Bölge kaynıyor, Türkiye çemberin ortasında duruyor. Kuzeyde Rus-Ukranya gerginliği, sınırda kan gölü Suriye, Irak, sabırları da ekonomiyi de zorluyor. İhracat kapıları darbe yerken, petrol gibi önemli ithalat kalemleri de zorluklarla karşılaşıyor. Peki, tüm bunların Türkiye’ye faturası ne? İşte Mülkiye İktisadi ve Sosyal Araştırmalar Merkezi Genel Sekreteri Ayça Karaca da ‘uzman göz’le bu sorunun yanıtını verdi. ABD Columbia Üniversitesi’den master sahibi, Hazine Müsteşarlığı ve Akbank tecrübeli, IMF, Dünya Bankası ve AB’deki müzakerelerde Türkiye’yi temsil etmiş olan, uluslararası ekonomi ve politika üzerine makaleleri bulunan Ayça Karaca, jeopolitik risklerin Türk ekonomisindeki etkisini ‘analiz masası’na yatırdı. Yorumlarını da Finansgundem.com okurlarıyla paylaştı…
ATEŞ ÇEMBERİNİN ORTASINDA TÜRKİYE EKONOMİSİ
Yerel seçimler sonrası azalan siyasi gerginliğin etkisiyle ekonomide görülen iyimser hava yerini yakın coğrafyamızda artan siyasi tansiyonun yarattığı endişeye bıraktı. Önce Ukrayna’da başlayan siyasi krizin Rusya ile sıcak çatışma ihtimaline dönüşme kaygıları, ardından da Irak’ta Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün ülkenin önemli kentlerini ele geçirmesiyle artan jeopolitik risk, ekonomide belirsizliği yükseltti. Son olarak Libya’daki Türk vatandaşlarının tahliyesinin istenmesiyle birlikte Türkiye kendisini ölçülebilir olmayan jeopolitik risklerin yarattığı ateş çemberinin tam ortasında buldu. Bu çemberde Irak yangınının ekonomik ve siyasi olarak sıçrama riskinin en fazla olduğu ülke olarak ön plana çıktı.
Petrol ithalatının faturası artabilir
Türkiye’nin Almanya’dan sonra ikinci büyük ihracat partneri olan Irak’ta IŞİD’in Musul, Telafer, Felluce gibi önemli kentleri ele geçirerek Maliki başkanlığındaki merkezi hükümeti tehdit etmesi ülke ile olan ihracatımızı olumsuz etkileme potansiyelini içinde barındırıyor. Karayolu ile olan ihracat yollarının kapanmaya başlaması geçtiğimiz yıl 12 milyar dolara yaklaşan yıllık ihracatın azalmasına, dolayısıyla Türkiye’nin cari açığının artmasına neden olabilir. İthalat cephesinde ise 6 milyon ton ham petrol ile 2013 yılında petrol ithalatımızda ilk sırada yer alan Irak’taki çatışmaların petrol arzının aksamasına yol açmasından endişe ediliyor. Petrol arzının azalması halinde toplam ham petrol ithalatımızın %32’sini sağladığımız Irak yerine diğer piyasalara dönülmesi ve spot piyasalardan kontratsız petrol sağlama arayışına gidilmesi Türkiye’nin petrol ithalatının faturasını arttırabilir.
Cari açıkta büyük endişe
Petrol faturasını arttıracak bir diğer gelişme de OPEC’te en büyük ikinci, dünyadaki en büyük sekizinci petrol üreticisi olan Irak’taki krizin Brent petrol fiyatlarını son 9 ayın en yüksek seviyesine, 115 doların üzerine taşıması ile belirdi. ABN Amro Bank ise kısa vadeli risklerin artmasıyla birlikte fiyatların 120 dolara yükselmesinin sürpriz olmayacağını düşünüyor. Petrol ve doğalgaz ihtiyacının %90’ını ithalat ile karşılayan Türkiye’de 1 dolarlık artışın yıllık maliyetinin yaklaşık 400 milyon doları bulduğu ve fiyatların şu anki düzeyinin uzun vadede kalıcı olması halinde enerji faturasında yıllık 2 milyarı doları aşkın artış yaşanabileceği belirtiliyor. Bu faturanın Orta Vadeli Program’da 2014 yıl sonu için 55,5 milyar dolar düzeyinde olan cari açık beklentisini daha da yukarı çekmesi öngörülüyor.
Global krizden çıkanlara tatsız sürpriz
Halen tüm gerilim ülkenin kuzeyinde yoğunlaşmışken günlük yaklaşık 2,6 ile 2,7 milyon varil ham petrol ihracatının gerçekleştiği Basra Körfezi’nde sevkiyat devam ettiği sürece petrol fiyatlarında büyük sıçramalar yaşanması beklenmiyor. Henüz çatışmaların güneydeki ülkenin en büyük petrol üretim merkezine sıçramaması ve petrol arzını etkilememesi nedeniyle Irak’ın sağladığı günlük 3,3 milyon varil petrolün dünya piyasalarına akışında bir aksama yaşanmıyor. Ancak IŞİD’in son olarak halen kapalı durumdaki Bağdat’ın kuzeyindeki en büyük rafineri olan Beyci’yi ele geçirmesi ve diğer rafinerilerin de kapanabileceği endişesi küresel düzeyde petrol fiyatlarındaki riski yukarı yönlü tutuyor. Tüm rafinerilerden gelen petrol arzının aksaması haline petrol fiyatlarının 200 doları aşabileceği görüşü de gündeme getiriliyor. Uluslararası Enerji Ajansı’na göre petrol fiyatlarındaki yaklaşık 5 dolarlık yükselişin dünya genelindeki günlük maliyeti 500 milyon doları buluyor. Bu hızlı artışın getirdiği yüksek maliyetin halen global kriz sonrası toparlanma sürecinde olan ülkeler için istenmeyen bir gelişme olduğu sıklıkla belirtiliyor.
Ateşten çember büyüyecek mi?
Türkiye’nin yılın ilk çeyreğinde beklentilerin üzerinde (%4) büyüdüğü ve yıllık büyüme tahmininin en son olarak Dünya Bankası tarafından %2,4’ten %3,5’e revize edildiği ve cari açıkta iyileşme görüldüğü bu dönemde, Irak’tan kaynaklanan jeopolitik riskler ekonomide yaşanan olumlu gelişmeleri gölgede bırakıyor. Döviz kurunda yaşanan artış ve petrol fiyatlarındaki yükseliş Merkez Bankası’nın yaz aylarında yüksek oranda
faiz indirimi yapmasını da sıkıntıya düşürebilecek bir nitelik taşıyor. Bütün bunların yanı sıra Türkiye’nin güney sınırlarında Irak merkezi hükümeti yerine kontrolü ele geçirmeye çalışan bir güçle karşı karşıya olmasının getirdiği tehdit unsuru da ekonomideki risk algısını sürekli kılıp büyütüyor. Irak krizi daha uzun bir süre Türkiye’nin içinde bulunduğu ateşten çemberi besleyip büyütecek gibi görünüyor.
(AYÇA KARACA – MÜLKİYE İKTİSADİ VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ GENEL SEKRETERİ)