Türk bankaları o listede neden yok?
Tarih: 17 Şubat 2015 - 06:32
Avrupa Birliği, 17 ülkeyi bankacılıkta kendisine eş değer buldu, listede Türkiye’nin olmaması soru işaretleri doğurdu
Türk bankalarına sendikasyon ve seküritizasyon veren, kamunun ihraç ettiği tahvillere yatırım yapan Avrupa Birliği’ne (AB) üye ülkelerin bankaları artık Türkiye hakkında iki defa düşünecek. AB, 12 Aralık 2014’te yürürlüğe giren bir komisyon kararıyla sadece adlarını açıkladığı 17 ülkeyi bankacılıkta kendisine eş değer buldu. AB, Türkiye’nin de aralarında olduğu listeye giremeyen ülkeler için risk katsayısını artırdı. Türkiye’nin eş değer ülkeler listesinin dışında kalması, Avrupalı bankaların Türklere açtıkları her kredi için daha fazla sermaye ayırmasına neden olacak. Avrupalı bankalar, daha önce Türk varlık ve kredileri için yüzde 20-50 aralığında öngördükleri sermaye yeterliliğindeki risk ağırlığını artık yüzde 100 olarak hesaplayacak. Türk bankalarının, Avrupalı bankalarla çok iyi düzeyde olan muhabir bankacılık ilişkileri nedeniyle bu kararın kısa vadede Türk bankalarının maliyetlerine yansıması beklenmiyor.
Uzun vadede ise eş değer ülke listesinde yer almamanın bankaların dış borçlanmalarına fazladan faiz maliyeti olarak yansımasına kaçınılmaz olarak bakılıyor. Avrupalı bankaların Türk bankaları başta olmak üzere kamu ihraçları için daha fazla sermaye karşılığı ayırması da bundan sonra yurtdışından gelen kaynakların pahalanması ve daha sınırlı olacağı yorumlarını beraberinde getiriyor.
Ayrıca AB’nin, eş değer ülke listesine girmeyen ülkelerin bankalarının belli bir büyüklüğün üzerinde olanlarına açılacak kredi tutarlarına limit getirilmesi konusunu da kapsamlı şekilde tartıştığı biliniyor.
Bu durumdan büyük Türk bankalarının etkilenmesi söz konusu olabilecek. Bir başka deyişle, risk ağırlıklı aktiflerin göreceli olarak artan maliyetine rağmen Avrupalı bir banka bu işlemi ‘kârlı buluyorum’ dese bile ancak belli limitler içinde kaynak aktarabilecek.
Giremedi mi, değerlendirilmedi mi?
Dünya’nın edindiği bilgiye göre, Türk bankacılık sistemi de ancak geçtiğimiz aralık ayında netleşen bu önemli gelişmelerin etkisini değerlendirmekle meşgul. Yayınlanan ilk listede yer almamasına rağmen Türkiye’nin bu ülkeler arasına ‘giremediği’ şeklinde değil, ‘henüz süreçlerden geçmemiş ülke’ olarak değerlendirilmesi gerektiği görüşü hakim. Bu görüşün arka planında da Türkiye’nin dünya finans piyasalarındaki genel geçer kurallara bağlı olma konusunda bugüne kadar gösterdiği yaklaşım, küresel piyasalarla entegrasyon düzeyi, G-20 ve Basel komitelerinde verdiği taahhütler ve oynadığı aktif rol gibi nedenler bulunuyor.
Geçmişte de buna benzer konularda (örneğin FATF Listesi) ilgili otoriteler arasında görüşmelerin sonuçlanması zaman almış, ancak sonuçta küresel piyasadaki önemli oyuncularla aynı ilkleri benimsemek yönünde irade ortaya konmuştu.
Bir bankacı “Türkiye ile ilgili bir çalışma yapılıp da siz bu listeye giremediniz sonucuna ulaşılmış değil. Fakat her hâlükarda eş değer ülke kategorisine girmek önemli. Türkiye bu listeye de girecektir. Ama sadece Türkiye değil AB’nin iç dinamiklerinin de etkisiyle bu ihtiyaç duyduğumuz kadar hızlı olmayabilir” dedi.
Eş değer ülke listesi nasıl oluştu?
2008 krizi Amerika’da başladı fakat esas yıkıcı etkileri Avrupa’da görüldü. Avrupa’da kamu bankaları dahil birçok banka sorun yaşarken AB üyesi ülkeler sadece düzenleyici ve denetleyici otoritelerini birleştirmedi, düzenlemelerini de birbiriyle konuşur hale getirdi. AB, finans piyasalarında, kendi iç düzenlemelerinin ardından üçüncü ülke olarak tarif ettiği birlik dışındakilerle ilişkisini de düzenlemeye başladı. AB dışındakilerin finansal sistemlerine bakarak, söz konusu ülkelerde uygulanan normlara ve regülasyonları gözden geçirme kararı alındı. Yapılan analizin ardından onay alan ülkelerin finansal sistemi değerlendirilirken, ‘AB’nin finansal sistemiyle karşılaştırabilir ve uyum sağlayabilir ülke’ olarak nitelendiriliyor. Dolayısıyla yaptırımlar uygulanırken AB normlarına uygun veya uyum sağlayabilir ülkeler daha az riskli olarak nitelendiriliyor. Bu değerlendirmeler de bankaların tercihine bırakılmayarak düzenlemelerle en baştan belirleniyor.
Bu listede yer almak neden önemli?
Eş değer ülke listesi, Türk bankalarının karşı karşıya kalacağı risk karşılıklarını etkiliyor. Basel’e göre bir ülke ya da kurumun risk ağırlığı sermaye ile ilişkilendiriliyor. Verilen her kredi sermaye yükü, dolayısıyla maliyet anlamına geliyor. AB’nin düzenlemesi ile standart yöntem kullanarak sermaye yeterlilik rasyosu hesaplayan bir banka için eş değer ülke listesine giremeyen ülke dezavantajlı sayılacak.
Risk ağırlıkları nereye gelecek?
Hem Türkiye’nin kamu borçlanması hem de finansal kuruluşların borçlanmasında fazladan maliyet yükü gelecek. Uygulama öncesinde sıfır ağırlıklı sayılan yerel para cinsinden yükümlülükler için yüzde 50 risk ağırlığı hesaplanacak. Hazine’nin eurobond ihraçları için şimdiye kadar olduğu gibi risk ağırlığı yüzde 50 hesaplanacak fakat daha önce yerel para cinsinden borçlanmalarda sıfır olarak kabul edilen oran da şimdi aynı seviyeye yükseldi. Bankalara açılan sendikasyon dahil, tüm krediler için oran yüzde 20’den yüzde 100’e çıkacak. Şirket borçlanmaları için de oran bankalardan daha iyi olmayacak.
Türkiye’de bankası olan daha fazla etkileyecek
Uygulama Türkiye’de bankası olan Avrupalı bankalar için daha çarpıcı sonuçlar yaratacak. Avrupalı bir bankanın iştiraki olan Türk bankasının bilançosu ana bankada konsolide olurken de risk ağırlıklarını bu düzenlemeye göre hesaplayacak. Türk bankası, Hazine’nin örneğin, TL cinsi kağıdını burada regülatör sıfır risk ağırlığına alsa da aynı kağıdı ana banka AB mevzuatına tabii olduğu için yüzde 50 risk ağırlığı ile ölçecek. Zaten sermaye konusunda kısıt içinde olan banka için iştirakinin burada bono alması bile konsolide bazda ona maliyet anlamına gelecek.
Kısa vadede maliyeti etkilemez ama…
Türk bankaları yurtdışından sendikasyon sağlarken ortaya çıkan ‘fiyat’ın arkasında sadece bir matematik yok. Yıllardır sürdürülen bir muhabir bankacılık ilişkisi de var. Ayrıca artık pek çok banka Avrupa’da ‘standart’ yöntem ile değil ‘gelişmiş’ yöntemle skoring yapıyor. Yani regülatörün değil kendi iç sistemlerine, risk iştahına, karşısındaki kurumla iş bağına göre bir değerlendirme yapıyor. Ayrıca Türk bankalarının yurt dışından sağladıkları kredilerde Avrupalı bankaların iştiraki yüksek olsa da sendikasyon ve tahvil ihraçlarında ABD, Körfez ve Uzakdoğu’nun payı her işlemde gün geçtikçe artıyor.
Uygulamanın ardından bankacılık kaynakları, Türkiye’nin sağladığı sendikasyon veya seküritizasyonlarda AB ülkelerinin payının yüzde 40-50’lerde bulunduğuna da işaret etti. Kısa vadede doğrudan bir maliyet artışı beklemediklerini kaydeden kaynaklar, “Türkiye yatırım yapılabilir ülke kategorisinde değilken biz hep daha ucuza borçlandık. Yatırım yapılabilir ülke kategorisine çıktıktan sonra da fiyatta fazladan bir duyarlılık yaşanmadı. Bu uygulamanın fiyata etkisi daha uzun vadede olacak. Türkiye, Brezilya, Hindistan, Çin hatta Güney Afrika’ya göre daha dezavantajlı olacak. Rekabet dezavantajı azar azar oluşacak. 0.01 maliyet artışı olsa bile bakış değişecek. Şunu da unutmamak lazım AB eşdeğer ülke çalışmaları tamamlanmış değil aday ülkelerle görüştükçe listenin genişlemesi bekleniyor” yorumunda bulundu.
AB Komisyonu Uygulama Kararı
Avrupa Birliği’nin eş değer ülke listesinde amacı ve kriterleri açıkladığı 6. madde şöyle: “Eş değerlilik üçüncü ülkelerin, birliğin denetimsel ve düzenleyici sözleşmelerindeki hedefl ere ulaşma yetkinliklerini ölçen, yerel düzenlemeleri ve denetimsel sözleşmelerinin baz alındığı bir analize göre belirlenmiştir. Hedefl er, hem yurtiçi hem de küresel finansal sistemin bütünlük içinde istikrar ve sağlamlığını; finansal hizmetlerin para yatıranlarının (mudilerinin) ve diğer müşterilerinin korunmasının verimliliğini ve yeterliliğini; düzenleyici ve denetleyici kurumlar da dahil, finansal sistemin farklı aktörleri arasındaki işbirliğini; denetimin bağımsızlığını ve verimliliğini; ve uluslararası kabul edilmiş standartlar bağlamında verimli bir şekilde uygulanmasını ve yürürlüğünü kasteder. Birliğin denetimsel ve düzenleyici sözleşmelerinin genel hedefl erini yerine getirebilmek için, üçüncü ülkelerin denetimsel ve düzenleyici sözleşmeleri, birliğin finansal kurumlarındaki ilgili kategorilerin gerektirdiği denetimsel ve düzenleyici unsurlarına temel olan, bir dizi operasyonel, kurumsal, ve denetimsel standartlarla uyum içinde olmalıdır. Basel Bankalar Denetimi, IMF, Uluslararası Menkul Kıymetler Komisyonları Örgütü gibi uluslararası kurumların bağımsız değerlendirmeleri göz önüne alınarak, komisyon, kredi kurumları, yatırım firmaları ve borsalarına uygulanan belirli üçüncü ülkelerin denetimsel ve düzenleyici sözleşmelerini değerlendirmiştir. Bu analiz komisyona, üçüncü ülke düzenlemelerinin, amaçlar doğrultusunda ve (AB) Yasalarının 107, 114, 115, 116, 142 maddelerindeki ilgili kategoriler doğrultusunda tedavisi için eşdeğerliliğini değerlendirme imkanı sağlamıştır.”
Eş değer ülke listesinde bankacılıkta 17 yatırım bankacılığında ise 9 ülke yer aldı
Bankacılık
Brezilya, Hindistan, Meksika, G. Afrika, Çin, İsviçre, ABD, Kanada, Avustralya, Japonya, Hong Kong, Singapur, Monako, Guernsey, Isle of Man Jersey, Suudi Arabistan
Yatırımcı kuruluşlar
Avustralya, Brezilya, Kanada, Çin, Meksika, Suudi Arabistan, Singapur, G. Afrika, ABD
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/turk-bankalari-o-listede-neden-yok/436169