Ali Babacan'dan seçim vaatlerine tepki
Başbakan Yardımcısı Babacan: "12 yıllık dönem, özellikle dar gelirli kesim için paranın satın alma gücünün arttığı dönem oldu"
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, seçimler öncesinde bazı siyasi partilerin "Türkiye'yi bugün olmazsa bile 2-3 sene sonra Yunanistan'ın durumuna düşürecek" vaatlerde bulunduğunu söyledi.
İzmir Ticaret Odasının Genişletilmiş Meclis Toplantısına konuk olan Babacan, burada yaptığı konuşmada, İzmir'in tarihiyle, kültürüyle, tarih boyunca ticaretin merkezi olması nedeniyle çok önemli bir kent olduğunu, hükümet olarak 2002'den bu yana kente birçok hizmet yaptıklarını anlattı.
Babacan, kentin 2002'de 2,8 milyar dolar olan ihracatının geçen sene 9,6 milyar dolara, kayıtlı çalışan sigortalı işçi sayısının 787 binden 1 milyon 100 bine, bin 570 olan okul sayısının 2 bin 909'a, 29 bin öğretmen sayısının 47 bine, 4 olan üniversite sayısının 9'a, 24 bin olan sağlık çalışanı sayısının 45 bine yükseldiğini anlattı. Babacan, Adnan Menderes Havalimanı'nın 2002'de 2 milyon 300 bin olan yolcu sayısının ise 10 milyon 900 bine çıktığını vurguladı.
Başbakanlık İzmir Ofisi "dünyaya mesajdır"
Dünyanın en büyük 10 limanından birisi olan Çandarlı'daki liman inşaatının devam ettiğini, 6,3 milyar dolarlık İstanbul-İzmir otoyolunun yapımının sürdüğünü, 5,9 milyar dolarlık Ankara-İzmir hızlı tren hattının da bitmesiyle birlikte kentin çehresinin değişeceğini ifade eden Babacan, Başbakanlık İzmir Ofisi'nin açılmasıyla birlikte ülkenin sadece Ankara ve İstanbul'dan değil İzmir'den de yönetileceğini bildirdi.
Bu ofisin bile başlı başına Türkiye'ye dünyaya bir mesaj olduğuna işaret eden Babacan, yaptıkları, yapımı devam eden ve yapacakları çalışmaların olumlu sonuçlarının gelecek dönemde görüleceğini söyledi.
İstikrar ve güven vurgusu
"Sahip olduğumuz en önemli varlık, en önemli değer istikrar ve güven" diyen Babacan, bazen bunlar varken kıymetinin bilinemeyebildiğini ifade etti.
Babacan, şunları söyledi:
"Aynen sağlık gibi. Sağlımız yerindeyken bazen hastalıklar çok aklımıza gelmiyor. Allah korusun en ufak rahatsızlık bile hatırlatıyor, sağlık çok kıymetliymiş diye. Servet yine öyle. Bazen insan varken kıymetini bilmez. Hep öyle zanneder ama kaybedince kıymeti anlaşılır. Tabi iyiye alışmak kolay ama kötüye alışmak zor. Daha iyi yaşam şartlarına alışmak kolay ama onu gördükten sonra geriye zor iştir. Güven, istikrar da böyle. Varken kıymeti bilinemeyebiliyor. Varken 'Zaten hep böyleydi' gibi algılanabiliyor."
"Oysaki şöyle bir baktığımızda yanı başımızdaki Avrupa'ya bakın, hemen güneyimizdeki Suriye'de iç savaş var. Şehirler yakılmış, yıkılmış 300 bin insan hayatını kaybetmiş, milyonlarca insan dışarıya taşınmak zorunda kalmış. Irak. Üçte biri fiilen terör örgütünün işgali altında. Yemen'in başkenti bir örgütün fiili işgali altında. Devlet başkanı, hükümet göçebe hayatı yaşıyor adeta" ifade eden Babacan, şöyle devam etti:
"Libya, fiilen ikiye bölünmüş kendi içinde çatışma halinde. Mısır, askeri darbe yapılmış, halkın oyuyla iktidara gelmiş, seçilmiş insanlar hakkında idam cezası veriliyor şu veya bu sebeple, uyduruk mahkeme, yargı kararlarıyla. Dikkat edin Türkiye'nin dışında bu coğrafyada kendi iç huzur ve güven ortamını, istikrarı sağlayabilen ülke çok çok azaldı. 1 sene öncesine kadar Rusya diyorduk. Petrol, doğalgaz, her türlü maden, 500 milyar dolar rezerv. Ne oldu? Güven ortamının kaybedilmesi Rusya'dan 150 milyar dolarlık bir sermaye çıkışına neden oldu. Bir de arkasından petrol fiyatları düştü. Güven derken tabi hukuk devleti olmanın önemi çok çok büyük. Daha fazla girmeyeyim ama anlıyorsunuz ne demek istediğimi."
"Yunanistan'ın durumuna düşürecek vaatler"
Yunanistan'ın durumunu anlatan Babacan, "Har vurup harman savurmak, olmayan kaynakları harcamak, dağıtma, bir ülkeyi ne hale düşürebiliyor izliyoruz, görüyoruz" dedi.
Babacan, on milyon nüfuslu bu ülkede 100 bin memurun işten atıldığını bildirdi.
Babacan, şunları ifade etti:
"Bizim ölçeğimize getirin yani 80 milyonluk ülkede bu 800 bin kişiye tekabül eder. Değil 80 bin, değil 8 bin kişi devlet memurunu Türkiye'de Allah korusun. O duruma hiçbir ülkeyi düşürmesin. Çok zor bir tablo. Memurların maaşlarını düşürdüler. Böyle bol keseden dağıtmak kolay. Hele AB fonlarıyla, AB hibeleriyle, AB'den gelen ucuz kredilerle suni bir refah artışı sağlamak kolay ama borç yiyen kesesinden yer. Bir gün gelip fatura önüne konduğu anda, bir gün o borç çevrilemediği anda Allah korusun ne hale düştüğünü görüyorsunuz. Yarına borcu var para buldu mu bulamayacak mı? Çarşaf çarşaf dünya medyasında Yunanistan'ın hangi gün ne borç ödemesi olduğunu okuyorsunuz. Her gün, her gün. Hiçbir ülkeyi Allah o duruma düşürmesin. Ama şimdi bakıyorsunuz malum biraz da seçim dönemi öyle şeyler duyuyoruz ki hele hele bazı siyasi partilerden. Türkiye'yi bugün olmazsa 2-3 sene sonra Yunanistan'ın durumuna düşürecek vaatler. Yunanistan da öyle yapmış zamanında. Arka arkaya popülist hükumetler. Biri gelmiş bir şey dağıtmış, biri gelmiş bir şey yapmış, biri gelmiş 'Şuna zam, buna zam.'Dolayısıyla dikkat etmemiz, gerçekçi olmamız lazım."
Emekliler ve asgari ücret
Emeklilerden, asgari ücretlilerden bahsedilmek isteniyorsa reel satın alma gücünün, paranın satın alma gücünün çok çok önemli olduğuna vurgu yapan Babacan, "Yoksa yüzde 30 zam verirsiniz arkadan yüzde 40-50 enflasyon bunları alır götürür. Bunları Türkiye yıllarca, on yıllarca yaşadı. Önemli olan paranın satın alma gücü ve şöyle baktığımızda 12 yıllık dönem, özellikle dar gelirli kesim için paranın satın alma gücünün arttığı dönem oldu. İster asgari ücrete, ister emekli maaşlarına bakalım bir aylık maaşla ne alınabiliyordu bugün ne alınabiliyor diye baktığımızda hemen hemen her bir üründe satın alma gücü vatandaşlarımızın artmış durumda" diye konuştu.
Babacan, istikrar olmadığında, koalisyonlar döneminde tablonun hızlı bir şekilde bozulduğunu, Avrupa'da şu anda 3-4-5'li koalisyonların olduğunu, fakat bu ülkelerde hiçbir zaman ilerleme, büyüme görülmediğine, ekonomilerinin bir türlü toparlanamadığına işaret etti.
Babacan, şunları kaydetti:
"Türkiye'deki 1999-2002 koalisyon döneminden örnek vererek, "O dönemin başında Türkiye'nin toplam kamu borcu 29 katrilyon biz devraldığımız gün 236 katrilyon. Dolar kuru koalisyon hükumeti kurulduğunda 395 bin, hükümet bırakıp gittiğinde 1 milyon 646 bin. Yani 4,2 katına çıkmış. Türkiye'nin toplam ekonomik büyüklüğü 262 milyar dolar, hükümet görevi bıraktığı zaman 215 milyar dolara düşmüş. Sözün özü güven ve istikrar. Bunun devamının Türkiye'nin çok çok kritik olduğunu ne kadar vurgulasak az."