İstanbul Finans Merkezi tam olarak faaliyete geçtiğinde Türkiye ekonomisi için ne ifade edecek?
Öncelikle, İFM projesinin İstanbul’da finansal kuruluşların belli bir fiziki mekanda toplanması olarak görülmemesi gerekir. İFM’ye tapu kadastro ile tamamlanacak bir proje gibi bakılmamalı. İFM, sadece İstanbul’a bir finans merkezi kurma değil, İstanbul’un uluslararası bir finans merkezi olmasını sağlama projesidir. Geçmiş yüzyıllarda bankacılığın geliştiği şehirlerin birer liman şehirleri olması tesadüf değildir. Ticaretin liman şehirlerinde gelişmiş olması, bankacılığın gelişmesinin dinamiklerini de tetiklemiştir. Uluslararası ticaret sadece mal değiş tokuşu değildir; insanlar arasında da yaşam, kültür ve bilgi değiş tokuşudur. Liman kentlerinin diğerlerine göre gelişmişlik göstermesinin gerisinde aslında bu dinamikler vardır. Hükümetimizin İstanbul’u finans merkezi olarak tayin etmesi sadece güzel bir yerde olan coğrafya parçası olduğu için değildir. İstanbul’un dünyanın önemli bir liman şehri ve ulaşım ağında olması da değildir. 19. yüzyıl dünya bankacılık tarihinde Galata bankacılığı ile bilinen bir dünya kenti olması ve günümüz bankacılığının gerektirdiği teknoloji ve bilgi donanımına da sahip olmasıdır.
LONDRA’YA BAKARAK DEĞERLENDİRME YAPALIM…
Bugün önemli bir finans merkezi olma özelliğini sürdüren Londra’nın 1973 petrol krizi ile birlikte finans merkezi hüviyetine kavuşmasında yüzyılların geçmiş bankacılık birikiminin rolü olduğu unutulmamalıdır. Petrol krizi sonrasında Londra’nın İngiltere ekonomisine katkısına bakmak İstanbul’un finans merkezi olması halinde Türkiye ekonomisine katkısını anlamak için yeterli olacaktır. 1974 yılında 118 milyon ABD Doları olan ülke GSMH’si 1980’de 530,5 milyar dolar olmuştur. Özellikle 1973 petrol krizi sonrası petrol üreten ülkelerin hesaplarını tutacakları güvenilir banka arayışları ve petro-dolar ile büyüyen dünya ticaretinde ortaya çıkan ihtiyaçları karşılamak için azgelişmiş ülkelerin sermaye açıklarını giderecekleri finans merkezlerine olan ihtiyaç da Londra bankalarını öne çıkarmıştır. Bu başarıda yüzyıllık bankacılık tarihi kadar 2. Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler’den kaçan paraları da tutmak becerisiyle 1950’lerden itibaren bankacılık sisteminde finansal liberalizasyon programlar uygulamasının ve bu nedenle ilk off-shore merkezi olarak bilinmesinin de büyük etkisi vardır.
1980’LERDE AVANTAJ KULLANILAMADI
1980’li yıllar ile birlikte dünyada başlayan finansal liberalizasyon politikaları doğrultusunda uluslararası sermaye yeni finans merkezi arayışları içinde. Türkiye liberal politikaları hızla ve etkin şekilde uygulamaya koyamaması ve güçlü bir bankacılık sistemine sahip olmaması nedeniyle İstanbul’u yeni bir finans merkezine çevirme avantajını kullanamadı. 2008 yılında başta ABD ve gelişmiş Avrupa ülkelerinin pek çoğu hala etkileri süren finansal kriz ile bankacılık sistemleri sarsılırken, Türkiye’nin güçlü bankacılık sistemi ile İstanbul’u yeni finans merkezi olarak duyurması ile “ürkek” sermaye dikkatlerini Türkiye’ye çevirdi. Bu bile tek başına bir başarımdır, Türkiye’nin küresel ekonominin ilgi odağına oturması G-20 ülkeleri zirvesi toplantısına ev sahipliğini beraberinde getirdi. Bugün, dünyanın önemli finans merkezlerinden olan Londra, New York, Hong Kong, Singapur, Tokyo, Zürih, Boston, Cenevre, Frankfurt ve Seul’e yakından baktığımızda finans merkezi olmak için ülke ekonomilerinin de uluslararası ekonomiler ile her iki taraf içinde yararlı olacak şekilde entegre ve sürdürülebilir olan bir ticaret hacmi ve çeşitliliğini de sağlamak lazım geldiği anlaşılmaktadır.
BU MERKEZLER FİNANS ODAKLI DÜŞÜNÜLMEMELİ
Finans merkezleri yeni piyasalar demektir. Yeni piyasalar yeni araçlara ve kurumlara ihtiyaç duyar. Finans merkezi sadece para merkezli piyasalar ile değil mal ve hizmet hareketli piyasalar ile de entegre olmak zorundadır. Bunun için İstanbul finans merkezi reel mal ve hizmet piyasaları ile de bütünleşmeli ve buna göre kuralları ile işleyen piyasaların oluşmaları sağlanmalıdır. Türkiye ekonomisine katkısı, doğuracağı piyasa çeşitliliği ile de ayrıca hissedileceğinden dolayı finans merkezlerini sadece finans odaklı düşünmemek lazımdır. En gelişmiş emtia borsalarının Londra ya da New York’ta olması piyasaların birbirlerini çekiciliğinin kuralıdır. Dolayısıyla İstanbul Finans Merkezi’nin Türkiye’ye kazanç ve kayıplarını süreç içinde öteki finans merkezlerine göre rekabette sağlayacağı avantajlara bakarak değerlendirmek daha doğru olacaktır.
Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
---|
Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.