Dolar, küresel piyasalarda son 12 yılın en değerli seviyelerini test ederken, Türkiye'de de son bir aydır hem siyasilerin hem de ekonominin ana gündeminde döviz kurunda yaşanan hızlı artış ve Merkez Bankası'nm politikaları var. Tartışmalar alevlendikçe kurda da tansiyon yükseliyor. Dışarıda ABD'den gelen haberlere odaklanan piyasaların gözü ise Merkez Bankası'nın 17 Mart'ta yapacağı
faiz toplantısından çıkacak kararda.
Faiz konusunda yıla çok olumlu girildiğini ve yıl boyunca 1.5-1.75 puan
faiz indirimi beklediğini söyleyen Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, ABD Merkez Bankası FED’in açıklamaları ve içerideki gündemin etkisiyle bir yol kazası olduğunu belirtiyor ve "Bu da Merkez Bankası'nın oyun alanını biraz daraltıyor" diyor. Ateş, piyasalarda yaşanan hareketliliği ve ekonomiye etkilerini Habertürk'ten Sefer Yüksel'e değerlendirdi...
Dolar kurunun 2.60 TL seviyelerini geçmesi özellikle teminatlardaki erime bakımından bankalar için bir sıkıntı oluşturur mu?
Konuya büyük resimden bakmak gerekiyor. Bu tek basma doğru olmaz. Bankalar, repo dediğimiz kendi kıymetlerini bilançodan mevduat ile fonlamak yerine yurtdışından bu kâğıtları rehin verip karşılığında çeşitli vadelerde para alabiliyor. Denizbank olarak biz bu yöntemi kullanmıyoruz. Zaten çoğu
banka da bunların çok önemli bir bölümünü, dolar-Euro cinsinden Hazine tahvillerine karşı alır. Dolayısıyla kurun değerlenip değerlenmemesi burada çok fazla fark etmez. Fark etmesi olası olan şey, Türkiye'nin eğer kredi notu düşerse ki; şu an böyle bir olasılık yok, o zaman Türk kâğıtlarından alınacak ilave marj yükselir. O zaman Türk bankalarının ilave teminat koymaları gerekir. Şu anda yapılan repolarda TL bono teminata verip döviz fonlanma diye bir durum bulunmuyor. Böyle bir risk Türk bankacılığında eser miktardadır ya da yoktur.
'İNDİRİMİN ZAMANINI EN İYİ MERKEZ BİLİR'
Faizde aşağı gidilecek yer var mı?
Faiz tarafında aslında ben yıla çok olumlu başladığımızı düşünüyordum ve yıl boyunca 1.50-1.75 puan indirim olacağı kanaatindeydim. Şimdi burada birazcık yol kazaları oluyor. FED'in açıklamaları, içerideki gündemin etkisiyle bir yol kazası oldu ve bu Merkez Bankası'nın oyun alanını biraz daraltıyor. Kurun bu kadar hareketli bir dönem de, harcanabilir rezervlerin 40 milyar doların biraz altına indiği bir ortamda Para Politikası Kurulu'nun eh daralıyor. Faiz indirimi kura yansıyabilir ki, kurun artışı Türkiye'ye çok büyük zarar verir. Merkez Bankası çok zor bir karar arifesinde. Şu anda benim kanaatim kuru yatıştırmak, faizi biraz sıkı tutmak gerekiyor. Enflasyonu iyi öngörmek, beklentileri iyi öngörmek gerekiyor. Merkez Bankası, yatırımcıyı ve piyasayı ikna ederek hareket etmek zorunda. Ben yılın sonuna kadarki dönemde faizlerin düşeceğine yönelik beklentilerimi koruyorum. Ama bunun zamanını en iyi bilecek kurum Merkez Bankası'dır. Manipülatif olayların önünü kesmesi için ne gerekiyorsa yapmalı. Merkez bunu yapmayı çok iyi bilir.
‘BAĞIMSIZLIK HER ZAMAN TL’NİN İŞİNE YARAR’
Hiçbir zaman sadece dolar ya da Euro karşısında devalüasyon ya da revalüasyon diye bakmamak lazım. Yüzde 50 dolar yüzde 50 Euro'dan oluşan sepete bakıldığında bütün gelişmekte olan ülke paraları hard currency'ler (güçlü para birimleri) karşısında değer kaybetti. Türk Lirası'nın son bir ayda dolar ve Euro karşısında erimesinde, politikanın para piyasalarına yansımasının etkisi var. Paranın kuvvetli olması mutlaka, paraya hükmeden otoritenin kuvveti ile de doğru orantılıdır. Yani bizim bağımsız ve kuvvetli bir Merkez Bankamızın olması her zaman Türk Lirası'nın işine yarar, aksi her zaman TL'ye zarar verir. Bu her ülke için böyledir. FED, ECB ne kadar kuvvetli olursa paraları da o kadar güçlü olur. Son bir ayda para birimlerinin dolar karşısındaki değer kaybına baktığımızda, Türk Lirası'nda yüzde 8.4, Brezilya Reali'nde yüzde 11.4, G. Afrika Randı'nda yüzde 3.7 kayıp var. Rus Rublesi ise yüzde 8.4 değer kazandı. Demek ki son bir ayda bizde biraz politikanın etkisi var. Bunu görebiliyoruz. Para da bîr maldır ve onun da bir değeri vardır. Ve bu paranın geçer akçe olanı var, geçer akçe olmayanı var. TL de dünyada geçerli bir para birimi ama hard currency değil.
'Son bir ayda negatif ayrıştık ama taşlar yerine oturacak'
TL'nin hard currency {güçlü para) olması mümkün mü?
Ekonomi, politika ve silah gücü bu ürüne yani para fabrikalarına sahip ülkeleri güçlü kılar. Türkiye maalesef para fabrikası olan bir ülke değil. Ancak, bizim ekonomimiz iyi değil, çok iyi. Demografimiz dünyadaki en genç ekonomiler arasında. Ordumuz bölgenin en güçlü orduları arasında. Doğalgaz ve petrol boru hatları itibarıyla bütün petrolün Doğu'dan Batı'ya aktığı yerde köşe başını tutmuş bir ülke olarak, enerji temininde içeride dışarıda bir sıkıntısı olmayan bir ülkeyiz. Türkiye, pozitif ayrışması gerekirken özellikle son bir ayda maalesef negatif ayrıştı ama yılın tamamına bakıldığında taşların yerine oturduğu ve Türkiye'nin kuvvetli olduğu yönlerini ekonomisine ve parasının gücüne yansıtacağı bir dönem olacak
'Bankalar toplumda hak ettikleri şekilde konumlandırılmıyor'
Son düzenlemeler bankaları nasıl etkiledi?
Makro ihtiyati tedbirlerle cari açık daraltıldı ama bu daralma
finans sektörüne de yansıdı. Bankalar toplum içinde hak ettikleri şekilde konumlandırılmıyor. Belki bizim de kendimizi anlatamama zafiyetimiz de var. Kendimizi anlatamıyoruz. Türkiye'nin en fazla vergi ödeyen kurumları olduğumuz, Türkiye'de diğer kurumların vergi ödemesine ve kayıt içine girmesine tek müsebbip olduğumuz ve sermaye piyasalarının en büyük yatırımcıları olduğumuz maalesef unutuluyor. Para fabrikalarına sahip olamamamızın önemli nedenlerinden biri de itibar ve güven tarafında finansa gerekli özenin ve önemin verilmemesinde yatıyor. Türk Lirasının kabul gören paralar arasında olması için bu önemin verilmesi şart.
‘YABANCILARI GERİ DÖNDÜRMEK LAZIM’
Yılbaşından bu yana yabancı yatırımcıların çıkışının arttığını söyleyen Ateş, ‘’Bu yatırımcılara kalmaları için gereken cazibeyi sunmamız lazım ki geri dönsünler. Çünkü bizim yabancı sermaye ihtiyacımız var’’ dedi
‘ÖZEL SEKTÖR ÇOK ANTREMANLI, KUR RİSKİ GÖRMÜYORUM’
Kurun geldiği seviyeler reel sektör şirketleri için bir sıkıntı yaratır mı?
Kamu sektörü, hane halkı ve bankalarda döviz açığı yok. Reel sektörün 2014 sonu itibarıyla 281 milyar dolarlık döviz yükümlülüğü var, buna karşılık 98 milyar dolar döviz varlığı var. Buradakilerin bazıları ihracat veya döviz karşılığında borçlananlar olduğu için, kura karşı doğal bir koruması olan ve gelen dövizlerle yükümlülüklerini kapatan grup. İkincisi ise, bu daha da büyük bir grup, proje finanse edenler. O da Türk Lirası henüz uzun vadede kredi verilebilir derecede düşük faize ulaşmadığı için döviz olarak borçlanıyor. Bunların üçte ikisi uzun vadeli. İleriye baktığımızda dolar anormal seviyelere gitmediği sürece ki, güçlü ekonomiye politik stabilizasyon da eklenince ben kurun gevşeyeceğini düşünüyorum, özel sektör bu konuda çok antrenmanlı ve burada risk görmüyorum.
‘Rusya’ya yaptırımların kalkmasını bekliyoruz’
Denizbank, yönetiminin büyük çabası ile Rusya’ya uygulanan yaptırımların dışında kaldı. Önümüzdeki dönemde bu ülkeye yönelik yeni yaptırımlar bekliyor musunuz? Böyle bir durumun Denizbank’a etkileri ne olur?
Şimdi gündemde bir ateşkes var. Ateşkese riayet edilmesi iki taraf açısından da çok önemli. Ateşkes şartları barış şartlarına dönüşüp de orada bir düzen sağlanırsa, Avrupa ülkeleri ve ABD gibi Rusya da orada uluslararası kamuoyu ile barış içinde yaşayacaktır. O zaman da yaptırımların kalkmasını bekliyoruz. Ama bunun zamanlaması konusunda bir fikrimiz yok. Tabii ki, bu yaptırımların sadece Rusya’yı değil aynı zamanda Avrupa’ya ve Türkiye’ye de zarar verdiğini ticaretin daralmasıyla görüyoruz. Turizm aktivitelerinin yavaşlayacağına dair de beklentiler var maalesef.