<
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaGündemAB çıpası yeniden oluşturulabilir mi----

AB çıpası yeniden oluşturulabilir mi

AB çıpası yeniden oluşturulabilir mi
01 Aralık 2015 - 06:38 www.finansingundemi.com

AB ile ilişkiler yeniden canlanır mı? İşalemi ve piyasaların, Brüksel'deki anlaşmaya tepkileri nasıl oldu?

Brüksel'de önceki gün gerçekleşen zirve sonunda Avrupa Birliği ile Türkiye arasında müzakerelerin yeniden başlatılması kararı alındı. Erdal Sağlam, Hürriyet'teki köşesinde Türkiye'nin yeni AB süreciyle ilgili öngörülerini paylaştı. 

İşte Sağlam'ın o yazısı:

TÜRKİYE'nin siyasette normalleşmesi, ekonomide yeni bir hikâye yazması için büyük katkısı olacak "AB Çıpası" yeniden oluşturulabilir mi? Hafta sonu yapılan Zirve'den çıkan kararlar bu açıdan ne anlam taşıyor?
İşalemi ve piyasalar AKP Hükümetinin ilk iktidarı sırasında giriştiği ve genel bir iyimserlik havası estiren AB ilişkilerinin yeniden canlanıp canlanamayacağını sorguluyor. Piyasaların dünkü tepkisine bakarsak, Başbakan Davutoğlu’nun “AB’ye katılım açısından tarihi bir gün” demesine rağmen, hiç de böyle algılanmadı. İşaleminden de bazı iktidara yakın oda ve derneklerin dışında heyecan yaratan açıklamalara pek rastlamadık.

Başbakanın uçağıyla Brüksel’e giden bazı gazeteci arkadaşlar, bu yakınlaşmanın göçmen sorununun aciliyetinden çok, “AB’nin Türkiye’ye karşı hata yaptığını anlamasından” kaynaklandığını söylemişler ama bence fazla zorlamışlar…

İstisnalar dışında bu yeni sürecin neden beklenen heyecanı yaratmadığını sorgulamaya çalıştım. Piyasa uzmanları ile görüştüğümde genel bir güvensizlik ortamının devam ettiğini, bu nedenle heyecan yaratmadığını gözledim. Hatta “Sadece göçmen sorunu bitene kadar, bizi belli ki ileri karakol olarak kullanacaklar” diyenine de rastladım. Genel kanı AB’nin Suriye göçmenleri konusunda çok sıkıştığı ve bu nedenle yeniden yumuşama eğilimine girdiği ama uzun süre devam etmesinin zor olduğu yönünde. Gerçi bazı uzman gazeteci arkadaşlar “AB’nin hep yöntemidir dediler” ama, IMF benzeri gelişmelerde adım atılması için 3’er aylık performans kriterleri konulması benim dikkatimi çekti. Bence bu AB’nin Türkiye yönetimine deneyiminden sonra, güven duymadığı ve bu nedenle “adım adım gitmeyi seçtiği” yönünde. Buradan yola çıkarsak; belli ki önümüzdeki 6 ay yeni oluşan süreçte tarafların birbirlerini sınaması, verilen sözlerin yerine getirip getirmediğine bakılması söz konusu olacak. Bu da 6 ay boyunca “işler iyi gidiyor” havasının devam edeceğini gösteriyor diyebiliriz.

Bu arada Suriye için Viyana kararlarının önümüzdeki yıl uygulamaya girdiğinde takınacağı tutum da, belli ki AB’nin Türkiye ile ilişkilerinin geleceğinde önemli olacak.

BAŞBAKAN SAMİMİ OLSA DA…

“Neden piyasaların fazla heyecanlanmadığını” piyasacıların yanısıra TEPAV Direktörü Prof. Güven Sak’a da sordum. Sak, başlayan sürece “güven arttırıcı süreç” denilmesinin daha doğru olacağını söyledi. Zaten AB ile “yeni bir konu bulup yeniden güven arttırıcı bir süreç başlatsak” arayışının olduğunu, göçmen meselesinin bunun için iyi bir vesile olabileceğini söyledi. Bu sürecin çok iyi kullanılması gerektiğini, sonrasında yeniden normal bir ilişki sürecine girme imkanı doğduğunu kaydeden Sak, sorum üzerine “Zaten bu arada Kıbrıs gibi önemli meselelerde somut adımlar atabilirsek normalleşme için çok önemli bir yolu almış oluruz” dedi. Ancak şimdi bundan bağımsız AB ile Türkiye arasında göçmen sorunu üzerinden karşılıklı güven oluşturma imkanının iyi kullanılması gerektiğini söyledi.

Sak’ın da dediği gibi; belli ki AB ile normalleşmenin henüz öncesindeyiz ve yapılacaklar yeniden bir normal müzakere sürecinin başlayıp başlamayacağı, yani “siyaset ve ekonomi için AB çıpasının yeniden oluşturulması” adına bir ön adım olacak.
Başbakan Davutoğlu’nun bu konuda samimi olabileceğini düşünüyorum. Ancak Başbakanın yönetimdeki etkisinin sınırlı görülmesi güvensizliği yaratan asıl unsur. Aksi takdirde zaten Başbakan Brüksel’e gitmeden 2 gün önce Can Dündar ve Erdem Gül içeri alınmaz, Türkiye’nin eli zayıflatılmazdı…

Türkiye’nin fiili olarak girdiği otoriterleşmeyi yasal zemine oturtmaya çalıştığı açıkça görünürken, AB ile yakınlaşmada ciddi şüpheler yaşanması çok doğal sayılmalı.
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)