Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, bankacılık sektörünün toplam aktiflerinin 2012 yılının üçüncü çeyreği itibarıyla 1,3 trilyon TL olduğunu bildirdi.
BDDK Eylül ayı Finansal Piyasalar Raporu'nu yayınladı. Raporda şu değerlendirmelere yer verildi:
"Küresel büyüme performansı, 2012 yılının ikinci yarısında güç kaybetmiştir. Gelişmiş ekonomilerin orta vadeli politika perspektiflerine yönelik güven kaybı bu gelişmenin ana nedeni olarak görülmektedir. Nitekim gelişmiş ekonomilerin kamu kesimi dengelerinde kısa vadede gözlenen iyileşmelerin, borç stokunda belirgin düzeltmeler sağlayabilecek uygulamalarla desteklenemediği gözlenmektedir. Bu durum, önümüzdeki dönemde büyüme politikaları ile kamu borç sürdürülebilirliği için gerekli önlemlerin hassas bir dengede yürütülmesi ihtiyacına işaret etmektedir. Küresel krizin merkezinde yer alan ülkelerde, büyümeyi destekleyici para politikasının devam ettiği izlenirken, kamu borçlanma sorunlarının beraberinde getirdiği belirsizliklerin yansımaları devam etmektedir. Halen görece güçlü yurtiçi talebe sahip olan ve sağlam kamu maliyesini sürdüren gelişmekte olan ülkeler, dış ticaret ve sermaye kanalıyla oluşan ters etkileri asgariye indirmek ve küresel büyümeyi desteklemek amacıyla yeni politika stratejileri uygulamaktadır. Nitekim IMF, 2012 yılında büyüme hızını, gelişmekte olan ekonomiler için %5,6, gelişmiş ekonomiler için %1,5 ve dünya için %3,3 olarak aşağı yönlü güncellemiştir. Finansal piyasaların, artan makroekonomik risklerden ve bozulan beklentilerden olumsuz etkilendiği gözlenmektedir.
Küresel belirsizliklerin devam ettiği bir ortamda Türkiye, büyüme stratejisini sürdürülebilir kılmak için, makro finansal riskleri asgari düzeye indiren teşvik sistemleri ile para politikalarını eşanlı olarak yürütmektedir. Rekabet gücünün artırılması, mali disiplinin korunması, cari açığın azaltılması, yurtiçi tasarrufların artırılması, kayıt dışılıkla mücadele, şirketler kesiminde borçlanma yerine özkaynak kullanımının özendirilmesi, yatırım ortamının iyileştirilmesi ve İstanbul UluslararasıFinans Projesi’nin desteklenmesi hususları, söz konusu politika bileşimlerinin özünü oluşturmaktadır. Uygulanan makro politikaların güvenilirliği ve Türkiye ekonomisinin dış şoklara karşı dayanıklılığı, gecikmeli de olsa bir uluslararası derecelendirme kuruluşu tarafından ülke notunun yükseltilmesiyle teyit edilmiştir. 2012 yılının üçüncü çeyreği itibarıyla, dış ticaret dengesindeki düzelme eğilimi devam etmekte, cari açık hız kesmekte, mali disiplinden sapma olmaması için önlemler alınmakta ve not artırımı ile olası parasal genişlemeye bağlı hızlı sermaye girişlerine karşıesnek para politikası duruşu korunmaktadır.
Bankacılık sektörü finansal sağlamlık göstergeleri, güçlü bir yapıya işaret etmektedir. Sektör aktiflerinin %57,7’si temel aracılık fonksiyonunu ifade eden kredilerden oluşmaktadır. Sektör yüksek likiditeye sahip bir varlık yapısıyla çalışmaktadır. Bir ay vadeli likidite yeterlik rasyosu, %100’ün üzerinde ve %124,1 düzeyindedir. Sektörde yabancı kaynak kullanımı yönetilebilir bir kaldıraç oranına işaret etmekte, varlıkların %87,1’i yabancı kaynakla finanse edilmektedir. Aktif kalitesine ilişkin en temel gösterge olan takibe dönüşüm oranı, 2009 yılından itibaren azalma eğilimi göstermekle beraber, yılın üçüncü çeyreğinde 0,32 puanlık kısmi bir artış göstermiş ve %2,95 olarak gerçekleşmiştir. Gelir-gider ve kârlılık rasyoları incelendiğinde, varlıkların gelir yaratma ve kârlılık oranlarında, bu yılın ilk çeyreğinden başlamak üzere artış yaşandığı gözlenmektedir. Sektörün
faiz dışı gelirler/faiz dışı giderler rasyosundaki azalma, üçüncü çeyrekte de devam etmiştir.
Faiz dışı gelir-faiz dışı gider pozisyonunda dengeye yakınsama, kârlılık açısından olumlu olacaktır.
2011 yılının ikinci yarısından itibaren kredi artışının yavaşladığı ve kredi büyümesinin makul düzeyde seyrettiği görülmektedir. 2012 yılının üçüncü çeyreği itibarıyla, kredilerdeki yıllık artış %14,3 olarak gerçekleşmiştir. Mevcut büyüme oranı, 2010 ve 2011 yıllarındaki kredi büyüme hızına kıyasla daha düşük seviyededir. Eylül 2012 itibarıyla, TÜFE’ye göre yıllık reel büyüme %4,7, ABD doları bazlı büyüme ise %18,1 olmuştur. Kredi genişlemesi analizine göre, kredi kartları haricindeki kredi türlerinin tamamının kredi genişlemesini ifade eden eşik değerlerin altında kaldığı görülmektedir.
BDDK, kuruluşundan bu yana birleşme, satın alma, devir dışında ilk defa bir bankaya kuruluş ve faaliyet izni vermiştir. Kredi derecelendirme kuruluşları tarafından yayımlanan raporlarda, Türk Bankacılık Sektörünün güçlü bir yapıya sahip olduğuna vurgu yapılması, özellikle yabancı sermayenin bankacılık sektörüne olan ilgisini artırmaya devam etmektedir. Türk
finans sektörü, gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında az sayıda bankaya sahip olmasına rağmen, şubeleşme ağını yurtiçi şubeleşmeye ağırlık vererek büyütmeye devam etmiştir. Teknolojik gelişmelere uyumlu olarak finansal hizmetlerin elektronik olarak yatırımcılara sunulması, elektronik bankacılık şube sayısının artışını desteklemiştir. Bankacılık sektöründe yeni açılan 173 yurtiçi şubenin, personel sayısını 1.238 kişi artırdığı görülmüştür. Yurtdışı şube sayısının 1 adet artışıyla birlikte, personel sayısı 16 kişi artmıştır. Bankacılık dışı finansal kurumlar, yılın üçüncü çeyreğinde personel sayısını 211 kişi artırmıştır. Müşterilerin, para çekme ve bakiye sorma gibi temel fonksiyonlarıyla birlikte döviz alım satım, mobil telefonlara TL yükleme, fatura ödemesi, vergi ödemesi gibi şubede yapılabilecek birçok işlemi ATM’lerden yapabilmeleri, ATM kullanımını artırmıştır. Alternatif dağıtım kanalları arasında genel kabul görmüş ATM’lerin sayısı, 2012 Eylül döneminde bir önceki yıla göre %2,3 oranında artış göstermiştir. Finansal sektörün aktif büyümesi 2012 üçüncü çeyrekte de devam etmiş, büyüme %2,7 düzeyinde gerçekleşmiştir.
Bankacılık sektörünün 2012 yılı tahvil ihraçlarının vadesinin ağırlıklı olarak 367-376 gün aralığında seyrettiği görülmektedir. Reel sektör ve finansal hizmetler alanında hizmet veren diğer kuruluşların ihraç ettiği tahvillerin vade yapısının 2-7 yıl aralığında gerçekleşmesi vade yapısının uzaması anlamında olumlu olarak değerlendirilmiştir. Yeni finansal araçların ihraç edilmesi ve yatırımcı tarafından ilgi görmesi piyasaların derinlik kazanmasında önem arz etmektedir. Bu nedenle, yeni finansal ürünlerin ihraçlarını özendiren politikaların oluşturulmasının ve bu amaca yönelik olarak hukuki alt yapının iyileştirilmesinin önemli olduğu düşünülmektedir. Hisse senedi piyasası küresel gelişmelere paralel olarak olumlu performans sergilemiştir. Yılın ikinci çeyreğine göre hisse senedine olan talep yurtiçi tarafında %1,3 oranında artış gösterirken, yurtdışı yatımcılar tarafında bu oran %8,4 oranında gerçekleşmiştir. Hisse senetleri ile yatırım fonlarını fiziken elinde bulunduran yatırımcıların, 31.12.2012 tarihine kadar aracı kurumlara, bankalara ve/veya ihraççı şirketlere başvurarak hisse senetlerini kaydileştirme işlemi tamamlamaları gerekmektedir. Hisse senedi piyasasının kurumsallaşmasına ilişkin önemli bir gelişme olarak değerlendirilen bu değişiklik ile piyasa katılımcılarının her birinin maliyet avantajı sağlayacağı, ihraççının basım ve ihraç maliyetlerinden tasarruf elde edeceği, yatırımcı açısından riskleri minimize edeceği, takas sürecinin daha etkin işleyeceği düşünülmektedir.
Bankacılık sektöründe Eylül ayı itibarıyla son bir yıllık dönemdeki fon akımlarındaki değişime göre, krediler ve zorunlu karşılıklar aktif artışı yaratan önemli kalemler olurken, MDP ve bankalardan alacaklar azaltıcı etkide bulunmuştur. Son yıllarda, kaynak yapısının kompozisyonunda bankaların kaynak maliyetlerini etkin yönetme politikaları ve kaynak imkânlarının çeşitlendirilmesi çabaları etkili olmaktadır. Bankaların mevduat dışında kaynak olanaklarını artırması, vade yapısını ve ürün çeşitliliğini olumlu etkilemektedir. Bankaların kaynakları içinde ihraç edilen menkul kıymetlerin payı artma eğilimindedir. Bankacılık sektörünün toplam aktifleri 2012 yılının üçüncü çeyreği itibarıyla 1,3 trilyon TL olmuştur. Bilanço dışı işlemler taahhütler kalemindeki artışa bağlı olarak büyümesine devam etmiştir. Bankanın karşı tarafa kredi kullandırma imkânlarını gösteren cayılabilir kredi tahsis taahhütleri, kredilerdeki artışa bağlı olarak, bilanço dışı işlemleri büyüten kalem olmuştur. Bilanço dışı işlemlerin bilanço büyüklüğüne oranı son bir yılda 45 puan birden artarak %152,3’e yükselmiştir. Bilanço dışı işlemlerin gelişiminin sektörün risk profili üzerindeki etkileri izlenmeye devam edilmektedir. Sektörün dönem kârı 17,1 milyar TL ile olumlu seyrini sürdürmüştür. Bankaların nakit ve nakde eşdeğer varlıkları Eylül 2011’de 32,5 milyar artarken, Eylül 2012’de 17 milyar TL’lik azalma yaşanmıştır. Net nakit akımındaki söz konusu azalmayı etkileyen unsurlar değerlendirildiğinde kredilerdeki artışa bağlı olarak bankacılık faaliyetlerinin 37,3 milyar TL, döviz kurundaki değişimin 1,8 milyar TL azaldığı, yatırım faaliyetlerinden 10,2 milyar TL, finansman faaliyetlerinden ise 11,8 milyar TL net nakit artışı sağlandığı görülmektedir.
Bankacılık dışı finansal kesimin toplam aktifleri, 2012 yılının üçüncü çeyreğinde de büyümeye devam etmiştir. Finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri, tüketici finansman şirketleri ve varlık yönetimi şirketlerinin toplam aktifleri, 2012 yılının üçüncü çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre sırasıyla %8, %7,1, %32,1 ve %29,7 oranında artmıştır. Bankacılık dışı finansal kesim içindekipaya bakıldığında, finansal kiralama şirketlerinin ve faktoring şirketlerinin bankacılık dışı finansalkesim içindeki payının 2012 yılının üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre azaldığı, tüketici finansman şirketlerinin ve varlık yönetimi şirketlerinin payının ise arttığı görülmektedir. Tüketici finansman şirketlerinin toplam aktiflerinin hızlı büyümesinde, %93 civarında bilanço payına sahip alacaklar hesabının, 2010 yılının ikinci yarısından itibaren genişleme eğiliminde olmasının etkili olduğu gözlemlenmektedir. Bankacılık dışı finansal kesimin kârlılığı, finansal kiralama sektörü hariç tüm alt sektörler için 2012 yılının ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre artmıştır. Özkaynaklardaki artış trendi devam etmektedir. Özkaynakların toplam aktiflere oranı değerlendirildiğinde finansal kiralama sektöründe bu oranın %22,5, faktoring sektöründe %22,4, tüketici finansman şirketlerinde %6,8 ve varlık yönetimi şirketlerinde %32 olduğu görülmektedir.
Bankacılık sektörünün maruz kaldığı kredi riski, 2012 yılının üçüncü çeyreğinde ılımlı şekilde artmıştır. Sektörün kredi riskine esas tutarı, bir önceki çeyreğe göre %6,9 oranında artarak Eylül 2012 itibarıyla 964 milyar TL’ye ulaşmıştır. Kredi riskine esas tutar içinde en yüksek pay, %100 risk ağırlıklı varlıklara aittir. Basel-II düzenlemelerinin Temmuz 2012’den itibaren yürürlüğe girmesiyle birlikte, risk ağırlıkları ve risk ağırlıklı varlıkların kompozisyonu değişmiştir. Bu bağlamda %75 risk ağırlığı ilk defa tanımlanmış, bunun sonucunda %20, %50 ve %100 risk ağırlıklı varlıklarda azalış meydana gelmiştir. Sektörde son bir yıldır yatay seyir izleyen ve Haziran 2012 itibarıyla %2,66 olan takibe dönüşüm oranı (TDO), Eylül döneminde %2,95’e yükselmiştir. Temmuz-Eylül döneminde, takipteki alacaklardaki %14’lük artışa karşılık kredilerdeki artışın %2,5 ile yavaş kalması, TDO’nun artmasında etkili olmuştur. Kredi türleri itibarıyla TDO’lar, KOBİ kredilerinde %3,4, bireysel kredilerde %3,1, ticari kredilerde %2,6 olarak gerçekleşmiştir. Takipteki alacaklardaki en hızlı artış, %19,3 ile ticari krediler grubunda yaşanmıştır. KOBİ kredileri ve bireysel kredilere ilişkin takiptekialacaklar ise, yılın üçüncü çeyreğinde sırasıyla %10,8 ve %11 oranında artmıştır. Takipteki alacakların sektörel dağılımı incelendiğinde, hizmetler sektörüne kullandırılan kredilere ilişkin takipteki alacakların son çeyrekte %23,7 oranında arttığı görülmektedir.
Bankacılık sektörünün piyasa riskine maruz pozisyonları incelendiğinde, 2012 yılının üçüncü çeyreğinde eurobond tutarının toplam ticari portföy içindeki payının arttığı ve DİBS tutarının ticari portföy içindeki payının azaldığı görülmektedir. Toplam ticari portföyün yaklaşık %49,8’i sabit faizli pozisyonlardan oluşmakta ve sektörü
faiz riskine maruz bırakmaktadır. Bununla birlikte, bankacılık sektörünün 1 aya kadar vadeli TL ve YP açık pozisyonlarında görülen gerileme, sektörün
Faiz oranlarının yükselmesine yönelik kırılganlığının şiddetinin azalması bakımından olumlu karşılanmaktadır. 2012 yılı üçüncü çeyreğinde sektörün bilânço içi yabancı para açık pozisyonu azalmaya devam etmekle birlikte yabancı para net pozisyonu yükselmiştir. Dövize bağlı türev işlemlerin artış hızının 2012 yılında yavaşladığı ve 2012 yılının ikinci çeyreğinden itibaren dövize bağlı işlemlerin büyüklüğünün azaldığı görülmektedir. Bunda Merkez Bankası tarafından alınan zorunlu karşılıklara ilişkin TL yükümlülüklerin döviz olarak tutulabileceğine yönelik kararın etkili olduğu düşünülmektedir.
Bankacılık sektörünün likidite yeterlilik oranları, yılın üçüncü çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre artış göstermiştir. TL cinsi yükümlülüklere ilişkin zorunlu karşılıkların döviz ve altın cinsinden tesis edilmesine ilişkin üst sınırın artırılması ve rezerv opsiyon katsayılarındaki değişiklikler, hem yabancı para hem de toplam likidite yeterlilik oranlarını artırmıştır. Bankaların menkul kıymet ihracını artırmaları ve sendikasyon-seküritizasyon kredilerinin yenilenmesinde sorun yaşanmaması, yükümlülüklerin vadesinin uzamasına katkı sağlamaktadır. Sektörün en önemli fon kaynağı olan mevduatın vadesinin uzatılmasının, ilave tedbirlerle mümkün olabileceği değerlendirilmektedir. Sektöre ilişkin yoğunlaşma göstergelerine bakıldığında, en büyük 25, 50 ve 100 nakdi ve gayri nakdi kredilerin toplam kredi tutarı içerisindeki paylarında cari dönem itibarıyla önemli bir değişim gerçekleşmediği görülmektedir. Bunun yanında, büyük kredilerin toplam krediler ve özkaynaklar içindeki payı, 2012 yılının üçüncü çeyreğinde azalmıştır. Müşteri sayısı oldukça yüksek olan bireysel kredilerin toplam krediler içindeki payının bir önceki döneme göre artması da, yoğunlaşmanın azalması açısından olumlu karşılanmaktadır. Sektörde, Eylül 2012 itibarıyla toplam mevduatın %46,9’u 1 milyon TL’nin üzerindeki mevduatlardan oluşmaktadır ve 53 bin mudiye aittir. Toplam mevduatın %4,7’sini ise 10 bin TL’den düşük mevduatlar oluşturmaktadır.
Gerçek kişilere ait mevduatlardan 50 bin TL’ye kadar olanların toplam mevduat içindeki payı, yılın üçüncü çeyreğinde %24,3’ten %23,9’a gerilemiştir.
Bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik rasyosu 2012 yılının üçüncü çeyreğinde, önceki çeyreklere paralel bir seyir izleyerek %16,5 düzeyinde gerçekleşmiştir. Yılın üçüncü çeyreğinde risk ağırlıklı varlıklar, %4,7 özkaynaklar ise %4,9 oranında artış göstermiştir. 2010 yılından başlayarak 2011 yılı son çeyreğine kadar olan süreçte, risk ağırlıklı varlıklar özkaynaklara görece yüksek oranda artış göstermiştir. 2012 yılı ilk çeyreğinden itibaren risk ağırlıklı varlıklardaki artış oranının özkaynak artış oranına paralel bir düzeye gerilemesi sebebiyle SYR paralel bir seyir izlemektedir. Basel-II Sermaye Ölçümü ve Sermaye Standartları, 01.07.2012 tarihinde kesin uygulanmaya başlanmıştır. Bu geçiş neticesinde, sektörün SYR’sinin değişmemiş olması olumlu karşılanmaktadır. Eylül 2012 itibarıyla bankacılık sektörü sermaye yükümlülüğünün %88,5’i kredi riskinden, %9,2’si operasyonel riskten, %2,4’ü ise piyasa riskinden kaynaklanmaktadır. Basel-II standartlarının uygulanmasıyla beraber, risk ağırlıklı varlıklar dağılımında, kredi riskine esas tutarın payının 1,8 puan arttığı, piyasa riskine esas tutarın payının ise 1,2 puan azaldığı görülmektedir. Özkaynak kompozisyonu, sektörün sermaye kalitesini muhafaza ettiğine işaret etmekle beraberbir önceki çeyrekte %89 olarak gözlenen özkaynak/ana sermaye oranının, üçüncü çeyrekte kısmen azalarak %88,2 olarak gerçekleştiği görülmektedir.
Bankacılık sektörünün dönem net kârı, Eylül 2012 itibarıyla 17,1 milyar TL düzeyindedir. Dönem net kârında, önceki yılın aynı dönemine göre 2,5 milyar TL’lik yüksek bir artış meydana gelmiştir. Sektörün kârlılığındaki artış temel olarak, faiz marjındaki artışla açıklanabilmektedir. Nitekim sektörün net faiz geliri, Eylül 2012’de önceki yılın aynı dönemine göre 9,7 milyar TL artış göstermiştir. Faiz dışı gelir-gider pozisyonunda ise, faiz dışı gelirler aleyhine meydana gelen değişim, yılın üçüncü çeyreğinde de kârlılığı olumsuz etkilemiştir. Sektörün sermaye piyasası işlemlerinden 3,5 milyar TL düzeyinde zarar etmesi, faiz dışı gelir-gider pozisyonundaki bu değişimi güçlendirmiştir. Sektör gelirlerinin %56,9’u kredilerden alınan faizlerden, %20,2’si ise menkul değerlerden alınan faizlerden oluşmaktadır. Kredilerden alınan ücret ve komisyonlar ile bankacılık hizmet gelirleri, sektörün toplam gelirlerinin %13,8’ini oluşturmaktadır. Sektörün kârlılıkoranları, vergi sonrası aktif ve özkaynak getiri oranları, bu yılın ilk çeyreğinden itibaren yukarı yönlü değişmektedir. Yılın üçüncü çeyreğinde, ROA, 0,1 puanlık artışla %1,8 düzeyinde, ROE ise, 0,2 puanlık artışla %14,5 düzeyinde gerçekleşmiştir. Sektörün kârlılığının büyümeyi destekler bir nitelik arz ettiği gözlenmektedir.
Stres testi çalışması kapsamında uygulanan duyarlılık ve senaryo analizleri sonuçları çerçevesinde risk faktörlerine uygulanan en olumsuz olası şoklarda bile sektörün sermaye yeterliliğinin güçlü kalacağı ve hedef rasyo üzerinde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir."