Yazdır

Türkiye'de tasarruf yok

Tarih: 10 Mart 2014 - 23:39

​Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Özince, "2014 Türkiye'sinde Tasarruf Eksikliği" panelinde önemli açıklamalarda bulundu

Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, problemin tasarrufta değil büyüme modelinin tüketime dayalı olmasında bulunduğunu belirterek, "Ben cari açığı yıllarca savundum; 'Finanse edebiliyoruz zaten' dedim. Ama uzayan süreçte iş o kadar kronik bir hale aldı ki yaptığıma yapacağıma pişmanım şimdi" dedi. 

Türk Ticaret Bankası'nın 101. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla, Türk Ticaret Bankası İstanbul Emeklileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından "2014 Türkiye'sinde Tasarruf Eksikliği" konulu bir panel düzenlendi.

Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, panelde yaptığı konuşmada, İş Bankası'nın kurucusu Atatürk olarak bilinse de Atatürk'ün yanında, Türk Ticaret Bankası'nda olduğu gibi, o zamanların Türkiye'sinde karşılarında dünya devleri varken bankaya sermaye koymaya kalkışmış 27 Türk müteşebbisin olduğunu söyledi.

O dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nun içinde bulunduğu iktisadi durum göz önünde bulundurulduğunda ulusal bankacılığın ve bunun içinde de Türk Ticaret Bankası girişiminin öneminin ortaya çıktığına işaret eden Özince, bu topraklarda ekonominin önemi konusunda Cumhuriyet dönemine kadar inisiyatif alacak bir pozisyona gelinemediğini savundu.

Tasarrufların bankacılık üzerinden ekonomide verimli alanlarda kullanılmasının önemli olduğuna değinen Özince, burada yurt içi tasarrufların yanı sıra yabancı sermayeyi kullanmanın da ihmal edilmemesi gerektiğini dile getirdi.

Özince, tasarruf açığının üretmeden tüketen toplumların problemi olduğunu vurgulayarak, "Türkiye'de tasarruf olmadığını düşünmüyorum. Tasarrufun önemli bir bölümü halen kayıt dışı. Vatandaş mümkün olduğunca küçük birikimlerini saklama temayülünde. Tasarruflar, altın ve gayrimenkul olmak üzere, mümkün olduğunca kayıt dışı alanlarda tutuluyor" diye konuştu.

Türkiye'de tasarrufu cezbedecek araçların bulunmadığını ifade eden Özince, "Doğru düzgün pozitif faiz verilmedikçe insanların tasarruf etmesini hiçbir şekilde beklememek lazım. Tasarruf için ulusal bankacılığın gerekli olduğunu düşünüyorum. Ulusal bankacılık, uluslararası sermayedara karşı değildir. Milli bankacılık politikasına ihtiyacımız var. Tasarruf için de yine ulusal bankacılık piyasası ve ulusal sermaye piyasasının genişlemesi ve çeşitlenmesi gerektiği kanaatindeyim" değerlendirmesinde bulundu. 

"Vergi adaleti kurulmadıkça tasarruftan bahsetmek mümkün değil"
"Ben o zamanlar Basel prensiplerine karşı çıkmıştım, Basel prensiplerine karşı çıkmak akıl karı değilmiş, bunu sonradan anladım" diyen Özince, şunları kaydetti: 

"Fakat sermayesiz bankacılık yapmışız, serbest sermayesiz bankacılık yapmışız yıllarca; o da yanlış. Bankacılığı çok doğru kurmuşuz ama kötü yönetmişiz. Kendi kurallarımıza göre sermaye gücümüz var mıydı; bunu kime, nasıl kanıtlıyorduk; ne kadar şeffaftık; tartışılır. Ama Amerika'da Mortgage ile ipotek finansmanı senetlerinden çıkan krizin sonucunu ve Avrupa'nın neredeyse ilk 50 bankasının 30-40'ına devletlerinin para koymak zorunda kaldığını gördüğümüzde, dünyanın her yerinde buna benzer şeyler oluyor. Siyasiler ve bürokratlar bunun kefaretini bir şekilde ödüyor. Dolayısıyla ben 2001 öncesi bankacılığın geldiği durumda o dönem öncesi hükümetlerin ve teknisyenlerin bankacılardan daha çok kusurlu olduğunu düşünüyorum.

Çünkü Türk Ticaret Bankası veya her kimse bankasını ne kadar iyi yönetirse yönetsin, aslında ekonomi batmıştı. Hasbelkadar Türk Ticaret Bankasına musallat olanlar İş Bankası'na da musallat olmuştur. Bunlar devede kulaktı. Ayağınızın altından hem zemin kaydı, hem de ülkenizin Hazinesi her önüne gelene lisans verdi; yetmedi, 'Yüzde 100 garantörünüm' dedi. O dönemlerin çok kötü bir yönetimi var. Bugün bankacılık o dönemlere nazaran çok farklı yerde ama bu defa da Basel'di, şuydu, buydu derken, bankacılığa sermaye konması gerekti."

Bankacılık hukuku sistematiğinin ve uygulamasının adil olması gerektiğini vurgulayan Özince, "Uluslararası hukukun da uygun olacağı bir platform lazım. Hele bu saatten sonra yabancı sermayeyi bu alanlara almamız lazım" dedi. 

Problemin tasarrufta değil büyüme modelinin tüketime dayalı olmasında bulunduğunu belirten Özince, "Ben cari açığı yıllarca savundum; 'Finanse edebiliyoruz zaten' dedim. Ama uzayan süreçte iş o kadar kronik bir hale aldı ki yaptığıma yapacağıma pişmanım şimdi. Türkiye vasıflı üretim yapıp katma değer yaratarak tasarruf etmeli. Yoksa fakirin fukaranın, orta sınıfın sırtından tasarruf edeceğiz de ne olacak. Zaten netice alınmaz. Mevduatın da sermaye piyasasında tasarrufların da kısmı azamisi az sayıda vatandaşımıza aittir. Alınan önlemleri de fantazi bulunuyorum. Kayıt dışı, biz ücretlilerin hayatı boyunca ayağında pranga olmuştur. Bizim emekli maaşımız bile bir bordro ile verilir. Biz gider beyan edemeyiz. Dolaylı vergileri ortadan kaldırıp vergi adaleti kurulmadıkça ne haktan ne hukuktan ne tasarruftan ne ekonomiden bahsetmek mümkün değildir" yorumunda bulundu. 

Tasarrufları artırmanın bir yolu da vergileri azaltmaktan geçiyor"
Nişantaşı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kerem Alkin ise Türkiye ekonomisinde tasarrufları artırmanın bir yolunun da vergileri azaltmaktan geçtiğini belirterek, ekonomideki aktörlerden daha az vergi toplamak için kamu harcamalarının reel olarak daraltılması gerektiğini söyledi.

Merkezi hükümetin reel olarak küçülmeyi reddetmesinin sadece bu döneme ait değil bütün Cumhuriyet tarihi boyunca geçerli olan bir dert olduğunu dile getiren Alkin,  "Reel olarak küçülmeyi reddeden bir kamu harcaması karşısında, sizin bütçe hedeflerini tutturabilmeniz ya da bütçe açığının milli gelire oranını Avrupa Birliği kriteri olan yüzde eksi 3 ve altında tutmanız için Türk toplumundan inanılmaz vergi toplamanız gerekiyor. Türk toplumundaki bireysel ve kurumsal aktörlerden böylesi inanılmaz vergi topladığınızda aslında tasarrufa gidebilecek bir alanı kamuya vergi olarak aktarmış oluyorsunuz" ifadelerini kullandı.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkan Danışmanı Abdullah Güzeldülger ise Türk Ticaret Bankası'nı yeniden ekonomiye kazandırmak noktasında bir irade ortaya çıktığını, bunun için aradaki hukuki ihtilafları ortadan kaldırıldıklarını söyledi.

Son 3 aydır ülkede siyasetin ekonominin önüne geçmiş olması sebebiyle bir takım kararlarda zamanlama noktasında sıkıntı olduğunu aktaran Güzeldülger, "Ama TMSF olarak verdiğimiz sözün arkasındayız ve Türk Ticaret Bankası'nı ekonomiye yeniden kazandırılması için yakın bir zamanda bir girişimde bulanacağız. Bu, bu ay içinde de olabilir; ilgili kuruma bankanın faaliyeti için girişimde bulunacağız" dedi.

İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazım Ekrem, İstanbul Barosu Eski Başkanı Turgut Kazan, İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Hicabi Ersoy, Türk Ticaret Bankası Munzam Sosyal Güvenlik Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Celal Balabanlı da panelde bir konuşma gerçekleştirdi.
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/turkiyede-tasarruf-yok/409472