Yazdır

Hüseyin Çelik'ten bomba açıklamalar

Tarih: 20 Temmuz 2015 - 06:22

- Koalisyon CHP ile yürür... - Erdoğan'ın meydanlara inmesi AK Parti'ye yaramadı... - Başkanlık için vatandaş 'Kafama yatmadı' dedi

AK Parti Genel Başkan Başdanışmanı Hüseyin Çelik, Hürriyet'te Cansu Çamlıbel imzasıyla yer alan röportajda koalisyon çalışmalarından seçim sonuçlarının değerlendirilmesine birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu. İşte o röportajdan bazı bölümler:
 
İHTİYATLI İYİMSERLİK İÇİNDEYİM
 
- Koalisyon görüşmelerinin ilk turu bayram öncesinde tamamlandı. Hem MHP hem de HDP size ‘Koalisyonu öncelikle CHP ile kurmaya çalışın’ dedi. CHP şu an tek seçeneğiniz gibi duruyor. Nasıl görüyorsunuz gidişatı?

Şu anda CHP ile daha ileri bir noktadayız denebilir. Böyle bir şey gerçekleşirse bu 390 milletvekili eder ve yüzde 66’lık bir çoğunluğa dayanır. Bence iyi bir koalisyon protokolüyle bu iş yürüyebilir. Doğrusunu isterseniz MYK ve MKYK’da bu konular konuşulurken, tabanımızdan AK Parti-MHP’nin daha iyi olabileceği yönünde bazı sinyaller gelse de, ben şahsen AK Parti-CHP koalisyonunun hep daha sürdürülebilir olacağını düşünenlerdenim. Gerekçem de şudur; tabanı birbirine yakın siyasi partilerin anlaşması çok daha zordur. Aynı sektörde çalışan iki tüccar, hele hele de işyerleri yan yana ise, birbirlerine rakip olurlar. Ama biri tekstilci biri gıdacıysa aynı sıkıntılar yaşanmayabilir. Ben hatta arkadaşlara espri yoluyla dedim ki ‘Aynı kıza âşık olan iki genç birbirini harap eder’. Nitekim bunun örneklerini de bizzat yaşadık. DYP-ANAP koalisyonunu, biliyorsunuz çok kısa sürdü, bir nisan yağmuru gibi geldi geçti. Ama DYP ve SHP koalisyonu bazı sıkıntılara rağmen yürüdü. Bunu koalisyonlar çok iyidir anlamında söylemiyorum. Mümkün olsa tek parti hükümetinin ben yine Türkiye’nin derdine deva olacağını düşünüyorum.

- Ama şu noktada koalisyondan umutsuz değilsiniz...
Gelin ata binmiş, ya nasip ya kısmet demiş. Koalisyon protokolü hazırlanıp, hükümet kurulup işbaşı yapmadıkça bu işte bir ihtiyat payının olması gerekiyor. Ben açıkçası ihtiyatlı bir iyimserlik içindeyim.

- Önünüze gelen kamuoyu araştırmalarına göre 7 Haziran’dan sonraki süreçte Ak Parti’nin yüzde 44-45 bandına çıktığı söyleniyor. Bunlar doğru rakamlar mı?
Doğru. Biz bir kere kendimizi kandırmayız, halkı hiç kandırmayız. Biz bugüne kadar yaptığımız anketleri hiç boyamadık. Ben 5 yıl tanıtım medya başkanlığı yaptım, anketler evvel emirde bana gelirdi. ‘Şu anketi hafif bize kırın’ demek kendimizi kandırmak anlamına gelir. Geçmişte bazı liderlerin aleyhlerinde olan kamuoyu araştırmalarına çok kızdıklarının bizzat şahidiyim.
 
3 DÖNEMLİK 68 KİŞİNİN 30’U PARTİNİN TAŞIYICI KOLONUDUR

- 3 dönem kuralı da AK Parti’ye son seçimde puan kaybettirdi mi sizce?

E tabii ki. Başkanlık sistemini de bizim AK Partili taban bile doğru düzgün anlamadı. Dolayısıyla oradan istediğimizi bulamadık. Hatta yapılan algı operasyonu ile bu bazı kaygılara bile yol açtı. Artı bazı sözler çok kötü şekilde çarpıtıldı.

- Neyi kastediyorsunuz?
Mesela Sayın Cumhurbaşkanı 7 Ekim 2014’te Gaziantep Islahiye’de yaptığı konuşmada ‘Kobani düştü düşüyor’ dedi. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı’nın memnuniyeti, temennisi olarak Kürt vatandaşlarımıza yansıttılar. Bu çok alçakça bir çarpıtmaydı. Onun öncesinde ve sonrasında Sayın Cumhurbaşkanı’nın ne söylediği ortadadır: ‘Havadan bombalamak suretiyle bu sorunlar çözülmez. İşte IŞİD terör örgütü çıktı. Bu Suriye’de güç buldu. Bunlar İslam adına Allah-ü ekber diyerek, Allah-ü ekber diyenleri öldürüyorlar. Müslüman müslümanı bu şekilde öldürebilir mi? Müslümanın müslümana kanı, canı, malı, ırzı haramdır. Kardeşlerim şunu çok iyi bilmemiz lazım. Sadece havadan bombalamak suretiyle bu terörü sona erdiremezsiniz. Aylar geçti herhangi bir netice yok. Şu anda Kobani de düştü düşüyor. Uçuşa yasak bölge ilan edilmesi lazım. O bölgeye paralel güvenli bölge ilan edilmesi lazım. Suriye’de ve Irak’ta ılımlı muhalif kesimin hem eğitilmesi hem donatılması lazım.’ Görüldüğü gibi Sayın Cumhurbaşkanı teessüfünü dile getiriyor, hayıflanıyor. Bunu Kobani Kürtlerine düşmanlık olarak yansıttılar. 

BİZİM YÜZDE 4.5 HDP’YE GİTTİ
 
- Sanıyorum HDP yanında hizalanan Kürtlerin tek meselesi o konuşma değildi. O dönemin psikolojisi iktidarın genel olarak Kobani direnişine karşı bir tavır aldığı görüntüsü vardı. Seçimde bir etkisi olduysa....

AK Parti’nin yüzde 4.5 oy oranı HDP’ye gitti. Bu, yüzde 9 demek.

CUMHURBAŞKANI’NIN AK PARTİ-CHP’YE KARŞI BİR TELKİNİ YOK
 
- Sanki şöyle bir görüntü var; Sayın Cumhurbaşkanı AK Parti-CHP koalisyonunun çok yaşayabilir olduğuna inanmıyor. En son HDP milletvekili Celal Doğan yaptıkları görüşmedeki hissiyatı böyle nakletti. Bu tür değerlendirmeler Erdoğan’ın Türkiye’yi yeni bir seçime götürecek bir azınlık hükümetinden taraf olduğu yönünde yorumlara neden oluyor. Sizin böyle bir hissiyatınız var mı? AK Parti içinde koalisyon ve erken seçim ayrışması var mı?

Bizim partinin bir ortak söylem grubu var. Geçen hafta da toplandık biz. Benim de içinde bulunduğum bu grupta Sayın Beşir Atalay, Sayın Bülent Arınç, Sayın Yalçın Akdoğan, Sayın Nabi Avcı, Sayın Ömer Çelik, Sayın Mahir Ünal var. Orada da bu konuşuldu hiçbiri Sayın Cumhurbaşkanı’ndan böyle bir telkin almamış. Ben gidip birebir Sayın Cumhurbaşkanı ile bu konuları konuşmuş değilim ama arkadaşlarımın hiçbirisi ‘Cumhurbaşkanı CHP-AK Parti koalisyonunu uygun görmüyor’ şeklinde bir telkin yapıldığını ifade etmedi. O zaman bu nedir? İnsanlar tahmin yürütüyorlar. Tabii Sayın Cumhurbaşkanı’nın ya da başka bir yetkilinin farklı görüşleri de olabilir. Görüşü öyleyse ona da saygı duymamız gerekiyor. Neticede iki siyasi partinin protokol metninde anlaşması halinde ve sürdürülebilirliği olan bir hükümet kurması halinde ben Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu konuda farklı bir tutum içinde olacağı kanaatinde değilim. Kaldı ki Sayın Cumhurbaşkanımız biz eski milletvekillerine verdiği iftar yemeğinde yaptığı konuşmada bir azınlık hükümetini tasvip etmediğini açıkça söyledi.
 
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN AÇILIŞLARI AK PARTİ’YE YARAMADI
 
- ‘Sayın Cumhurbaşkanı acaba kendi çerçevesi dışında siyasi alana müdahale mi ediyor’ sorusunun en net vücut bulduğu nokta seçim kampanyası sırasında AK Parti için meydanlara çıkmasıydı. Cumhurbaşkanlığının tarafsızlığı konusunda çarpık bir görüntü verilmedi mi?

Sayın Cumhurbaşkanı yetkisini halktan alan bir kişi. Kimse Cumhurbaşkanı’na ‘Meydanlara inme, açılış yapma’ diyemez. Fakat o açılışların, o meydanlara inmenin AK Parti’ye oy isteme amacına yönelik olduğu algısı, bu propagandanın zemin bulması AK Parti’ye yaramamıştır. Bu zaten kamuoyu araştırmalarıyla ortaya çıkmış bir şey.

- Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan bunun farkında mı?
Tabii ki farkındadır. Netice itibariyle bir anketi sadece bir-iki şirket yapsa örneklem iyi değil, tutarsızlık var derseniz. Ama bir, iki, üç, beş bunu ortaya koyuyorsa başka. Eğer muhalefetin bütün meselesi buysa bu zaten geride kaldı. Siz herkesin AK Partililiğinden şüphe edebilirsiniz de Sayın Tayyip Erdoğan’ın AK Partililiğinden şüphe etmezsiniz. Şu anda cumhurbaşkanıdır, yasal olarak tarafsız olmak durumundadır ama AK Parti’nin kurucusu Sayın Tayyip Erdoğan’dır.

- 7 Haziran’da ortaya çıkan tablo sonrasında Tayyip Erdoğan başkanlık arzusundan vazgeçmiş midir?
 Onun vazgeçip vazgeçmeyeceğine ben veya siz karar veremezsiniz, kendisi karar verecektir. 

 - Parti vazgeçti mi?
Başkanlık Sistemiyle ilgili olarak Sayın Başbakan, bu seçim sonuçlarıyla en azından şimdilik başkanlık sisteminin vatandaşın gündeminde olmadığını ortaya koyduğunu ifade etti. İster iyi anlatılamadı deyin ister başka türlü, sonuç bu. Halkın mesajını partimizin doğru okuduğuna inanıyorum.

- Biz bu süreçte AK Partili pek çok yetkili ağızdan da başkanlık sisteminin Türkiye için tek çıkış yolu olduğu söylemini sıklıkla duyduk.
AK Parti’de bu konuda değişik görüşler olabilir. AK Parti’nin ön saflarında yer alan arkadaşların çoğu (bakan, genel başkan yardımcısı, MYK, MKYK üyeleri olanlar) bugünkü gibi bir koalisyon çıkmazının olmaması için başkanlık sisteminin Türkiye için daha iyi olacağına inanıyor. Ama sizin bir şeye inanmanız başka, bugün Türkiye’deki şartların ve kamuoyunun tercihi başka. Siz halkın arzularına uymak zorundasınız. Eğer vatandaş ‘Arkadaş, bu başkanlık sistemi benim çok da kafama yatmadı’ dediyse o zaman bunda ısrarcı olmayacaksınız.
 
17-25 ARALIK İÇİN HÜKÜMETİN DEĞİL MECLİS’İN NE DİYECEĞİ ÖNEMLİ
 
- 17-25 Aralık koalisyon görüşmelerinde nasıl bir mutabakata bağlanabilir sizin açınızdan? 

Neticede icra organının ne söylediğinden ziyade Meclis’in ne dediği veya diyeceği önemlidir. Hükümetler bir şey söyler ama parlamentolar farklı kararlar alabilir. Ben 2003’te 58. Abdullah Gül hükümetinde kültür bakanıydım. 1 Mart tezkeresine karşıydım. Ret oyu verdim, oy gizli olmasına rağmen bunu ilan ettim. Bakanlar Kurulu’nda Sayın Gül’e tavrımın hükümet içinde sıkıntı yaratması halinde istifa edebileceğimi söyledim. Hatırlarsanız o zaman AK Parti’den 97 milletvekili ret oyu kullandı. Parti yönetimi, tezkerenin geçmesini ısrarla istemesine rağmen sonuç aksine çıktı. Biliyorsunuz, parti çok gayretler gösterdi.
 
ÇAMURUN ÜZERİNE OTURMAYIZ
 
- Meclis soruşturması dosyalarının açılması gündeme gelebilir mi?

Diyelim ki meclis soruşturması dosyaları yeniden açıldı, dikkat edin oralarda kullanılan oylar gizli oylardır. Siyasi partilerin bağlayıcı bir grup kararı alması zaten yasal olarak söz konusu olmaz. Koalisyon ortakları diyelim ki böyle bir karar verdi, bu oturup konuşulabilecek bir meseledir. Bunu yeniden dosyaları açalım, yeniden yargılayalım anlamında söylemiyorum. Nitekim Sayın Başbakan da ‘Hiç kimse sorgulanmaz değildir, ben dahil’ dedi. Biz hepimiz dünyada da ahirette de hesap vermek durumundayız. Bir yanlışın üzerine bile bile hiç kimsenin oturmaması gerekiyor. Geçmişten beri de hep şunu söyledik; ‘Arkadaş, adımız AK Parti ise biz çamurun üzerine oturamayız’. Tabii 17-25 Aralık operasyonlarının bir başka anlamı var. Malum bu, bugün paralel denen ekibin bir operasyonuydu. Biz hükümet ve millet iradesi üzerindeki bütün vesayetleri reddediyoruz. 
 
CEMAATLE MÜCADELEDE CHP İLE ANLAŞMAMIZ MÜMKÜN
TOPYEKÛN CADI AVI DOĞRU DEĞİL
 
- CHP’nin koalisyon ortağı olması durumunda devletin içinde vesayet kurmaya çalıştığını söylediğiniz Gülen cemaatine karşı mücadelede sizinle aynı noktaya gelebileceğine yönelik sinyaller alındı mı şu ana kadar?

Tabii CHP’nin eğilimini biz tayin edemeyiz. Ama tüm vesayetlere karşı duruş sergilenmesi gerektiği hususunda CHP ile anlaşabilmemiz mümkündür. Birisi Adıyaman şeyhini sever, birisi Fethullah Hoca’yı sever, birisi Cübbeli Ahmet Efendi’yi sever vs. Birisi de ateisttir, bu taraklarda bezi yoktur. İnsanlar birini sevme  veya sevmeme konusunda özgürdür. Ne var ki, bu sevgilerini veya mensubiyetlerini bulundukları makama ve kararlarına karıştıramazlar. Düşünün ki AK Parti değil de CHP iktidardadır fakat bir müsteşar veya bir genel müdür veya bir emniyet müdürü, hiyerarşik yapı içinde kendisine gelen talimatlara göre değil de kendi cemaatinin, tarikatının, ideolojik grubun veya bağlı bulunduğu locanın talimatlarına göre hareket ediyor. Bu kabul edilebilir mi? Bir de şunu söyleyeyim; topyekûn birilerinin düşman ilan edilmesi, topyekûn bir cadı avına çıkılmasını da ben demokratik hukuk devletinde doğru bulmam.
 
- Siz AK Parti’nin idare ettiği devletin son iki senedir Gülen cemaatine yönelik yaklaşımında yanlışlar yapıldığını düşünüyor musunuz?
Ben tabii teker teker soruşturmaların seyrini dosya dosya bilemem. Burada önemli olan şey suçların ferdiliği prensibidir. Her dönemin itibar edilen yaftaları var. Gerçekten yerine oturan tespitlerle beraber, birisini harcamak için vurulan yaftalar da var. DSP iktidarı sırasında ‘mürtecidir’ diyorlardı. Bugün birisi diğerinin ayağını kaydırmak için ona ‘paralelci’ diyor olabilir. Bu tür haksızlıklar yapılıyor olabilir. Ama AK Parti’nin hükümet iradesi olarak bu yanlışı yapmak istediği kanaatinde değilim. Ama uygulamada kurunun yanında yaş da yanabilir. Ergenekon olayında olduğu gibi. Şimdi Balyoz davası için ben ilk gün söylediklerimin hâlâ arkasındayım. Efendim harp planı hazırlıyorduk, oyun oynuyorduk ama kişilerin adını vererek konuşuyordunuz. Bir bunun karar vericileri var, bir de....

- Sizin daha 2012’de şöyle bir açıklamanız var; ‘Cemaat, devleti ele geçirdi iddialarına kargalar güler’.
Ben o gün eldeki verilere dayanarak bunu söyledim. Ben bugün, Fethullah Gülen cemaatine mensup veya sempatizan bazı yetkililerin belli kademelere geldikten sonra bir güç zehirlenmesi yaşadıklarını ve içinde bulundukları camianın gücünü arkalarına alıp siyaseti ve devleti dizayn etmeye kalktıklarına inanıyorum. Bunlarla ilgili hukuk ve kanunlar ne söylüyorsa o yapılmalı. Ancak sıradan mensupların rahatsız ve rencide edilmemesi gerektiğini hep söyledik, söylüyorum. Aksi bir durum, hukuk devletine de hakkaniyete de uymaz.
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/huseyin-celikten-bomba-aciklamalar/448484