Yazdır

Enflasyonu çözerdik ama...

Tarih: 18 Ağustos 2014 - 11:29

Enflasyonun yükselmesiyle yeni bir tartışma konusu başladı. Siyasilerin söylemleri itibar kaybına yol açar mı? İşte Uğur Gürses'ten çarpıcı yazı...

Geçtiğimiz hafta açıklanan enflasyon verisi ortaya çıkardı ki son 1 yılda gıda fiyatlarındaki hareketlenme enflasyonu yukarı çıkardı. Bu gelişmelerden sonra siyasetçiler, ‘acaba enflasyon endeksinde gıdanın ağırlığını mı azaltsak?’ sorusunu sormaya başladılar.

Peki bu öneri sadece kendimizi kandırmak mı olacak? Radikal ekonomi yazarı Uğur Gürses Arjantin örneğini verdi ve "Politikacının işi, sayılara düzen sağlamak değil, geliri artıracak politikalar üretmektir. " diyerek siyasetçileri eleştirdi.

İşte Gürses'in yazısı;

OECD verilerine göre; gıda harcamalarının toplam harcamalar içindeki payı en yüksek olan ülke Türkiye. En düşük oran ise yüzde ABD'de yüzde 8.5 oranında. Avrupa'da ise Almanya, Fransa ve Hollanda'yı içine alan batı kesiminde yaklaşık yüzde 11.5'luk bir ortalama söz konusu.

Son bir yılda gıda fiyatlarında ortaya çıkan hareketlenmenin, enflasyonun yukarı çıkmasında payı var; bu defa da yöneten siyasetçiler, ‘acaba enflasyon endeksinde gıdanın ağırlığını mı azaltsak?’ sorusunu mırıldanmaya başladılar. Örneğin Tarım Bakanı Mehdi Eker geçen hafta Avrupa Birliği’nde enflasyon sepetindeki gıdanın ağırlığı ile Türkiye’de gıdanın ağırlığı arasında fark olup olmadığına bakmayı öneriyordu.

Peki, doğrusu nedir? Enflasyon hesabında gıdanın ağırlığını keyfimize göre azaltabilir miyiz?

Türkiye’de tüketici bazında enflasyon hesabında kullanılan endekslerde (TÜFE) gıda ve alkolsüz içeceklerin ağırlığı yüzde 24.45 oranında. Yani harcadığımız her 100 liranın dörtte biri gıda ve içeceklere gidiyor. Bunu nasıl hesaplıyoruz? TÜİK, üç ayrı anketle bu ağırlığı oluşturuyor; düzenli olarak her yıl yapılan Hane Halkı Bütçe Anketi, Kurumsal Nüfus Tüketim Harcaması Anketi ve Yabancı Ziyaretçiler Anketi. Böylece, hane halkı harcamalarına ilave olarak, okul, yurt, otel, çocuk yuvası, huzurevi, hastane, hapishane, kışla ve orduevlerinde yaşayan kişilerin tüketim harcamaları ile ülkeye gelen turistlerin yaptığı nihai parasal tüketim harcamaları ölçülüyor. Bu anketlerden gelen harcama bilgilerine göre, toplam harcamaların hangi kalemlerde yoğunlaştığı belirleniyor; ağırlıklar ortaya çıkıyor.

Gıda harcaması temel bir ihtiyaç harcamasıdır; dolayısıyla gelir artışı ile orantılı biçimde çokça artacak bir kalem değil. Geliri yüksek olan hane ve ülkelerde gıdaya harcanan paranın oranı düşük, geliri düşük olan yerlerde ise oranı yüksek oranda kalıyor.

Kişi başı gelir arttıkça, hanede yapılan harcamalar içinde gıdaya harcanan para aynı düzeyde devam etse de payı düşüyor. Örneğin Türkiye’de gıda ve alkolsüz içeceklere yapılan parasal harcamanın oranı 2003’de yüzde 29.42 iken, 2014’de yüzde 24.45’e gerilemiş durumda.

OECD verilerine göre; gıda harcamalarının toplam harcamalar içindeki payı en yüksek olan ülke Türkiye. En düşük oran ise yüzde ABD’de yüzde 8.5 oranında. Avrupa’da ise Almanya, Fransa ve Hollanda’yı içine alan batı kesiminde yaklaşık yüzde 11.5’luk bir ortalama söz konusu. Çok açık; geliriniz yüksekse gıdaya harcadığınız para toplam harcamalarınız içinde düşük kalıyor.
‘Avrupa’da gıdanın payı düşük, orada nasılsa bizde de aynısı olsun’ düşüncesi doğru değil; Avrupa’da da, harcamaların ne kadarının gıdaya gittiği yapılan bütçe anketleri ile ölçülüyor, bizde de; yöntemler aynı, ancak ülkelerdeki gelir farklı. Bu yüzden sayın bakanlar sorunu çözmek istiyorlarsa Türkiye’de hane halkının gelirini artıran politikaların ne olduğuna daha fazla zaman ayırabilirler.

Türkiye’de hane halkının, gıda ve alkolsüz içeceklere harcadığı paranın toplam harcamalar içindeki payı doğal olarak gelir dilimlerine göre de farklılaşıyor. 2013’de en düşük yüzde 20’lik gelir diliminin gıda ve içecek harcaması, toplam harcamalarının yüzde 29’unu oluştururken, en yüksek yüzde 20’lik gelir diliminde bu oran yüzde 14.4’de.

Bu tartışmalarda şöyle bir tablo da çıkmıyor değil; ‘Enflasyon hesabında gıdanın ağırlığını azaltalım’ dediğiniz zaman, itibar kaybı yaratan ‘cambazlıktan’ daha öteye; toplam harcamalarının yüzde 30’a yakınını gıdaya harcayan ve de fiyat artışlarından marjinal olarak en fazla etkilenen toplumun en yoksul kesiminin, enflasyona endeksli olarak alacağı ücret artışlarının da olduğundan düşük olacağını unutmuş oluyorsunuz.

Daha da ötesi şu; önü ardı düşünülmeden yapılan bu tür açıklamalar, sonunda ekonomi politikasının itibarını, o ekonomiye olan bakışı etkiler. Bugün Arjantin, sadece borç krizi ile değil, aynı zamanda istatistikleriyle oynayan, enflasyonu olduğundan düşük açıklayan bir ülke olarak kabul görüyor. Kimine basit görülen hataların temizlenmesi belki de bir kuşak boyu zaman alacak.

Politikacının işi, sayılara düzen sağlamak değil, geliri artıracak politikalar üretmektir.

Toplam harcamalarda gıda ve alkolsüz içeceklerin payı (yüzde)
2013
ABD 8.51
Almanya 10.27
Britanya 11.20
Hollanda 11.50
Danimarka 11.67
Norveç 13.24
İsveç 13.30
Fransa 14.87
İtalya 16.37
İspanya 18.95
Yunanistan 20.90
Türkiye 24.45
Kaynak: OECD

Gıda ve alkolsüz içecek harcamalarının oranı (yüzde)
Toplam Alt % 20 Üst % 20
2002 26.7 38.7 19.0
2012 19.6 29.0 14.4
Kaynak: TÜİK
 
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/enflasyonu-cozerdik-ama/421491