Düşüş faizden dönmenin riskleri!
Tarih: 18 Kasım 2013 - 08:28
2012 sonu itibariyle son 5 yılda ABD, Euro Bölgesi ve Britanya hazinelerinin toplam kazancı 1.6 trilyon dolar olarak hesaplanıyor.
Radikal gazetesinden Uğur Gürses köşesinde düşük faizin gelişmiş ülke piyasalarına etkilerini yazdı. Gürses'e göre, "Faizlerin artış sürecine girmesi ile sadece gelişen ülkeler değil, tahvil yatırımcılarının da özellikle de kaldıraçlı yatırımcıların diğer finansal kuruluşlar ve bankalara hasar vermesi ve finansal istikrar için tehdit oluşturması olasılığına dikkat çekiliyor"...
İşte Gürses'in o yazısı;
2007-2012 arasında gelişmiş ülkelerin merkez bankaları, tarihsel olarak çok düşük faiz uyguladılar. ABD’de sıfır faizden sadece bir çeyrek puan yukarıda ve 5 yıldır sabit orada duruyor. Uygulanan bu aşırı düşük faizler, “Parasal aktarım mekanizması harekete geçsin, ekonomik faaliyeti canlandırsın” diye uygulandı. Ama diğer taraftan da başka sonuçları oldu: Bölüşüm etkisi.
Aşırı düşük faizler; gelişmiş ülkelerde faiz gelirleri ve faiz giderleri farklı olan kesimler nedeniyle farklı sektörlerde devasa bölüşüm etkisi ortaya çıkardı. McKinsey Global Institute tarafından yayımlanan ‘Parasal gevşetme ve ultra düşük faiz oranları: Bölüşüm etkisi ve riskler’ başlıklı rapor, işte bu etkilere bakıyor.
Kazançlı çıkanlar arasında en başta, ülkelerin hazineleri geliyor. Çünkü yapılan devlet borçlanmasının faizleri de gerilediği gibi, merkez bankalarının elde ettiği kârlar da hazineye transfer oluyor. 2012 sonu itibariyle ABD, Euro Bölgesi ve Britanya hazinelerinin toplam kazancı 1.6 trilyon dolar olarak hesaplanıyor.
Kazançlı çıkanlar arasında ikinci sırada, finans dışı şirketler geliyor. Şirketler hem çalışma sermayesi hem de yatırımları için kredi kullandıklarından her zaman küçük de olsa borç taşıyor. Bu üç ülkedeki finans dışı şirketlerin, ultra düşük faizlerden kazancı 710 milyar dolar hesaplanmış.
Kaybedenlerin başında ise hanehalkı geliyor. Bu üç ülkedeki hanehalkının faiz kaybı 630 milyar dolar olarak hesaplanmış. Hanehalkı içinde de genç kuşaklar kazançlı çıkıyor. Çünkü genç kuşak daima borçlanma eğiliminde. Oysa yaşlı kuşaklar, tasarrufları olan ve faiz geliri olan varlıklara yatırım yapmış oluyor.
Aşırı düşük faizlerden zarar görenler arasında Avrupa’daki bankalar geliyor. Avrupa bankalarının efektif net faiz marjlarının kayda değer biçimde düşmesi nedeniyle toplamda 230 milyar dolarlık kayba uğradıkları not ediliyor. ABD’de ise bunun tersi olmuş. ABD bankalarının net faiz marjları yükselmiş. Çünkü mevduata ödedikleri faiz, kredi ve diğer varlıklardan elde ettikleri faize göre daha büyük ölçüde gerilemiş. Bu 5 yıllık dönemde ABD bankaları için hesaplanan kazanç 150 milyar dolar. Raporda, Avrupa ve ABD bankalarının efektif net faiz marjlarındaki bu farklılaşmanın her iki tarafın rekabet koşullarını da farklılaştırdığı vurgulanıyor.
Faizler tersine döndüğünde ortaya çıkacak riskler
Düşük faizlerin bir etkisi de Almanya ve Avusturya gibi poliçe sahiplerinin büyük bir bölümünün sabit getirili kazanç tercih ettiği yaşam ve emeklilik sigortası sektörüne olmuş. Çünkü bu ülkelerin devlet faizleri, sunulan getirilerin altına düştü. Şimdi şirketler zarar ediyor. Bu sektörlerde batma riski var. Ultra düşük faizlerden dolayı, 2007-2012 arasında bu üç ülkede devlet tahvili ve şirket tahvillerinin toplam değerindeki artış 16 trilyon dolar olarak hesaplanıyor. Konut fiyatları, ABD’de altı yıl öncesine göre çökmüş olsa da 2012’de yüzde 15’lik artış da bu düşük faizlere bağlanıyor. Sadece ABD değil, Britanya ve Almanya’daki konut fiyatı artışları dikkat çekici.
Aşırı düşük faiz ortamında, yabancı yatırımcıların gelişen ülkelerden satın aldıkları tahvil miktarı 2007’de 92 milyar dolardan 2012’de 264 milyar dolara ulaşmış. Meksika ve Türkiye gibi ülkelerin sermaye akımlarında artışta tahvilin de oranı yüksek. Rapor, yabancıların 2007 öncesinde, Türkiye’de ihraç edilmiş tahvillerin yüzde 13’üne sahipken, 2012 sonu itibariyle yüzde 36’sına sahip duruma geldiklerini not ediyor. Tahvil sahipliğinde yabancıların payının yüksek olduğu ülkeler, aynı zamanda ödemeler dengesi açıkları da yüksek ise gelişmiş ülkeler parasal politika çerçevesini terse çevirdiklerinde yüksek sermaye çıkışları ile karşılaşacaklarından en fazla kırılgan ülkeler olacakları vurgulanıyor.
Faizlerin artış sürecine girmesi ile sadece gelişen ülkeler değil, tahvil yatırımcılarının da özellikle de kaldıraçlı yatırımcıların diğer finansal kuruluşlar ve bankalara hasar vermesi ve finansal istikrar için tehdit oluşturması olasılığına dikkat çekiliyor.
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/dusus-faizden-donmenin-riskleri/400696