Baydan Ayakkabı Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Baydan, 2005’te Çin’e kaptırdıkları Avrupa pazarına yeniden döneceklerini söyledi. Dogati markasıyla ABD, Avrupa, Ortadoğu ve Orta Asya pazarlarında çok iyi tanındıklarını belirten Baydan, hedeflerinin Avrupa’da 2005 öncesindeki ihracat rakamlarına ulaşmak olduğunu söyledi. Baydan şöyle konuştu:

AVRUPA’YI ÇİN VURDU

“2005 yılına kadar, İtalya, Ukrayna ve Rusya’daki tüm fuarlara katılıyorduk. Özellikler Romanya ve eski Yugoslavya coğrafyasındaki ülkeler olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesine ihracat yapıyorduk. 2005’ten itibaren Çin istilası Avrupa’yı sardı. Çin’in ucuz iş gücü avantajıyla pazara girmesi nedeniyle o günlerde biz Avrupa’dan çekildik. Yeni hedefimiz Ortadoğu ülkeleri oldu. Mısır, İran, Suriye, Irak, Cezayir ve Libya pazarlarında bir numara olduk.”

AVANTAJ BİZE DÖNÜYOR

Çin’e kaptırdıkları Avrupa pazarına yeniden dönüş için avantajlı duruma geçmeye başladıklarını belirten Baydan şöyle devam etti:

“Çin’in de işgücü maliyeti artık yükselmeye başladı. Maliyet olarak aramızdaki fark 3 dolara kadar indi. Coğrafi yakınlık avantajı da bizden yana. Çin’e verilen siparişlerin hemen gelmesi imkansız. Biz ise Avrupa’nın siparişlerini daha çabuk karşılama imkanına sahibiz. Bu avantajla yeniden Avrupa pazarında Çin’e kaptırdığımız üstünlüğü ele geçireceğiz. 2011’de Avrupa’ya ihracatımız 4 milyon doları aştı. Bu miktarı daha da yukarı çekeceğiz. ”

ADI KONMAMIŞ KRİZ

2013’te son 30 yılın en büyük krizinin yaşandığı görüşünü paylaşan Baydan, “Ancak bu krizin adını koyan yok” dedi.  Baydan, ihracata, iç piyasadan fazla yönlenmelerinin nedenini de şöyle açıkladı:

İÇERİDE ÇEK VURDU

“Türkiye’de ayakkabı tüketimi Avrupa ülkelerine göre çok geride. Avrupa’da kişi başına yıllık ayakkabı satın alma sayısı 10 çift iken bizde bu rakam 2 çift. Bir de en büyük sıkıntı ödenmeyen çekler. Yeni Çek yasasıyla birlikte hapis cezasının kalkması ve haciz işlemlerine sınır getirilmesi suistimalleri artırdı. Yurtiçinde bir başka sorun da bayilik algısının yanlışlığı. Türkiye’de bayiler, ‘Firma verecek, biz yiyeceğiz’ mantığında.”