İbrahim Çağlar’dan bomba gibi yanıtlar
Tarih: 28 Aralık 2015 - 09:21
İTO Başkanı Çağlar asgari ücret, Rusya krizi, düşük faizli kredi, kur ve halka arz için ne dedi? Çağlar, Finansgundem.com’a konuştu.
SERAP SÜRMELİ – FINANSGUNDEM.COM / ÖZEL HABER
Ak Parti’yi yeniden ‘tek başına’ iktidara taşıyan 1 Kasım’ın ardından İTO’da gazetecilerle sohbet toplantısında, seçim vaadi olan “1300 TL asgari ücret”e değinen ve o gün, "Asgari ücret 1300 liraya çıksın evet ama, bize getirdiği 16 milyar liralık yük var. ‘Gelin bu asgari ücretin bize getirdiği yükü paylaşalım' diyoruz. Bunun en azından yarısını devletimizden bekliyoruz” şeklinde konuşan İbrahim Çağlar, bugün ne düşünüyor?
12 Kasım’da “İşsizlik fonunda birikmiş 86 milyar lira para var, o fonda biriken paradan verilebilir” diyen İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Çağlar, 45 gün sonra nasıl bir çözüm öneriyor?
Bu yük nasıl inecek?
Finansgundem.com’un gündeme ilişkin kritik sorularını yanıtlayan İstanbul ticaret dünyasının en yetkili ismi, bir kere ‘asgari’ talepte geri adım atmıyor. “Bu yükü paylaşmamız gerekiyor” çıkışında dimdik dururken gerekçesini de açıklıyor: “Biz halkımız daha çok kazansın, refahı artsın isteriz elbette. Bu iç piyasayı da canlandırır. Ancak diğer tarafta işverenin sırtına yüzde 30'luk bir yük binecek. Küresel ticaretin durgun olduğu, kurun oynak olduğu, komşuların sıkıntılar yaşadığı böyle bir dönemde iş dünyasının bu maliyete uyum sağlayabilmesi için bir destek mekanizması şart.”
Rusya’ya karşı B planı
380 bini aşkın üye sayısıyla dünyanın en büyük odaları arasında yer alan İTO’da haliyle tüm gözler Türk-Rus krizine çevrilmiş durumda. Son yıllarda iki ülke arasında hızla gelişen ticari ilişkileri bağlı olarak 10 ayda 20 milyar dolara ulaşan bir hacim var. Daha da önemlisi Rusya’daki milyarlarca dolarlık yatırımlar. Çağlar, “Rusya'nın takındığı bu tavır ticari ilişkilerimizi sıkıntıya sokuyor. Hakediş ödemeleri gecikiyor. Teminat mektuplarında sıkıntılar yaşanıyor. Bazı borçlu Rus firmalarının ödemelerini durdurduğunu duyuyoruz” diye konuşuyor. Peki, İTO krize karşı ne yapıyor? İbrahim Çağlar’ın sözleri boş oturulmadığının işareti: “Biz bu meselenin diplomatik ve barışcıl yollardan halledilmesini diliyoruz. Ancak bir taraftan da B planımızı hazırlıyoruz…”
Ve bir mesajda Ankara’ya yolluyor: “Hükümetimizin de Rusya ile gelişmeler doğrultusunda sektörlere yönelik bir takım destekler sunacağını biliyoruz.”
Tabi, bu tek değil. İTO Başkanı’ndan Ankara’ya 3 mesaj daha geliyor.
Top Hazine Müsteşarlığı’nda
F ed, dolar, zam, enflasyon dörtgeninde herhangi bir panik belirtisi taşımayan Çağlar, kur’a yönelik yoğun kuşkuları da silmiş atmış. Başkan’a göre bu vakitten sonra dış ticaretimizi, ekonomimizi kur düzeyine bağlamak yanlış çünkü, “Serbest piyasada kur zaten dengesini buluyor” diyor.
Sonunda bir müjde çıkar mı bilinmez ama, İbrahim Çağlar’ın iş dünyası adına mücadelesini verdiği bir konu da, ‘ekonomiye can suyu’ olarak önerdiği şahıs firmalarına düşük faizli kredi. Bu noktada ilerleme olduğunu belirten Çağlar, Hazine Müsteşarlığı ile görüşmelerin sürdüğünü, tekliflerinin programa alındığını söylüyor.
Patronlar Borsa’ya nasıl bakıyor?
Ve önemli bir soru, çok konuşulacak bir yanıt. Halka Arz Seferberliği’nin İTO’da bulduğu karşılık ne? Oda olarak üye şirketlerini Borsa için teşvik ediyorlar mı? Yönetim olarak ‘finansmana ulaşmanın en uygun yolu’nu önlerine açsalar da patronların Borsa’ya niçin çok yakın durmadıklarını, ilgi kaybını şöyle izah ediyor Çağlar:
“Bilgi eksikliği, Borsaya kote olmanın getirdiği bazı bürokratik işler ve maliyet unsurları.. Bir de şirketi çok ortaklı bir yapıya dönüştürme noktasında da bazı endişeler…”
İTO Başkanı İbrahim Çağlar, Finansgundem.com’un sorularını yanıtlıyor…
ASGARİ ÜCRET YÜKÜNÜ DEVLETİMİZLE PAYLAŞALIM İSTİYORUZ
-İş dünyası için en önemli konulardan biri 1300 TL asgari ücret, siz Kasım ayında “Bu yükü devletle paylaşılım” demiştiniz, şimdi ne diyorsunuz?
-Asgari ücretin artışı konusunda iş dünyasının bir itirazı yok. Biz halkımız daha çok kazansın, refahı artsın isteriz elbette. Bu iç piyasayı da canlandırır.
Ancak diğer taraftan işverenin sırtına %30'luk bir yük binecek. Küresel ticaretin durgun olduğu, kurun oynak olduğu, komşuların sıkıntılar yaşadığı böyle bir dönemde iş dünyasının bu maliyete uyum sağlayabilmesi için bir destek mekanizması şart.
Sağlanacak artışın istihdamı azaltma, Türkiye'nin rekabet gücünü düşürme ya da kayıtdışına yönlendirme gibi etkiler getirmemesi için bu kademeli geçisin olması çok önemli.
Biz bu yükü devletimizle paylaşalım istiyoruz. Bu konu çok yakın zamanda netliğe kavuşacaktır. Hükümetimizin de bir hazırlık içinde olduğunu biliyoruz.
DIŞ TİCARETİ, EKONOMİYİ KUR DÜZEYİNE BAĞLAMAK YANLIŞ
-FED’in faiz artırma kararı karşısında dolardaki oynaklık ithal mallara zam yolunu, zam da enflasyonun artışına yol açabilir. Sizce Türkiye bu kıskaçtan nasıl çıkar?
-FED'in faiz artışı olasılığı zaten piyasalarda fiyatlanmıştı. Bu nedenle faiz kararının ardından büyük bir oynaklık yaşanmadı. Aksine TL kararın ardından ilk haftada diğer gelişmekte olan para birimleri karşısında en çok değer kazanan para birimi oldu.
FED kademeli olarak faizleri artıracak. Bu belirli bir süreç. Değerli dolar, daha yüksek finansman maliyetleri 2016'da olası.
Bu vakitten sonra dış ticaretimizi, ekonomimizi kur düzeyine bağlamayı yanlış buluyorum. Serbest piyasada kur zaten dengesini buluyor. Bu bizim doğrudan müdahale edebileceğimiz bir alan değil. Biz doğrudan müdahale edebileceğimiz konulara yoğunlaşırsak kurun düzeyi sorun olmaktan çıkacaktır. Mesela katma değerli üretime geçersek, markalaşmayı, inovasyonu sağlarsak, yeni pazarlara hakim olursak kur ne olursa olsun zaten Türkiye her daim tercih edilen bir ekonomi olur. Paramıza olan talep istikrarlı olur. Orta ve uzun vadede bunun peşinde olmalıyız.
PROJE BANKACILIĞI GELİŞTİRİLMELİ
-Merkez Bankası’nın FED’in faizi artırmasıyla doların yükselmesini önlemek için yabancı para zorunlu karşılıklarının artırması, bankaların kredi faizlerini yükseltmesine neden olursa, böyle bir gelişmenin KOBİ’lere, iş dünyasına etkisi hakkında düşünüyorsunuz?
-Dünyada finansman maliyetleri maalesef artıyor. Bundan kaçış yok. Ancak ülke içinde bazı mekanizmalar geliştirerek KOBİ'lerimizin önünü açabiliriz. Bu noktada hükümetimizin güzel adımları oldu. Genç girişimcilere, esnaflara ve çiftçilere yönelik açıkladıkları kredi imkanları var.
Bunlara ek olarak ülkemizde proje bankacılığı geliştirilmeli. Teminata dayalı kredilendirme sistemi KOBİ'lerimizin önünü tıkıyor. Yine çek enstrümanına ilişkin hapis cezası yerine geçebilecek farklı caydırıcı mekanizmalar geliştirilmesi gerekir. Bugün yılda 600 milyar TL'lik bir sirkülasyon, çek ile sağlanıyor. Bu konuyu yabana atamayız.
Bir de bizim Oda olarak şu sıralar üzerinde çalıştığımız ve oldukça önemsediğimiz bir konu daha var. Halk Bankası aracılığıyla esnaflara sağlanan Hazine destekli krediden şahıs işletmelerimizin de yararlanması.
-Bu konuyla ilgili gelişme var mı?
-Türkiye'de 500.000 şahıs firmamız var. Bu firmalara şu anda esnaflara sağlandığı gibi 120.000 TL'ye kadar %4-5 oranlarından kredi sağlanırsa ekonomiye önemli bir can suyu enjekte edilir. Bunun için Hazine Müsteşarlığı’mızla görüşme halindeyiz. Programlarına aldılar, önerimizi inceliyorlar. Yeni kabinenin de oluşmasıyla bu sürecin hız kazanacağına inanıyorum.
REEL SEKTÖR OLARAK HÜKÜMETİMİZDEN ÖZEL DESTEK BEKLİYORUZ
-Eylül ayında döviz borcu olan iş adamına devletin 2,70'den döviz satışı gerçekleştirmesini önermiştiniz. Bu önerinizde hala ısrarlı mısınız?
-Yılın başından bu yana döviz fiyatları oldukça dalgalandı. Yılın başında finans kuruluşlarının dahi yaptığı en yüksek kur tahmini 2,55 seviyelerindeydi. Bu noktada biz Oda olarak bir öneri dile getirdik. 2,70'i bir üst seviye olarak belirledik. Kısa vadeli döviz borcu olan iş adamı için 2,70 seviyesinin üzerindeki kura bir destek sağlanmasını talep ettik.
Dünyada yeni bir denge arayışı söz konusuyken, komşu pazarlarımızda siyasi ve mali çalkantılar yaşanırken ve dünyadaki ticaret hacminde bir yavaşlama mevcutken reel sektör olarak hükümetimizden bu döneme özel destek mekanizmaları bekliyoruz. Biliyorsunuz asgari ücrette de bir artış olacak.
Sayın Başbakanımız ve bakanlarımız bu konularda çalışmalarını sürdürüyor. Bu dünyadaki bu hassas dönemde reel sektörü yalnız bırakmayacaklarından şüphemiz yok.
RUSYA KRİZİ İÇİN B PLANIMIZ HAZIR
-Rusya krizi, bu ülke ile ticaret yapan İTO üyesi şirketleri nasıl etkiledi? Sizce bu kriz nerede biter?
-Rusya ile Türkiye son yıllarda ticari ilişkilerini geliştirme noktasında önemli adımlar attı. Geçen yıl 30 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşmıştık. Bu yıl 10 aylık dönemde 20 milyar dolarlık bir hacim var. Ama bundan da önemlisi o bölgede önemli yatırımlarımız mevcut. 1972'den bu yana Türk firmaları Rusya'da 60 milyar doları aşkın müteahhitlik işi gerçekleştirdi. Rusya'nın takındığı bu tavır ticari ilişkilerimizi sıkıntıya sokuyor. Geciken hakediş ödemeleri var. Teminat mektuplarında sıkıntılar yaşanıyor. Bazı borçlu Rus firmalarının ödemelerini durdurduğunu duyuyoruz. Diğer taraftan Türkiye de Rusya'nın en önemli enerji pazarlarından biri. Bu onlar için çok büyük bir ihracat kalemi.
Bu tavır iki ülkeyi de kayba uğratır. Biz bu meselenin diplomatik ve barışçıl yollardan halledilmesini diliyoruz. Ancak bir taraftan da B planımızı hazırlıyoruz. Hükümetimizin de Rusya ile gelişmeler doğrultusunda sektörlere yönelik bir takım destekler sunacağını biliyoruz. Rusya'da zaten düşen bir alım gücü vardı. Belki bu süreçle yeni pazarlara açılmamız hızlanacak. Biz orta vadede bu kaybı telafi edebiliriz ancak Rusya halihazırda yaşadığı ekonomik sıkıntılarla birlikte bu tavrıyla daha da büyük sıkıntılar yaşayabilir.
İstanbul Ticaret Odası olarak yeni pazar arayışlarına dönük çalışmalarımıza 2016 hız vereceğiz. Fuar takvimimiz şimdiden hazır. Her biri sektörünün en önemli etkinliği haline gelmiş 25'e yakın fuara milli katılım organize edeceğiz. Yine potansiyeli yüksek 5 ülkede Türk Ürünleri Fuarı hazırlığı içindeyiz. İran pazarını da özel mercek altına aldık.
İTO DEMEK TÜRK EKONOMİSİNİN KALBİ DEMEKTİR
-Türkiye’nin dış ticaret dengesinde İstanbul’un rolü nedir?
-İstanbul; dış ticaretin yüzde 52'si, Türkiye'ye gelen yabancı sermayenin yüzde 59'u, yine ülkemize gelen yabancı turistin yüzde 30'undan fazlasını tek başına karşılayan bir şehir. Yılda Oda’mızda 150'den fazla yabancı heyeti ağırlıyoruz. Yurt dışına çeşitli pazarlara 160'dan fazla heyet, fuar, inceleme ziyareti düzenliyoruz. İstanbul Ticaret Odası olarak ‘388.556 üyemizle Türkiye ekonomisinin kalbini temsil ediyoruz’ diyebilirim.
İTO ÜYESİ ŞİRKETLER HALKA ARZA NASIL BAKIYOR?
-İTO üyesi şirketleri halka arza teşvik ediyor musunuz? İşadamları borsaya nasıl bakıyor? Sizin düşünceniz nedir?
-Ülkemizde teminata dayalı bir kredilendirme sistemi var. İşte bu noktada Sermaye Piyasalarının önemi daha çok artıyor. Şirketlerin çok daha uygun maliyetlerle finansmana ulaşabilecekleri bir alandan söz ediyoruz.
Ancak tabii bu noktada bilgi eksikliği, borsaya kote olmanın getirdiği bazı bürokratik işler ve maliyet unsurları iş dünyasının ilgisini kaybetmesine neden oluyor. Tabi şirketi çok ortaklı bir yapıya dönüştürme noktasında da bazı endişelerin olduğunu biliyoruz.
Biz İTO olarak bu süreçte Borsa İstanbul ile çeşitli çalışmalar yürüttük. Halka Arz Seferberli’ğinde etkin işbirliği yaptık. Borsada yer almak demek herşeyden önce şeffaflaşmayı da gerektiriyor. Ülkemizde kurumsallaşma arttıkça iş dünyasının bu imkanlardan daha fazla yararlanacağını düşünüyorum.
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/ibrahim-caglardan-bomba-gibi-yanitlar/461122