı. Mesela şu dönemde hem bankalarda hem bizlerde geçen seneyi aratan bir performans var.
-Bankalarla nasıl çalışıyorsunuz? İhaleyle mi yoksa anlaşarak mı?
Hasan Tengiz: İhaleyle çalışıyoruz. Bankalar ihale ilan ederler ve şartnameleri gönderirler. Aramızda bir gizlilik sözleşmesi imzalarız. Bankalar daha sonra bize alacağın türüne göre dijital veya fiziki ortamda alacaklarla ilgili bilgileri gönderirler. Biz de inceleyip bir değer buluruz. Açıklanan gün ve saatte gider ihalenin türüne göre kapalı zarfla teklifimizi veririz.
Biz kamu bankaları hariç tüm özel bankalarla çalışıyoruz.
-Varlık Yönetimi Şirketlerinin tahsilat yöntemleri nedir?
Hilmi Güvenal: Mesela biz Türkasset olarak 500 kişiyiz. Bunun 325 kişisi çağrı merkezinde konuşarak çalışıyor. Ben bizi örnek veriyorum. Çünkü kadrosunun tamamı içinde olan tek şirketiz. Yani esas itibarıyla çağrı merkezini kullanarak insanlarla konuşarak konuyu çözmeye çalışıyoruz. Buna mahkeme dışı çözüm de diyoruz. İcra dışı çözüm diyoruz. Dostane yöntemlerle çözüm diyoruz.
Hasan Tengiz: Bakın bizim insanımız borcuna çok sadık. Mesela geçenlerde sele kapılan bir vatandaşımız oldu ve kurtarıldığında ilk söylediği, “Çok korktum. Ölseydim geride eşim, çocuklarım ve borçlarım kalırdı” dedi. Aslında yokluk mertliği bozuyor. Bakın bize ulaşanlarla ya da bizim ulaştıklarımızla biz bir şekilde anlaşıyoruz. Uygun koşullar sunuyoruz, vadeler sunuyoruz. Bizim derdimiz ulaşamadıklarımızla. Çünkü çoğu müşteriye ulaşamıyoruz.
-VYŞ’lerin alacak portföyüne giren gerçek kişi sayısı nedir? Bireysel mi, kurumsal mı hangisi daha ağırlıklı?
Hasan Tengiz: Çoğunluğu bireysel.
Hilmi Güvenal: Turkasset’te 738 bin bireysel kişi var. Ama varlık yönetim şirketlerinde neredeyse 1 buçuk milyon çözülmemiş borç var. Bu 1 buçuk milyon kişiyi çözememe sebebimiz inatlaştığımızdan değil, ulaşamadığımız için çözemiyoruz. Yani peyderpey erişiyoruz. Bakın ulaştığımızda bir şekilde anlaşmak bizim sektörün mottosudur.
-Kurumun ya da bireyin borcunu bankaya mı yoksa VYŞ’ye mi ödemesi daha kolay oluyor?
Hilmi Güvenal: Bankaya ödemek daha kolaydır. Çünkü daha üzerine faizler binmez, avukatlık ücretleri binmez, hukuki masraflar binmez, mahkeme masrafları binmez gibi gibi… Zaten kimseye borcunu sakla demeyiz. Dolayısıyla borcunu o 90 günde bankaya yatırsın, inanın biz daha mutlu oluyoruz.
BORÇLULAR BİZİ TEHDİT EDEREK BİR YERE VARAMAZ
-
Pazarlıkta ya da tahsilatta başınıza kötü gelen olaylar oldu mu veya duydunuz mu? Mafyayla karşılaşan şirketler oldu mu? Dramatik örnekler var mı?
Hilmi Güvenal: Alacaklarımızın tahsili sürecinde yasalar çerçevesinde müşterilerimizi rahatlatacak imkanlarını zorlamayacak makul çözümler, ödeme planları sunmaya gayret ediyoruz. Buna rağmen zaman zaman ödemek yerine araya etkili kişileri sokarak, çeşitli imalarda bulunarak ödemekten kurtulmaya çalışanlarla karşılaşıyoruz tabii, ama çok çok sansasyonel anektodların olduğu bir sektör değil bizimkisi. Hukuki yöntem ve telefon dışında bir tahsilat yöntemimiz olmadığı için çok fazla anektod yaşamıyoruz. Eskiden bizim kurye gider, borcunuz bize devroldu, telefonlarımız bunlar deyip not bırakırdı. Ama şimdi bu da pek mümkün değil. Borçlular o kadar çoğaldı ki artık evlere gidip not bırakmıyoruz. Artık PTT ile çalışıyoruz.
Devletin finansal borçların çözümüne bir standart ve şeffaflık getirmek için kuruluşuna ön ayak olduğu bir sektörüz, keyfi ve adaletsiz uygulamaları azaltıp mümkün olduğunca çok insanın hayatlarını tekrar geri kazanmalarına yardımcı olmayı amaçlıyoruz.
Bakın kanunun bize verdiği bir yetki var. Devlet demiş ki bu işle sen ilgileneceksin, başkası uğraşamaz bu birincisi. İkincisi, devlet demiş ki borç ölsen de bitmiyor, çocukların reddederse demiş. Üç, benim Kredi Kayıt Bürom var, oradan bütün borçları kontrol ediyorum. Dolayısıyla bu adamın borcu ölene kadar KKB’de duracak demiş. Bakın bu kontrol bilgileri bana yetiyor. Benim ayrıca elime müşterimi rahatsız edecek bir yönteme başvurmam gerekmiyor.
Bizim hem düzenimiz hem sabrımız var. Şimdi bizim sabrımız olduğu için, biz o gün o kişiyle en ufak bir tartışmaya girmeyiz. Sonuçta ortada bir borç var, bizi tehdit ederek bir yere varamazlar. Eninde sonunda o borcu ödeme ihtiyacı duyacaklardır. O zamana kadar biz sadece borcun takibini yaparız. Ödeme gücü olmayandan bir talebimiz olmaz.
Çünkü biliyoruz ki borçlunun başına çok dramatik olaylar gelebiliyor. Mesela hastalanmış olabiliyor, çocuğu şehit olmuş olabiliyor. Bunları çoğaltabiliriz tabi ki.
Hatta geçen sene Soma’da yaşanan maden faciasındaki tüm alacaklarımızı sildik ve istemiyoruz dedik. Ama bunu reklam olsun diye söylemiyoruz. Hatta şimdiye kadar hiç iletişimini de yapmadık.
Batık kredilerde bin liralık borç 10 bin olunca ne kadarında uzlaşıyorsunuz?
Hilmi Güvenal: Biz her zaman vatandaşımız için en esnek ve uygun vadeli planı çıkarmaya gayret gösteririz. Ama vatandaşımız çalışmıyorsa ve bunu bize beyan etmiş olsa biz büyük bir ihtimalle deriz ki, iş bulunca tekrar görüşelim. Çünkü burada çok fazla konuşacak bir şey yok. Ama çalışıyorum derse onun şartlarına uygun şekilde bir planlama çıkartılır. Hatta şunu söyleyebiliriz ki bizim sunduğumuz şartlar ‘borç veya
faiz afları’ndan daha iyi olabilir.