Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Bütün ülkelerde kamu sektörü ile bankacılık sektörünü birbirinden tam olarak ayırmak mümkün değil. Bankacılık sektöründeki ciddi bir sorun hemen kamu sektörüne yansıyor ya da kamu sektöründe ve finansmanında ciddi problem olan ülkelerde bankacılık sektöründe önemli sorunlar yaşanabiliyor" dedi.
Babacan, Türkiye Bankalar Birliği'nin (TBB) 57. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, TBB'nin Türkiye ekonomisinde önemli fonksiyon üstlendiğini belirterek,
finans sektörü ve genel ekonomi politikalarının oluşmasında TBB'nin önemli katkılar sunduğunu kaydetti.
TBB ile hükümetin, düzenleyici tüm kurumlarda yoğun bir işbirliğinin söz konusu olduğunu ifade eden Babacan, şunları kaydetti:
"Bu yakın iletişim sayesinde birbirimizi anlama ve düzenlemeleri isabetli yapma konusunda çok şükür iyi bir çalışma ortamı oluşmuş durumdadır. Bütün ülkelerde kamu sektörü ile bankacılık sektörünü birbirinden tam olarak ayırmak mümkün değil. Bankacılık sektöründeki ciddi bir sorun hemen kamu sektörüne yansıyor ya da kamu sektöründe ve finansmanında ciddi problem olan ülkelerde bankacılık sektöründe önemli sorunlar yaşanabiliyor. Düzenleyici otoriteler, hükümet, bankacılık sektörü beraberce 'problemler hepimizin, çözümleri de hep beraber üretelim' yaklaşımıyla konuyu ele aldığında sonuçlar da gayet verimli oluyor."
Başbakan Yardımcısı Babacan, kısa vadede sektöre yük getirecek gibi görünen bir düzenlemenin orta ve uzun vadede makro dengeleri sağlamlaştırdığı için sektörün güçlü bir yapıya kavuşmasını sağlayabildiğini anlatarak, "Türkiye'nin dünyada örnek olarak gösterilen finans, bankacılık sektörüne olan güven daha da artacaktır. Sektörümüzün itibarını daha da yükselecektir" diye konuştu.
"Bankalar güven müesseseleridir"
Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye'de bankacılık sektörünün sadece finansal sektörün değil, tüm ekonomik sisteminin ana unsurundan biri olduğunu aktararak, "Bugünün küreselleşen ve neredeyse iç içe geçmiş
finans piyasalarında bankalar ekonominin tüm unsurlarıyla etkileşim halinde birçok fonksiyonunu yerine getiriyor" dedi.
Tarihi deneyimlerin
Finans sektöründen kaynaklanan krizlerin daha uzun sürdüğünü ve etkilerinin daha derin olduğunu gösterdiğini dile getiren Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2009 yılından bu yana tüm dünyayı etkileyen ekonomik kriz bize bunun son örneğini gösterdi. Finansal sektörün özellikle de bankacılık sektörünün temelinin güvene dayalıdır. Bankalar en basit tabiriyle güven müesseseleridir. Güven zincirindeki herhangi bir kırılma önce bankacılık sektöründeki bozulmaya hem de ekonominin genelinde ciddi olumsuz tabloya sebep oluyor. Güvenin çok hızlı kaybedilen bir kavram olduğunu vurgulamak istiyorum. Güven ortamının kıymetini çok iyi bilmemiz gerekiyor. Bankacılık sektörü ile ilgili düzenleme ve denetimlerin son derece dikkatli, titiz bir yaklaşımla, rasyonel bir anlayışla ve popülizme prim vermeden yapılması gerekiyor."
Babacan, dünya örnekleri incelendiğinde iki tür popülizmin olduğuna dikkati çekerek, "Birinci tür popülizmde geniş kitleleri, kredi kullanan kitleleri düşünerek, onlara hoş gelecek düzenlemeleri siyaseti de biraz karıştırarak yapmaktır. İkinci tür popülizm de bankacılık lobilerinin oluşturduğu popülizmdir. Bazı gelişmiş ekonomilerde öyle kuvvetli lobiler var ki son derece yanlış düzenlemelerin kısa vadede avantaj kazandıracak ama orta ve uzun vadede ülkeye komple kaybettirecek düzenlemeleri empoze ediyorlar. Her iki tür popülizmden de uzak durmak gerekiyor" şeklinde konuştu.
"Yaptırımların korkmadan yapılması bağımsız düzenleyici kuruluşlarla mümkün"
Babacan, Türkiye 2000 ile 2001 yıllarında bankacılıkla sektörüyle ilgili çok büyük bir bedel ödediğini belirten Babacan, milli gelirin 3'te 1'inin bir yılda kaybedildiğini, ödenilen ağır faturanın acısıyla ve taze tecrübelerle zor ama doğru adımlar atıldığını kaydetti.
Düzenlemelerin uygulaması konusunda ciddi tutum sergilendiğini dile getiren Babacan, şunları kaydetti:
"Her kural için böyledir. Kuralı koyarsınız, eğer bunun yeterli bir şekilde gözetimi yoksa kurala uğramayana doğru düzgün ceza yoksa bu kuralın uygulanması söz konusu olamaz. Kural koyuyorsanız iyi bir izleme mekanizması ve uymayana iyi bir yaptırım yapılması gerekir. Bunların da korkmadan, gereği neyse yapılması gerçekten teknik donanımı güçlü ve bağımsız şekilde çalışabilen düzenleyici kuruluşlarımızla mümkündür. BDDK bu konuda gerçekten artık dünya genelinde itibarı çok yükselmiş bir kurumumuz. Hangi konu olursa olsun objektif değerlendirme ve kriterler var ve gereği neyse o yapılıyor. Bu bankacılık sektörünün gelişmesi ve uluslararası sermayenin çekilebilmesi için çok önemli bir husus."
Türkiye'ye doğrudan sermeye akışlarında en çok sermaye girişi olan sektörün bankacılık olduğunu vurgulayan Babacan, "Bankacılık sektöründe öngörülebilirlik var, asla keyfi bir tutum yok, yanlış müdahale yok, doğrusu neyse o yapılıyor. Düzenlemelerimizi yapan başta BDDK, bunun hemen yanında Merkez Bankası, TMSF, Hazine Müsteşarlığımız. Kurumların birbirlerine uyumlu şekilde düzenlemeleri yapmaları çok büyük kolaylık getirdi" değerlendirmesinde bulundu.
Ali Babacan, bankaların artık bilançosunda Hazine kağıtlarının payının oldukça düştüğünü, çünkü kamunun borçlanma ihtiyacının azaldığını belirterek, "Devlet bütçesine çeki düzen verince aşağı yukarı 11-12 yıldır Hazine'nin borç çevirme oranı hep yüzde 100'ün altında seyrediyor" dedi.