Yazdır

Şirketler hazırlıksız mı yakalandı

Tarih: 01 Eylül 2013 - 10:48

Türk şirketleri makro ekonomik verilerdeki tutarsızlıklar nedeniyle kur ve faize karşı savunmasız kaldı

2002 yılından itibaren dünyada likidite bolluğu yaşanmaya başlamıştı. Türkiye 2007’ye kadar ortalama yüzde 6,7 oranında istikrarlı bir şekilde büyüyerek yıldızını parlatmıştı.
2008-2009 yıllarında ise krizden etkilenerek olumsuza dönen veriler izleyen üç senede ortalama yüzde 6,7’yi yine yakalamıştı. 2013 yılı belki de yeni bir kırılma noktası olacak. Türkiye ekonomisi ilk beş ayda yakaladığı ivmeyi çeşitli sebeplerle kaybetmek üzere. Liranın ikinci çeyrekte dolar karşısında başlayan düşüşü, kur açığı olan şirketleri olumsuz etkilemeye başlamış gözüküyor. Kurdaki ani sıçrama sonrası hedefler aşıldı. Zira beklentiler 1.92 seviyesinin aşılmayacağı yönündeydi. Mayıs sonunda not artışı ile büyük miktarda sermaye girişleri bekleniyordu. Ancak durum hiç de öyle olmadı. Hem faiz, hem dolar hem de Borsa’da işler beklendiği gibi gelişmedi. Borsa dolar bazında yüzde 38 gerilerken, lira yüzde 17 değer kaybetti. Tahvil faizleri ise iki kattan fazla yükselerek yüzde 4,6’dan yüzde 10,3’e kadar yükseldi.
Sonuç olarak dış gelişmelerden dolayı da olsa yeni bir gerçekle karşı karşıyayız. Parasal bolluğun sona erdiği bir sürece hızla yol alıyoruz. Belki biraz abartılı tepkiler veriliyor ve olması gerekenden biraz fazla dalgalanma yaşanıyor ama sonuçta algının değiştiği bir dönemde olduğumuzu unutmamalıyız. Bu duruma Türk şirketlerinin hazırlıklı olmadığı, açıklanan bilançolardan belli olmaya başladı. Kur riski yüksek şirketler hem Borsa’da hızla değer kaybediyorlar hem de hatırı sayılır zararlar açıklıyorlar. Kurdan olumlu etkilenen şirket sayısı olumsuz etkilenenlere oranla bir hayli az. Genelde belki de kredi not artışından cesaret alarak yatırımını döviz borçlanarak yapan şirketler ters köşeye yatmış pozisyonda. Artan enerji maliyetlerine kur riskinin de ilave edilmesi, ihracatçı şirketlerin bile bilançolarına negatif yansımış durumda. Bu aşamadan sonra özellikle eylül sonunda bilançoya etki edecek kur kapanışları dikkatle takip edilecektir. Özellikle not artırımı öncesi yaşanan coşkunun tam tersi bir durum söz konusu. Borsa dip arayışını halen sürdürüyor. Dolar zirve arayışında, faizler ise tepe noktalarına yaklaşmış durumda. Bir başka açıdan bakıldığında ise olumsuz senaryolar piyasalara yansımış vaziyette. Bu seviyeleri yeterli düzeyde bulan yatırımcılar için ara fırsat noktaları belki de bu seviyeler olabilir. Ancak dip veya zirve noktaları açısından, edindiğimiz tecrübeler, daha alınması gereken yolun olduğunu söylüyor.
    Sonuç olarak Türkiye fırsatlar ülkesi. Piyasalarda riskler olduğu kadar sürekli fırsatların da olması cazibemizi artırıyor. Ancak hem siyasi hem de ekonomik konjonktür maalesef aleyhimize dönmüş durumda. Umarım bu durum uzun sürmez.
Dolar 2,07’yi gördü, altın düşüşe geçti, gözler ABD verilerinde
Öncelikle bu hafta, bize göre sürpriz olmayan gelişmeler yaşandı. Suriye’de sıcak çatışmanın eşiğine gelinmiş olmasından mı yoksa diğer gelişmekte olan Brezilya, Güney Afrika gibi ülkelerin para birimlerinin yılbaşından bu yana yüzde 25’e yakın devalüe edilmesinden dolayı mı, dolar lira karşısında yükselişini sürdürerek 2,07’yi test etti. Teknik analizde direnç noktası olan 1.973 seviyesi aşılınca kaçınılmaz şekilde 2 liranın üzerine çıkıldı. Bu noktanın geçilmesinin hemen ardından Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın açıklamaları merakla takip edildi. Özet olarak Sayın Başçı sakin olunması gerektiğini, doların yıl sonunda 1,92 seviyelerine gerilemesinin sürpriz olmayacağını vurguladı. Döviz kurlarındaki artışa karşılık faiz silahının gündemlerinde olmadığını açıkça söyledi. Bu açıklamalar piyasalarda şimdilik yankı buldu diyemeyiz. Zira şu an dünyada tahvil piyasalarında yaşanan sert yükselişlerin son durağı belirlenmiş değil. Ayrıca Türkiye oldukça kırılgan bir zeminde geçmiş yıllardaki başarısını tekrar etmek isterken yüksek cari açık ve enflasyonla ve son olarak 115 dolara kadar tırmanan petrol fiyatlarıyla baş etmek durumunda. Yükselen Türkiye, not artışları sürecinden büyük bir girdaba girmeme mücadelesi veriyor. Türkiye’nin bir yıl öncesine göre görünümü olumsuz gözükmekte. Yükselen petrol fiyatları, enflasyon ve ABD 10 yıllık tahvil fiyatlarındaki yükselişler, FED’in politika değişikliği Türkiye’yi etkiledi. Bu noktada yeniden toparlanmanın başlaması için şartların değişmesini beklemek yerine piyasaların önünde hamleler yapmak daha uygun olabilirdi. Bir süredir yükselen altın fiyatlarındaki düşüşün önümüzdeki hafta açıklanacak ABD istihdam verilerine bağlı olduğu görülüyor. ABD istihdam verileri olumlu çıkarsa altın 1.300 dolara doğru düşüşe geçebilir. Tersi durumda 1.480 dolar seviyesi görülebilir. Selim Işıklar - Zaman
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/sirketler-hazirliksiz-mi-yakalandi/393187