IŞİD Türkiye’nin içine Adıyaman’dan nasıl girdi? Türkiye’yi kana bulayan canlı bombalar kim? Nerede yetiştiler? Kimlerle hareket ettiler? Kiminle, nasıl evlendiler? Her olayın arkasında neden bir çay ocağı duruyor? Radikal'den İdris Emen Adıyaman’da örgütlenip Diyarbakır, Suruç ve Ankara’daki bombalamaları gerçekleştiren IŞİD üyesi gençlerin çarpıcı hikâyesini yazdı
IŞİD’in Türkiye’deki tarihi çok eskilere gitmiyor ama faaliyetleri ısrarla göz ardı edildi. Bu yüzden ortada çok az bilgi var. Ortadoğu’yu yakından takip eden bir gazeteci olarak IŞİD’in Türkiye’de örgütlendiği, Gaziantep’ten Bingöl’e, İstanbul’dan Adıyaman’a bütün şehirleri dolaştım. Bu şehirler içerisinde en dikkat çekicisi Adıyaman. Önce Diyarbakır, sonra Suruç ve en sonunda da Ankara’da yapılan bombalı saldırıların arka planını ve neredeyse çocuk yaştaki gençlerin nasıl canlı bomba olduğunu anlamak için Adıyaman’ı da iyi anlamak gerek. Üç yıldır gidip geldiğim, IŞİD’in militan devşirdiği Adıyaman neden kilit pozisyonda, bir bakalım. İŞİD’in bölgedeki faaliyetlerine dair ilk kilit tarih 2013, yani sadece iki yıl öncesi. Bu tarihte Adıyaman’da İslam Çay Ocağı adı verilen bir mekânda örgüte adam devşirilmeye başladı. İlk katılan isimler arasında ismi Ankara saldırısıyla gündeme gelen (onun ikinci saldırgan olmadığı sonradan açıklandı) Ömer Deniz Dündar ile kardeşi Mahmut Gazi Dündar var. Ayrıca İslam Çay Ocağı’nın kurucusu ve örgütün Adıyaman’daki başşüphelisi Yunus Emre Alagöz, Ankara saldırısında canlı bomba olarak karşımıza çıktı. Yunus Emre Alagöz’ün kardeşi Abdurrahman Alagöz ise Suruç katliamını gerçekleştiren kişiydi. Dahası var; 7 Haziran seçimleri öncesinde HDP’nin Diyarbakır mitingini kana bulayan Orhan Gönder’in yolu da İslam Çay Ocağı’ndan geçmişti.
“İslamiyet’i anlamıyorsunuz”
Adıyaman’da o günlerde neler oluyordu? Ankara’da barış mitingine yapılan canlı bomba saldırısının ardından ismi ikinci canlı bomba olarak gündeme gelen Ömer Deniz Dündar ile ikiz kardeşi Mahmut Gazi, 2013 yılı başında önce birdenbire sakal bırakıp kılık kıyafet değiştirdi, ardından kız kardeşlerinden kapanmalarını istediler. Yavaş yavaş değişim geçiren Dündar kardeşler kendileri gibi düşünen ‘Reddi-Cuma’ adında bir grupla bir araya gelip sık sık şiddet içeren videolar izlemeye başlamıştı. Babaları Mehmet Dündar’la Suriye’deki içsavaşı tartışırken kimsenin orada olanları anlamadığını iddia ediyorlardı. “Anlamadığınız şeyler var, İslamiyet’i anlamıyorsunuz. Bu bir cihat ve herkes bu cihat uğruna savaşmalı” diyorlardı. Kısa bir süre sonra da (tam olarak 2 Eylül 2013’te), üniversiteye kayıt yaptırma bahanesiyle evden ayrıldılar. Dündar Kardeşler’den 10 gün boyunca haber alınamadı. Bu sürenin ardından gelen bir telefon, kardeşlerin ikisinin de Suriye’ye gittiğini haber veriyordu. Bu telefon üzerine baba Mehmet Dündar soluğu Adıyaman Emniyet Müdürlüğü’nde aldı. Tek isteği vardı: Çocuklarını geri getirmek...
“Çocuklarım için kamp kamp gezdim”
Endişe içindeki baba defalarca Suriye’ye gitti. Hatta oradaki bir İŞİD kampına ulaşmayı da başardı. Çocukları o gün ona gösterilmedi ama o mücadeleden vazgeçmedi. Baba Dündar o sırada yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Çocuklarımı geri getirmek için rehberle Halep’e gidip dört gün boyunca altı tane kamp gezdim. Kamplarda Adıyamanlı, Bitlisli ve Bingöllü gençler vardı. Halep’teki bir kampta ikisini de buldum. Çete liderlerine çocuklarımı almaya geldiğimi söyleyince bana, ‘Bu çocuklar burada cihat için savaşıyorlar. Sen kâfir misin, onları cihattan alıkoyuyorsun? Bir daha buraya gelirsen seni vurup buraya gömeriz’ diye cevap verdi.” Baba Dündar, yine de çocuklarını görmek için ısrar etti. Aldığı yanıt olumsuzdu. Ona, oğullarının 45 gün eğitim alacağı; ondan sonra da ancak kendileri isterlerse Adıyaman’a dönüp ailelerini görecekleri söylendi. Baba, çocuklarını geri getirememişti.
Dündar Kardeşler, Adıyaman’a döndü ama yalnız değillerdi. Kamptayken, Mahmut Gazi Dündar, Avrupa’dan Suriye’ye geçen Türk asıllı Alman vatandaşı Merve isimli bir kadınla, Ömer Deniz Dündar ise Gürcü asıllı Alman vatandaşı Walentina Slobodjanj’la evlendirilmişti. Yabancı eşlerini de yanlarına alarak 2014 Ekimi’nde Adıyaman’a geri döndüler. Yaklaşık sekiz ay Adıyaman’da kalan kardeşlerin birer de çocuğu oldu. Baba Dündar o günleri şöyle anlatıyor: “Eşleri kapalıydı. Çocuklarım da sakal bırakmışlardı. Kimseyle konuşmuyor, topluma karışmıyorlardı. Bir daha Suriye’ye gitmemeleri için çocuklarımı emniyete ve savcılığa şikâyet ettim. Ancak bir önlem alınamadı. Çocuklarım eşlerini ve torunlarımı da yanlarına alarak gizlice tekrar Suriye’ye gitti.’’
“Oğlumun ruh sağlığı bozuldu”
Adıyaman’da Dündar Kardeşler’in yürüdüğü yollardan yürüyen başkaları da var. Adıyaman’da, IŞİD hücresi olarak adlandırılan Dokumacılar grubunun üyesi olduğu iddia edilen Yakup Aktulum da Suriye’ye giden kişilerden biri. Suriye’de ayağından yaralanan Aktulum 2014’te Adıyaman’a döndü. Ruh sağlığı bozuktu ve durum daha da kötüye gidiyordu. Bir süre sonra çevresine de zarar vermeye başlayınca babası tarafından savcılığa şikâyet edildi.
Aktulum, 2015 Nisan’ında tedavi için savcılık tarafından Adana Dr. Ekrem Tok Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi’ne gönderildi. Suriye’ye gidip geldikten sonra oğlunun sık sık öfke nöbeti geçirdiğini söyleyen babası Mehmet Tevfik Aktulum onun Suriye’de yaşadıklarıyla ilgili kendileriyle hiçbir şey paylaşmadığını söylüyor. “Gitgide içine kapanmaya başladı. Ruh sağlığı bozuktu; bana, annesine ve komşulara saldırıyor, pencere ve kapıları kırıyordu. Birkaç kez evi terk etmek zorunda kaldım. Daha fazla dayanamayınca 2014’ün nisanında emniyete başvurdum. Savcılık ifademizi aldıktan sonra oğlumu tedaviye Adana’ya gönderdi. İki ay sonra geldiğinde durumu düzelmişti.”
Bu iyileşme uzun sürmedi. Babasının anlattığına göre Yakup Aktulum, Ankara saldırısından üç gün evvel tekrar kriz geçirmeye başladı: “Komşularımız şikâyetçi olmaya başladı. Bunun üzerine Adıyaman Valiliği’ne başvurdum. Oğlumu tedavi için tekrar Adana’ya gönderdiler. Orada yaklaşık 10 gün tedavi gördü. Sonra Adıyaman’a geri geldi. Saldırıyı duyunca içim ürperdi. Eğer oğlum akli dengesini yitirmeseydi o saldırıyı yapanlardan biri olabilirdi. Bunun için oğlumun akli dengesini yitirmesine seviniyorum. Oğlumun tedavi edilmesini ve Suriye ile ilişkisinin kesilmesini istiyorum. Bir baba olarak bu saldırıları yapanları yüz bin kere lanetliyorum.” Yakup Aktulum, şu anda Adıyaman’daki babaevinde.
Bu nasıl bir çay ocağı?
Gelelim IŞİD saldırılarının arkasındaki bir başka kilit noktaya. Bu nokta, Adıyaman’da IŞİD için militan toplama amacıyla kurulan İslam Çay Ocağı adındaki mekân. Burası, 2014’te, Ankara saldırısındaki canlı bombalardan biri olduğu kesinleşen Yunus Emre Alagöz tarafından açıldı. Kısa süre içinde de IŞİD’e sempati besleyen gençlerin uğrak yeri oldu. Çay ocağında toplanan gençler cuma günleri, mekânın önünde ezan okuyup içeride namaz kılmaya başlamıştı. Çok dikkat çekiyorlardı. O kadar ki çocukları IŞİD’e katılan ailelerin şikâyeti üzerine, İslam Çay Ocağı iki kez Adıyaman Emniyeti tarafından basıldı. Ardından ruhsatsız olduğu gerekçesiyle kapatılınca, Yunus Emre Alagöz ile kardeşi Abdurrahman Alagöz Suriye’ye giderek IŞİD’e katıldı. İlerleyen günlerde buradaki gençlerin faaliyetlerini kanlı olaylarda duymaya devam ettik. İslam Çay Ocağı’nda örgütlenen IŞİD üyeleri arasındaki Orhan Gönder, 5 Haziran’da Diyarbakır’da düzenlenen HDP mitingine bombalı saldırı yaparak beş kişinin ölümüne neden oldu. Abdurrahman Alagöz, 20 Temmuz’da Suruç’taki Amara Kültür Merkezi’ne canlı bomba saldırısı yaparak 34 kişiyi öldürdü. Ağabeyi Yunus Emre Alagöz ise Ankara’daki ‘Barış Mitingi’ne canlı bomba saldırısı yaparak 102 kişinin ölümüne yol açtı.
Bu grubun kalan üyeleri halen aranıyor. Bu satırlar yazıldığı sırada, emniyet birimleri, canlı bomba eylemi için Türkiye’ye girdiği tespit edilen dört kişinin yakalanması için harekete geçmişti. Ömer Deniz Dündar ve eşi Walentina Slobodjanj da bu isimler arasında...
Kim bu Dokumacılar?
Adıyaman’da IŞİD örgütlemeleriyle oluşan hücreye ‘Dokumacılar Grubu’ ismi veriliyor. Bu hücre, ismini grubun lideri olan Mustafa Dokumacı’dan alıyor. Adıyaman’da IŞİD adına gençleri örgütleyen Mustafa Dokumacı hakkında çok az bilgi mevcut. 3 Temmuz 1985’te doğduğu, Adana Seyhan nüfusuna kayıtlı olduğu biliniyor. Çocukları IŞİD’e gönderilen aileler Dokumacı’nın dini içerikli sohbetleriyle, Adıyaman’da yaşları küçük olan gençleri etkileyerek örgütlediğini, akabinde de Suriye’ye gönderdiğini iddia ediyor. Dokumacı Grubu’na dair bilinenler arasında bir de soruşturma göze çarpıyor: 2014’te bu ailelerin şikâyeti ve benim Radikal’de yayımlanan ‘Adıyaman-Suriye Cihat Hattı’ başlıklı haberim üzerine Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nda başlayıp Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı’nda devam eden ‘El Kaide’ soruşturması... Bu soruşturma kapsamında Mustafa Dokumacı, Mehmet İşbar ve Salih Küçüktaş hakkında 26 Aralık 2014’te dava açıldı. Yine bu kapsamda soruşturulan Ömer Deniz Dündar ve ikizi Mahmut Gazi Dündar ile Suruç’taki canlı bomba Şeyh Abdurrahman Alagöz hakkında ise kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Mustafa Dokumacı’nın Ankara bombacılarından Yunus Emre Alagöz ile de irtibat halinde olduğu tahmin ediliyor.