Yazdır

Döviz pozisyonu almak için uygun zaman mı?

Tarih: 13 Mayıs 2014 - 11:30

Üzeyir Doğan diyor ki: ‘’Önümüzdeki dönemde Euro mu, dolar mı daha favori?’’ sorusunun cevabı bize göre, dolar…

Seçim sonrası kurlarda düşüş, küresel ölçüde risk iştahının artması ve gelişmekte olan sermaye girişiyle geçen hafta senenin en düşük seviyelerinin görülmesine neden oldu. Perşembe günü dolar/TL en düşük 2.0672’yi görürken Euro/TL’de 2.8650 ile  yılın en düşük rakamlarına ulaştı. Bu gerileme ‘’Kurlar acaba daha da düşecek mi’’ sorularını sıklaştırdı. Üzeyir Doğan Para Dergisi’ndeki köşesinde bu hafta döviz borcu olup kapatmayı ya da yatırım amaçlı döviz almayı düşünenler için bu soruya cevap aradı. Bu süreçte dolar mı daha cazip yoksa Euro mu diye incelemeye aldı…
 
BURALARA NASIL GELDİK?

“Çok fazla detaya girmeden son bir yıllık dönemi kısaca özetlemeye çalışacağız. Buradaki amacımız detaylarda boğulmadan konuyu özetlemek olacak. Bu nedenle bazı konuların çok üstünkörü geçildiği izlenimi oluşabilir. Bizim amacımız daha çok bundan sonrası için bir perspektif oluşturmak olduğundan sadece ana hatlarıyla geçmişi hatırlatmaya çalışacağız.
Yaklaşık bir yıl önce küresel risk iştahı gelişmekte olan ülkeler lehine eserken, dönemin FED Başkanı Bernanke’nin 22 Mayıs’ta çıkış stratejilerinden bahsetmesiyle rüzgar bir anda tersine döndü. Gelişmekte olan ülkelerden hızlı bir çıkış yaşandı. Aynı dönemde Türkiye de baş gösteren ‘Gezi olayları’ olarak adlandırılan süreç de Türkiye’nin siyasi riskini artıran bir unsur oldu. Bu iki süreç TL’den kaçışı hızlandırdı. Türkiye’nin yüksek cari açığı ile ‘Kırılgan Beşli’ olarak adlandırılan grup içinde anılması, hatta bazı raporlarda en kırılgan ülke olarak lanse edilmesi TL’nin istikrar kazanmasını engellendi.

Bu dönemde birçok gelişmekte olan ülkeni aksine TCMB’nin de faizlerde artırım konusunda isteksiz olması, TCMB’nin bağımsızlığını tartışma konusu haline getirdi. Tüm bu süreç dolar/TL kurunu eylül ayında 2.00 TL civarına taşıdı ve Eylül-Aralık döneminde yaklaşık 1.95-2.00 TL aralığında yeni denge sağlandı. Küresel piyasalarla adaptasyonun yeniden sağlandığı bu seviyelerde ’17 Aralık süreci’ olarak adlandırılan olayla Türkiye’nin siyasi risk primini hızla artırdı. Yaklaşan yerel seçimler hükümetin devamı için bir referandum havasına sokuldu. Kasetler, tapeler, felaket senaryoları döngüsü belirsizliği zirveye taşırken, Türk varlıkları hızla değer kaybetti. TCMB’nin Aralık ayı ardından Ocak ayındaki PPK toplantısında da faizlerde artış yapmaması, kurdaki beklentileri tamamen bozdu ve kur hızla yükselişe geçerek 27 Ocak’ta gün içinde 2.39’u gördü. Başlayan panik üzerine TCMB’nin aynı gün 28 Ocak’ta olağanüstü PPK toplantısı çağrısı yapması ise kurlarda sert düşüşü başlattı. TCMB nin 28 Ocak gecesi şok faiz artırışıyla da kur 2.17-2.25 TL bandı içinde dengeye geldi. 30 Mart seçimlerinin ardından da 2.17’yi kıran kur teknik olarak yeni hedef olan 2.09 hareketini tamamladı.

Geçen hafta ise gelişmekte olan piyasalara olan ilginin devamıyla kurun 2.09’un da altına sarkarak 2.07’ye kadar gerilediğini gördük.
 
BİZİ NELER BEKLİYOR?

Yukarıdaki anlattığımız süreçte eksik kalan bir diğer taraf ise küresel ölçüde ana trendi belirleyen FED ve Avrupa Merkez Bankası kararları oldu. Süreci geçerek son durumu kabaca özetleyecek olursak… ABD’deki ekonomik toparlanmaya karşın bunun sürdürülebilir bir duruma getirilmesi için FED tahvil alımlarını durdursa bile, ekonomiyi desteklemeye devam edeceğini ve faiz artışını gecikmeli ve ölçülü olarak devreye alacağını açıkladı. ECB ise Euro bölgesindeki deflasyon riskine karşın ilk defa geçen hafta tarih vererek önlem alacağını açıkladı.  Haziran ayıyla birlikte ECB’nin yeni genişleyici politikalara başlayacağı mesajı net bir şekilde verildi. Bu tabloda önümüzde genişlemenin hızını azaltan ve daraltıcı hamlelere geç ve yavaş da olsa başlayacak bir FED ve yeni genişleme sürecine girecek bir ECB duruyor.
Bu tabloda ana trendin dolar lehine olması ise kaçınılmaz gibi duruyor. Bu nedenle biz ’’Önümüzdeki dönemde Euro mu, dolar mı daha favori’’ sorusunun cevabının ‘’dolar’’ olduğunu düşünüyoruz. İçeriye döndüğümüzde ise TCMB’nin hamleleri TL’nin dolar ve euro’nun karşısındaki seyrinde etkili olmaya devam ediyor. TCMB’nin ocak ayındaki faiz artışı TL’nin şoklara karşı dayanıklılığını artırmıştı. Bu sürecin etkilerini net bir şekilde gördük. O dönemdeki faiz artışının nedeninin kurlara istikrar kazandırmak olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda bu hamlenin yerinde ve yeterli olduğunu gördük.
Kurların istikrar kazanması ve yurtdışındaki gelişmelerle birlikte TL’nin beklenenden daha fazla değer kazanması önemli bir kitle üzerinde TCMB’nin faizleri tekrar indirmesi gerektiği söylemini artırdı.  Ancak bu sefer TCMB’nin karşısında kurlar değil enflasyon sorunu bulunuyor. Ocak ayında kurlardaki istikrarsızlık nedeniyle adım atan TCMB’nin bu sefer enflasyon hassasiyeti ile adım atması daha olası. Bu da hemen olacak bir faiz indirimi ihtimalini azaltan bir etken. Ancak Haziran ayında ECB’nin hamlelerinin görülmesi ve gelişmekte olan piyasalara olan ilginin devamı TCMB’nin bu yönde bir adım atmasını gündeme getirebilir.

Bu yönde atılacak bir adım da indirimi şiddetine bağlı olarak kurda aşağı yönlü hareketi sınırlayıp yukarı yönlü bir harekete neden olabilir. Bu nedenle önümüzdeki bir-iki aylık süreçte kurlar için izleyeceğimiz ana gündem yine başta TCMB olmak üzere merkez bankalarının izleyeceği politikalar olacak.”
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/doviz-pozisyonu-almak-icin-uygun-zaman-mi/413882