Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
---|---|---|---|
AKBNK | 64,80 | -1,22 | 336.960.000.000,00 |
ALBRK | 6,53 | -2,83 | 16.325.000.000,00 |
GARAN | 128,00 | -2,14 | 537.600.000.000,00 |
HALKB | 18,82 | -2,18 | 135.217.522.750,44 |
ICBCT | 12,64 | -1,71 | 10.870.400.000,00 |
ISCTR | 14,46 | -2,43 | 361.499.566.200,00 |
SKBNK | 3,73 | -2,10 | 9.325.000.000,00 |
TSKB | 12,06 | -1,71 | 33.768.000.000,00 |
VAKBN | 24,94 | -2,65 | 247.303.082.783,62 |
YKBNK | 28,10 | -1,13 | 237.362.141.080,40 |
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.
Avrupa'nın en büyük ekonomisi olan ve Avrupa Birliğinin (AB) gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYH) yaklaşık dörtte birini oluşturan Almanya, siyasi yapısının kıta genelinde ekonomik büyüme, ticaret ve yatırım fırsatları üzerinde önemli etkiye sahip olmasıyla biliniyor.
Almanya'nın 25 yıl aradan sonra bir kez daha "Avrupa'nın hasta adamı" olup olmadığı tartışması geri dönerken, seçimler, Alman ekonomisinin yapısal sorunlarının ağırlığı altında büyümekte ve rekabette zorlandığı bir ortamda yapılacak.
Ülkenin göç ve iltica politikalarıyla ilgili uzun süredir devam eden sorunları seçim kampanyalarında öne çıksa da Alman seçmenler için en ciddi endişenin "ekonomik refah" olması dikkati çekiyor.
Rusya-Ukrayna savaşı 4. yılına girerken, savunma da ABD'nin güvenilmezliğiyle diğer bir ciddi endişe kaynağı olarak görülüyor.
Almanya ekonomisi, geçen yıl Çin ile artan rekabetin ve yapısal sorunların ekonomiyi frenlemesiyle art arda ikinci yıl küçülme kaydederken, ülke 2025'e düşük büyüme beklentileriyle, yapısal sorunlarla ve uluslararası ticaret gerilimleriyle başladı.
Ekonomistler, ülkenin bu yıl da sanayileşmiş ülkeler arasında en zayıf performans gösterenlerden biri olacağını öngörüyor.
Ülkenin bel kemiğini oluşturan sanayi şirketleri, artan enerji fiyatları ve ihracata bağımlı Alman ekonomisinde özel sorun olan dış talepteki düşüşe bağlı sert makroekonomik rüzgarlarla mücadele etmekte zorlanıyor.
Yapısal sorunların da ekonomiyi frenlediği Almanya'da, bir zamanlar oldukça başarılı olan "Ucuz enerji ve ara malı ithal et, bunları işle ve yüksek kaliteye sahip mal olarak 'Made in Germany' algısıyla pahalı biçimde ihraç et" başlıklı iş modeli artık işe yaramıyor.
Kovid-19 salgını, tedarik zinciri kesintileri, Asya'daki rekabet, Rusya-Ukrayna savaşı gibi son dönemde yaşanan çok sayıda kriz, Alman ekonomisinin zayıf yönlerini su yüzüne çıkarırken, ülke, jeopolitik sorunlar, iklim değişikliği, durgun ekonomi ve demografik zorlukların üstesinden gelme konusundaki birtakım sorunlarla karşı karşıya.
Alman ekonomisi, "Çok az yatırım, çok fazla bürokrasi ve aşırı yüksek lokasyon maliyetleriyle" sıkışırken, iç ve dış siyasi çalkantıların ortasında Avrupa'da ve uluslararası alanda geride kalarak zemin kaybediyor.
Tarihsel olarak küreselleşme ve ucuz enerji girdilerine dayanarak ücretlerin ve yaşam standartlarının yükselmesini sağlayan Alman büyüme modeli, yapısal zorluklarla ve jeopolitik risklerle karşı karşıya.
Bu kasvetli durum, ekonomisi diğer büyük ekonomilere göre daha fazla sanayi ve ihracata dayanan ülkenin ekonomik modeli hakkında varoluşsal soruları gündeme getirirken, seçimden sonra kurulacak koalisyon hükümetinin inovasyonu ve rekabet gücünü artırmak için piyasa odaklı reformlar yapmasını ve yatırımları baskılayan "borç frenini" terk etmesini zorunlu kılıyor.
Yapısal sorunlar ve reformlar
Almanya'nın hala "kendi ürettiği bürokrasi, kurallar ve prosedürler altında da ezildiği" belirtiliyor.
"Aşırı bürokrasi, vasıflı iş gücü eksikliği, artan enerji maliyetleri ve demografik değişim" Alman ekonomisinin uzun süredir mücadele ettiği yapısal sorunlar olarak öne çıkarken, piyasa odaklı reformların acilen hayata geçirilmesi önem taşıyor.
Bürokrasinin azaltılması, tüm partiler için önemli konu olmaya devam ediyor.
Sanayisizleşme
Sanayi üretimindeki düşüş ve ihracatın zayıflaması da yeni hükümeti bekleyen kritik riskler arasında.
Bir zamanlar küresel büyümenin güç merkezlerinden biri olan Almanya'nın sanayi sektörü artık can çekişiyor.
İhracata bağımlı olan ve ülkenin GSYH'nin neredeyse yüzde 30'unu oluşturan Alman sanayisi, küresel ekonomideki yavaşlamadan, artan Çin rekabetinden ve Rusya-Ukrayna savaşından sonra yüksek enerji fiyatlarından olumsuz etkileniyor.
Özellikle otomotiv sektörü, elektrikli araç pazarındaki durgunluk ve Çin rekabeti nedeniyle krizle karşı karşıya bulunuyor. Tüm bunlar Alman ekonomisinin temel taşı olan sektörü içten yanmalı motorlu araçlardan elektrikli araçlara geçirmeye başlamasını daha da zorlaştırdı. Almanya'nın en önemli ürünü olan otomobilleri üreten otomotiv sektörü, ABD'li ve Çinli rakiplerine karşı zemin kaybediyor.
Enerji maliyetleri
Elektrik ve gaz fiyatları, geleneksel olarak enerji yoğun olan Alman ekonomisi için çok yüksek kalırken, enerji maliyetlerinin düşürülmesi konusu da tüm partilerin sözleri arasında yer alıyor.
Angela Merkel döneminde ekonomi Rusya'dan ucuz enerji ithalatına aşırı bağımlı hale gelirken, 2022'de Rusya-Ukrayna savaşıyla enerji fiyatları yükseldi. Ülkede son nükleer santralin 2023'te kapanması, enerjide mevcut seçenekleri sınırlandırdı.
Artan enerji maliyetleri, özellikle enerji yoğun sektörlerde Alman sanayisinin rekabetçi kalmasını zorlaştırırken, 2017 sonunda sanayi üretiminde başlayan net düşüşü daha da ivmelendirdi.
Seçimden sonra kurulacak hükümetin, yenilenebilir enerji altyapısına yatırım yapmak, enerji maliyetlerini azaltmak gibi seçenekleri değerlendirerek Alman sanayisinin rekabet avantajını yeniden kazandırması gerekiyor. Bu zorlukların, ABD Başkanı Donald Trump'ın potansiyel gümrük vergisi tehditleriyle ortaya çıkan ticari gerilimlerin hedefinde de ele alınması gerekecek.
Donald Trump'ın etkisi
Trump'ın gümrük tarifeleri küresel ticaret savaşı riskini artırırken, Donald Trump'ın eleştirdiği Almanya'nın ABD ile ticaret fazlası geçen yıl 70 milyar avroyla rekor seviyeye ulaştı.
Bu fazlanın yaklaşık dörtte biri otomotiv sektöründen gelirken, dijital ürünler söz konusu olduğunda Almanya, ABD'ye karşı ticaret açığı veriyor.
Trump, Amerikan ekonomisine zarar verdiği gerekçesiyle Almanya'nın ticaret fazlası elde etmesini eleştirerek, ülkeyi Alman otomobillerine ek gümrük vergisi uygulamakla tehdit etmişti.
Söz konusu ticaret fazlasının Başkan Trump'ın gümrük vergisi tehdidini uygulamaya koyması halinde riske girebileceği hesaplanıyor.
Analistler, Trump'ın AB ithalatına gümrük vergileri yoluyla daha fazla korumacı politika uygulamasının ihracata dayalı Alman ekonomisi için iyiye işaret olmadığını belirtiyor.
ABD ve Avrupa arasında kısasa kısas ticaret savaşında ise Almanya'nın sanayisinin daha zor durumda kalacağı öngörülüyor.
Trump'ın, ülkesinin Alman sanayisi için önemli satış pazarı olarak işlev görmeye devam etmesine izin vermeyeceğini vurgulayan analistler, ABD Başkanı'nın, Almanya'dan, sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ve askeri ekipman gibi Amerikan mallarını daha fazla ithal etmesini talep edeceğini öngörüyor.
Borç freni
Küresel finansal krizin ardından 2009'da yürürlüğe giren ve bütçe açığını ülkenin GSYH'nin yüzde 0,35'i ile kontrol ederek hükümetin borçlanmasını sınırlayan bir mali kural olan Almanya'nın "borç freni" de tartışmaya sebep oluyor.
Borç freninin muhafaza edilmesi ya da gevşetilmesi konusundaki görüşler potansiyel koalisyon partileri arasında farklılık gösterirken, analistler, Alman ekonomisini canlandırmak ve daha yüksek savunma harcamalarının finansmanı için anayasal el freninin gevşetilmesinin uzun sürmeyebileceğini tahmin ediyor.
Çin etkisi
Almanya'nın diğer büyük Avrupa ekonomilerine kıyasla Çin'e daha fazla bağımlı olması dikkati çekiyor.
Çin'in 2001'de Dünya Ticaret Örgütüne (WTO) katılmasıyla hızlanan ekonomik büyümesi, "Made in Germany" sanayi mallarına büyük talep getirirken, Almanya emeğin yoğun olduğu Çin ekonomisinde dış kaynak kullanımından büyük fayda sağladı.
Almanya'nın Çin'e bağımlılığı; dış ticaret, tedarik zincirleri veya "büyük pazar" konusunda dikkati çekerken, Çin'in Almanya'dan satın aldığı malları giderek daha fazla üretebilmesi Alman ekonomisinin büyümesini zorlaştırıyor. Çin'in kalite basamaklarını ve teknoloji basamaklarını hızlıca tırmanması, bu ülkeyi Almanya için zorlu rakip haline getiriyor.
Alman sanayisinde kullanılan ara ürünlerin çoğunluğu Çin'den gelirken, bu ülkenin Alman ekonomisi için önemini vurgulayan Alman iş dünyası da "Çin olmadan yapamayacakları" uyarısında bulunuyor.
5 başbakan adayı
Almanya'da 23 Şubat'ta yapılacak erken genel seçimlerde 5 aday başbakan olmak için yarışıyor.
Sosyal Demokrat Parti (SPD), mevcut Başbakan Olaf Scholz'u yeniden aday gösterirken, Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partileri, Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Friedrich Merz'i, Yeşiller, Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck'i, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) Partisi de Eş Başkanı Alice Weidel'i başbakan adayı olarak belirledi.
CDU/CSU Alman ekonomisini önemli ölçüde canlandıracak bir program üzerinde kampanya yürütürken, SPD geleneksel olarak sosyal harcamalara öncelik veriyor.
Yeşiller çevre konularına odaklanıyor. SPD, savunma ve altyapı harcamaları gibi alanları finanse etmek için daha yüksek kamu borcunun gerekli olduğunu da savunuyor.
Bu arada yatırımları teşvik etmek için kurumlar vergisi oranlarının düşürülmesi, inovasyon ve teknolojiye yatırım yapılması, dijitalleşmenin hızlandırılması ve kamu altyapısına yatırımlar da yeni hükümeti bekliyor.
"Avrupa'nın hasta adamı" olup olmadığı tartışması sona erecek mi?
1990'da iki Almanya'nın yeniden birleşmesi ekonomi için yüksek maliyetler getirirken, 10 yıl boyunca ihracat talebinin yavaşlaması çift haneli işsizlik oranlarına katkıda bulundu ve 1990'ların sonunda Almanya "Avrupa'nın hasta adamı" olarak nitelendirilmeye başlandı.
Almanya'nın 25 yıl sonra bir kez daha "Avrupa'nın hasta adamı" olup olmadığı tartışması geri dönerken, "Almanya toparlanamaz ve Avrupa'nın hasta adamı haline gelirse bunun Avrupa için sonuçları ne olur?" sorusu tartışılmaya başlandı.
Rekor düzeyde yüksek istihdamı, istikrarlı ticaret fazlasını ve sağlam kamu maliyesini Almanya'nın hala birçok güçlü yanları olarak gösteren ekonomistler, pazar günkü seçimlerin ardından "Avrupa'nın hasta adamı" olup olmadığı tartışmasını sona erdirmek için gereken reformları hayata geçirmenin yeni hükümetin görevi olacağını belirtiyor.
New York borsası ekonomiye ilişkin endişelerle sert düşüşle kapandı
Ekonomistlerin büyüme beklentisi belli oldu
Otomotivle yükselen Alman ekonomisi otomotivle batıyor
Avrupa borsaları Almanya ve İngiltere hariç yükselişle kapandı
Almanya'dan Ukrayna çıkışı: Barış ancak Ukrayna ve Avrupalılarla olur
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.