Ülkemizde uzun yıllardan beri ‘sarraf’, sikke şeklindeki altınların alım, satım ticaretini yapan işletme sahibi olarak biliniyor. Arap ülkelerinde döviz alıp satan olarak biliniyor.
Hükümetin aşırı yükselen cari açığı önleme çalışmaları çerçevesinde, halkın altın tasarruflarının ekonomiye kazandırılmasıyla, Türkiye’nin uzun yıllardan beri ortalama yıllık 200 tonluk altın ithalatının düşürülebileceği düşüncesine varıldı. Bu çerçevede 2006 yılında yürürlüğe giren ‘altın bankacılığı’ özendirilerek, ‘yastık altı’ olarak bilinen halkın kayıt dışındaki altın tasarruflarının, kayıt altına alınması amaçlandı. Geçen yıl Merkez Bankası (MB), bankaların zorunlu munzam karşılıklarına ilişkin düzenleme yaptı. Bankaların mevduat ve tevdiat hesaplarının MB’ye yatırmaları gereken zorunlu munzam karşılıklarının belirli bir oranını altın olarak yatırmaları sağlandı. Bankalar, halkın yastık altı altınlarını bankanın altın hesabına külçe altın olarak yatırmalarını özendiren girişimde bulundu. Halkın altın tasarruflarındaki saklama zorluğu ve bu tasarruflarından gelir elde edememe sıkıntısını gidermesi açısından konu cazip hale getirildi. Halk bankaya yatırdığı altından yıllık bazda yüzde 2, altın olarak getiri sağlıyor. Bankalar da, halktan topladıkları altınların belirli bir kısmını, MB’ye zorunlu karşılık olarak yatırıyor. Böylece bankalar MB’ye Türk Lirası (TL) ve döviz cinsinden daha az munzam karşılık yatırıyor. Bankalar da munzam karşılık için daha az TL ve döviz ayırarak ek likidite sağlıyor. Bu uygulama, bankalara cazip geldiğinden, son aylarda neredeyse bütün bankaların halkın yastık altı altınları toplama yarışına girdikleri gözleniyor. Ancak uygulama ile ilgili resmi bir düzenleme olmadığından, her
banka konuyu anladığı veya kendine avantajlı olan şekliyle uyguluyor. Bu konu kuyumculuk sektöründe ayrımcılık oluşturduğu gibi, halk açısından da bazı mağduriyetler oluşabiliyor. Zaman Gazetesi Yazarı Mehmet Emin Yıldırımtürk bankaalrın altın işene girmelerini kaleme aldı.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) “Bankaların Kıymetli Maden Alım Satımına ve Alacaklarından Dolayı Edindikleri Emtia ve Gayrimenkullerin Elden Çıkarılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kısacası bundan böyle bankalar, cumhuriyet altın sikkeleri ile cumhuriyet ziynet altınlarının alım ve satımını yapabilecek. Yani bankalar sarraf oluyor.
Böyle bir düzenleme olsa da sarraflık, bilgi ve uzmanlık isteyen bir konu. Bankaların her şubesinde altını tanıyan ve piyasalardaki fiyat değişimini sıkça takip edebilecek uzmanlaşmış en az iki eleman istihdam etmesi gerekiyor. Ayrıca bankaların altın alım-satımının sarraf ve kuyumculardaki gibi pratik ve sıcak ilişkiyle olması mümkün değil. Ayrıca bankaların altın ticaretinden elde edeceği gelir, masrafını karşılamayabilir. Bu açıdan bakıldığında sarraflık, bankaların altın toplama işi kadar cazip olmayabilir. Nitekim altın bankacılığı, yasa çıktıktan 6 yıl sonra ve MB’nin yönlendirmesiyle işlerlik kazandı. 1980’li yıllarda kamu bankaları bir süre gram altın alım-satımı yapmışlardı. Fakat konunun altyapısı olmadığından uygulama başarılı, uzun ömürlü olmadı. Halkın kuyumcu ve sarraftan altın alım satımı güvene dayalı ve daha sıcak ilişkilerle yapılıyor.
Bankaların, cumhuriyet altın sikkeleri ile cumhuriyet ziynet altınlarının alım-satım düzenlemesi; yastık altı altınları ekonomiye kazandırılırken, yeni yapılacak altın tasarruflarının da kayıt altına alınması ve ekonomiye katkı sağlaması amacıyla yapıldı. Ayrıca Avrupa Birliği (AB) üyeliği sürecinde, konunun AB’deki uygulamaları baz alınarak yapılmış olabilir.