Yazdır

Kişi başı milli gelir sadece bu kadar arttı!

Tarih: 02 Nisan 2013 - 17:11

Milliyet yazarı Güngör Uras büyümeyi halka kişi başı milli gelir rakamları ile anlattı

2012 yılı büyüme rakamı açıklandı: Türkiye ekonomisi 2012'de yüzde 2.2 büyüdü..
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla değeri sabit fiyatlarla 2012 yılı son çeyrekte yüzde 1,4 arttı. 2012 yılının tamamında ise büyüme yüzde 2.2 oldu. Büyüme rakamı beklentilerin altında gerçekleşti.
2011'deki büyüme rakamı yüzde 8.5 olarak gerçekleşmişti. Böylece Türkiye, Çin'in ardından en hızlı büyüyen ikinci ekonomi olmuştu. TÜİK, büyüme verisini yüzde 8.5'ten yüzde 8.8'e revize etti. Yıla yüzde 4 büyüme hedefiyle başlanmış, daha sonra rakam yüzde 3.2'ye çekilmişti. 2012 büyümesi revize rakamın da altında gerçekleşmiş oldu. Ekonomi geçen yılın dördüncü çeyreğinde ise yüzde 1.4 büyüme kaydetti.
Ekonomi duayenlerinden Milliyet yazarı Güngör Uras büyüme rakamlarını ve kendi deyimiyle 'Ayşe Hanım Teyze'nin' kişi başı milli gelirini kaleme aldı.
İşte Güngör Uras'ın o yazısı;
Büyümeyi halka anlatmak için genelde kişi başı milli gelir rakamı kullanılır. Cari döviz kuru ile 3.500 dolarlardan 10.500 dolarlara geldik denilir. 2012 yılında kişi başı milli gelir (cari dolar fiyatı ile) maalesef sadece 38 dolar artabildi. 10.466 dolardan 10.504 dolara yükselebildi.
Ayşe Hanım Teyzem’in kişi başı milli geliri 2008 yılında da bu seviyelerde idi. 10.438 dolar idi. Demek ki, geçen 5 yılda  Ayşe Hanım Teyzem’in durumu iyileşememiş.
2012'DE %2.2 BÜYÜDÜK
Üretim artarsa büyürüz. Ekonomi büyür ise, milli gelir (ülkenin geliri) sonra da kişi başına düşen milli gelir artar.
Üretim, talep var ise artar. Kimse satamayacağı mal ve hizmeti üretmeye soyunmaz. Burada “yumurta - tavuk ilişkisi” var. Dış talep (ihracat) ve iç talep olacak ki üretim artsın. Üretim artacak ki, gelir artışına dayalı iç talep artsın. 2012’de hükümet cari açığı küçültmek için frene basınca iç talep daraldı.

Tüketim % 0.7 azaldı
-  2011’de halkın tüketimi yüzde 7.7 arttı. 2012’de yüzde 0.7 azaldı.
-  Toplam yatırım harcamaları 2011’de yüzde 18 arttı. 2012’de yüzde 2.5 azaldı.
-  Nüfus artarken halkın tüketim harcamaları 78.7 milyar TL’den 78.2 milyar TL’ye, yatırım harcamaları 29.8 milyar TL’den 29 milyar TL’ye geriledi.
NE KADAR TALEP O KADAR ÜRETİM
2012 yılında ihracat artışı devam etti ama iç talep olmayınca üretim artamadı.
-  Tarımda üretim artışı yüzde 6.2’den yüzde 3.5’a düştü.
-  Sanayi 2011’de yüzde 10 büyümüştü. Büyüme 2012’de yüzde 1.9 oldu.
-  İnşaatta büyüme yüzde 11.5’den yüzde 0.6’ya indi.

 


-  Ticaret kesimindebir yıl önce yüzde 11.2 olan büyüme 2012 yılında yüzde 0.1 olarak gerçekleşti.
-  İşte bütün bunların sonunda büyüme beklenenin altında yüzde 2.2 oranında kaldı.
Bizim tasarruf oranımız düşük olduğu halde tüketime giden gelirimiz harcamaları karşılayamıyor. 2012 yılında iç tasarruf oranımız (gelirden harcanmayan, tasarrufa-yatırıma giden pay) yüzde 14.4 oldu. Basit anlatım ile 100.0 gelirimizin 85.6’sını tükettik. Ama bunun üzerine yurtdışından gelen, başkalarının gönderdikleri tasarrufları da harcadık.
2012’de milli gelirimiz 100 iken, harcamalarımız 105.2 oldu. Açık anlatımıyla cari açığın finansmanı için gelen dövizi harcamasak, talep daha küçük kalacak, büyüme hızı daha fazla gerileyecekti.
İNŞAAT VE TİCARETTE İŞLER KÖTÜ
Büyümenin lokomotifi imalat sanayidir. İmalat sanayinin milli gelirin oluşumundaki payı yüzde 24.7’dir. Lokomotifin durumu iyi ise, milli gelirde payı yüzde 12.7 olan ticareti, yüzde 14.9 olan ulaştırma ve haberleşmeyi ve yüzde 12.0 olan mali aracı kurumları da peşinden sürükler.
İnşaatın milli gelirin oluşumundaki payı yüzde 5.7’dir. Bu nedenle 2012 yılında inşaatın büyümesinin yüzde 0.6’ya gerilemesi  büyümede büyük ölçüde olumsuz etki yaratmamıştır.
İNŞAATLA BÜYÜMEK İMKANSIZ
2012 yılında yatırımlara (iç kaynaklardan + cari açığı kapatmak için gelen dış kaynaklardan) milli gelirin yüzde 24.7’si kadar harcama yapıldı. Daha çok üretmek için, katma değeri yüksek, ihracata dönük mal ve hizmet üretmek için yatırım yapılır ise, hem hızlı büyürüz, hem cari açığı kapatırız.

İnşaat yatırımı kötü değildir ama, yatırıma giden kaynakları yutuyor ise, ekonominin büyümesini engeller. İnşaatın milli gelirin oluşumuna katkısı yüzde 5.7 iken imalat sanayinin yüzde 24.4 olduğunu unutmamak gerekir. 2012 yılında toplam yatırım harcamalarının yüzde 39.3’ünü inşaat harcamaları oluşturdu. Basit anlatımıyla toplam yatırım harcamalarının yüzde 40’a yakınının yapıldığı kesimin milli gelire katkısı 5.7 oldu.
Görülüyor ki, inşaat harcamalarıyla büyümek imkânsız. İnşaat harcamasının yatırımlardan giderek büyük pay alması, imalat sanayine yönelik, üretime yönelik yatırım harcamalarını azaltıyor.
BU EVLERİ KİM ALIYOR?
Ayşe Hanım Teyzem, dün 2012 yılında milli gelirin yüzde 2.2 arttığını, kişi başı milli gelir artışının sadece yüzde 0.4 olduğunu, halkın tüketim harcamalarının yüzde 0.7 azaldığını duymuş, karşıma dikildi. “Söyle bakalım, durum böyle iken, dolar ile satılan bu evleri, sokakları dolduran pahalı arabaları kimler alıyor? Ekonomi böyle ise, bazı bankaların, şirketlerin yöneticileri nasıl 2012’de çok kâr ettik diye beyanat veriyor?”
Ayşe Hanım Teyzem’in sorusunu kıvırtarak cevaplasam “yutmaz“. Doğruyu söylesem “solcu” diyecekler... Yumuşatarak anlatmaya çalıştım.
“Ayşe Hanım Teyzeciğim“ dedim. “Bizde öteden beri gelir dağılımı bozuk. İmalat sanayine dayalı üretimden inşaat ve ranta kayma olunca gelir dağılımında çarpıklık daha arttı. Üretici değil de, rant kapısını aralayan ve inşaat kesimi para kazanır oldu. Tabii ki dışarıdan gelen paraları kullanarak 100 gelirimiz varken 105.2 harcamamamız da bunda etkili.” Ayşe Hanım Teyzem yüzünü asıp gitti.
DÜŞÜK BÜYÜME KADER DEĞİL
Düşük büyüme kader değildir. Kederdir. Cari açığı küçültmek için iç talepte frene basmaya devam edersek 2013 yılında da büyüme aynı oranda kalır.
Kötü haber mart ayında ihracat artışının yüzde 0.3’e düşmesi, 2013 yılı ilk 3 ayında ihracat artışının yüzde 3.3’de kalmasıdır. Dış talep de daralır ise 2013 de büyüme daha da azalır.
Çare, cari açığa dayalı ekonomi politikalarına dönüş değildir. Çare, ranta, inşaata dayalı ekonomiden üretime ağırlık veren ekonomiye geçiştir. İthal girdiye dayalı değil, katma değeri yüksek, rekabet şansı olan, ekonomik büyüklükteki üretimi desteklemektir. Bu da olmayacak bir şey değildir.Kişi başı milli gelir sadece  38 dolar arttı
 

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/kisi-basi-milli-gelir-sadece-bu-kadar-artti/376404