Yazdır

Vizyon geliştirip çılgın şeyler yapıyoruz

Tarih: 07 Şubat 2014 - 11:18

42 milyar dolarlık bir fonu yöneten Justin Leverenz, yeni gelişen piyasalar ve yatırım dünyasıyla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı

Justin Leverenz (45) gibi yükselen pazarlar uzmanı birinin Asya’da 10 yıl kalıp da Mandarin dilini konuşabilmesi sürpriz değil. Asıl sıra dışı olan, araştırmalarının bir bölümünün roman okumayı da kapsaması. Kendisini ‘’uyumsuz’’ olarak lanse eden Leverenz’ın 2007 yılından beri yönettiği 37 milyar dolarlık Oppenheimer Gelişen Piyasalar Fonu göz kamaştırıcı sonuçlar elde etti: Son beş yılda  yüzde 17,3 oranında ortalama yıllık getiri, gelişmekte olan piyasalar endeksinin yüzde 12’lik oranını geride bıraktı. Pek çok yatırımcı bu yeni piyasaları ABD’deki kaçınılmaz faiz artışı karşısında kırılgan olarak niteliyor; faiz artışlarının bu ülkelerin finans kaynaklarını baskı altına alacağını düşünüyorlar. Ancak Leverenz bu görüşe katılmıyor. İşte Fortune Türkiye’de yayınlanan söyleşiden bölümler…

-Uzmanlar borç tavanı  savaşının ve  Fed’in politikasının gelişmekte olan piyasalar üzerinde büyük etkiler yarata cağına inanıyor. Bu görüşlerinde haklılar mı ?

-Bu tür şeyler borsadaki al satçıları ilgilendirir, yatırımcıları değil. Gelişmekte olan piyasaların yatırımların yıllarca yetersiz kalmasının üstesinden gelebilmeleri için dış sermayeye ihtiyaç duydukları, sermayenin ise yalnızca küresel likiditenin bolluk zamanlarında temin edilebildiği ve FED’in de bu yaklaşımı sürdüreceği yönünde bir görüş söz konusu. Ancak bu dinamik  artık geçerli değil çünkü gelişmekte oln dünya artık sistemde borç alan değil, borç veren konumunda. Gelişmekte olan dünya esnek para birimlerine, sınırlı mali borçlara ve görece sağlıklı bankalara sahip.  Borç ödeme kapasitesi açısından bakıldığında, 80’ler ve 90’lara kıyasla tamamen farklı bir durum söz konusu.

-Bu bağlamda bazı ülkeler diğerlerine göre daha çekici sayılabilir mi?

-Gelişmekte olan dünya heterojen bir yapıya sahip. Ben aslında sektörlerin özellikleriyle ilgiliyim; şirketlerin yıllarca sürebilecek, sağlam avantajlar sunduğu sektörler… Bunlara çok ender rastlanıyor. Dünyadaki işlerin büyük bir bölümü örneğin, çoğu müzisyenle karşılaştırılabilir; yani o kadar da yetenekli değiller. Ben yalnızca virtüözlerle ilgiliyim.

-Virtüöz yöneticiler mi ?

-Bazen büyük şirketlerin mutlaka önemli insanlar tarafından yönetilmeleri gerekmiyor. Örneğin, Unilever. Yöneticileri yeteneksiz demek istemiyorum. Ancak zaten yeteneksiz olsalar bile, işleri o kadar muazzam avantajlara sahip ki, her halükarda yola devam etmeyi başaracaktır.  Oysa çok daha hızlı gelişen işlerde, yol göstericilik çok önemli. Benim elimdeki ikinci büyük varlık, Çinli internet kuruluşu Tencent. Şirketin hissesini 6 milyar dolarlık bir değere sahipken satın aldım. Şimdiki değeri ise 100 milyar dolar. İnternet şirketlerinin kendi pazarlarına sıkışıp kalma gibi bir gelenekleri var. Ancak Tencent şimdi uluslararası bir boyut kazanıyor. Aynı şey, yine bana ait olan Koreli Naver için de geçerli; Kore pazarına hakim olan bir arama motoru şirketi. Naver bir mesajlaşma uygulaması olan Line’la Japonya’yı yakalamaya çalıştı.  Globalleşti ve şimdi Japonya, Tayland, ve İspanya’da hakim mesajlaşma platformuna dönüşmüş durumda.

-Yatırım gurularınız var mı ?

-Çok saygı duyduğum insanlar var ama ben biraz uyumsuz birisiyim; bu nedenle diğer yatırımcıların hatalarından bir şeyler öğrenmeyi tercih ederim.

-Kendinizi niçin uyumsuz olarak  tanımlıyorsunuz?

-Şirketimizin ‘’sıra  dışı bilgelik’’ le ilgili bir sloganı var.  Sıra dışı bilgeliğe sahip olmak için kişi sıra dışı olmaktan rahatsızlık duymamalı; ancak çoğu insan çok sosyal olduğu için tersine kendisini rahatsız hisseder ben pek sosyal birisi değilim; bu nedenle de, toplumsal normların  dışında olmak ben de sıkıntı yaratmıyor. 

-Diğer örnekler neler?

-Bir diğeri Brezilyalı eğitim şirketi olan Estacio Universities. Yaklaşık 15 yıl önce Brezilya daha fazla öğrenciyi eğitmek için eğitimi özelleştirmeyi kararlaştırdı ve böylece binlerce üniversite ortaya çıktı. Ancak bunlardan hiçbiri ölçeklenebilir değildi ve standart yelpazesi de son derece genişti. Bir dizi şirketin sektörü toparlayıp daha verimli bir platform sunabileceğini düşündüm. Böylece iki şirkette büyük pozisyonlar satın aldım: Kroton ve Estacio. Kroton piyasa değeri açısından dünyadaki en büyük eğitim şirketine dönüşmüş durumda ve Estacio da yakında bir milyon öğrenciye sahip olacak.

-Bu şirketleri nasıl buluyorsunuz? 

-Ekibimde iki kıdemli analist var. Zamanımızın yüzde 70 ‘ini bir alan veya endüstri hakkında derinlemesine bilgilenmeye ayırıyor ve daha sonra bu bilgimizi yan alanlara doğru genişletiyoruz. Geri kalan yüzde 30’luk dilimde de, periferik bir vizyon geliştirmeye ve çılgın şeyler yapmaya çalışıyoruz.

-Yüzde 30’unuzla ne yapıyorsunuz?

-Okuyan bir insanım. Edebiyatı severim. Yatırımcılarıma her zaman, para yatırdığınız yerlerin gerçeğini anlamak istiyorsanız, edebiyatını okuyun tavsiyesinde bulunurum.  Önerdiğim kitaplardan biri de Aravind Adiga’nın ‘’The  White Tiger ‘ı. Kitap önemli çünkü Hindistan’ın gelecekteki Çin olacağı mitini ele alıyor. Ya da Arap Baharı’nın asıl nedenini öğrenmek istiyorsanız, dişçiyken sonradan romancı  olan Kahireli Alaa al-Aswany’nin ‘’The Yacoubian Building’’ adlı eserini okuyun. Gerçekten muhteşem bir kitap.
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/vizyon-gelistirip-cilgin-seyler-yapiyoruz/407392