Yazdır

Babacan risksiz ekonomi istiyor

Tarih: 11 Ekim 2013 - 07:58

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, büyüme için geleceği riske atmayacaklarını söyledi

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ABD ile AB arasında müzakereleri devam eden Transatlantik Yatırım ve Ortaklık İşbirliği Anlaşması'nın takdir edilmesi gereken bir adım olduğunu belirterek, "Türkiye olarak da biz dışarıda bırakılmak istemiyoruz. TTIP'den bahsederken resmin dışında kalmamalıyız. En başından bu yana sürecin parçası olmak isteriz. Ancak bunun için hem ABD yönetimi ve Kongre hem de AB tarafında güçlü niyet olması lazım" dedi.
Babacan, ABD Ticaret Odası ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından ortaklaşa düzenlenen programda konuştu.
Babacan, ABD ile AB arasında müzakereleri devam eden Transatlantik Yatırım ve Ortaklık İşbirliği Anlaşması'na (TTIP) yönelik soru üzerine, TTIP'nin hem Türkiye hem ABD'nin gündeminde önemli yer tuttuğunu söyledi. Hem TTIP hem de Trans Pasifik Ortaklığın (TTP) çok önemli düzenlemeler, çok uzun vadeli ve ileriye dönük ödüllendirmesi yüksek adımlar olduğunu belirten Babacan, bunların 2009 krizinden sonraki korumacılık algısının da aşılmasında önemli bir ilerlemeye yol açtığını kaydetti.
Babacan, "Bu (TTIP) çok takdir edilmesi gereken bir şey. Türkiye olarak da biz dışarıda bırakılmak istemiyoruz. Her iki tarafta da paralel bir şekilde ne zaman ve nasıl ilerleyebileceğimize dair çalışma grupları oluşturduk. 1996 yılından bu yana AB ile Gümrük Birliği anlaşmamız var. Dolayısıyla, TTIP'den bahsederken resmin dışında kalmamalıyız" değerlendirmesini yaptı.
Babacan, "Türkiye'nin AB ile ekonomik anlamda eşsiz bir ilişkisi var, ABD ile de yakın ilişkiye sahip, dolayısyla Türkiye'nin TTIP görüşmelerine tam katılımcı olması gerekmez miydi?" sorusuna, "Tabii ki olmak isteriz. En başından bu yana sürecin parçası olmak isteriz. Ancak bunun için hem ABD yönetimi ve Kongre hem de AB tarafında güçlü niyet olması lazım" yanıtını verdi.
AB'nin şu ana kadar yaptığı birçok serbest ticaret anlaşması müzakereleriyle ilgili olarak Türkiye'nin de bu sürecin parçası olması gerektiğini AB'deki ortaklarına söylediklerini belirten Babacan, "Alabildiğimiz en yakın teklif, 'Tamam, odada oturabilirsiniz, masanın etrafında değil ama köşede bir yerde ne konuştuğumuzu dinle' şeklinde oldu. Tabii biz bunu yapamayacağımzı söyledik. 'Biz ya masanan etrafında otururuz ya da siz kendi görüşmelerinizi kendiniz yapın' dedik" ifadesini kullandı.
"Soru artık AB'nin ne zaman Türkiye'ye hazır olacağı"
Babacan, Türkiye ile AB arasında ilişkilerin kendine özgü bir yapısı olduğunu ifade ederek, "İlk başlarda soru, Türkiye'nin ne zaman AB üyeliğine hazır olacağıydı, şimdi öyle çok iyi performans gösteriyoruz ki hatta ekonomik açıdan bazı AB üyelierinden daha iyi durumdayız. Kriz de bu Avro Bölgesi'ni derinden vurdu. Dolayısıyla, soru artık AB'nin ne zaman Türkiye'ye hazır olacağı" diye konuştu.
Türkiye'nin AB üyesi olması halinde Fransa ve Almanya ile eş değerde olacağına işaret eden Babacan, AB'nin bu fikre ne zaman hazır olacağını bilmediklerini kaydetti. Babacan, "AB'yi kendilerine ait küçük bir yapıda mı tutmak istiyorlar, yoksa daha büyük, daha küresel, daha çeşitlilikleri içinde barındıran, temsiliyet gücünün arttığı bir yapıya mı dönüştürmek istiyorlar? Biz şu anda AB'nin kendine güvenini tekrar kazanmasını bekliyoruz. Çünkü kriz, birçok Avrupa ülkesini derinden vurdu" görüşünü paylaştı.
"Bir şeyler pahasına bir büyüme istemiyoruz"
Bir soru üzerine, Türkiye'deki yatırım ortamını geliştirme konusuna önem verdiklerini ifade eden Babacan, Türkiye'yi daha kolay yatırım yapılabilir ülke haline getirmek için parlamentoda birçok yasaları hayata geçirdiklerini belirtti. Politikalarının kaosu önleme ve Türkiye'nin rekabetin daha düzenli olmasını sağlamak olduğunu anlatan Babacan, "Rekabetin erdemine inanıyoruz, şirketlerimiz rekabet konusunda deneyimli olurlarsa Türkiye'de gerçekten rekabetçi bir ortamda ayakta kalmayı başarabilirlerse bölgesel ve uluslararası oyuncular olabilirler" değerlendirmesinde bulundu.
Babacan, 2023 yılına dair büyüme tahminlerini revize edip etmeyeceklerine yönelik soru üzerine, son 11 yılda gayrisafi milli hasılanın (GSMH) 3 kat arttığını anımsatarak, 2023 hedeflerine bakıldığında da şu andaki GSMH'nın 2,5 katına ulaşmanın amaçlandığını bildirdi. "Dolayısıyla bunu yapabileceğimizi zaten gösterdik" diyen Babacan, "Aslında 2023 yılındaki hedefimiz, şu son 10 yılda yaptıklarımızdan daha az bir hedef" ifadesini kullandı.
Bu yıl ve gelecek yıla ilişkin büyüme tahminlerini düşürdüklerini dile getiren Babacan, muhafazakar bir yaklaşımla bunu yaptıklarını ama diğer yandan hedeflerine ulaşmak için daha 10 yıl bulunduğunu ve bu da düz bir yol olmadığından inişler ve çıkışlar bulunabileceğini kaydetti.
Babacan, "Umut ederim ki küresel şartlar, büyüme için daha yardım ve teşvik edici bir noktaya geldiğinde, Türkiye büyük ihtimalle daha yüksek büyüme oranlarını görecek" diye konuştu. Babacan, bunun küresel ekonomik koşullarla ve Türkiye'nin de iç reformlarındaki performansıyla ilgili olduğuna dikkati çekerek, eğitim ve yargı reformlarının yatırım için önemli ortam sağlayan reformlar olduğunu söyledi.
Babacan, şunları belirtti:
"Bir şeyler pahasına bir büyüme istemiyoruz. Yüzde 1 oranında fazla bir büyüme için tüm geleceğimizi riske atmayacağız. Sürdürülebilir bir şekilde büyümek istiyoruz. Bu konuda güven kilit önemde. Ülkedeki güveni hem yatırımcıların hem de halkın gözünde korumalı ve güçlendirmeliyiz. Güven olduğunda büyüme her şekilde gelir. 2010 yılında büyüme oranımız yüzde 9,2 idi. 2011'de 8,8'di, 2009 yılından bu yana 5 milyon yeni istihdam sağlandı. Dolayısıyla istikrar kilit önemde. Tüketicilere ve piyasalara istikrarın orada kalıcı olduğu güvencesi verirsek o zaman büyüme her şekilde gelir" dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Asya ile çok yakın temas halindeyiz. Hindistan ve Çin ile ilişkilerimiz çok hızlı ilerleme gösteriyor. Muhtemelen Washington'dan bakıldığında bu, fazlasıyla hızlı şeklinde algılanıyor. Ama biz bunu dengeli şekilde yapıyoruz" dedi.
ABD ve Türkiye'nin dost, müttefik, partner ve aynı zamanda ilişkilerinin uzun ve güçlü geçmişe sahip olduğunu belirten Babacan, iki ülkenin de ortak ilgileri bulunduğunu ve aynı değerleri paylaşıp desteklediklerini kaydetti.
Babacan, Türkiye ve ABD'nin dış politika gündemlerinin de Bakanlar, Ortadoğu, terörle mücadele, enerji güvenliği, kitle imha silahlarının arındırılması ve ekonomik meseleler gibi birçok noktada birbiriyle örtüşen konulardan oluştuğunu hatırlatarak, iki ülke arasındaki ilişkilerin zamanın testinden geçmiş ve sağlam ilişkiler olduğuna dikkati çekti.
ABD ve Türkiye'nin dış politikada bazen hedeflere ulaşma yönünde bazen farklı yaklaşımları bulunsa da hemen hemen aynı hedeflere sahip kaldığını ifade eden Babacan, günün sonunda birçok konuda iki ülke arasındaki işbirliğinin çok güçlü olduğunu söyledi.
Türkiye ile ABD arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler konusunda da iki ülkenin çok yakın bir iletişim ve işbirliği halinde olduğunu ifade eden Babacan, yakında Türkiye ABD Ekonomik ve Ticari Stratejik İşbirliği Çerçevesi'nin bir sonraki toplantısının yapılacağını hatırlattı. Babacan, ABD ve Türkiye'nin ekonomik anlamda birlikte daha çok iş yapması gerektiğine işaret etti.
Babacan, ekonomik alanda Türkiye ile ABD'nin serbest ticaretin, insanların, sermayenin ve malların serbest hareketi, iyi işleyen rekabete dayalı bir ekonomik sisteme olan destekleri bağlamında birçok ortak noktayı paylaştığını dile getirdi.
Türkiye'nin AB üyeliğine de değinen Babacan, üyeliğin yıllar alabileceğini ama on yıllar sürmemesini umduklarını söyledi. Babacan, AB üyeliği sürecinin de Türkiye'nin iç reformlarını geliştirmesi açısından her zaman önemli bir çapa vazifesi gördüğünü kaydetti.
Babacan, güçlü bir batı müttefiki olmasına rağmen Türkiye'nin aynı zamanda bir Asya ülkesi olduğunu, Afrika'ya kolay girişi bulunan bir ülke olduğunu belirterek, son dönemde Afrika ile büyükelçileklerin artırılması, ekonomik ilişkilerdeki ilerlemeler, THY uçuşlarının artması ve 35 destinasyona çıkması gibi gelişen ilişkileri anlattı.
Başbakan Yardımcısı Babacan, 2008-2009 finansal krizinde önce sosyal güvenlik, sağlık sistemi, bankacılık gibi alanlardaki reformları tamamladıklarını, tüm bu reformların Türkiye'nin ekonomik temellerini güçlendirdiğini ve bu sayede krizin Türk ekonomisi üzerindeki etkisinin çok sınırlı kaldığını belirtti. Babacan, Türkiye'nin OECD ülkeleri içinde gelir dağılımının iyiye gitmekte olan birkaç ülkeden biri konumunda bulunduğunu kaydetti.
"İstanbul uluslararası şirketler için cazibe merkezi oldu"
Bunun yanında birçok çok uluslu şirketin bölgesel merkezleri olarak İstanbul'u seçtiğini belirten Babacan, Türkiye'nin genç, artan ve daha iyi eğitimli nüfusu ile coğrafi olarak diğer kıtalara daha erişebilir konumda bulunmasının, İstanbul'u uluslararası şirketler için cazibe merkezine haline getirdiğini kaydetti.
Babacan, "Asya ile çok yakın temas halindeyiz. Hindistan ve Çin ile ilişkilerimiz çok hızlı ilerleme gösteriyor. Muhtemelen Washington'dan bakıldığında bu, fazlasıyla hızlı şeklinde algılanıyor. Ama biz bunu dengeli şekilde yapıyoruz. Asya'daki farklı yapılarla giderek bağlantılarımız artıyor" diye konuştu.
"Verdiğimiz sözleri tuttuk"
Enerji ithalatının Türkiye'nin kırılgan alanlarından biri olduğunu belirten Babacan, bu nedenle daha yenilenebilir enerji, nükleer enerji gibi konulara daha çok önem verdiklerini söyledi.
Babacan, dünya ekonomisindeki yavaş yavaş toparlanmaya işaret ederek, artık finansal, sosyal ve çevresel olarak sürdürülebilir büyümeye önem vermek gerektiğini dile getirdi.
Son 11 yıldır AK Parti olarak iktidarda bulunduklarını hatırlatan Babacan, kamuoyu görüşlerinin de bugün seçim yapılsa, tekrar tek parti iktidarı olarak geleceklerini gösterdiğini, bunun da kendilerinin sadece bugün ve yarın atılacak adımlara değil, uzun vadeye odaklanmalarını gerektirdiğini söyledi.
Türkiye'nin ekonomik başarısına siyasi istikrarın katkıda bulunduğunu ifade eden Babacan, "İktidara geldiğimizde 11 yıl önce ekonomik alanda verdiğimiz sözleri tuttuk" diye konuştu.
 
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/babacan-risksiz-ekonomi-istiyor/397450