Doların güçlenme eğilimine girmesi ile birlikte fiyatları dolar cinsinden belirlenen petrol ve altındaki düşüş eğilimi sürüyor. HSBC, brent petrolüne yönelik 2015 tahminini 95 dolardan 90 dolara indirdi. Diğer kurumlardada benzer aşağı yönlü revizyonlar devam ediyor. Bunun temel nedeni ise dolarda gözlenen yükseliş. Dolar arttıkça petrol fiyatı geriliyor. Tersi durumda yani dolar zayıfladığında da petrol fiyatı yükseliyor. Geçmiş veriler de bu durumu teyit eder nitelikte. Zeynep Aktaş Milliyet gazetesindeki analizde petrol ve altın fiyatları arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor. İşte Aktaş'ın o analizi:
Doların zayıf olduğu dönemlerde altın ve petrolün güçlü seyir izlemesinin kuşkusuz anlaşılır bir nedeni bulunuyor: Sanayide temel girdi maliyeti olan petroldeki fiyat yükselişi son noktada enflasyonu tetiklemekte, enflasyon arttıkça da altına yönelen tasarruf sahipleri fiyatların zirveye tırmanmasını sağlamakta. Ancak doların güçlenmesi ve petrol fiyatlarının düşüşe geçmesiyle birlikte enflasyonun önemli bir ayağı ortadan kalkmakta ve bu durum altına olan talebi azalmakta. Tasarruf sahiplerinin güvenli liman olarak sığındığı altın böylesi bir durumda tahtını dolara bırakabiliyor.
Doların diğer para birimleri karşısında çıkışta olması ve ilerleyen süreçte de bunun devam edeceğine dair işaretler altın yerine dolara yönelimi artırırken yeni bir trend oluşumunun da işaretini veriyor. Nasıl ki ABD’nin para basmasıyla birlikte içine girilen bol para dönemi altın ve petrolde büyük yükselişler yaşanmasına imkan sağladıysa şimdi depara musluklarının kapanması ve faizlerin artış eğilimine girecek olmasının etkisiyle altın ve petroldeki düşüş eğilimi kendini gösteriyor.
Bu durum sürecek mi?
Petrol fiyatındaki düşüşün ivme kazanması ile birlikte Türkiye’de petrol ve altın fiyatlarındaki düşüşün devam edip etmeyeceği merak ediliyor. Veriler oldukça açık. Altın ve petroldeki düşüşün devam ettiğini ancak, sınır seviyelere doğru yaklaşıldığı gözleniyor. Her iki emtia için 2010-2012 döneminde oluşan fiyatseviyeleri önem kazanmaya başladı. Anılan dönemlerde örneğin 8 Haziran 2010’da altının ons fiyatı 1245 iken brent petrol 72.56 dolar idi. Petrol/altın oranı ise 0.058’e denk geliyordu. Şimdi altının onsu 1205 seviyesinde ancak brent petrol 80.30 dolar seviyesinde bulunuyor. Petrol/altın oranı ise şimdi 0.066 seviyesinde. Söz konusu verilere göre petrol/altın oranı için hâlâ yüzde 12 oranında aşağı marj söz konusu. Uluslararası piyasadaki konjonktürel duruma bağlı olarak düşüş bir süre daha devam edebilir. Fakat marj daralacaktır. Böylesi bir durumda dahi artık eski ivmenin yaşanması beklenmemeli. Zira 2008 yılındaki kriz dışında petrol/altın grafiği hep 2010 yılından bu yana devam eden ivmesini korudu.
Faiz indirimi 2015 ilk çeyrekte
Petrol fiyatlarındaki düşüşle birlikte piyasalarda yaşanan iyimser beklentiler, yabancı yatırım kuruluşları tarafından da dillendiriliyor. Goldman Sachs, TCMB’nin ilk faiz indirimini ne zaman yapacağına dair belirsizliğin korunduğunu ancak, Şubat-Nisan 2015 döneminin faiz indirimi için ideal bir fırsat sunacağını ifade etti. TCMB’nin gösterge faizi kümülatif olarak 125 baz puan indireceğini düşünüyor.
JP Morgan ise TCMB’nin oldukça ihtiyatlı bir duruş sergilediğini söylüyor. Bu ihtiyatlı duruşun ve faiz seviyesinin önümüzdeki aylarda da devam etmesini bekliyor. Ancak global risk iştahının ilk çeyrekte güçlü olmaya devam etmesi halinde para politikasında gevşeme riskini hatırlatıyor.
HSBC Yatırım da başta baz etkileri olmak üzere emtialardaki düşüşlere bağlı olarak enflasyonda 2015’in ilk yarısında yaşanması muhtemel düşüşün Merkez Bankası’nın hareket alanını genişletebileceğini hatırlatıyor. Bu bağlamda Banka’nın özellikle 2015’in ilk yarısında referans faizlerde indirim ihtimalinin sürdüğünü belirtiyor.
STANDARD & POOR’S’UN ETKİSİ...
Haftanın son gününün en önemli maddesi kredi derecelendirme kuruluşu S&P’nin Türkiye’ye ilişkin değerlendirmesi oldu. S&P’nin kararı öncesinde yapılan değerlendirmelerde son dönemdeki petrol fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle pozitif ayrışan TL cinsi varlıklara atıfta bulunulması ve bunun enflasyon ile cari açık tarafına olumlu yansıma işaretlerinin değerlendirilmesi bekleniyordu.
S&P, Türkiye’yi Moody’s ve Fitch’in aksine yatırım yapılabilir seviyede derecelendirmediği için daha olumlu bir dil ve yaklaşım ile karşılaşılacağı umut ediliyordu. Buna bağlı olarak görünümde değişiklik bekleyenler bile vardı. Bu beklenti hisse senedi fiyatlarına da yansımıştı.
7 Kasım’da 77.957 seviyesinde olan BIST 100 Endeksi, haftayı 83.281 seviyesinden tamamladı. Ancak uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor’s (S&P) Türkiye’nin BB+ notunu ve negatif görünümünü teyit ederken, Türkiye’nin bu yılki gayri safi yurtiçi hasıla performansının en önemli unsuru olarak net ihracatı gördüğünü, iç talebin düşük olduğunu, liranın ise zayıfladığını belirtti.
Kırılganlık vurgusu
Açıklamada ayrıca, “Türkiye’nin büyüme potansiyelinin, özel sektörün büyük ve açık döviz pozisyonu gibi süregelen dış kırılganlıklardan kötü etkilendiğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı. Türkiye’ye ilişkin en son değerlendirmesini 23 Mayıs’ta yapan S&P, kredi notunu “BB+” olarak teyit etmiş, görünümünü ise “negatif”te tutmuştu. Gelişmelere baktığımızda S&P’nin kararının, BIST 100 üzerinde etkisi olacak. Ancak, Moody’s ve Fitch’in aksine yatırım yapılabilir seviyede derecelendirmediği için söz konusu etkisinin sınırlı olması beklenmeli.