Kavgayı bankacılık minderine çekmek büyük tehlike
Tarih: 10 Ocak 2014 - 10:34
'Şimdi kurumlar taraf haline geliyor; kurumlara güven kaybının da eşiğindeyiz.'
Radikal Gazetesi’nden Uğur Gürses 17 Aralıkta başlayan ve beraberinde gelen gelişmelerin ekonomik yönünü çarpıcı bir biçimde ele aldı. İşte o yazı;
Bu Anayasal güçler krizinde ne tarafta yer alıyorsanız alın; nihayetinde bu toplumda yaşıyorsak, ekonomik sonuçlarından hep beraber etkileneceksek kurumlara sahip çıkmak zorundayız; güçler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, kanun hâkimiyeti. Politik kurumlar yanında ekonomik kurumlara da. Ekonomik kurumların da Daron Acemoğlu’nun tanımladığı biçimiyle ‘kapsayıcı’ olması beklenir.
Yargı bir soruşturma yürütüyor, yürütme yargıyı ‘komplo’ ile suçluyor. Bu kavga içinde, yürütme daha etkili bir güç olarak yargının önünü kesecek çeşitli adımlar atıyor. Kimi zaman da taraflarca ve taraftarlarca atılan ‘yumruklar’ bel altına gidiyor. Hem de en tehlikeli alanlarda; nihayetinde halkın sofrasına kadar uzanacak olan ekonomide.
Örneğin soruşturma yapan savcıların uçuş bilgileri bilet numaralarına kadar yayımlanıyor, kişisel bilgiler ortaya dökülüyor. Bilgilerimizi emanet ettiğimiz kamu sermayeli kurumlar rahatça bu bilgileri birilerine erişilebilir kılıyor.
Örneğin, borsada işlemler teknik nedenlerle duruyor; pek de prim verilemeyecek biçimde “taraflardan biri açıklama yapacak, borsa fazla düşmesin diye durduruldu” dedikodusu sarıyor her yanı. Bu, kurumlara olan güvenin hızla gerilediğini gösteriyor.
Örneğin bankaların adları bu kavgada çok da kötü biçimde telaffuz ediliyor; genel müdürü soruşturulan bankanın tüm verilerinin yabancıların eline geçtiği, büyük zarar ettiğinden tutun, bir başka bankanın önce döviz spekülasyonu ile büyük kazanç sağladığı yalanı ortaya dökülüyor. Sonra da aynı bankanın hesaplarından büyük paralar çekildiğine, bu çekilişle bankanın TMSF’ye geçmesini önlemek için bir kesimin bankaya mevduat yatırmak için kuyruğa girdiği yazılıyor. İşin tuhaf tarafı, bankadan çekilen mevduatın ne kadar olduğu konusunda da BDDK kaynak gösteriliyor. “Kavgada yumruk sayılmaz” diyerek bu denli ağır hamlelerin yapılıyor olması şu soruyu düşündürüyor; acaba bir bankacılık krizi çıkararak ne elde edilecek?
Tüm bu ‘bel altı vuruşlar’ ilgili otoritelerce seyrediliyor. Normal koşullarda sistemin sağlığından sorumlu BDDK ve yatırımcıları ilgilendirdiği için SPK’nın devreye girip, suç duyurusunda bulunmaları gerekirdi değil mi? Tersine sessiz kaldıkları görülüyor. Bu sessiz duruş, kavgada ‘bel altı yumruk’ heveslilerini cesaretlendiriyor; nasıl olsa bir şey olmuyor. Bu kurumların hele ki haberlerde kendilerinin kaynak gösterilmesine de sessiz kalmaları, taraf olarak yer aldıklarını düşündürüyor.
İşin doğrusu şu; ekonomi ile ilgili kurumlara atanan yönetici vasfı olan kişilerin görevi, atandıkları alandaki sistemin sağlığının korunması ve düzgün yürümesinin sağlanmasıdır. Tabii ki atananların, atayan politik iradeye yakın görüşte olmaları sürpriz değil. Ancak görevleri, politik bir tarafta yer almaları değil, bugünlerdeki gibi bir kavgada ortada görünmeden ‘yumruk vuruyor’ görünümü vermek hiç değildir.
Kavgada galip gelme çabası, Anayasal güçler kadar ekonomik kurumları içine alıyor. En tehlikelisi bunu seyretmektir. Bankalar üzerinden ‘yumruklaşma’, kavgayı bankacılık sistemine taşırsa işin boyutu büyür. Sadece bankacılık değil, tüm reel kesime ve hane halkına uzanan zararları olur. Krizi sistemik hale getiririz.
Bu Anayasal güçler krizine gelene dek toplumdaki kutuplaşmanın zirve yaptığı hepimizce malum. Ama şimdi kurumlar taraf haline geliyor; kurumlara güven kaybının da eşiğindeyiz. Bir sonraki aşamada, kimse görünen katı gerçeğe bile inanmaz duruma gelecek. O zaman ise dönüşü olmayacak.
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/kavgayi-bankacilik-minderine-cekmek-buyuk/405335