Arınç siyaseti ne zaman bırakacak?
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, aktif siyaset hayatının sonuna yaklaştığını dile getirerek, asker tabiriyle şafak saydığını ifade etti
Eşi Münevver Arınç’la birlikte akşam saatlerinde geldiği seçim bölgesi Bursa’da, Şehrengiz Dergisi 1’nci Bursa’ya Değer Katanlar Ödül törenine katılan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ağabeyi Kutluay Arınç’la da selamlaştı.
Siyaset yaşamı ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Arınç, aktif siyaset hayatının sonuna yaklaştığını dile getirdi. Arınç, asker tabiriyle şafak saydığını ifade etti. Siyasetin uzun soluklu bir iş olduğunu kaydeden Arınç, şunları dile getirdi: “Başarabilir, sabrederseniz, azmederseniz, heyecanınızı kaybetmezseniz, halkla ilişkiler noktasında iyi bir performans gösterirseniz keyifle yapılan bir şey. Siyasetin politika ile benzerliği var. Siyasetin kökü Arapçadır. Siyasal veya seyis dediğimiz atların bakıcılarından ‘kinaye iyi yöneten’ demektir. ‘Toplumu, dünyası ahiretiyle insanları huzurlu, mutlu, iyi doğru ve güzel zamanda yetiştirmek’ demektir. Siyasetin bu anlamı beni çok daha ilgilendirdi. Dünyaca meşhur bilinen anlamı politika. Ama Siyaseti de siyaset olarak yapmak gerekli. çok kitaplar yazıp söylenmiş olabilir aslında fiilen yapılan yaşanan bir şeydir. Akademik ölçüler içinde kitap yazmakla rapor hazırlamakla iyi bir siyasetçi olarak yetişmek mümkün değil. Sahaya inmek, halkın arasına girmek lazım. Şüphesiz donanımlı olmak lazım. Ne düşündüğünüzü, vizyonunuzu, ilerisi için ne düşündüğünüzü, halkın nasıl bir yaşam içinde daha çok mutlu olabileceğini, nasıl yönetilebilirse çok daha huzurlu bir ortamda olabileceğini düşünmek demektir.”
"UN ÇUVALINI YERE DÜŞÜRDÜK"
Siyasete ait Mısır’da geçen bir hikaye anlatan Arınç, şöyle devam etti: “Mısır'da İskenderiyeli bir alim varmış, çok çalışmış yorulmuş, bir hava değişimine ihtiyaç duymuş. İskenderiye Limanı’na yolculuk yapmış, iskeleye yaklaşmış. Un taşıyan hamalları görmüş. Hamalbaşı ‘hadi aslanlar, hadi hamallarım çuvalınızı siyasetle taşıyın’ demiş. Önce hamalbaşına, sonrada hamallara sormuş nedenini. Hamalbaşı bize ‘unu yere düşürüp patlatmayın’ diyor. Un çuvalını özenle taşımak siyaset. Yere düşürüp patlattınız mı siyaset dışında bir şey. Hayatımız böyle geçti. Un çuvallarını çoğu zaman yere düşürdük ve patlattık. Bazen yüzümüz bembeyaz oldu bazen kıpkırmızı oldu. Ama düşürmeden götürmek lazım.”
"SORULARI CEVAPLARKEN KAN TER İÇERİSİNDE KALIYORUM"
Meclis Başkanlığı ve diğer günlerinde zor günler yaşadığını belirten Bülent Arınç, en büyük sıkıntıyı hükümet sözcülüğünde yaşadığını kaydetti. Karşısında onlarca soru soracak bir gazeteci ordusu ile karşı karşıya kaldığını ifade eden Arınç, şöyle devam etti: “O sorulara siz öyle cevaplar vermelisiniz ki un çuvalı yere düşüp patlamamalı. Çünkü öyle bir şey söyleyeceksiniz ki borsa düşmüşse yükselecek. Yükselen borsayı yerin dibine düşürmeyeceksiniz. Kan ter içinde kaldığımı, üzerime büyük bir yorgunluk çöktüğünü, yanlış bir sözcük kullanmamak için ağzımdan zorla laf çıktığını sizde fark ediyorsunuz. Halbuki rahat olsam ben bir kelimeden bir saatlik konuşma üreten adamım. Ama hükümet sözcülüğünde söylediğiniz sözler yanlış anlaşılmamalı. Siz yanlış şeyler söylememelisiniz. Dış itibarımız, politikamız var. İçerde güvenliğimiz var. Kanunlar, tasarılar, teklifler var. Her gün yaşanan olaylar var. Sizin sözünüze bakıyor her şey. Eskiden darbeleri cuma günleri yaparlarmış. Şimdi en kötü, zor, haberleri cuma günü borsa kapandıktan sonra veriyorlar. Halbuki biz pazartesileri Bakanlar Kurulu pazartesi günleri yapıyoruz. Her şeyin açık olduğu bir zamanda. Her olayı sükunete erdirebilecek, herkesin gönlüne vicdanına hitap edebilecek, hükümetimizin politikasını tersine çevirmeyecek şeyler söylememiz lazım. Bu bizi terbiye ediyor.”
"İÇİMİZDEKİ SİYASETİ ATARKEN DİKKATLİ OLMAMIZ LAZIM"
Geçen haftalarda Bursa’da Çerkezlerin düzenlediği geceye katıldığını hatırlatan Arınç, “Rusya’daki olimpiyatlarının başladığı günlerdi. Gecedeki konuşmacılar da Başbakanımızın Soçi’ye gitmemesini, Putin ile konuşmamasını istiyordu. Oturduğum masada protesto eden kayıtlar vardı. Bazıları ellerine aldılar o yazıları, ben almadım. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Bunun için Rusya’dan nota aldık. Toprak bütünlüğü esasına baktığımızda dikkatli olmak lazım. İçimizdeki siyaseti atarken dikkatli olmamız gerekli. Bütün bunları tecrübe ile öğreniyor insan. Bazen de hissiyatımız galebe çalıyor, Allah ne verdiyse söylüyoruz. Sonra bunu izah ederken sıkıntılar yaşıyoruz. Ülke yönetmek çok zor, Türkiye’yi yönetmek çok daha zor. Hamdolsun şu kadar yıldan beri istikrarlı bir yönetim ülkede başarılı işler yapabiliyorsan bunu herkes görebilir. Çok şükür artık Türkiye yönetilebilir ülkeler olarak liyakatle anılıyor. Bazı olaylar bunu gölgeliyor. Siyasetçileri korunmalı, teşvik etmeliyiz. Siyasetçi siyasetçinin dostu olmalıdır. Herkes herkesi korur ama siyasetçiyi taşlar. Şiyasetçinin de en büyük rakibi karşısındaki siyasetçilerdir. Herkes onlar için bir şey söyler onları eleştirir. Kendi mesleğinden kim ne yaparsa yapsın gözünü kapatır ama siyasetçiye vur abalıya kabilinden herkes bir şey söyler. Herkesin ağzına biber sürmek mümkün değil. Ama siyasetçi kolay yetişmeyen siyasetçileri korumak ve kollamak zorundadır. Hatalarına ortak olarak değil. Onları uzum ömürlü bir siyasetçi haline getirmek gerekli.” şeklinde konuştu.