Yazdır

Türkiye'ye diz çöktürenler tasfiye edildi

Tarih: 18 Mayıs 2013 - 13:48

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Ergün Türkiye'nin IMF'ye olan borcunu kapatmasını Türkiye'yi diz çöktüren süreçler tasfiye edilmesine bağladı

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye'nin IMF'ye olan borcunu kapattığını belirterek, "Aslında buna bir borç kapatmak olarak bakmak doğru değil. 30 milyar dolar civarındaki parayı 10 yıl içinde ödemişiz. Türkiye'yi IMF'ye götüren süreçler tasfiye edildi, asıl mesele bu. Türkiye'yi diz çöktüren süreçler tasfiye edildi" dedi.
Bakan Ergün, Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Hedef 2023: Lider Ülke Genç Türkiye" adlı zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, son 10 yıl içerisinde Türkiye'deki bir çok kronolojik sorunun çözüme kavuştuğunu söyledi.
Bugün hangi göstergeye bakılırsa bakılsın 10 yıl öncesine göre Türkiye'nin çok daha güçlü bir ekonomi, çok daha iyi bir demokratik sistem içinde ilerlendiğini aktaran Ergün, Türkiye'nin 10 yıl içerisinde bir sıçrama yaptığını ve 152 milyar dolar ihracat yapan bir ülke olduğunu kaydetti.
Bugün Türkiye'nin 800 milyar dolarlık bir üretim gücüne sahip olduğunu anlatan Ergün, Türkiye'nin IMF'ye olan borcunu kapattığını anımsatarak, "Aslında buna bir borç kapatmak olarak bakmak doğru değil. 30 milyar dolar civarındaki parayı 10 yıl içinde ödemişiz" diye konuştu.
Türkiye'yi IMF'ye götüren süreçlerin tasfiye edildiğini, asıl meselenin bu olduğunu, Türkiye'yi diz çöktüren süreçlerin tasfiye edildiğini dile getiren Ergün, 14 Mayıs tarihinin bu anlamda önemli vurguladı.
Ergün, sözlerine şöyle devam etti:
"14 Mayıs tarihi çok partili hayata geçişten dolayı nasıl demokrasi açısından önemli bir tarih ise 14 Mayıs 2013 tarihi de Türkiye'nin ekonomisi açısından önemli bir tarihtir. 2 tane 14 Mayıs'ı Türkiye unutmayacaktır. Çok partili hayata geçtiğimizde, bu tarih çok önemli bir tarihti. Ekonomik tarihimizde de 14 Mayıs 2013 tarihi önemli bir tarihtir.
Bu hafta gecikmeli de olsa Moody's tarafından Türkiye'nin notu yatırım yapılabilir seviyeye çıkarılmıştır. Bu önemli gelişmeleri dikkate aldığımızda artık Türkiye hakkında bir takım tereddütleri bulunan yatırımcılar, kendi menfaatleri gereği ülkemize gelmekte geciken yatırımcılar da Türkiye'yi bir yatırım merkezi olarak görmeye devam edecekler ve Türkiye bu açıdan çok kritik bir eşiği daha aşmış olacaktır. Çünkü biz her ne kadar önem vermesek de bazı yatırımcılar bunlara önem vermekte ve buna göre adım atmaktadır.
Türkiye adeta bazı yerlerde blokaja uğruyordu. Türkiye'den durumu çok çok daha vahim olan, borç batağında olan, bütçe dengelerini tutturamayan, paraların nereye gittiği belli olmayan ülkelerin kredi notları çok yüksek tutulurken Türkiye'nin kredi notunun düşük tutulması aslında Türkiye'ye uluslararası alanda bir örtülü blokajın var olduğunu görmemizi bize sağlamalıdır. Bu blokajlar da kalkmaktadır artık yavaş yavaş. Önümüzdeki süreçte bu açıdan daha istikrarlı ve uzun süreli fonların gelmesini bekliyoruz."
-"Bugün 2 milyar dolar Türkiye'nin yıllık hayır hesanatı"-
Ergün, geçtiğimiz haftalarda Türkiye'de 2 önemli ihalenin olduğunu hatırlatarak, bunların 3. havalimanı ve nükleer santral ihalesi olduğunu söyledi. On yıl önce, "Türkiye 1 milyar dolar serbest bıraktı" haberlerinin gazetelerin manşetlerini süslediğini aktaran Ergün, "IMF 1 milyar dolar serbest bırakmış. Allah, ortalık paraya boğulacak şimdi. Esnaf, sanayi, herkes rahatlayacak. Öyle bir hava eserdi" değerlendirmesini yaptı.
Şimdi 20-30 milyar dolarlık ihalelerin yapıldığını ama bunların her gün olan işler haline gelmeye başladığını belirten Ergün, eskiden 1 milyar doların büyük para olduğunu ama bugün 2 milyar doların Türkiye'nin yıllık hayır hesanatı olduğunu aktardı.
Bugün Türkiye'nin en önemli ekonomik sorununun işsizlik, siyasi sorununun ise terör olarak görüldüğünü anlatan Ergün, şimdi Türkiye'nin terör denilen ayağındaki son prangayı da atacağını, o zaman Türkiye'nin hızına hız katacağını ifade etti.
Başarının bireyler, firmalar ve ülkeler için çok önemli olduğunu vurgulayan Ergün, şunları kaydetti:
"Ama aynı zamanda riskler, tuzaklar barındıran bir şey. İçindeki tuzakları da görmeliyiz. Başarılı olmanın meydana getireceği tatmin duygusu, bizim gelecekteki yeni başarılarımıza set çekmemeli. Tatmin duygusuna, onun sarhoşluğuna kapılmamalıyız. O zaman bırakın yeni başarılar elde etmeyi, pozisyonu bile koruyamayız. 'IMF'ye borcumuz bitti, 800 milyar dolarlık ekonomi olduk' diye rahatlamamalıyız. Bunları gelecek başarılar için bir sıçrama tahtasına dönüştürmemiz gerekiyor. Başarıyı bir sonuç olarak değerlendirmiyoruz, başarıyı yeni başarıların başlangıcı olarak değerlendiriyoruz. O yüzden bugüne kadar başardıklarımızı milletimiz adına yeterli görmüyoruz."
-"Türkiye eskiden burnunun ucunu göremeyen ülkeler arasında sayılıyordu"-
Ergün, Türkiye'nin ekonomide, demokraside, hukukta ve sosyal devlette çok gerilerde bir ülke olarak sayıldığını belirterek, "Şimdi neredeyiz- Bunların hepsinde orta seviyedeyiz" dedi.
Artık Türkiye'nin bir hedefi olması gerektiğini, bunun da orta gelir tuzağına düşmeden yüksek gelir hedeflenmesi gerektiğini aktaran Ergün, Türkiye'nin yüksek teknoloji, ileri demokrasi hedeflemesi gerektiğini dile getirdi.
Türkiye'ye bugün bulunduğu yerin yetmeyeceğini vurgulayan Ergün, herkesin bunun farkında olduğunu ama asıl Türkiye'nin bunun farkında olup olmadığının önemli olduğunu ifade etti. Hükümet olarak Türkiye adına 2023 hedefleri koyduklarını, 2071'de Türkiye nerede olmalı diye öteye bakmaya başladıklarını anlatan Ergün, Türkiye'nin eskiden burnunun ucunu göremeyen ülkeler arasında sayıldığının altını çizdi.
İlk iktidara geldikleri zaman ekonomideki arkadaşlarının en genel sorusunun 'ayın 15'inde, pazartesi günü maaşların nasıl ödenecek sorusu' olduğunu söyleyen Ergün, şöyle konuştu:
"Şimdi 2023'te Türkiye'nin milli geliri nereye gelecek, 2071'de Türkiye nerede olacak sorusunu soruyor ve bunun cevabını alıyoruz. Ekonomik gelişmenin yolu üretimden geçer. Sanayi üretimi yok ise o ekonomi gerçek bir ekonomi değildir. İşin merkezine üretimi, sanayi üretimini almamız gerekiyor. Her sektör önemli, ama üretime dayanmayan ülkelerin orta ve uzun vadede ciddi zaaflara düştüğünü görüyoruz.
Bugün krizden en çok etkilenen ülkeler, sanayinin zayıfladığı, rekabet gücünün zayıfladığı ülkeler olduğunu görüyoruz. Türkiye kriz dönemini başarıyla yönettiyse bir taraftan sağlam finansal yapımız kadar öbür taraftan da sanayicilerimizin büyük payı var."
Türkiye'nin yaptığı ihracatın yüzde 95'ini sanayi ürünlerinin oluşturduğuna işaret eden Ergün, şöyle devam etti:
"Türkiye eskiden fındık, fıstık, üzüm, incir ihraç eden ülkeler arasında sayılırdı. Türkiye'nin en önemli ihraç kalemleri ne idi dediğinizde, eskiden bunlardı. Şimdi de tabi ki bunları ihraç ediyor ve üretiyoruz ama sanayi ürünleri birinci sıraya oturdu. Bunu tercih etmekle doğru bir şey yapmışız ama geldiğimiz kritik noktada soracağımız soru şudur; Bundan sonra Türkiye ne üretecek ve bunu nasıl üretecek- 10 yıl önce Türkiye'nin üretiminin yaklaşık yarısı, yüzde 47'si düşük teknoloji ürünlerdi. İhracat da böyleydi. 10 yıl sonra bugün düşük teknolojinin payı yarı yarıya azaldı.
Orta teknolojilerde yoğunlaştık. Demek ki demokraside, gelirde orta seviyeye geldiğimiz gibi teknolojide de orta düzeye gelmişiz. 500 milyar dolarlık ihracat hedefini yakalayabilmek için mevcut yapı ile devam edemeyiz. Esas artırmamız gereken şey sürümden kazanma mantığı değil, üretim yapımızı ve ürün grubumuzu değiştirmemiz gerekiyor."
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, sektörleri markalaşmak konusunda sürekli teşvik ettiklerini belirterek, "Ülkemizi yüksek katma değerler üreten bir adres haline getirmek istiyoruz. Bunun için Ar-Ge bütçelerini sürekli artırıyoruz. 2023'teki hedefimiz, 2 trilyon dolar milli gelire ulaşmak ve bunun yüzde 3'ü kadar Ar-Ge harcaması yapmak" dedi.
Haliç Kongre Merkezi'nde Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından düzenlenen "Hedef 2023: Lider Ülke Genç Türkiye" temalı zirvede konuşan Bakan Ergün, Türkiye'nin daha katma değeri yüksek ürünler üretip satması gerektiğini vurguladı.
Türkiye'nin henüz bilgi ve teknoloji içeren ürünler satamadığını söyleyen Ergün, dünyanın bilgi toplumuna geçiş yaptığı ve rekabetin yoğun olduğu süreçte merkeze insanı aldıklarını ifade etti.
Ergün, "Kim insan potansiyelini iyi değerlendiriyorsa onlar ilerliyor. Emek ve alın teri bugünün dünyasında insanı zengin etmeye yetmiyor. Bugün akıl teri, alın terinin önüne geçmiştir. Aklımızı terletmek zorundayız" diye konuştu.
Aklın önündeki bütün engellerin kaldırılması gerektiğine vurgu yapan Ergün, "Düşünceyi açıklama hürriyetinin önündeki engel, aklın önündeki engeldir. İnsan aklının önünde hukuki, politik ve siyasi engeller olmamalıdır. Türkiye gibi ülkelerin rekabetteki avantajı kaliteli insan kaynağıdır. İnsanımızın kalitesini artıracağız. Onun aklının ürünlerini ortaya çıkaracağız ki rekabet avantajı elde edelim" yorumunu yaptı.
Ergün, Türkiye'nin genç ve dinamik bir nüfusa sahip olduğuna dikkati çekerek, "Bu petrolden, doğalgazdan çok daha değerli bir şey. Biz Türkiye olarak büyük bir potansiyele sahibiz. Bu fırsatı kaçıramayız. Parlak bir gelecek için genç ve dinamik nüfusu sürdürülebilir bir hale getirmeliyiz" ifadelerini kullandı.
Toplumların bazı kabiliyetlerini kaybettiği zaman tekrar kazanmalarının zor olduğunu belirten Ergün, bunlardan birinin sanayideki üretim kabiliyeti olduğuna işaret etti. Bir diğer unsurun da toplumsal dinamizmi sürdürme kabiliyeti olduğunu anlatan Ergün, "Evlenip de bir aile kurmayı, bir çocuk yetiştirmeyi yük olarak görenler var. Oysa bunlar hayatın en büyük zevkleri. Bireysel takılmanın hiç kimseye faydası yok. Bu kabiliyetimizi ve toplumsal dinamizmimizi kaybetmemek zorundayız" görüşünü paylaştı.

-"Ar-Ge'ye ayrılan bütçe doğru projelerle buluşmalı"-

Ergün, insan aklının önemini kavrayan bir Türkiye'nin oluştuğunu, bu nedenle yeni yapılanmalara gidildiğini aktararak, şunları kaydetti:
"Bakanlığımızı bilim, teknoloji ve sanayi bir araya getiren bir yapıyla buluşturduk. Bunlar bir araya gelmezse sinerji olmaz. TÜBİTAK gibi bilim sanayi alanında faaliyet gösteren kurumlar bir çatı altında birlikte çalışamaya başladı. Amacımız; ülkemizi bir teknoloji ve bilim üssü haline getirmektir. Firmalar Ar-Ge ve inovasyona daha çok önem vererek bu amaca doğru ilerleyecek. Ülkemizin geleneksel teknolojilerde yüksek katma değere giderken bir taraftan da yüksek katma değerli yeni alanlarda bir açılım yapması gerekiyor. Ona göre alt yapılar oluşturuyoruz."
Sektörleri markalaşmak konusunda sürekli teşvik ettiklerini ifade eden Ergün, "Ülkemizi yüksek katma değerler üreten bir adres haline getirmek istiyoruz. Bakanlığımızın yeni kurgusu bu istikamettedir. Bunun için Ar-Ge bütçelerini sürekli artırıyoruz. 2023'teki hedefimiz, 2 trilyon dolar mili gelire ulaşmak ve bunun yüzde 3'ü kadar Ar-Ge harcaması yapmak" bilgisini verdi.
Ar-Ge'ye ayrılan bütçenin doğru projelerle de buluşması gerektiğine vurgu yapan Ergün, Türkiye'de bu projeleri yapacak üniversite, gençlik ve sanayicinin mevcut olduğunu söyledi.

-"Genç nüfusu eğitirsek yaratacağı katma değerden istifade edebiliriz"-

Türkiye'nin demografik yapısına bakıldığında en önemli konunun genç nüfusun eğitimi olduğuna dikkati çeken Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Genç nüfusu eğitirsek ancak onun yaratacağı katma değerden istifade edebiliriz. Genç nüfus iyi eğitildiğinde ekonomik ve sosyal bir çok sorunun çözümü için en doğru adres olacaktır. Üniversiteler ekonomik ve sosyal kalkınmanın lokomotifi konumunda olacaktır çünkü bilginin merkezidir. Boş kavgaların, itiş kakışların ve 'burayı nasıl kışlaya çeviririm' düşüncelerinin olduğu yerlerden çoktan çıktılar ve daha da ilerleyecekler. Oyunu hep birlikte oynayacağız ve mendili üniversiteler sallayacak."

-"Dünya çapında üniversite, marka ve firmalara ihtiyacımız var"-

Ergün, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayı hedefleyen Türkiye'nin dünya çapında üniversitelere ihtiyacı olduğuna işaret ederek, "Dünya çapında marka ve firmalara ihtiyacımız var" dedi.
Bilim ve sanayinin gelişmesinde teknoparkların büyük önem taşıdığına da değinen Ergün, Türkiye'nin yaklaşık 50 teknoparkının olduğunu, bunların 35'inin şirketlerin aktif inovasyon ve Ar-Ge çalışması yaptığı yerler haline geldiğini kaydetti.
Ergün, bilişim sektöründe silikon vadisi gibi bir iklim oluşturacak adımlar attıklarını bu çalışmaların hızla devam ettiğini dile getirdi.
Fatih Projesi'yle eğitimde köklü bir değişiklik yapıldığını anlatan Ergün, "Yanlış yapmayalım diye pilot adımlarla ilerliyoruz. Üniversitelerde girişimciliğe ve yenilikçiliğe önem verilmesini istiyoruz. Bu nedenle bir endeks hazırladık. En iyi eğitim sıralaması değil bu, girişimcilik ve yenilikçilik sıralamasıdır. Bu da üniversiteler arasında bir yarış ortamı oluşturdu. Bu yıl tercihlerden önce yayınlayacağız yeni listeyi" şeklinde konuştu.

-"Kendinize güvenin ve kendinizi keşfedin"-

Üniversitelere ilk defa kurumsal olarak patent sahibi olma hakkı verdiklerini anımsatan Ergün, gençlere şöyle seslendi:
"Eğer bir teknoloji geliştirme fikriniz varsa projenizi sunun. 100 bin lira hibe veriyoruz. Üretim safhasına geçerseniz, 500 bin liralık hibe daha var. Akıllı adam 100 bin liramızı batırmış ne olur- Bir sürü akılsız adam milyonlarımızı batırıyor, bir şey olmuyor ama kimse batırmadı, işini geliştirdi. Her yıl 500 arkadaşımızı destekleyeceğiz.
Türkiye her türlü desteği verecek düzeye geldi. Sadece teknoloji projelerini değil her türlü girişimi destekliyoruz. Sen yeter ki işini kur. Kendi işine sahip olmak o kadar güzel bir duygu ki bu zevkten mahrum kalmayın. Devlet Planlama Teşkilatı yok artık, en iyisi kendi işini kurmak. 2023 hedeflerine ancak bir çok yeni firmanın rekabet etmesiyle yeni markalar oluşturarak ulaşılacak. Bu firmalar henüz kurulmadı, sizin kafanızda. İşte biz onları harekete geçirmeye çalışıyoruz. gençlere gerekli ortamı hazırladığımızda çok güzel işlere imza atacaklarını biliyoruz. Kendinize güvenin ve kendinizi keşfedin." AA
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/turkiyeye-diz-cokturenler-tasfiye-edildi/381757