Babacan siyasete nasıl girdi?
Tarih: 05 Haziran 2015 - 09:59
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, siyasete giriş sürecini anlattı
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "İktisatta bir kriz tanımı vardır, kriz terminolojisi hangi ortamda kullanılır bu çok açıktır. Dolayısıyla kriz ifadesini kullananlarda biraz art niyet aramak lazım" dedi.
Babacan bir televizyon kanalında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Siyasete giriş sürecini anlatan Babacan, "AK Parti ilk kurulduğunda niyetim dışarıdan destek olmak, ticari hayatla ilgili sorun ve önerileri partimizle paylaşmaktı" dedi.
Babacan, hükümette görevlendirildiğini de bir ramazan günü akşam televizyonlardan öğrendiğini belirtti.
Göreve geldiği dönemde ülkenin zor dönemlerden geçtiğini hatırlatan Babacan, süreç içerisinde AK Parti'nin bu zorlukları aşabileceğinin görüldüğünü kaydetti.
Babacan, son zamanlarda piyasalarda kriz ifadeleri kullanıldığının hatırlatılması üzerine, "İktisatta bir kriz tanımı vardır, kriz terminolojisi hangi ortamda kullanılır bu çok açıktır. Dolayısıyla kriz ifadesini kullananlarda biraz art niyet aramak lazım" diye konuştu.
Türkiye'nin, zor bir ekonomik konjonktürde bulunduğuna dikkati çeken Babacan, bu zorluklara rağmen ülkenin büyümeye ve istihdam üretmeye devam ettiğini, böyle bir ekonomiye kriz ekonomisi demenin gülünç olacağını belirtti.
Babacan, böyle bir kara propagandanın sonucunun olmayacağının yakında görüleceğini söyledi.
"Türkiye'nin geleceğini yapısal reformlar belirleyecek"
Babacan, Türkiye'deki ekonomik başarının en önemli sebebinin siyasi istikrar ortamı olduğunu belirterek, "Siyasi istikrarın kaybolduğu ülkelerde ekonomik başarıyı görmek mümkün değil. Dünyada bunun örneğini kolay kolay bulamazsınız" dedi.
Yapısal reformlara da değinen Babacan, "Türkiye'nin bundan sonraki ekonomik kalkınmasını ve geleceğini belirleyecek olan yapısal reformlar olacaktır" ifadelerini kullandı.
Babacan, muhalefetin ekonomik vaatlerinin hatırlatılması, kendilerinin asgari ücreti neden bin 500 liraya çıkarmadıklarının sorulması üzerine de "Şu anda iktidar sorumluluğunu omuzunda taşıyan, seçimlerden sonra tek başına iktidar olma ihtimali en yüksek parti AK Parti'dir. Biz hayallerle uğraşamayız, kimseyi aldatamayız. Bu bizim kültürümüzde yok. Ne aldatan oluruz, ne aldanan oluruz. Biz ekonomi politikalarımızı hep gerçekler üzerine inşa ettik. Hayaller üzerine kurgulanan ekonomi politikalarının nasıl kötü sonuçlar verdiğini de kendi tarihimizde yaşadık" değerlendirmesinde bulundu.
Kendilerinden önceki koalisyon hükümeti döneminin ekonomik başarısızlıklarına dikkati çeken Babacan, muhalefet partilerinin ekonomi vaatlerinin kötü dönemin kötü politikaları olduğunu kaydetti.
Babacan, AK Parti hükümetleri döneminde paranın satın alma gücünün arttığını belirterek, "Biz şunun sözünü veriyoruz; sabit gelirli vatandaşımızın geliri en az enflasyon kadar, hatta enflasyondan da daha fazla artacaktır. Biz bunun garantisini veriyoruz. Ama hayali olarak 'yüzde 30-50 zam vereceğim' deyip de arkadan gelecek enflasyonun bütün o zamları alıp götüreceği tabloyu Türkiye'de görmek istemeyiz. Böyle yapmadık. Ekonomimizdeki gelişme akılcı ve rasyonel politikaların sonucudur, popülizmle böyle iyi sonuçlar elde edilemez" dedi.
"Birçok konuda ilkeli hareket ediyoruz"
Babacan, gençleri nasıl ikna edeceklerinin sorulması üzerine ise bazı değerlerin, onlara sahipken kıymetinin bilinemeyebildiğini söyledi.
İstikrarın da böyle olduğunu anlatan Babacan, vatandaşların bir kısmının kriz dönemlerini hatırladığını ama genç nüfusun böyle zorluklar yaşamadığını belirtti. Babacan, halkın sağduyusunun çok kuvvetli olduğuna işaret ederek, "Halkımızın kuvvetli sağduyusu ve tercihlerindeki isabet bizim en çok güvendiğimiz unsur. Belki bu dönemde bir kriz yaşanmadı ama komşularımızdaki tabloyu herkes görüyor" diye konuştu.
Muhalefet partilerinden yapılan koalisyon açıklamalarının hatırlatılması üzerine Babacan, şunları söyledi:
"Bazı çevrelerde, AK Parti'den kurtulmak lazım, eğer bunun bedeli Türkiye'nin batması ise varsın Türkiye batsın, yeter ki şunlardan kurtulalım eğilimi var. Bu son derece sıkıntılı bir yaklaşım. Türkiye'nin kaybetmesi demek, herkesin kaybetmesi demek. Bu çok yaygın değil, daha kısıtlı çevrelerin yaklaşımı ama bunu arızalı bir yaklaşım olarak görüyorum."
Türkiye'nin elde ettiği başarılardan rahatsız olanların olduğunu vurgulayan Babacan, ülkenin birçok konuda ilkeli hareket ettiğini söyledi. Babacan, iş dünyasından kendilerine bazen teklifler geldiğini anlatarak, "İş dünyasından bazen gelip, 'Mısır ile aranızı düzeltin, biz de rahat iş yapalım' diyorlar, biz onlara 'prensipli olmak zorundayız' diyoruz. Bir askeri darbe rejimi ile gidip el sıkışamayız, onlara destek veremeyiz. Belki kısa vadeli bizim çıkarlarımız etkileniyor ama orta, uzun vadede kredibilite kazanıyoruz. Türkiye her şartta doğruyu savunuyor intibası bizim için çok kıymetli, bunun er yada geç ekonomik karşılığı da alınır" diye konuştu.
AK Parti hükümetleri dönemindeki rekabet ortamının bazılarının çıkarlarına zarar vermiş olabileceğine işaret eden Babacan, "Bir ülkede hukuk yoksa o ülkede zenginler olabilir ama ülke topyekün asla zenginleşemez. Biz 12 yıllık dönemde bunun da mücadelesini verdik. Yüzde 100 başarılı olduk mu? Değil. Demokrasimizi hala ilerletmemiz gerekiyor. Hukuk devletimiz çok darbe aldı, örselendi. Yargıya olan güveni yeniden tuğla tuğla inşa etmemiz gerekiyor" değerlendirmelerinde bulundu.
Türkiye'nin Gezi olaylarının ardından dış basında olumsuz işlendiğini anlatan Babacan, bütün bunlara rağmen ülkenin büyümeye devam ettiğini söyledi. Babacan, başarılı olmuş her ülkenin tarihinde bir mücadele olduğuna dikkati çekerek, başarı için mücadele vermeye devam edeceklerini ifade etti.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, MİT tırlarıyla ilgili habere ilişkin, "Türkiye'ye ancak bu kadar zarar verilebilir. Bir ülke kendi içinden böyle vurulmaz" dedi.
Bank Asya'nın TMSF'ye devrine ilişkin soruyu yanıtlayan Babacan, bu konuda yapılan her şeyin Bankacılık Kanunu, ilgili mevzuat ve hukuk çerçevesinde olduğunu söyledi. TMSF'nin de BDDK'nın da bağımsız kurumlar olduğunu ifade eden Babacan, BDDK'nın yaptığı açıklamaya bakılırsa, bu kararın gerekçelerinden birinin de mevduat sahiplerinin haklarının korunması olduğunu kaydetti.
Bir zamanlar bazı ekonomi yazarlarının, IMF ile anlaşmaması halinde Türkiye'nin ekonomisinin kötüye gideceğini yazdığının hatırlatılması üzerine de Babacan, son 7 yıldır IMF ile bir anlaşmanın olmadığını ancak ülkenin gelişmeye, büyümeye devam ettiğini belirtti. Babacan, "AK Parti gibi halkın içinden gelen siyasi hareketin, ekonomiyi çok iyi yöneteceği, iyi bir dış politika uygulayabileceği ve strateji konusunda gayet başarılı olabileceği pek yakıştırılamıyordu ama biz bunu ispat ettik" dedi.
Babacan, AK Parti'nin bununla da kalmadığı ve bu yıl G20'nin dönem başkanı olduğunun altını çizerek, "Bu çevreler bunları görmek istemezler. Bu çok da önemli değil. Bizi dünya takip ediyor, takdir ediyor, en önemlisi de somut sonuç alıyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
"AK Parti'yi sevmek ya da sevmemek üzerine oluşan siyasi yelpaze var"
"CHP iktidar olursa, Kemal Derviş ekonominin başına gelecek. Böyle bir ihtimal var mı?" şeklindeki soruyu da Babacan, "Bu, tezatları kendi içinde barındıran bir tablo aslında. En büyük tezat da yüzde 35 hedefini açıklayıp, yani bir bakıma tek başına iktidar olamayacağını resmen açıklayıp, ondan sonra da 'iktidar olduğumda şunları yapacağım' diye yapılan açıklamalar" diye yanıtladı.
Bunların bir inandırıcılığının olmadığını vurgulayan Babacan, şunları kaydetti:
"Vatandaşlarımız niye AK Parti'ye değil de CHP'ye, MHP'ye oy veriyor diye baktığımızda, aslında oy verme sebeplerinin analizlerinde şunu görüyoruz. Bu vatandaşlarımızdan çoğu aslında, bu partilerden gerçekten iktidar olmasını beklediği için ya da o partinin Türkiye'yi daha iyi yöneteceğine inandığı için vermiyor. O partilere oy vereceğini söyleyen vatandaşlarımızın önemli bir bölümü, AK Parti'ye kırgın olduğu, belki de sevmediği için diğer partilere veriyor. Dolayısıyla burada yine karşılaştırmada referans AK Parti. Yani AK Parti'yi sevmek ya da sevmemek üzerine oluşan bir siyasi yelpazeyi görüyoruz."
"Kuşkusuz belki hatalarımız, yanlış adımlarımız oldu"
Ali Babacan, "Geçmişte AK Parti'ye oy vermiş tabanda, bu seçimde bir kırgınlık görüyor musunuz?" sorusu üzerine de şu değerlendirmede bulundu:
"Kuşkusuz var. Şu anda mesela, 'kararsızım' diyenlerin önemli bir bölümü, bir önceki seçimde AK Parti'ye oy vermişken, şu anda kararsız olan vatandaşlarımız. Bunun çok sebebi olabilir. Nihayetinde 12,5 yıldır iktidarda olan bir partiyiz. 12,5 yıl uzun bir süre. Bu süre tamamen hatasız, yüzde 100 mükemmel değil. Kuşkusuz belki hatalarımız, yanlış adımlarımız oldu. Yanlış anlaşılan belki hareketlerimiz oldu. Bunlar da belli toplum kesimlerini belki üzdü, kırdı, bazılarını gücendirdi ama şuna inanıyorum ki karar günü, seçim günü geldiğinde o vatandaşlarımız da yine istikrardan yana tercihlerini kullanacak ama biz de bir yandan kendi muhasebemizi yapacağız."
Hükümet olmanın, vatandaşların yüzde 100'ünü kucaklamak anlamına geldiğini dile getiren Babacan, kendilerinin de bunun bilincinde olduğunu söyledi.
Muhalefet partilerinin, özellikle asgari ücret konusundaki vaatlerine iş dünyasının neden sessiz kaldığının sorulması üzerine Babacan, bu tür konularda yalnız kalmaya alıştıklarını bildirdi. Buna karşın, iş dünyasında, "Muhalefet şunu, bunu söyler ama AK Parti doğrusu, makulü neyse nihayetinde onu yapar" diye bir güvenin oluştuğunu belirten Babacan, "Zaten Allah korusun, piyasalar bizim bir popülizme sapacağımızı görse, öyle bir kanaat oluşsa, zaten ekonomik göstergeler bugünden allak bullak olur, seçimi falan beklemez" dedi.
"Bir ülke kendi içinden böyle vurulmaz"
MİT tırlarıyla ilgili yapılan habere ilişkin de değerlendirmeleri sorulan Babacan, bunun içler acısı bir durum olduğunu söyledi. "Türkiye'ye ancak bu kadar zarar verilebilir. Bir ülke kendi içinden böyle vurulmaz" diyen Babacan, bununla ilgili yargı sürecinin başladığını bildirdi.
Tüm bu konularda doğruları yaptıklarından çok emin olduklarını belirten Babacan, şöyle devam etti:
"Bu, Bayırbucak Türkmenleriyle ilgili bir destektir, bir yardımdır, özü budur, gerisi ne olursa olsun. Bunun ötesindeki değerlendirmeler, çabalar, masumane çabalar değil. Yani, 'Türkiye'yi daha iyiye götürelim ya da yapıcı bir eleştiri yapalım da bu iktidar farklı bir şey yapsın.' Bu değil. Bunun ötesinde bir çabanın olduğunu maalesef görüyoruz. Yine benzer, Suriye ile ilgili konularda, Sayın Başbakanımız Dışişleri Bakanı iken, devletin en mahrem konularının konuşulduğu bir toplantının dinlendiği, kayda alındığı ve bu kaydın internete düşürüldüğünü de gördük. Bunlar vatanseverlikle bağdaştrılamayacak yaklaşımlar. Gerçekten adına hainlik, casusluk deyin, ne derseniz deyin, bu noktaya varan işler. Bunu başka bir ülkede kolay kolay göremezsiniz.
Niyet hep aynı. Bir kesim var ki 'AK Parti'den kurtulmanın yolu eğer bu memleketin batmasıysa, varsın batalım, varsın dünyada rezil olalım, yeter ki bunlar gitsin.' Bu gerçekten çok hastalıklı bir yaklaşım ama bu yaklaşımın zemin bulmadığını da gördü herkes. Bu MİT tırı olsun, diğer konular olsun, yerel seçimlerden önce, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce ortaya döküldü mü, döküldü. Ne oldu? Halkımız sağduyu sahibi olarak, doğruyu tercih etti ve o seçimleri çok şükür başarıyla geçirdik. Onun için bu çabalar boşunadır, bunlar ters teper. Bunların, Türkiye'yi yıpratmak için hazırlanmış senaryolar olduğunun herkes gayet farkında."
"Treni başka yöne götürmeye çalışırsanız tren devrilir"
AK Parti'nin "3 dönem kuralı" nedeniyle milletvekilliğinin sona ermesinin ardından "Başbakan danışmanı" olacağı yönündeki iddianın hatırlatılması üzerine de Babacan, "Bu dönemde çıkan dedikodulara inanmamak lazım. Reuters yazsın, şu yazsın, bu yazsın. Bunlara inanmamak lazım" dedi.
Şu anda tamamen seçimlere odaklandıklarını ve devlette devamlılığın esas olduğunu dile getiren Babacan, kişilerin gelip geçici olduğunu ama kuralların kaldığını ifade etti. Babacan, kendilerinin de buna çok önem verdiklerini belirterek, önümüzdeki dönemde uygulayacakları politikaları yazılı hale getirdiklerini ve tüm detaylarıyla ortaya koyduklarını bildirdi.
Şimdiye kadar hiçbir dönemde yapılmayan detayda bir gelecek hazırlığı yaptıklarının altını çizen Babacan, şunları kaydetti:
"Yol haritasını çizdik, rayları döşedik ve bunun da siyasi taahhüdüne girdik. Bunu da partimizin genel başkanı, bizzat kendisi bu taahhüdü verdi. Bundan sonraki dönemde önemli olan bunun uygulanmasıdır. Bunun da önümüzdeki dönemle ilgili tüm hazırlıkları tamam. Verilen sözler tutulduktan sonra, yol haritasında yüründükten sonra, raylar döşenmiş, bu rayda yüründükten sonra Türkiye'nin inşallah önü açık ama verilen sözler tutulmazsa, rayları döşediniz, treni başka yöne götürmeye çalışırsanız tren devrilir, kredibilite kaybolur. O zaman hep beraber Türkiye'den korkalım, ben de korkarım herkesin de korkması gerekir. O zaman öngörülemez bir ülke haline geliriz, akşamdan sabaha karar değiştiren, ne yapacağını bilemeyen bir ülke durumuna düşeriz. Daha önceki 1990'lar olsun, ondan önceki kötü dönemler olsun, hep bu yüzdendir. Geleceği belirsiz hale geldiği anda Türkiye'nin, önü kapanır, ekonomisi durur."
Seçimlerin ardından ne yapacağının sorulması üzerine de Babacan, siyasetin kendileri için bir askerlik görevi gibi olduğunu söyledi. Siyasetteki hizmetin muhasebesinin bu dünyada yapılmasının zor olduğunu dile getiren Babacan, asıl muhasebenin ahirette olacağına inandığını ifade etti. Babacan, "Biz gerçekten bu millet için, bu memleket için alıştık. Artık bunun muhasebesini ahirette görürüz diye düşünüyorum. Gelecekle ilgili de ne hesap ne kitap ne plan, hiçbir şey yok" dedi.
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/babacan-siyasete-nasil-girdi/444950