Dünya Ekonomisinin Genel Görünümü
IMF verilerine göre (IMF World Economic Outlook Database, October 2015) dünyanın ekonomik görünümü özetle şöyle bir tabloya sığdırabilir (satınalma gücü paritesine göre):
|
GSYH / Dünya (%)
|
Nüfus / Dünya (%)
|
Gelişmiş ekonomiler (37)
|
42,9
|
14,7
|
ABD
|
15,9
|
4,5
|
Euro Bölgesi (19)
|
12,2
|
4,7
|
Japonya
|
4,4
|
1,8
|
Gelişmekte olan Ekonomiler (152)
|
57,1
|
85,3
|
Çin
|
16,6
|
19,2
|
Türkiye
|
1,1
|
1,2
|
Soldaki grafik, dünya nüfusunun gelişmiş ekonomiler (turuncu alan) ve gelişmekte olan ekonomiler (mavi alan) arasında paylaşımını gösteriyor. Sağdaki grafik ise dünya GSYH’sının gelişmiş ekonomiler (turuncu alan) ve gelişmekte olan ekonomiler (mavi alan) arasında paylaşımını gösteriyor.
Buna göre dünya nüfusunun yüzde 15’ine yakın bir bölümünü temsil eden 37 ülke dünya gelirinin yaklaşık yüzde 43’ünü elde ederken, dünya nüfusunun yüzde 85’ine yakın bölümünü temsil eden 152 ülke dünya gelirinin 57’sini paylaşıyor. Dünya gelirini 100 dolar, dünya nüfusunu 100 kişi kabul edersek gelişmişler kişi başına 3 dolar ortalama gelir elde ederken, gelişmekte olanlar kişi başına 0,67 dolarla yetinmek durumundalar.
Küresel Krizin Gelişmiş Dünyaya Etkisi
IMF'nin Dünya Ekonomik Görünümü Raporundan aldığım bir grafiği aşağıda paylaşıyorum. Bu grafik ABD ve Euro Bölgesi GSYH'ları için 2000 yılının ilk çeyreğini 100 olarak kabul ederek kurulmuş bir endeksin gelişimini gösteriyor.
Her iki ekonomi de iktisatçıların deyişiyle boom yaşarlarken 2008'de krize giriyorlar ve düşüş başlıyor. ABD ekonomisi 2010'dan başlayarak çıkışa geçiyor ama Euro Bölgesi inişli çıkışlı bir sürece giriyor. ABD ekonomisinin toparlanarak Euro Bölgesiyle arayı açmaya başladığını grafikten görebiliyoruz.
Küresel Krizin Gelişmiş Dünyaya Etkisi
IMF'nin Dünya Ekonomik Görünümü Raporundan aldığım bir grafiği aşağıda paylaşıyorum. Bu grafik ABD ve Euro Bölgesi GSYH'ları için 2000 yılının ilk çeyreğini 100 olarak kabul ederek kurulmuş bir endeksin gelişimini gösteriyor.
Her iki ekonomi de iktisatçıların deyişiyle boom yaşarlarken 2008'de krize giriyorlar ve düşüş başlıyor. ABD ekonomisi 2010'dan başlayarak çıkışa geçiyor ama Euro Bölgesi inişli çıkışlı bir sürece giriyor. ABD ekonomisinin toparlanarak Euro Bölgesiyle arayı açmaya başladığını grafikten görebiliyoruz.
Dünyanın Gidişi
IMF’nin tahminlerine göre dünya GSYH’sının büyümesi 2015 yılında yüzde 3,1 ve 2016 yılında yüzde 3,6 olacak. 1997 - 2007 arasında dünya ekonomik büyümesi yüzde 4 olarak ölçülmüştü. IMF, dünya ekonomik büyümesinin 2016 yılında artmasını öngörüyor. Dünyada ticaret büyümesinin 2015 yılında yüzde 3,2 ve 2016 yılında yüzde 4,1 olması bekleniyor. Dünya ticareti 1997 – 2006 arasındaki on yılda yüzde 6,8 oranında büyümüştü. Henüz o noktaya gelinmese de 2016 yılından itibaren toparlanmanın hızlanması bekleniyor.
Şimdi gelelim başlıca ekonomilerin bu yıl ve gelecek yıla ilişkin ekonomik göstergelerine ilişkin tahminleri bir tabloya dökmeye (Kaynak: IMF, World Economic Outlook, October, 2015, The Economist, Markets & Data, November 2015.)
Gösterge / Ekonomi
|
2015
|
2016
|
Büyüme
|
|
|
ABD
|
2,6
|
2,8
|
Euro Bölgesi
|
1,5
|
1,6
|
Japonya
|
0,6
|
1,0
|
Çin
|
6,8
|
6,3
|
Türkiye
|
3,0
|
2,9
|
Enflasyon (yılsonu)
|
|
|
ABD
|
0,9
|
1,4
|
Euro Bölgesi
|
0,7
|
1,1
|
Japonya
|
0,1
|
0,6
|
Çin
|
1,8
|
1,8
|
Türkiye
|
8,0
|
6,5
|
Bütçe Dengesi / GSYH
|
|
|
ABD
|
-2,6
|
|
Euro Bölgesi
|
-2,1
|
|
Japonya
|
-6,8
|
|
Çin
|
-2,7
|
|
Türkiye
|
-1,6
|
|
Cari Dengesi / GSYH
|
|
|
ABD
|
-2,6
|
-2,9
|
Euro Bölgesi
|
3,2
|
3,0
|
Japonya
|
3,0
|
3,0
|
Çin
|
3,1
|
2,8
|
Türkiye
|
-4,5
|
-4,7
|
İşsizlik
|
|
|
ABD
|
5,3
|
4,9
|
Euro Bölgesi
|
11,0
|
10,5
|
Japonya
|
3,9
|
3,8
|
Çin
|
4,1
|
4,1
|
Türkiye
|
10,8
|
11,2
|
2016’nın En Önemli Ekonomik Konuları
2016 yılının kaderini belirleyecek olan gelişme ne ABD’nin daha hızlı toparlanması ne de Euro bölgesinin iyiye gidişi olacak. Kuşkusuz bunların da 2016 yılına ilişkin gelişmelerde önemli etkilerini göreceğiz. Ne var ki 2016 yılının hangi yönde gelişeceğini asıl belirleyecek olan iki gelişmeden birisi Fed’in para politikasının seyriyle ilgili alacağı kararlar, ikincisi ve daha önemlisi gelişmekte olan ekonomilerin krize girip girmeyeceği.
Emtia ihracatçısı ekonomilerin, emtia fiyatlarında yaşanan hızlı düşüşlerin yarattığı olumsuz etkileri ne kadar tolere edebileceği 2016 yılının en önemli ekonomik konularından birisi olacak gibi görünüyor. Emtia fiyatlarındaki düşüşün ilk aşamada bize etkisi olumlu görünüyor. TL’nin değer kaybettiği bir ortamda örneğin petrol ve doğalgaz fiyatları düşmeyip artsaydı bu gelişme bizim çok aleyhimize olurdu. Ne var ki bu durumun sürmesi küresel sistemi bu kez birçok emtia ihracatçısı ülke eliyle olumsuz olarak etkilemeye aday bulunuyor. Buna ek olarak bir başka önemli konu da Çin’in yüzde 6’lar düzeyine gerilemeye başlayan büyüme hızıyla ekonomisini sağlıklı biçimde sürdürüp sürdüremeyeceği. Çin’de birçok olumsuzluk peş peşe çıkmaya başladı. Çin de yıllar önce Japonya’nın girdiği ve bir türlü içinden çıkamadığı durgunluk gibi bir durumun içine girerse bu da küresel sisteme ağır bir darbe olabilir.
Ve Türkiye
IMF’nin Türkiye’ye ilişkin tahminleri 2016 yılında da ekonomik sıkıntıların devam edeceğini gösteriyor. Büyüme tahmini (yüzde 2,9) gerçekleşirse potansiyel büyümenin altında kalınan beşinci yılı yaşamış olacağız. Türkiye’nin bu kadar uzun bir süre potansiyel büyümesinin altında kalması, 2001 krizi sonrasındaki kazanımlarının önemli bir bölümünü kaybetmesi anlamına gelir. Bu büyüme oranı, TL’nin de değer kaybedeceğini de düşünürsek, bırakın orta gelir tuzağından çıkmayı, bu tuzağın derinliklerine doğru kaymamıza yol açar. Enflasyonun yüzde 8’lere, işsizliğin yüzde 11’lere yerleştiği bir ortamda cari açığın ve bütçe açığının düşük kalması avunulacak gelişmeler gibi görünmüyor.
2016 yılında bizi en çok ilgilendirecek meselelerden birisi, 2015 yılının ikinci yarısında olduğu gibi, Fed’in faiz artırımı konusunda alacağı tavır olacak. Çünkü bir faiz artırımı, bizim gibi dış finansman kaynağına aşırı bağımlı ekonomileri dış finansmana erişim konusunda olumsuz etkileyecek. Her ne kadar IMF’nin tahminleri ABD’de en azından 2016 yılsonuna kadar enflasyonun yüzde 2’ye ulaşmayacağını gösteriyor olsa da Fed’in hareketlenmesinin 18 aylık bir dönemi kapsadığı dikkate alınırsa faiz artırımını 2016 yılının ilk yarısından öteye ertelemesini beklemek aşırı iyimserlik olur. Öte yandan gerek Çin ekonomisindeki patinaj gerekse gelişme yolundaki ekonomilerin içine girdiği emtia fiyatlarına bağlı sıkıntılar küresel krizde üçüncü aşamanın fazlaca uzakta olmadığının göstergeleri olarak karşımızda duruyor.
Küresel krizin üçüncü aşamasına girişin biraz daha zamana yayılacağını tahmin ediyorum. Buna karşılık Fed meselesinde önümüzde 5 – 6 ay gibi bir süre var. Bu süre uzun bir süre değil ama bize biraz zaman kazandıran bir süre. Bu bizim için, ekonomideki bozulmayı tersine çevirmemizi sağlayacak belki de son bir fırsat olabilir. Hemen bir program yaparak konuları ve bunların yürürlüğe gireceği tarihleri belirleyerek yapısal reformları açıklamak gerektiğini düşünüyorum. Böyle bir reform paketi belirlerken en fazla 5 veya 6 konuya odaklanmak gerekir. Çünkü daha fazlası yapısal reform olarak algılanmıyor ve ciddiye alınmıyor. Bu tür tarih vererek yapılacak bir açıklama bize, ekonomide kaybettiğimiz itibarı yeniden bir ölçüde kazandırabilir.