Yazdır

Türk bankaları endişe verici mi?

Tarih: 25 Mart 2014 - 16:09

Yapı Kredi Başekonomisti Cevdet Akçay, Finans Masası'nda bankacılık sektörüne dair çok önemli açıklamalarda bulundu

Yapı Kredi Başekonomisti Cevdet Akçay,  Anadolu Ajansı (AA) Finans Masası'nda 30 Mart seçimleri öncesinde ve sonrasında Türkiye piyasalarında yaşanabilecek gelişmelere ve global ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Akçay, finans piyasalarında "algı"nın herşeyden daha önemli olduğunun altını çizdi.

Finans piyasalarını, "fiyatlamanın enteresan yapıldığı yerler" olarak nitelendiren Akçay, buna yönelik şu açıklamalarda bulundu:

"Bundan kastım şu; bir saniyelik fiyatlama yapıyorsunuz, bu mal piyasasına benzemez. Dolayısıyla algılar da anlık değişebildiği gibi, kuvvetli şekilde daha uzun süreye yayılarak da değişebiliyor. İki tane farklı Türkiye'den bahsetmiyoruz, Mayıs ayındaki Türkiye ile 10 ay sonraki Türkiye arasında çok büyük fark yok. Aşağı yukarı aynı Türkiye, ama varlık fiyatlarında bir değişim var. Temel göstergelerde bir değişiklik yok. Temel göstergelerinizdeki bazı özellikler verili bir koşulda hiçbir problem olmayabilirken, başka bir koşulda problem olabiliyor, bugün bunu yaşıyoruz. Mesela Türkiye'nin cari açığından bugün fazla bahsedilmeye başlandı, 'Kırılgan 5'li' diye bir nosyon hafif uyduruldu. Bence çok kıymeti olan bir şey değil bu, fakat piyasa bu tarz sloganları seviyor. Dolayısıyla farklı bir ülke olmamasına rağmen, varlıkları farklı fiyatlanmış ve algısı farklı bir Türkiye var."

Akçay, Türkiye'nin kendisinin değil, algısının değiştiğinin altını çizerek, "Niye değişti? İşte Fed tahvil alımını azalttı... Aslında Fed'in bu alımları azaltacağı biliniyordu, ama orada olan şu, Fed piyasalara bir kombinasyon verdi. Bir aksiyonun yanına bir taahhüt koydu. Dedi ki, 'Ben azaltmaya başlıyorum ama faizler uzun süre düşük kalacak.' Piyasa bu yumuşatmayı tamamen çöpe atıp, sadece aksiyonu fiyatladı. Fed bir kombinasyonun fiyatlanmasını isterken, piyasa taahhüdü dikkate almayıp sadece aksiyonu sert bir şekilde fiyatladı" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye ile birlikte gelişmekte olan piyasaların burada sıkıntıya düştüğünü dile getiren Akçay, Fed'in tapering, geriye çekilme sürecinin başlamasına en hazır merkez bankasının TCMB olduğu yorumunda bulundu.

Akçay, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın geçmişte sürekli, Fed'in normalleşmeye gideceğini, Türkiye'nin de hazırlığını buna göre yaptığını defalarca vurguladığını hatırlatarak, şöyle devam etti:

"Dolayısıyla MB'nin, insanların 'yanlış' dediği politikası, aslında o geçiş dönemi politikasıydı, elbette onu ortam normalleştiği zaman bırakacaktı. Önce MB'nin felsefesini anlamak lazım. MB'nin politikası şu, 'Olağan dışı zamanlarda kullandığım araçlarda, olağan araçlar değildir. Ne zaman ki ortam olağanlaşır, ben de olağan araçlara dönerim.' MB'nin temel felsefesi bu kadar basit. Bu yüzden son faiz hareketini de, 'Olağan dışı dönem, daha da olağan dışı olmuşken, MB olağan dönem silahını kullanmaya zorlandı' şeklinde yorumlayabiliriz. Piyasa- merkez bankası kapışması her yerde var, Fed içinde var, sanılmasın ki sadece TCMB'ye karşı var bu kapışma. Bu, oyunun kuralıdır. Ama şunu söylemek gerek, belki piyasalar, kendi fiyatlama amaçlarına uygun bir şey yaptırdı Merkez Bankası'na, ama orta-uzun vadesi için doğru bir ittirme değil."

TÜRK BANKALARA 'ENDİŞE VERİCİ' DEMEK TUHAF

Cevdet Akçay, kendisinin daha çok "merkez bankacı" olduğunu dile getirerek, piyasaların, fiyatlama yapma yöntemini anladığını, ancak sevmediğini söyledi. Türkiye ile ilgili varlık fiyatlamasının bakıldığında yanlış olduğu yorumunu yapan Akçay, bunun da algıdan kaynaklandığını anlattı.

"Kamunun borç yükünü özel sektör devraldı" yorumlarına da değinen Akçay, olması gerekenin bu olduğunu, bir ülkede borçlu olanın kamu değil, özel sektör olması gerektiğine işaret etti.

Akçay, kamu dengesinin bozuk olmasının özel sektörü de etkileyeceği değerlendirmesinde bulunarak, "Doğru şeyi yaptı Türkiye. Özel sektörle ilgili belki biraz fazla endişeler var ama 10 ay evvel yine dünyanın en iyi bankaları Türk bankalarıydı, 10 ay sonra hakkında ciddi endişeler doğan bir banka sistemi falan demek pek olmaz. ABD'de 30 bankadan 29'u stres testinden geçiyor, sen Türk bankaları hakkında 'endişe verici' diyeceksin. Bu da biraz tuhaf" yorumunda bulundu.

Yapı Kredi Başekonomisti Cevdet Akçay, Türkiye'nin notuna ilişkin "Ben notla ilgili bir değişim beklemiyorum" değerlendirmesini yaptı.

'BEN DE Mİ FAİZ LOBİSİYİM'

Akçay, Türkiye'de eskiden bir oyuncu olarak faizin kolaylıkla yükseltilip düşürülebildiğini belirterek, "Bu bir ilerlemedir, bunu vurgulamak lazım. Yönetim olsam ben bunu vurgularım ama tersini vurguladığınız zaman etkisi de kötü oluyor zaten. Sizi terse düşürecek faiz lobisinin varlığından bu kadar bahsederseniz bu aslında zafiyet ilamı anlamına geliyor, bundan kaçınmak lazım" diye konuştu.

Türkiye'nin arka arkaya şoklarla karşılaşmasına rağmen gösterge faiz oranının yüzde 11,60 olduğuna dikkati çeken Akçay, şunları kaydetti:

"Tapering'in lafı edildi ve 'gezi' oldu, tapering'in kendi oldu ve soruşturmalar başladı, her gün bir kaset, bir video ve geldiğimiz yer faiz oranında 11,60... 2008 yılındaki faiz 23-24 aralığındaydı. Siyasi riskin var, şu var, bu var ve faiz gele gele 11,60'a geliyor. Demek ki o kadar da faiz lobisi diye bağırmanın anlamı yok. Demek ki tam tersini yapıp 'ne durumdayız artık biraz algılasanız iyi olur' demek lazım. Artık burada o lobi bile fazla çalışmıyor demek daha doğru. Çünkü o lobi denen şey, oyunun kuralının bir parçası. Ben lobi değilim ama bugün faizin 13'e fırladığını dolar kurunun da 2.40'a fırladığını görürsem direkt ondan faydalanırım. Ben de mi lobi olacağım yani şimdi. Bu oyunun kuralının bir parçası.

Diyelim ki Türkiye'nin temel göstergeleri şu anda mükemmel ve 9,50 faiz, 2,50 döviz sepeti olacak. Şimdi siz bir piyasa oyuncusuysanız bu piyasada gücü olan döviz kurunun 2,50'den 2,70'e gelmesini, faizin de 9,50'den 11,50'ye gelmesini ister misiniz? İsterseniz dışardaysanız, istemezseniz içerideyseniz. Dışardaysanız size çok iyi bir alım fırsatı yaratacak bu. Temel göstergeler değişmiyor. Değişmeden aslında 9,50 olan faiz ülkede 11,50'ye çıkmış, sepet de 2,70'e çıkmış. Döviz ve faiz 2,50 ve 9,50'ye yani göstergelerle uyumlu hale geldiğinde oldukça para kazanmış olursunuz. Şimdi bunu yapacak gücüm olsa, etik olmadığı için ben yapmam ama yapana bir şey diyemem. Bu oyunun kuralının bir parçası bunu anlamak lazım. Bunları anlarsak, bence biraz daha doğru yorumlayacağız ve gücümüzü gösteren şeyler hakkında zafiyet sloganları atmayacağız, çünkü ters oluyor etkisi. Bunu yöneticilerin anlaması lazım."

TÜRKİYE'NİN NOTU DÜŞER Mİ?

Akçay, Türkiye'nin notuna ilişkin bir değişim beklemediğini aktararak, "Ben notla ilgili bir değişim beklemiyorum. Öyle bir zamandayız ki ne bekleyeceğimizi çok fazla bilmiyoruz" değerlendirmesinde bulundu. Türkiye'nin istikrarlı bir ülke değil, istikrar kazanan bir ülke olduğunun altını çizen Akçay, Türkiye'nin normal bir ülke değil, normalleşen bir ülke olduğunu vurguladı.

YABANCI YATIRIMCININ 'SAĞI SOLU BELLİ OLMAZ'

Akçay, Türkiye'de cari açığın sürdürülebilirliğine ilişkin olarak da cari açığın bir tehdit olduğu değerlendirmesini yaptı. Türkiye'de finansman kalitesinde düzelme olduğunu belirten Akçay, cari açığın sürdürülebilirliği konusundaki algının yanlış olduğunu söyledi. Bunun yanlış olmasının çok endişeli olmayan insanlar açısından hem avantajı hem de dezavantajı olduğunu ifade eden Akçay, şöyle devam etti:

"Herkes basit bir aritmetik hesapla, 'şu kadar rezerv var hiç fonlama olmazsa ortalama her ay şu kadar cari açık verirsek rezervler ne kadar zamanda tükenir, TCMB rezervsiz kalır. Türkiye patlar...'Bir dolu ülke için başka göstergelerde böyle dünyanın sonu değerlendirmeleri yapıyor musunuz? Çünkü hiç finansman gelmeyecek, herkes Türkiye'den elini çekecek, baya cari açık vereceğiz.... Bunlar dünyanın sonu değerlendirmesi. Dolayısıyla olsa ne olur diye konuşmanın anlamı yok. Cari açık vermek tasarruf eksikliği demek, yani borçlanıyorsunuz. Bu finansmanın bir kısmı borç bir kısmı değil. Cari açığın finansmanının hepsini siz borçlanmayla finanse etmiyorsunuz."

Yabancı yatırımcının Türkiye'ye doğrudan yatırıma uzun yıllar ülkede kalmak amacıyla geldiğinin altını çizen Akçay, siyasi risk veya diğer olumsuz etkenlerin ortaya çıkmasıyla bu sürenin oldukça kısalabileceğini söyledi.

Akçay, yabancı yatırımcıya "erenlerin sağı solu belli olmaz" yaklaşımıyla bakılması gerektiğini dile getirerek, sonunda her şeyin algıya geldiğine dikkati çekti. Algının iyi yönetilmesi gerektiğini vurgulayan Akçay, şunları kaydetti:

"Algıyı iyi yönetecek insan kaynağına gitmek lazım. Bu kaynak yoksa, algınızı iyi yönetemiyorsanız, cari açığın sürdürülebilirliği konusunda yabancı yatırımcıya mahkumsunuz. Yabancı yatırımcı 5 yıl derse 5'tir. Bunu tekrar 20 yıla çekebilecek bir insan gücünün olması lazım. Yabancı bir gazetede Türkiye hakkında kötü bir yazı mı çıkıyor? Ertesi gün ona aynı mecrada karşılık verebilecek bir gücünüz olması lazım onun neden kötü bir yazı olduğunu gösteren... Bunu yapamıyorsanız algı her gün sizi yer. Bugünün dünyasında siyasi iktidarlar ellerindeki araç sayısının ne kadar az olduğunun ve ne kadar az hüküm güçleri olduğunun farkında değiller. Buna Amerika dahil değil onlar farkında. Kuzey Kore değiliz, olmak istemiyoruz. Bunun için bu gücümüzün az olduğunu ve yönetebileceğimiz tek kanalın beklenti kanalı olduğunu anlamamız lazım. Bunu kabul etmek lazım. Bana bu çok söylendi, Türkiye olarak uluslararası arenada 1-0 mağlup başlıyoruz. Bu, sizin kullandığınız personelin Brezilya'nın kullandığı personelle aynı kalitede aynı kalitede olma lüksü yok, daha yukarıda olması gerekiyor."

SEÇİMİN MART'TA OLMASI BÜYÜK ŞANS

Türkiye'nin yılsonu büyümesi hakkında da konuşan Akçay, "Teknik tabirle söylüyorum; büyüme forecast değildir. Yapıyorum diyene de inanmam. Türkiye'de hizmet datası yoktur. Daha çok sanayi verileriyle gitmeye çalışıyoruz.  Ocak ayında sanayi üretimi çok iyi. Sanayi üretimi datası çok iyi gidiyor ama soru şu: Bu böyle gitmeyecek galiba değil mi? Herkes evet diyor şu anda. Bildikleri için mi? Yok. Öyle olacağını düşündükleri için... Eylül'de büyüme rakamına ilişkin beklentim yüzde 4,4'tü ve çok kolay olacağını öngörebiliyordum. Şimdi göremiyorum. O verdiğim 4,4'ten bugün verdiğim 2,5 aynı nitelikte değildir. İlki gerçekten tahmindir. İkincisi tahmin değildir. Tahmin yapıyorum diyenin de anlını karışlarım. Yapamazsınız. Çünkü yaptığınız anda çok iyi bir rakam çıkması gerekir. İyi bir rakam çıkacağını beklemiyorsak o zaman tahmin yapamıyorsunuz demektir" dedi.

Akçay, seçimin mart ayında olmasının büyük bir şans olduğunu, seçim haziranda ya da temmuzda olsa idi büyük bir sıkıntı olacağını düşünerek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Martta olduğu için ilk çeyrek hasarsız atlatıldı. Fakat talep düşüyor. Talebin düştüğünü krediler tarafında görebiliyorsunuz. Kredilerde şu anda ufak bir geri çekilme görüyor. Bence esas problem büyüme tarafında, banka tarafında asıl risk varlık kalitesinde. Eğer büyümeler aşağı gelirse takibe düşme oranı yukarıya gelecek. Büyüme bankacılar için en elzem şey. Büyüme krediyi alanın geri ödeme kapasitesi ve kredi talebi demek. Büyüme yüzde 1'lere inerse hakikaten yüzde 2 bile problem değil. Ama yüzde 1'lerdeki bir büyüme hem karlarda hem de sorunlu kredi oranında sıkıntı yaratacaktır illaki ama ben parmağı oraya basmıyorum."
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/turk-bankalari-endise-verici-mi/410539