<
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaBankacılık'Arap uyanışı geç kalmış bir süreç'----

'Arap uyanışı geç kalmış bir süreç'

'Arap uyanışı geç kalmış bir süreç'
06 Mart 2013 - 12:18 www.finansingundemi.com

2. Türk-Arap Bankacılık ve Finans Forumu'nun açılışında konuşan Ali Babacan önemli açıklamalarda bulundu

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Suriye ile ilgili en büyük problemin uluslararası toplumun tek bir duruş gösterememesi olduğunu belirterek, ''Bütün bu dönüşümde, ülkelerin bağımsızlığının korunması, siyasi birliğinin, toprak bütünlüğünün korunması gerekir. Reform süreçlerinin bu bölgede, etnik, dini, mezhepsel veya ideolojik bir ayrışma, çatışma zeminine çekilmemesi gerekiyor'' dedi.
Babacan, 2. Türk-Arap Bankacılık ve Finans Forumu'nun açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerin çok köklü bir geçmişi bulunduğunu belirterek, tarih, coğrafya, kültürün ülkeleri birbirine yaklaştıran önemli bir faktör olduğunu kaydetti.
''Bizi birbirimize bağlayan en önemli faktör kardeşlik faktörüdür'' diyen Babacan, şunları söyledi:
''2007 yılında Türkiye ile Arap Birliği arasından imzaladığımız anlaşma ile 22 Arap ülkesi ile Türkiye arasında kalıcı bir Türk Arap forumunu da oluşturmuş olduk. Dışişleri bakanları belli periyotlarla bir araya geliyor. İşin finans ayağı çok önemli. Özellikle ekonomik ilişkiler denildiğinde finans sektörünün önemi tartışılamaz. Bugünkü paneller, konuşmalar, tartışmalar, görüş alışverişi ve tecrübe paylaşımı açısından son derece önemli olacak.''

''Arap Uyanışı'nı geç kalmış bir süreç olarak görüyoruz''
Babacan, şu anda Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da tarihi bir dönüşüm süreci yaşandığını aktararak, şunları anlattı:
''İlk Tunus ile başlayan arkasından Libya, Mısır, Yemen'e kadar uzanan bir dönüşüm süreci. Bazıları 'Arap Baharı' olarak nitelendiriyor fakat ben 'Arap Uyanışı' tabirini daha doğru buluyorum. Burada dönüp duran mevsimlerden değil, hep ileri gidecek bir süreçten söz etmek zorundayız. Bu dönüşümün temelinde aslında bir adalet, özgürlük arayışı, demokrasi talepleri var. Bunlar kadar önemli yine bir refah arayışı var. İnsanların kendi seslerini yüksek sesle duyurabilecekleri, arzularının ve isteklerinin ülke yönetimlerine daha iyi yansıyabileceği bir sistem arayışıdır. Biz bunu oldukça geç kalmış ve geri dönüşü olmayan bir süreç olarak görüyoruz. Temel hak ve özgürlüklerin, hukukun üstünlüğü ilkesinin, çoğulculuğun yönetim anlayışına açık bir şekilde yansıması ve sistemin ilkeler bazında yeniden kurgulanması...''
Her ülkenin kendine has özelliklerinin olduğunu ve hiçbir ülkenin dönüşüm sürecinin bir başkasına benzemeyeceğini ifade eden Babacan, ''Bu dönüşüm kısa vadede zorluluklar içeren bir dönüşüm. Orta ve uzun vadede bu dönüşümün çok sıhhatli bir dönüşüm olduğunu düşünüyoruz'' dedi.
''Sürecin barışçıl şekilde yönetilmesi çok önemli''
Babacan, dünyada artık kaçınılmaz bir şekilde toplumların açık hale geldiğini belirterek, şunları kaydetti:
''Fas'ta bir gencin yazdığı 2 satır tweet 22 ülkenin gençleri tarafından aynı anda okunabiliyor. İşte bu teknoloji değişimi, iletişimin geldiği nokta sosyal dönüşümü beraberinde getirmiştir.
Kuvvetli bir sosyal dönüşüm varken, siyasi yapının bundan 30-50 sene önceki gibi devam etmesi mümkün değil. Bu sürecin geri döndürülemez bir süreç olduğunu dikkate almamız gerekiyor. Bu sürecin barışçıl bir şekilde yönetilmesi de çok önemli.''
İnsanlara zarar vermeden işi şiddete vardırmadan, konuşarak, istişarelerle bu dönüşümü gerçekleştirmenin önemine işaret eden Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Maalesef hemen yanı başımızda bir Suriye örneği var. Suriye ile ilgili buradaki en büyük problem; uluslararası toplumun tek bir duruş gösterememesidir. Suriye ile ilgili konularda uluslararası toplum ikiye bölünmüş durumda. Üstelik demokrasi, temel hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü için belli bir noktaya gelen ülkelerin, özellikle batı ülkelerinin Suriye konusundaki duruşu da maalesef bu güne kadar güçlü bir duruş olmadı. Türkiye olarak, bütün dönüşüm sürecinde hep ilkeli, prensipli olduk. İkili, üçlü standartlar uygulamadık. Bu çizgiyi de devam ettirmeye çalışıyoruz. Bütün bu dönüşümde, ülkelerin bağımsızlığının korunması, siyasi birliğinin, toprak bütünlüğünün korunması gerekir. Reform süreçlerinin bu bölgede, etnik, dini, mezhepsel veya ideolojik bir ayrışma, çatışma zeminine çekilmemesi gerekiyor. Oldukça hassas bir süreçten geçiyoruz.''
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)