Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...
Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
---|
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.
Türkiye’nin 2022 bütçesi ve ekonomik programının değerlendirildiği konferansta, son yaşanan ekonomik dalgalanmalar nedeniyle bütçede öngörülenden 146.9 milyar TL ilave yük oluştuğu bildirildi. Atılım Üniversitesi İşletme Fakültesinde 2022 Yılı Ekonomik Programı ve Bütçenin Değerlendirilmesi Konferansı tamamlandı.
Son oturumda konuşan Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Hakan Yılmaz mevcut ekonomik gelişmeler ışığında 2022 yılı bütçesi ve temel metinlerin yeniden düzenlenmesi gerektiğini savundu. Yılmaz, 2022 için kamu maliyesine yönelik bir mali alan çalışması yaptıklarını ve personel, sosyal güvenlik primi, mal ve hizmet alımları ile faizden gelen ilave yükle birlikte 146.9 milyar TL’lik bütçede öngörülmeyen ilave yük hesapladıklarını söyledi. Bu yükün bütçe açığını da yukarı taşıyacağının altını çizen Hakan Yılmaz, açığın 425 milyar TL’ye, finansmanında ağırlıklı olarak borçlanma kullanılması halinde de AB tanımlı borçların GSYH’nin yüzde 54,3’üne kadar tırmanma ihtimali hesapladıklarını kaydetti.
Aynı oturumda konuşan Dünya Bankası ve UNDP Danışmanı Volkan Recai Çetin de kam-özel ortaklığı (KÖİ) yatırımlarının bütçe etkisini değerlendirdi. Teorik olarak KÖİ modelinin bir proje yönetimi modeli olarak ortaya çıktığını ancak risk paylaşımı esaslarının ötesinde garantilerin bu modeli proje yönetiminden çıkarıp bir finansman yöntemine dönüştürdüğünü kaydetti. KÖİ modelinde, yatırımcının işletmeye alıp para kazanma motivasyonunun yatırımı akılcı kılacağı, finansörlerin de yatırımın verimli ve düzgün işlemesini kendi yatırımlarını koruma açısından denetleyeceği yönündeki bir denge mekanizması olduğunu belirten Çetin, olağanüstü garantilerin koşullu yükümlülük olarak nitelenen bu denge mekanizmasını koşullu olmaktan çıkardığını, hatta işletmecilerin müşteri garantisi olan yatırımlarda işletme giderleri nedeniyle müşteri olmadan daha karlı hale geldiğini, kira garantili yatırımların da hizmet kalitesini olumsuz etkilediğinin altını çizdi.
Çetin, Türkiye’de de son dönem yapılan KÖİ yatırımlarının garantilerinin de bütçe yükü oluşturduğunu kaydederek, Karayolları Genel Müdürlüğünün 45.1 milyar TL olan 2022 bütçesinde 16,5 milyar TL yıllık yatırım bütçesi ayrılmasına karşılık, KÖİ garanti ödemelerine 20,5 milyar TL bütçe ayrıldığını kaydetti. Sağlık Bakanlığının 2022’de kira için 14,5 milyar TL, hizmet giderleri için de 7,5 milyar TL ödenek ayırdığını anlatan Çetin, bu ödeneklerin daha da yükselmesi ihtimali bulunduğunu, karayolları garantilerinin kur, sağlık ödemelerinin kira giderlerinin kur, hizmet ödemelerinin ise enflasyona endeksli olarak daha da yukarıya gideceğini belirtti. Çetin ayrıcı, karayollarında olağanüstü fiyatlar oluşmaması için kamunun fiyatları da sübvanse ettiğini hatırlattı.
Eski Hazine Müsteşar Yardımcısı Hakan Özyıldız da Türkiye’nin borçlanma hızındaki artışa dikkat çekerek, buna ilave olarak hane ve şirket borçlarının da yükseldiğini kaydetti. Türkiye’nin ilave faiz yükü nedeniyle bütçesinin baskı altında kaldığını belirten Özyıldız, “Bu sorunları çözmeden hiçbir program başlayamaz. Bu faizin nasıl ödeneceğini göstermek gerekli” diye konuştu.
Faiz Harcamalarının gelirlere oranındaki yükselişin de altını çizen Hakan Özyıldız, Türkiye’deki dolarizasyonun etkisinin belirgin hale geldiğini, M para arzı içinde yabancı paranın yüzde 60’lara çıktığını kaydetti. Özyıldız, negatif faiz nedeniyle insanların TL’den dövize geçtiğini, Hazine’nin borç stoku içinde altın ve doların yüksek olduğunu hatırlatarak, “Hazine bu borcu öderken nereden kaynak bulacak. Önce TL borçlanıp sonra bunu altın ve dolar olarak ödeyecek” diye konuştu.
Çıkış yolu bulunabilir
Hakan Özyıldız, Türkiye’de gelir vergisinin çok düşük oranlarda kaldığını, kayıt dışı ekonomi yanında ciddi oranda vazgeçilen gelir bulunduğunu belirterek, “2022’de vazgeçilen gelirin tutarı 336 milyar TL. Kayıt dışılığın kısmen önlenmesi, vazgeçilen gelirin yarısının tahsil edilmesi ve gelir vergisi ayarlamasıyla 110 milyar TL ilave gelir elde etmek mümkün” diye konuştu.
Çin Türkiye ile kıyaslanamaz
Hakan Özyıldız, son dönemde Çin ekonomik modelinin Türkiye’ye örnek olabileceği yönündeki tartışmalara da değinerek, “Çin ile Türkiye kıyaslanamaz. Çin’de kambiyo rejimi var. Ayrıca Çin’in bütün şirketleri kamu şirketi, KİT. Ayrıca Çin çok uzun zamandır cari fazla veriyor. Koşullar çok farklı” dedi.
Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Sinan Sönmez de konuşmasında gelecek yıllara yönelik değerlendirme yapılmasının zor olduğunu, verilerin son ekonomik gelişmeler nedeniyle geçerliliğini yitirdiğini kaydetti.
Tahminlerin tutmadığını bu nedenle soyut yorumlar yapılabildiğini belirten Sönmez, bu nedenle bütçe veya temel ekonomik büyüklüklerin ele alınmasının zorluğuna işaret etti. Türkiye ekonomisinin yönelimine ilişkin yeni model tartışmalarına da değinen Sönmez, 80’li yıllarda bu modelin denendiğini, TL’nin kademeli olarak değek kaybettiği bir yaklaşımla ihracatın desteklenmeye çalışıldığını ve bir miktar ihracat artışı sağlansa da modelin başarısız olduğunu kaydetti. Tartışmaya açılan modelin ise günün ekonomik koşullarıyla tam uyuşmadığını kaydetti. Çin’in bu modelle kalkındığı yönündeki bazı iddialara da değinen Sinan Sönmez, Çin ve birkaç ülkenin koşullarının çok farklı olması yanında, Çin’in çok uzun süredir ekonomik tasarım yaparak ve altyapısını hazırlayarak bu tür bir modeli hayata geçirdiğini söyledi.
Makroekonomik program oturumu
Konferans kapsamında makroekonomik programın değerlendirildiği oturumda konuşan Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Abuzer Pınar da ucuz emeğe dayalı bir program önerisinin ortaya atıldığını vurgulayarak, “Çin’in 30 yıl öncesine mi dönülecek.. Ucuz emek deseniz yanı başınızda Bangladeş var, Afrika var.. Sonu yok bunun” dedi. Covid-19 salgınıyla ortaya çıkan küresel ekonomik krizin önceki krizlerden farklı olduğunu, salgında insanların eve kapandığını vurgulayan Pınar, üretim ve çalışma olmadığı halde eve kapanan kişilerin tüketiminin devam ettiğini belirterek, “Eve kapanmak bedava değil. Bunu söylediğimizde eleştirildik ancak bu bir durum tespiti” dedi. Abuzer Pınar, ülkelerin gücü oranında eve kapanma döneminde ekonomilerini desteklediğini ancak sorunların da belirginleştiğini kaydetti. Abuzer Pınar, Türkiye para politikasına yönelik olarak da Merkez Bankası faizi ile iç borçlanma faizleri arasındaki makasın olağanüstü arttığını vurgulayarak, Merkez Bankası finansmanıyla iç borçlanma kağıtlarına yatırım yapılabilecek bir marj oluştuğunu, bunun da bankaların kredi vermekten kaçınmasına yol açabileceğine işaret etti. (Dünya / Mehmet Kaya)
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.