Seçim sürecine bağlı yeni gelişmeler, bu gelişmelere bağlı senaryolar bir hafta sonra şüphesiz durulacak. Ancak borsada öylesine olumsuz bir tablo var ki bunu gözardı etmek ileriye dönük hedef ve beklentilerin de gerçekleşmesine mani olabilir. Hal böyle olunca sorun yeni kurulacak hükümetin de gündeminde yer almak durumunda.
Bahsettiğimiz husus İstanbul'un finans merkezi olması yönünde borsa ayağının yeterli güce sahip olma noktasında zayıf kaldığı hususu. Borsadaki son 10 yıla baktığımızda işaret ettiğimiz sorun daha çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmakta. Zira bu süre zarfında işlem gören şirket sayısındaki artışa rağmen Ulusal Pazar’daki firma sayısı azalmakta.
Buna karşın Gözaltı Pazarı’ndaki şirket sayısında ciddi bir artış söz konusu. Veriler borsada Bank Asya gibi şirketlerin hiç de az olmadığını gösteriyor. Son 10 yılda borsadaki şirket sayısı 306’dan 437’ye çıktı. Bu yüzde 42 artış anlamına geliyor. Ancak detaya inildiğinde asıl pazar olan Ulusal Pazar’ın değil Gözaltı Pazarı, İkinci Ulusal Pazar ve Serbest İşlemler Platformu’ndaki şirketlerin sayısında artış yaşandığını gösteriyor.
2005 yılında Gözaltı Pazarı’nda 4 olan firma sayısı şimdilerde 31’e çıkmış durumda. İkinci Ulusal Pazar’daki şirket sayısı ise aynı dönemde 18’den 92’ye ulaştı. Bu süre zarfında Ulusal Pazar’daki firma sayısı da 282’den 216’ya geriledi. Görülen o ki Borsa İstanbul'un şaşalı görüntüsünün altında İkinci Ulusal Pazar ve Gözaltı Pazarı’nın büyümesi var.
Son 10 yılın fotoğrafına baktığımızda 62 şirketin devrolma, birleşme ya da kapanma nedeniyle borsa kotundan çıktığını görmekteyiz. Aynı süre içinde yabancı payı yüzde 66.34’ten yüzde 63.28’e geriledi. Bir ara 2007 yılında yüzde 72’lere çıkan yabancı payı sonrasında hep geriledi. Gerçi küresel krizle birlikte azalan yabancı payında yüzde 62’lerin altına sarkma hiç olmadıysa da yüzde 72’lere de bir daha çıkmadı. Yabancılar bu süreçte hep ikilemde kaldı.
Analist bakışı hacim ve değere odaklı
Piyasalarda dalgalanmalar arttıkça yatırımcılar daha fazla araştırma yapmaya başladı. Olası kriz dönemlerinde şirketlerin ayakta durması oldukça önemli. Borsadaki firmaları analiz eden araştırmacıların baktığı öncü kriterler ‘hacim’ ve ‘piyasa değeri.’ Analistler, önerdikleri firmaların büyük ve güçlü şirketler olmasını tercih ediyor. Bir de bunu yabancıya önereceklerse likit olması çok daha fazla önemli. Şirketin faiz ve vergi öncesi kâr yaratması, özkaynak kârlılığı diğer önemli finansal kriterler arasında öne çıkıyor.
Aynı şekilde şirketin içinde yer aldığı sektörün dinamikleriyle bağlantılı sektörel finansal kriterler ve göstergeler, analistler tarafından kullanılan diğer göstergeler arasında yer alıyor.
Kurumsal yönetim uygulamalarının gelişmiş olması, şeffaflık ve öngörülebilirliğin sağlanması aynı zamanda kurumsal yabancı yatırımcıların ilgisini çekmesi açısından da önemli bir değere sahip. Diğer taraftan şirketin finansal verileri, satış ve karlılığı, kârını esas faaliyetlerinden sağlayıp sağlamadığı, borçluluk yapısı, likidite durumu bakılan diğer öncü kriterler.
En yüksek hacim bankalarda
Borsa İstanbul’da yılbaşından bu yana en yüksek hacim bankalarda gerçekleşti. Garanti Bankası, Halkbank, Vakıfbank işlem hacminde önde gelen bankalar arasında yer alıyor. Bu bankaların işlem hacmi yılbaşından bu yana 30 milyar TL’nin üzerinde gerçekleşti.
Piyasaların göstergesi ‘dolar’
Yaz aylarının sıcak günlerinin kapıya dayanmasına rağmen piyasalarda hareketlilik had safhada. ABD'nin faiz artışı konusunda ne zaman start alacağı hararetli bir şekilde tartışılırken önümüzdeki hafta yapılacak seçimler, Türkiye’de gündemin ilk maddesi.
Seçim sonuçlarına ilişkin beklentileri karamsar olanlar önceden likite geçtikleri için, şimdi hiç enerji harcamayarak beklemede durmayı tercih ediyor. İyimser beklentisi olanlarsa borsa ve dövizde pozisyonlarını tekrar gözden geçiriyor. Yatırımcılar için para piyasalarında artık en önemli gösterge dolar.
Doların her düşüş sonrası güçlü çıkması ve yönünü yukarı çevirmesi yatırımcının gösterge olarak doları seçmesinin en önemli nedeni. Üstelik dolar bütün ülke para birimlerine karşı kazandığı değer nedeniyle kendine güveni artırıyor.
Borsada işlem gören şirketlerin de euro/dolar hareketinden kaybetmemek için ağırlıklı olarak dolara döndüğü gözleniyor. Bunların başında da THY geliyor. Türk Hava Yolları dış hat bilet fiyatlamasında euro’dan dolara geçti. 19 Mayıs’tan itibaren başlayan uygulama ile bilet fiyatları günlük dolar kurundan hesaplanıyor.
Biletin yanısıra dış hatlarda rezervasyon değişikliği nedeniyle ödenen cezalarda da dolar kuru üzerinden gerçekleşiyor. Uzun yıllardır euro ile gerçekleştirilen satışlarda THY'nin dolara geçme nedeni, giderlerin önemli bölümünün dolar cinsinden olması ve döviz kurlarındaki hareketlilik.
2.65 seviyesi önemini koruyor
ABD’de birinci çeyrekte büyüme yıllık yüzde 0.7 daraldı. Açıklanan veri şaşkınlık yaratmadı. 2.65 seviyesi dolar/TL için önemini koruyor. Dolar/TL 2.65 seviyesinin üzerinde kaldığı sürece 2.67-2.70’lere doğru hareket sürecektir. 2.65’in altına sarkma yaşanırsa ilk destek 2.63’te bulunuyor. Bu haftanın piyasa riski en yüksek verisi, ABD’de İstihdam Raporu cuma günü açıklanacak. Bu veri ekonominin yılın ikinci çeyreğinde ne kadar hız kazanacağına işaret edeceği için önem taşıyor.