Yazdır

Kılıçdaroğlu 'dehşet verici belge'yi açıkladı

Tarih: 21 Ocak 2014 - 14:49

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında çarpıcı yolsuzluk iddialarında bulundu

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu konuşmasına 'dehşet verici bir belge açıklayacağım' diye başladı. CHP Lideri konuşmasının sonunda sözünü ettiği belgeyi açıkladı.

Kılıçdaroğlu konuşmasında ‘dehşet verici bir belge açıklayacağım’ dedi.



İşte Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları:

Ben beklerdim ki Sayın Başbakan çıkıp şunu söylesin. Biz 3Y ile mücadele için iktidar olduk. Kim yolsuzluk yaparsa üzerine gideceğiz, isterse babam olsun. yolsuzlukları nasıl örteriz bunun mücadelesini verdiler.

'DEHŞET VERİCİ BİR BELGE AÇIKLAYACAĞIM'

Dehşet verici bir belge açıklayacağım arkadaşlar. Yolsuzluğun boyutu o kadar büyük ki… Bu ülke sömürülmeye layık bir ülke mi? Yazık günah değil mi? Siz sabah akşam kul hakkı yemek haramdır diye söylüyorsunuz. Nedir bu paralar? Öyle bir noktaya geldik ki yolsuzluğu savunan bir başbakan portresi çıktı karşımıza. Yolsuzlukla mücadele değil. Bunu anlamak mümkün değil. Bu olay nedir biliyor musunuz? Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin, Türkiye Cumhuriyeti devletini soymasıdır.

KOMPLO MOMPLO HEPSİ HİKAYE

Dört bakan istifa etti. Bazılarının çocukları içerde. Bazıları aranıyor, kimileri kaçtı. Olay büyük. Efendim bize komplo momplo bunların hepsi hikaye.

‘DEVLETİN ÇÖKTÜĞÜNÜ GÖRÜYORUZ’

Bu kadar büyük bir yolsuzluğu örtmenin yolu nedir? Devleti çökertmektir. Devleti çökertmek nedir? Yasama yargı yürütme. Birisi çökertirseniz devlet çökmüş olur. İlk kim farkına vardı bunun? TBMM Başkanı, anayasanın 138’nci maddesi çökmüştür dedi, bitti. Yargıya hiçbir organ talimat veremez diyor. Bu çöktü diyor. Devletin çöktüğünü görüyoruz. Devlet kiriz görüyoruz. Yönetmeliği apar topar değiştirdiler, polisi savcının değil hırsızın emrine vermeye çalıştılar. Gitti Danıştay iptal etti. Apar topar parlamentoya HSYK ile ilgili bir kanun teklifi geldi. Başta sayın cumhurbaşkanı kaygılarını dile getirdi.

Biz her yerde doğruları savunduk. Anayasa görüşmelerine de oturduk. Dedik ki Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş bir anayasaya ihtiyacı vardır. Demokratik bir anayasaya ihtiyacı vardır. Örgütlü toplumu ayağa kaldıran bir anayasa ihtiyaç vardır. Oturduk, maddelerden birisi HSYK’ydı. Üç arkadaşımız görev yaptı. Bakın şu HSYK ile ilgili anayasa uzlaşma komisyonunun metni. Hakimler Yüksek Kurulu, savcılar Yüksek kurulu oluşturuluyor. Yeşiller dört partinin uzlaştığı metindir. Kırmızı, sadece ve sadece iki parti tereddütlerini ifade ediyor. Biz dedik ki,  60 maddede uzlaşma sağlandı, çekin başkanlık teklifini. Hayır dediler biz başkanlık teklifini çekmiyoruz. Biz savunduk onlar ortadan kaldırdılar. Olay gündeme gelince, sayın cumhurbaşkanı teklifin anayasaya aykırı olduğunu herhalde görmüştür. Görmemek mümkün değil çünkü.

‘TARİHE NOT DÜŞMEK İÇİN ANLATIYORUM’

Sayın cumhurbaşkanına gitmeden önce gazeteciler ve anayasa hukukçusuyla beraberdik. HSYK’nın yeniden yapılanması için görüşümüzü sordular. Biz Türkiye’nin demokratik bir anayasaya sahip olmasını isteriz. Ortada bir devlet krizi var. Krizi fırsata döndürmek de mümkün. Bizim iki koşulumuz var dedik. Bir HSYK teklifini geri çekin. İki, yolsuzluk davalarına müdahale etmeyin, o kendi mecralarında yürüsün. Biz o zaman otururuz her türlü desteği veririz. Böylece çıkan krizi fırsata dönüştürürüz. Aynı söylemi ben sayın cumhurbaşkanına da ifade ettim. Bunları anlatmamın nedeni şu. Bir tarihe not düşmek, birileri hala utanmadan yalan söylüyor, onun yalanını aydınlatmak.

‘SİZİN GENEL BAŞKANINIZ SİZE YALAN SÖYLÜYOR’

Diyorlar ki, siz gelmediniz. Anayasa değişikliği olacaktı CHP kabul etmedi. Az önce söyledim gelişmeler. Geçen Salı günü gruptan hemen sonra, muharrem beyi AKP grubuna gönderdik, telefonda konuştu. Sayın Nurettin Canikli ile, sayın adalet bakanı ile. Bakın sayın cumhurbaşkanı da bu konuda çok duyarlı. HSYK ile ilgili anayasada düzenleme yapalım diyor, lütfen teklifi geri çekin sizin samimiyetinizi görelim. Masaya oturup gerçekten çağdaş bir anayasa yapacağız. Bir görüşüp döneyim, verilen ilk yanıt bu. Sonra dönüldü, biz teklifimizi geri çekmiyoruz.

Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi’nin milletvekillerine sesleniyorum, sizin genel başkanınız size yalan söylüyor, doğruları söylemiyor. Bunları tarihe not düşmek için söylüyorum. Biz samimiyiz, onlar samimi değiller.

HALA ‘DELİLİ VAR MI’ DİYOR

Merak ettiğim bir şey daha var. Olay bu kadar açıkken, hala bakanlar çıkıp ‘bunun delili yoktur’ diyorlar. Sağlık Bakanı gitmiş, Trakya Birlik’in mali genel kurulunda konuşuyor. ‘Delili var mı?’ diyor. Birisi var var demiş, kutu kutu demiş. Hala delili var mı diyor yahu. Başbakanın konuşmaları var, oğlunun konuşmaları var, genel müdürlerin konuşmaları var, milyon dolarları var, haram parayla umre var, 700 bin liralık saat var, yahu gözünüz doymadı mı daha? Ne olacak?

TIR’LAR SİLAH YÜKLÜ, MÜHİMMAT YÜKLÜ

Adana’da TIR’lar habire yakalanıyor, silah yüklü tırlar. Diyorlardı ki, bunlar insani yardım malzemesi götürüyor. Yahu bir devlet düşünün, bunu saklar mı? Sen Somali’ye yardım götürürken gazetecileri götürmedin mi? Aç kapısını, makarna elbise çıkacak. Dünyaya da gösterirsin. Ama olay o olay da değil. TIR’lar silah yüklü, mühimmat yüklü. Bunu eleştirdiğimde, doğru değil dediğimde, benim vatanseverliğimden şüphe ettiğini söylemiş. Edebilir, kimin vatansever olup olmadığına bu millet karar verir.

MİT’İN SİLAH KAÇAKÇILIĞI YAPMA GÖREVİ YOK

Ben bir gün cebimi doldurup Amerika’ya falan kaçmayacağım, ama senden şüpheleniyorum. Ayrıca senin yatacak yerin de yok. Onun için söyledim, vatandaş elini cebine atarken başka bir el görürse, o el Recep’in elidir. MİT’in böyle bir görevi yok, silah kaçakçılığı yapma görevi yok. MİT kanunun 26’ncı maddesini okusun demiş.

Ne diyor 26’nci maddesi “MİT mensuplarının görevlerini yerine getirirken görevin niteliğinden doğan, ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan dolayı haklarında soruşturma açılması Başbakan’ın iznine bağlıdır” deniyor. Neden ötürü? Görevlerini yaparken.

MİT Kanunu’nun 4’ncü maddesine geçiyoruz, görevleri nedir?

A maddesi, milli güvenlik istihbaratını devlet çapında oluşturmak, gerekli kuruluşlara ulaştırmak. Silah kaçakçılığı var mı? Yok. Devletin milli güvenlik siyasetiyle ilgili planların hazırlanması, bakanların istihbarat isteklerini karşılamak. Sonra kamu kurum ve kuruluşlarını istihbarat faaliyetlerinin yönlendirilmesi için tavsiyelerde bulunmak. Sonra, kamu kurum ve kuruluşlarının, teknik konularda müşavirlik yapmak ve yardımcı olmak. Bir sorun yok. Genelkurmay başkanlığınca lüzum görülecek haber ve istihbaratı toplamak. MGK’da belirlenecek diğer görevleri yapmak. Son fıkra, istihbarata karşı koymak.

MİT’İN OPERASYONEL GÖREVİ YOKTUR

Ama bir madde daha var.

Şöyle diyor “MİT’e bu görevler dışında görev verilemez ve bu teşkilat devletin güvenliğiyle ilgili istihbarattan başka hizmet istikametlerine yöneltilemez” bu kadar açık. Başka bir görev verilemez deniyor. MİT’in operasyonel görevi yoktur.

Şimdi TIR, benden habersiz aranamaz. Diyelim ki sen eroin kaçakçısısın, üç tane de MİT’çi buldun. Arayamazsınız denecek. Böyle bir saçmalık olur mu? Savcıya ihbar geldiğinde savcı gider, durumu öğrenir, belgelendirir, varsa suç konusu rapora bağlar, Başbakan’a gönderir, soruşturma açmak istiyorum. Neden? Şu şu şu belgeler vardır diye, sen izin verip vermemekte o zaman serbestsin. Ya onun içinde insan kaçırsalar ne yapacağız? Eroin kaçırsalar ne yapacağız? Silah kaçırıyorlar, sen Türkiye Cumhuriyeti’nin saygınlığını uluslararası alanda tartışmaya açtın. Hala ısrar ediyor, TIR’ın içinde ne olup olmadığını kimse bilmeyecek.

Ne demek kimse bilmeyecek? Eğer suç ve suçla ilgili bir olay varsa savcının görevi zaten. Bakın 1970’da BM bir bildiri yayınladı. Türkiye’de bunu kabul etmiş durumda. Devletler arasında dosya ilişkileri hakkında uluslararası hukukun ilkeleri. Okuyorum şimdi “hiçbir devlet başka bir devletin rejimini yıkmayı hedefleyen silahlı hedeflere yardım etmeyecek, para yardımı sağlamayacaktır” bizim de kabul ettiğimiz bildiri. Bu TIR’la bu uzlaşıyor mu?

Gelelim en önemli konuya.

İzmir’de de bir operasyon yapıldı. Operasyon çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, yönetmek, örgüte üye olmak, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma, nitelikli dolandırıcılık. Deliller toplanıyor, önce bilirkişiye gönderiliyor, raporunu veriyor. Bunun üzerine savcılık 6 Ocak 2014’te bir karar alıyor, arama yapılacak yerler belirleniyor, şüphelilerin de yakalanması isteniyor. Aynı tarihte, bu mahkeme kararı gereği yapılmak üzere emniyete gönderiliyor. Çünkü emniyet bu işi yapacak.

Tutanaktan okuyorum, başsavcının tuttuğu tutanaktan okuyorum size

“Mahkeme tarafından verilen kararlar mesai sonrasına karmış, emniyete gönderilmesinden sonra 6 Ocak 2014 tarihinde saat 19:38’de evimde bulunduğum sırada, müsteşarlık makamından, adalet bakanlığı, telefonu veriyor, arayan sekreter, sayın müsteşar Kenan İpek’in benimle görüşmek istediğini iletti. Sayın müsteşar, hal hatır sorduktan sonra, sözü yürütülen evraka getirip içeriğini sordu. Kendisine kısaca soruşturmayla ilgil bilgi verdim. Bunun üzerine, soruşturmanın derhal durdurulmasını, cumhuriyet savcısının değiştirilmesini istedi. Makamda beklediğini, sonucun kendisine bildirilmesini istedi. Cevaben kendisine, hukuk ve aykırı bir işlem olmadığını izah etmeme rağmen ısrarcı oldu. dört dakika süren görüşme sonrası, tekrar soruşturmayı durdurmamı, mahkeme kararlarını kolluktan geri istememi ve savcıyı değiştirmemi ısrarla istedi. Cevap beklediğini belirterek telefonu kapattı”

Bitmiyor.

“Daha sonra beni tekrar 22:31’de. Aynı şekilde müsteşar bey arayarak ne yaptığımı sordu. Ben de yapılan işlemin hukuk içinde olduğunu, herhangi bir müdahaleyi gerektirir bir durumu nezaketle anlatmama rağmen, bana hitaben, su saatte git cumhuriyet savcısını değiştir, bu soruşturmayı durdur. Bunu yapmazsanız sonuçlarına katlanırsınız diyerek telefonu kapattı”

Tutanağın son bölümünde şöyle diyor:

“Cumhuriyet başsavcılığımızca yapılan işlemlerde hukuka aykırı bir işlem görmediğimden bu taleplerine yeri getirmedim”


Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy veren bütün yurttaşlarıma sesleniyorum. Sizin vicdanınız el veriyorsa, bir yolsuzluk davasının soruşturmasının kapatılmasına evet, varsın kul hakkı da yensin diyorsanız söyleyecek bir lafım yok. Ama demiyorsanız 30 Mart’ta sandık önünüze gelecek. Elinize vicdanınıza koyun, hırsızlığa hep beraber dur diyelim.

Bu adalet bakanına sesleniyorum. Sen o müsteşarı yerinde tutacak mısın? Yerinde tutuyorsan o işin sorumlusu sensin. Zaten bir müsteşar bakandan talimat almadan bir dosyayı kapat savcıyı al sonuçtan bana bilgi ver, sonucuna katlanırsın diyemez zaten. Şimdi HSYK’nın kanun teklifi görüşülüyor. O geçerse, bunların tamamı gerçek olacak. Bir talimatla yargı şekillendirilmiş olacak. Hepinize saygılar sunuyorum.
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/kilicdaroglu-dehset-verici-belgeyi/406155