Yazdır

"Eminim Türkiye'de de devreye girdiler"

Tarih: 09 Şubat 2014 - 08:49

2004'te yaptıklarını itiraf etti ve "Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları" kitabıyla dünyayı karıştırdı

John Perkins, 1970'li yıllardan 2000'lere bir ekonomik tetikçiydi. 2004'te yaptıklarını itiraf etti ve "Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları" kitabıyla dünyayı karıştırdı. 12 Şubat'ta İstanbul'da! Yeni kitabıysa yolda...

Habertürk'ten Alihan Mestci'ye konuşan John Perkins çok çarpıcı açıklamalarda bulundu...
"Ekonomik tetikçi dediğim kişiler, birçok ülkeyi trilyonlarca dolar dolandıran yüksek ücretli profesyonellerdir. Bu kişiler, Dünya Bankası, Birleşik Devletler Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) ve diğer yabancı 'yardım' kuruluşlarından büyük şirketlerin kasalarına ve gezegenimizin doğal kaynaklarını kontrol eden birkaç varlıklı ailenin ceplerine para aktarırlar. Kullandıkları araçlar arasında sahte finansal raporlar, hileli seçimler, rüşvet, zorbalık, seks ve cinayet vardır... Nereden mi biliyorum? Ben de bir ekonomik tetikçiydim." 

Yukarıdaki satırlarla başladığı "Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları" kitabının yazarı John Perkins (68), New York Times'ın çok satanlar listesini 2 yıla yakın meşgul etti. 1970'lerden 2000'lerin başına kadar ekonomik tetikçiydi. Latin Amerika ve Ortadoğu'yu birbirine kattı. 2004'te ceketini astı. Sonunda 24 kitabevinin yayınlamaya korktuğu, 5 kez yazmaya karar verip rüşvet ve tehditlerle vazgeçtiği ünlü itiraflarını; yani içinde bulunduğu "kirli düzeni"; kara para, rüşvet ve tehdit 'operasyonlarını' yazdı. Kitap 40 dile çevrildi. Perkins artık, gelecek nesillerin miras almak isteyecekleri bir dünya yaratma konusuna kendini adamış, kâr amacı gütmeyen Dream Change and the Pachamama birliğinin kurucusu. MCT Danışmanlık'ın 12-13 Şubat'ta düzenlediği "İK Zirvesi"nde konuşmak üzere İstanbul'a geliyor. Bir de müjdesi var: Geçen 10 yılda olanların perde arkasını da "Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları"nın devam kitabında anlatacak...

Hırslı olmakla açgözlülük arasındaki farkı nasıl tarif edersiniz? 
İnsanlar sanat eserleri yaratmak, müzik yapmak, yazı yazmak, iş kurmak, gelecek nesiller için sürdürülebilir bir sistem oluşturmak için hırslı olabilir. Açgözlülük ise aşırılıktır. Açgözlüler yalnız kendi servetlerine servet katmaya, daha güçlü, daha prestijli olmaya bakar. 

Siz nasıldınız; açgözlü mü?
Beni motive eden, dünyayı keşfetme arzumdu. Güçlü bir adam olmak istiyordum. Ama ekonomik tetikçiyken hayatımı şekillendiren sadece güçlü olma arzum değil, temsil ettiğim büyük firmaların açgözlülüğüydü. 

'DÜNYANIN ZENGİNLİĞİ YÜZDE 1'İN DE YÜZDE 1'İNDE'

Ve değiştiniz...
Bakın, yüzde 1'in yüzde 99'a hükmettiğini söylüyoruz. Gerçek ise şu: Dünyanın zenginliği aslında o yüzde 1'in de yüzde 1'inin kontrolünde. Bu sistem bir fiyasko. Kabaca dünya nüfusunun yüzde 5'ine sahip ABD, dünya kaynaklarının yüzde 25'ten fazlasını tüketiyor. Artık yeni bir model yaratmanın zamanı geldi. 

Kapitalizmin bu çelişkisi çözülebilir mi?
Bence kapitalizmin kendisinde sorun yok. Sorun, "vahşi, yağmacı kapitalizm"de... Yarattığımız düzene "ölüm ekonomisi" diyorum. Temelinde militarizm ve dünyayı yok edene kadar kaynaklarını fütursuzca tüketmek var. Oysa biz bir "hayat ekonomisi" kurmalıyız. Gezegendeki çevre kirliliğini temizleyen, açlığa çare bulan; ulaşım, enerji, bankacılık, iletişim, pazarlama, eğitim kanallarını verimlileştiren bir düzen...

"Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları" kitabınızda, "Sayılar ve finansal istatistikler silahlardan daha tehlikeli" diyorsunuz. 
Kesinlikle öyle... Bugünki "Küresel İmparatorluk" Amerikan İmparatorluğu değil; şirketlerin imparatorluğu... Borçlar ve istatistiklerin, nadiren de olsa silahlar üzerine kurulu bir sistem. 

İnsanların ruhlarını satmasından bahsediyorsunuz. Kim ruhunu satmıyor?
Sanırım çoğu kişi satıyor. Ekonomik tetikçiyken ben de sattım ruhumu. Ama yolumu değiştirdim. Onurlu bir hayat yaşamanın tek yolu aktivizm değil. Üst düzey bir iş adamı da gelecek nesillere daha güzel bir dünya bırakmak için çalışabilir. Çocuklarınızı yetiştirerek de onurlu bir hayat sürebilirsiniz. 

'ALKOL, VALIUM VE UYUŞTURUCULARLA YAŞIYORDUM"

Kitabı kariyerinizin sonunda yazdınız. Yani "günahlarınız" sizi zengin etti...
Kitap yayınevini zengin etti, beni değil. Sade bir hayat sürüyorum. Ama zengin bir hayat yaşadığımı hissediyorum. Çünkü fikirlerimi dile getirme imkânı buluyorum. Yaşadıklarımı, yaptıklarımı yazarken kendimle yüzleştim. Bu süreç bana acı verdi, başıma belalar açtı. 33 yıllık eşimden ayrıldım. Eşim, seyahat tempoma, içinde bulunduğum duruma dayanamadı. Tehditler aldım. Dışişleri Bakanlığı peşime düştü. Mutluyum, hiç bir pişmanlığım yok.

Hâlâ tehdit alıyor musunuz?
Birkaç yıldır almadım. 

Yine de güvenlik önlemleriniz var mı?
En güçlü güvenlik önlemi yaptığım konuşmalar. Beni durdurmak isteyenler biliyorlar ki beni öldürdüklerinde bir sembole dönüşeceğim ve kitaplarım milyonlarca satacak. Bundan daha iyi bir güvenlik politikası olamaz. 

Kitabınızı okuyup da "ekonomik tetikçi" olmak isteyen çıkmadı mı?
Ekonomik tetikçiliğin sunduğu hayat çekici gelebilir. Şahsen ben ekonomik tetikçiyken first class uçtum, en iyi otellerde kaldım, en iyi restoranlarda yemek yedim. Ama acınası haldeydim. Alkol, valium ve uyuşturucularla yaşıyordum. Bugün çok daha mutluyum. Bu meslek vicdanınızı yok eder. Bunun yerine "hayat ekonomisi"nin avukatı olun. Daha iyi bir dünyada yaşamaya hizmet edecek çok meslek var bugün. 

"CIA İSTEDİĞİNDE SAVAŞ BAŞLATIR, HÜKÜMET DEĞİŞTİRİR, DARBE YAPAR"

Kitabınızda hiç Türkiye'den bahsetmiyorsunuz. 

Kitapta sadece içinde aktif olarak görev aldığım ülkelerden bahsettim. Türkiye'ye sadece turist olarak geldim. 
O yıllarda Türkiye'de olan biteni takip ediyor muydunuz?
Gazeteleri okuyordum ama olan bitenle bir alakam yoktu.

Savaş başlatmak, hükümetleri değiştirmek, darbe yapmak kolay mı?
Bunların hiçbirini yapmadım. Ama CIA ve uygulayıcıları, "çakallar" istedikleri vakit pek zorlukla karşılaşmadan bunları yapabiliyorlar. 2009'da Honduras'ta, Ekvador'da, Kaddafi ve Saddam Hüseyin'in indirilişlerinde bunu gördük. Kolay diyemem. Ama mümkün olduğunu biliyorum. 

1980'li yıllarda yaşanan bir değişimden, bir kırılmadan bahsediyorsunuz. Bu çağın oyun kuralları eskisinden farklı mı?
Bence bir bilinç devrimi yaşıyoruz. Bu, insanlık tarihinin gördüğü en mühim; tarım ve sanayi devrimlerinden de daha büyük bir devrim. İnsanlar gerçekten uyanıyor. Büyük şirketler üzerine kurulan dünya düzeninin, yani "şirketokrasi"nin çalışmadığını, adil olmadığını görüyorlar. Yüzde 99 nokta 999 ayağa kalkıyor ve harekete geçiyor. 

"EDWARD SNOWDEN SÖYLEDİKLERİMİ KANITLADI"

Son 5 yılda küresel ekonomik krizler, Arap Baharı, Wikileaks, ortaya çıkan NSA dinlemeleri gibi inanılmaz olaylar yaşadık.
Herkesi hayrete düşüren bir 5 yıldı. Edward Snowden ve Wikileaks'le ortaya dökülenler 10 yıl önce kitapta yazdıklarımın ve pek çok insanın dile getirdiklerinin kanıtı oldu. "Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları" ilk çıktığında ABD Dışişleri Bakanlığı beni yalanlamıştı. "John Perkins'in NSA hakkında söyledikleri uydurmadır" diye açıklama yaptılar. 

Öyle olaylar yaşandı ki kitabınızın modası geçti!
Bu yüzden "Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları"nın devamını yazdım, yeni bitirdim. Geçen 10 yılı yazdım. Bence işler daha da kötü hale geliyor. Geçen 10 yılda "şirketokrasi" çok daha güçlendi. Öte yandaysa insanlar olan bitenin daha çok farkına vardı. Bu sistemin değişmek üzere olduğuna inanıyorum. Şirketokrasi ve statüko bu değişimle savaşmaya başladı. Korkuyorlar. Belki de "ölüm ekonomisi" ölüyor. 

Peki şirketokrasi geçen 10 yılda nasıl güçlendi? 
Afganistan ve Irak'taki savaşlardan; İran'a savaş tehdidinden beslendiler. Çok silah sattılar. Ekonomik krizde büyük bankalar devlet tarafından desteklendi. Latin Amerika'da operasyonlar yaptılar. Büyük şirketler küresel bir tröst haline geldi. 

"EMİNİM MISIR'DA VE TÜRKİYE'DE DEVREYE GİRDİLER"

Ülkelerde yaşanan huzursuzlukların arkasında her zaman gizli bir el mi oluyor?

Şirketler için önem arzeden ülkelerde çalkantılar olduğu vakit, ekonomik tetikçiler her zaman devreye girer. Eminim ki Mısır'da ve Türkiye'de de devreye girdiler. Çünkü bunlar şirketlerin önemli yatırımlarının bulunduğu ülkeler. Ajanlar kesinlikle çalışmışlardır. Duruma göre muhalefetin ya da statükonun yanında yer alabilirler.

Mesela Arap Baharı bir "operasyon" muydu?
Bu hareket kendi kendine patlak verdi. Ama başlar başlamaz ekonomik tetikçiler ve çakallar hareketi kontrol etmek için müdahil oldular. Bunu hep yaparlar. Özellikle Mısır üzerine yoğun mesai harcıyorlar.

Durum artık "tetikçilerin" kontrolünde mi?
Her ülkede durum farklı. Mısır'da ordunun Müslüman Kardeşler'i devirip yönetime konmasından ABD ve şirketokrasi epey memnun gözüküyor.

Türkiye'de devlet katında "faiz lobisi" kavramı dillendiriliyor. Bu tanım doğru mu?
Evet, bence gerçeklik payı çok yüksek bir tanım. ABD adına konuşursam, benim çalıştığım dönemde kritik pozisyonlardaki pek çok siyasetçi büyük şirketler tarafından satın alınmıştı. Önemli kanunları bu politikacılar çıkartır, yasalar onların elinden geçerdi. Bu yüzden ABD artık temsili bir demokrasi değil; hükümetin resmi yetkilileriyle büyük şirketlerin yakın bağlar kurduğu faşist bir devlet. Şirketlerin fayda bulduğu ülkelerde de durum böyle. Ülkenizde benzer şeyler olduğuna inanıyorum. 

Gezi olaylarını takip ettiniz mi?
Evet. Elimden geldiğince...

Ne düşündünüz?
Son bir kaç yılda Türkiye'ye 3 kere geldim. İlk gelişimde Erdoğan'ın demokrasi deneyimi Ortadoğu ülkelerine örnek gösteriliyordu. Muhalefetin var olduğundan elbette haberdardım ama dünyada, uluslararası toplumda Erdoğan'dan övgüyle ve saygıyla bahsediliyordu. Bugün ise o itibarının büyük kısmını kaybetti. Polisi göstericileri dağıtmak için gönderirken stratejik hatalar yaptı.
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/eminim-turkiyede-de-devreye-girdiler/407477