Yazdır

Genel af mı geliyor?

Tarih: 03 Mart 2013 - 12:34

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Balıkesir’de sivil toplum temsilcileriyle kahvaltıda bir araya geldi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sadece merkez veya merkezin çevresinde bir-iki ilçeyle büyükşehir olmanın ilin bütününe katkı sağlamadığını belirterek, ''Ben bir büyükşehir belediye başkanlığı yapmış Başbakan olarak konuşuyorum yani damdan düşmüş birisi olarak konuşuyorum. Hayali konuşmuyorum. Birileri de hayali konuşuyor ama ben yaşadım'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Balıkesir'deki temasları çerçevesinde sivil toplum temsilcileriyle kahvaltıda bir araya geldi.
Toplantının sonunda konuşma yapan Erdoğan, herkesin fani olduğunu, kimin hangi şartlarda ebediyete intikal edeceğinin bilinemeyeceğini ancak hiç ölmeyecekmiş gibi de bu dünyada çalışmayı sürdürmek gerektiğini söyledi.
Ziyaret ettiği şehirlerde, toplu açılış törenlerine katıldığını, ilçeleri ziyaret ettiğini, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve kanaat önderleriyle bir araya geldiğini, samimi bir ortamda hem ülke hem şehir gündeminin ele alındığını ifade eden Erdoğan, bu şekilde yapılan istişare toplantılarının çok verimli geçtiğini belirtti. Mevcut büyükşehirlerden ve 2014'te büyükşehir olacak illerden bu çalışmayı başlattıklarını, ilk etapta 29 ili dolaşarak, sadece il merkezlerine değil bazı ilçelere de giderek halkla kucaklaşma fırsat aradığını söyleyen Erdoğan, vatandaşların hassasiyetlerini ilk elden öğrenirken daha sıcak, içten bir ortamda kendilerini ifade etme imkanı yakaladığını kaydetti.
Balıkesir'de dün gerçekleştirilen törenle merkez ve ilçelerde 297 milyon liralık 29 farklı kalemde eser ve hizmetin resmi açılışını yaptıklarını, Bigadiç'te yaklaşık 45 milyon liralık 5 farklı eser ve yatırımı hizmete aldıklarını, bugün de Edremit ve Bandırma'da toplu açılışlar gerçekleştireceklerini bildiren Erdoğan, iki günde 43 farklı kalemde 388 milyon liralık hizmet ve yatırımı Balıkesir'e kazandırdıklarını ifade etti.
Balıkesir'i sahip olduğu potansiyel ve stratejik konumuyla büyütmeye devam ettiklerine işaret eden Erdoğan, kentin özellikle bor ve zeytin üzerinde geliştiğini vurguladı. Dünyada bor denince akla Türkiye'nin geldiğini söyleyen Erdoğan, bugüne kadar borun ham olarak dünyaya sunulduğunu, 10 yıldır sürdürülen çalışmaların sonucunda stratejik ürünler ortaya çıktığını bildirdi. Mamul haline gelince satış bedellerinin arttığına dikkati çeken Erdoğan, bu yöndeki altyapının da güçlendiğini anlattı.
''İMAR BÜTÜNLÜĞÜNÜN OLMADIĞI YERDE HER TÜRLÜ REZALET VAR''
Kentin yerel seçimlere büyükşehir belediyesi olarak gireceğini anımsatan Erdoğan, böylece hem merkezin hem de ilçe ve köylerin daha yoğun, kaliteli hizmet almasının sağlanacağını dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Birçok yanlış tanımlamalar yapıldı; büyükşehir belediyesi dediğiniz zaman sadece merkez veya merkezin hemen çevresinde bir-iki ilçeyle büyükşehir yapmanız hiçbir zaman o ilin bütüne bir şey sağlamıyor. Ben bir büyükşehir belediye başkanlığı yapmış Başbakan olarak konuşuyorum yani damdan düşmüş birisi olarak konuşuyorum. Hayali konuşmuyorum. Birileri de hayali konuşuyor ama ben yaşadım. İstanbulumuza neyi, nasıl kazandırabildiğimizi ve kazandırdığımızı önceki dönemim ve sonrasını gayet iyi değerlendirerek bu adımları attık, böyle atıyoruz. Çünkü ülkemi merkezde eh iyi ama periferide berbat olarak görmek istemiyoruz. İstiyoruz ki 780 bin kilometrekaresiyle farklı bir Türkiye'yi inşa, imar edelim. Son 10 yılda bütün illerimizde ne gibi gelişmeler oluyor, görüyorsunuz. Ama belli bir yere geliyor ki orada tıkanıyorsunuz.
Hep söylerler, örneğin Rize Belediyesi, memleketim. Ama Rize Belediyesi değil aslında. Rize merkez ilçe belediyesi. Aldatmayalım birbirimizi. Herkes de zannediyor ki Rize Belediyesi. Ne Rize Belediyesi kardeşim? Sadece Rize'deki merkez ilçe belediyesi. Çünkü hemen onun bitişiğinde belde var, o da bir belediye. Onunla hiç yakından uzaktan alakası yok. Geçiyorsun yeni bir ilçe, geçiyorsun diğer ilçe. Peki Rize'nin imarına Rize Belediyesi'nin müdahalesi söz konusu mu? Hayır. Dolayısıyla bu imar bütünlüğünün olmadığı yerde her türlü rezalet var.
Şu anda Balıkesir'i düşünün; Balıkesir Belediyesi kalkıp sadece kendi sınırı içinde, büyükşehirde, buradaki birkaç ilçeyle bağlantılıdır. Ama onun dışına çıktığı zaman oraya müdahale edemez. Ne nazım imar planına ne uygulama planına, binliklere müdahale edebilir sadece kendi sınırı içinde kalır. Peki bu imar bütünlüğü getirir mi? Getirmez. Ama biz diyoruz ki buralara bir imar bütünlüğü getirelim. Peki kenara doğru gittiğimizde o ilçelerde büyükşehirin sahip olduğu imkanlar var mı? Yok. Yanında bakarsın, üç-dört mimar veya mühendisle işi götürmeye çalışır.''
''İL ÖZEL İDARELERİNİN DONANIMI YOK''
Güçlü bir büyükşehir belediyesinin, ilçelerdeki altyapı ve içme suyu sorunlarını çözme imkanına sahip olacağını vurgulayan Başbakan Erdoğan, il özel idareleriyle bunun neden yapılmadığının sorulabileceğini belirterek, şunları söyledi:
''İl özel idarelerinin böyle bir donanımı yoktur, il özel idareleriyle bunu çözemezsiniz. İl özel idareleri veya valiler sadece Ankara'ya hesap verir. Onlar halka hesap vermezler. Ama siyasetçi halka hesabı verir. Halka hesabı verdiği için de bütün bunları gidermek zorundadır. Yapmadığı takdirde seçim geliyor, seçimde vatandaş silkeler atar. Niye yapmadın, hadi güle güle. Ama siz bir valiye, bir kaymakama aynı şeyi yapamazsınız. Yapacağınız tek şey var, olsa olsa merkeze çekersiniz. O da gider Danıştay'a. Bakarsınız Danıştay tekrar görevine iade eder. Hep bunlar yaşadığımız şeyler. Bu, ülkede hizmeti sekteye uğratan olaylardır. Bürokratik oligarşi nereden doğuyor? Buradan doğuyor. Bu sadece valilerimizle alakalı bir konu değildir. Üst düzeyli bürokrattan orta düzeyde olana varıncaya kadar hepsi için geçerlidir.''
Balıkesir'e her alanda büyük yatırımlar gerçekleştirildiğini, ancak hala yeterli noktaya gelinmediğini belirten Erdoğan, 10 yılda kentte bin 998 derslik açtıkların, TOKİ eliyle 6 bin 64 konut inşa ettiklerini, göreve geldiklerinde 77 kilometre olan bölünmüş yola 406 kilometre eklediklerini bildirdi.
Lojistik merkezi ve İstanbul-İzmir otoyolu olmak üzere çok sayıda yatırımla kentin çehresinin değişmeye devam edeceğini anlatan Erdoğan, dün uçaktan İstanbul-İzmir otoyolu ile ilgili çalışmaları incelediğini söyledi. Başbakan Erdoğan, İstanbul ile İzmir'in arasını 3 saate indirecek projeyle can güvenliğinin artacağını, kaza riskinin azalacağını vurguladı.
''TERÖR MESELESİNİ ÇÖZMEK İÇİN HER ADIM ATTIĞIMIZDA KARŞIMIZA ENGELLER ÇIKTI''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''On yıl içinde terör meselesini çözmek için her adım attığımızda karşımıza engeller çıktı, ne zaman adım atsak karşımızda duvarları bulduk, ne zaman bir girişimde bulunsak karşımızda hendekler bulduk, ne zaman harekete geçsek karşımızda provokasyonları, tahrikler, sabotajlar bulduk. Bunların hiçbiri bizi yıldırmadı. Ne önümüze örülen duvarlar, ne kazılan hendekler, ne provokasyonlar, sabotajlar bizi yolumuzdan çevirmedi'' dedi.
Balıkesir'de çeşitli sivil toplum kuruluşu yöneticileriyle bir araya gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin son 10 yılda her alanda tarihi başarılar ve rekorlar kaydettiğini, ekonomide, iç ve dış politikada sosyal yaşamda daha önce hiç görülmeyen tecrübelerin yaşandığını bildirdi.
Türkiye'yi güven ve istikrarla yönettiklerini ifade eden Erdoğan, bunun sayesinde küresel sermayenin Türkiye'ye geldiğini kaydetti.
Erdoğan, ülke içinde sağladıkları kardeşlik atmosferi, küresel ölçekte mücadelesini verdikleri barışla, demokrasiye insan hak ve hürriyetlerine verdikleri önemle Türkiye'yi büyüttüklerinin altını çizdi.
Geldikleri noktayı yeterli bulmadıklarını anlatan Erdoğan, ''Türkiye, mevcut sorunlarının üzerine örterek, sorunlarını erteleyerek, sorunlarını çözümsüzlüğe terk ederek iddialı hedeflerine aslında ziyadesiyle hak ettiği hedeflerine ulaşamaz'' dedi.
Erdoğan, ''Biz sorunları çözdükçe, sorunlarını geride bıraktıkça, düğümleri tek tek açtıkça atılım yapabilir ancak bu şekilde çıtayı yükseklere çekebiliriz. Sorunların üzerini örtmek, sorunları ertelemek ya da görmezden gelmek Türkiye'yi bir süre idare etse bile daha sonra tedavisi zor yaralara yol açar'' görüşünü dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, sorunları çözmek için cesaret gösteremeyenlerin, tedirgin, ürkek ve korkak olanların bir süre milleti kandırsa bile bu sahte imajı sonsuza kadar sürdüremeyeceklerine işaret etti.
Cesaret, samimiyet ve kararlılığın en zor meselelerin çetin sorunların bile üstesinden geleceğini dile getiren Erdoğan, ''Karşımızdaki sorun ne kadar büyük olursa olsun sırtınızı Allah'a dayadığınızda, sırtınızı millete dayadığınızda, milletin hayır duasını arkanıza aldığınızda o sorunu siz ezer geçersiniz'' dedi.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bizden önce terörün Türkiye'nin üzerine karabasan gibi çöktüğü 20 yıl boyunca maalesef bu meselenin üzerine cesaretle ve kararlılıkla ve en önemlisi de samimiyetle gidilmedi. Hiçbir hükümet risk almak istemedi. Muhalefette olan partiler sorumluluk almak istemedi. Seçim denildi, oy oranları denildi, tahrik denildi, provokasyon denildi ve süreç sadece idare edildi. Anadolu'da Trakya'da ocaklara ateş düşerken, ateş düştüğü yeri yakarken maalesef siyaset bu acıları dindirmek için kararlı, dirayetli adımlar atmadı.
10 yıldır milletimizin takdiriyle, milletimizin tercihiyle ülkemize hizmet ediyoruz. Partimizi kurarken, programımızı yazarken terör meselesini çözme konusunda tam bir irade sergiledik ve bu iradeyi hükümete taşıdık. Ama ne oldu biliyor musunuz? On yıl içinde terör meselesini çözmek için her adım attığımızda karşımıza engeller çıktı, ne zaman adım atsak karşımızda duvarları bulduk, ne zaman bir girişimde bulunsak karşımızda hendekler bulduk, ne zaman harekete geçsek karşımızda provokasyonları, tahrikler, sabotajlar bulduk. Bunları bir mazeret bir bahane olarak ifade etmiyorum. Bunların hiçbiri bizi yıldırmadı. Ne önümüze örülen duvarlar, ne kazılan hendekler, ne provokasyonlar, sabotajlar bizi yolumuzdan çevirmedi.
Biz bu işi inşallah çözeceğiz dedik, samimiyetle bu işin üzerine gittik. Bu meseleye biz yüreğimizi koyduk ve Allah'ın iziniyle, milletimizin desteğiyle bu yolda yürüyoruz.''
''MHP, BULUNMAZ HİNT KUMAŞI MI?''
Konuşmasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun terör konusunda kendisiyle görüşmek için randevu talep ettiğini ve bu görüşmenin yapıldığını anımsatan Erdoğan, öneri değil tespitlerle gelen CHP'den daha sonra kendilerine dönüş yapılmadığını vurguladı.
MHP'nin de çözüm adına hiçbir şeye sahip olmadığını, bol bol hakaret ve küfür ettiğini belirten Erdoğan, ''CHP randevu ister vermez, AK Parti randevu ister vermez. Arkadaş sen neyin partisisin? Yani bir araya gelip oturmaktan bu kadar kaçınan, bu kadar çekinen bir siyasi parti bu ülkede niye var? Konuşmayacaksak niye var? Adam birbirini öldürüyor daha sonra gidiyorlar birbirleriyle kucaklaşıyorlar, barışıyorlar. E burada böyle bir şey yok. Böyle bir anlayış, böyle bir mantık olabilir mi? Üç kez ben randevu istedim, vermedi. Yani bulunmayan hint kumaşı mısın? Ben milletim adına bunu istiyorum, şahsım adına değil. Böyle bir tablo var. Ben bir iktidar partisinin başıyım, bu ülkenin Başbakanıyım, senden randevu istiyorum. Sen ise hala ipe un seriyorsun'' görüşünü dile getirdi.
Bir ülkede muhalefet güçlüyse demokrasinin güçlü olabileceğini ifade eden Erdoğan, onun için güçlü muhalefet istediklerini ama karşılarında bunun olmadığını ifade etti.
BEBEK KATİLİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bebek katili ile bir araya gelmek'' ifadesinin kullanıldığını belirterek, şunları kaydetti:
''Dünyada hangi ülkeye giderseniz gidin o ülkenin iktidarları istihbarat örgütleriyle, ki istihbarat örgütlerinin mensubu dünyada 'ajanlar' diye anılır ve onlar vasıtası ile sadece terör suçluları ile değil her türlü suçluyla giderler onlar vasıtası ile görüşmeler yaparlar, onlardan belli şeyleri almanın gayreti içerisine girerler ve çözümü böyle getirirler. Bunlar olmaksızın zaten çözüm olamaz.
Şu anda eğer benim istihbarat teşkilatım bu tür görüşmeleri yapıyorsa siz niçin bundan rahatsız oluyorsunuz? Eğer orada bir çözüm umudu varsa biz bunu ararız arkadaşlar. Birilerine rağmen ararız çünkü biz bu ülkede anaların gözyaşı dinsin istiyoruz, bu akan kan dursun istiyoruz, bunun için bu adımları atıyoruz. Aksi takdirde bunu durduramazsınız, bu olabilir, şu olabilir hepsi.
Şu anda bu işin kanatları belli, İmralı'ya ben getirip koymadım onu. İmralı'ya da geçmişte sol, MHP biliyorsunuz liberal bunların ortaklaşa hükümetinde geldi yerleştirildi. İsabetli de olmuştur belki bir 'F' tipi cezaevinde olsa her gün oralarda binlerce insan belki gösteri yapacaktı. Attıkları adım isabetli de olabilir. Şu anda İmralı'da niye görüşmeler yapılıyor? Veya birileri ile niye görüştürülüyor? Bakın biz şu anda avukatları ile görüştürmüyoruz, niye; yalan yanlış haber getirip taşıdıkları için ama ailesi ile hakkı olan bir çerçevede görüşmesini yaptırıyoruz. Bunların da bize ulusal ve uluslararası çerçevede bir şeyler kazandırdığına da inanıyoruz. Buradan eğer bir çıkış olacaksa biz bu çıkış yolunu şu anda deniyoruz, deneriz ve bundan da yılmayız ve birilerine rağmen de bunu ertelemeyiz.''
''BUNLAR OLACAK İŞLER DEĞİL''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefet partilerinin çözüm sürecine yönelik politikalarını eleştirerek, ''Şehadet üzerinden, anneler üzerinden siyaset yapılmaz ama muhalefet buna 'hayır' diyor. Biz, 'gelin beraber yapalım' diyoruz, 'hayır'. Siz bir öneride bulunun 'hayır', destek olun 'hayır'. Öyleyse kenarda durun ona da 'hayır'. Peki siz ne istiyorsunuz, siz neyin peşindesiniz. Bir projeyle gelin, sadece 'Meclis'te olur' demekle olmaz, projeniz ne bunu söyleyin'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Balıkesir'deki temasları çerçevesinde sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi.
Gaziliğin övünülmesi gereken bir şeref olduğunu, ancak asla istismar edilmemesi gerektiğini belirten Erdoğan, AK Parti iktidarının şehit yakınları ve gazilere, millet ve vatan için attıkları adımlardan dolayı tarihinde olmayan imkanları sağladıklarını söyledi.
Erdoğan, ''Tazminatsa tazminat, maaşsa maaş. Emekli olacağı rütbeye kadar ne alacaksa aynen terfi devam etmek suretiyle bunlar. Çocuklarına iş vermek suretiyle iş. Biz bunu ikiye çıkardık. İstiyoruz ki onlar asla bu toplumda mağdur olmasınlar. Toplu Konut İdaremizden faizsiz, enflasyonsuz konutlarda tercih. Bunları hep onlara biz sağladık, niye şehidimize, gazimize bu noktada sahip çıkalım. Bu adımları attık. Bunları lütfen görelim'' dedi.
Bu konunun istismar edildiğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
''Önüne gelen, her yerde kendine göre şehit, gazi dernekleri oluşturuyorlar, kuruyorlar. Bu da olmaz. Bu bir yere kadar saygıyı getirir, bir yerden sonra bir de bakarsınız ki o saygı kaybolur. Niye? Çünkü vatandaş, millet burada bir istismarın olduğunu anladığı andan itibaren o saygısını kaybeder. Ama biz gerçek anlamda şehidimizin, gazimizin başımızın üstünde yeri olduğunu bildik, onun için de bu adımları attık. Bundan sonra atarız. Burada tereddüt söz konusu değil.''
''BİR İNSANI ÖLDÜRENİN AF YETKİSİNİ BEN KENDİMDE BULAMAM''
Genel affı gündeme getirenlerin kendilerini hiç dinlemediğini ya da mensubu oldukları bir yerler bulunduğunu, olaya farklı bir çerçeveden baktıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Biz bir genel affın olmayacağını, olamayacağını defaatle ifade ettik. Ben bizzat ifade ettim ve bunu çok daha ilerilere taşıdım. Hele hele bir insanı öldürenin, bakın dikkat edin, öldürenin af yetkisini 'ben kendimde bulamam' dedim. Bundan daha iddialı bir ifade olur mu? Ben bu ifadeyi kullandım diye anamuhalefetin mensupları 'Bu şeriat devleti getirmek istiyor' dediler. Ben düşüncemi söyledim, ben böyle düşünüyorum. Ben bu hakkı, bu yetkiyi kendimde bulmuyorum. Devletin de böyle bir yetkisi yoktur. Ben bunu yine söylüyorum. Bununla ilgili gereken çalışma neyse bunu yapmak durumundayız. Devlet kendisine karşı işlenen suçlarda bu tür af yetkilerini kullanabilir. Ama maktul başkası, affeden başkası. Hayır. O af yetkisi maktulündür, onun varislerinindir. Ben böyle bakıyorum. Yaklaşımım benim bu. Toplumsal huzur için de bu olaya böyle yaklaşmak lazım. Düşünün ki orada mağdur olan maktul olan bir ailenin mensupları, her yönüyle yaralanmış, bitmiş, tükenmiş ama bir de bakıyorsunuz ki katil sokakta dolaşıyor. Feryat etmiyorlar mı? Ediyorlar.
Geçenlerde bir bayanı sekiz yerinden bıçaklıyor, ondan sonra mahkemeye gidiyor, mahkemeye gittikten sonra öbür kapıdan da yargı serbest bırakıyor. Ben bunu anlamakta zorlanıyorum. Sekiz yerinden hanımını yaralıyor, caddenin ortasında bırakıyor, orada çocuğu feryat ediyor. Karakola geliyor, gidiyor mahkemeye, mahkeme de serbest bırakıyor. 'Bu nasıl bir adalettir' sorusunu ben de kendime soruyorum ama erklerin bağımsızlığından hareketle, yasama, yürütme, yargı, bizim orada yapacak hiçbir şeyimiz yok. Ben Adalet Bakanıma da hemen onu söyledim; 'Bu işin üzerine nasıl gideceksek gidelim'. Artık bunlar çekilmiyor, biz bunları görmek istemiyoruz. Bir taraftan gelecek kadına şiddeti uygulayacak öbür tarafta yaralayacak icabında öldürecek, ondan sonra da trafik kazasında olduğu gibi öbür taraftan çıkacak. Bunlar olacak işler değil.''
''EĞER TAVİZ VERİRSEK''
Balıkesir'in şehitler diyarı olduğunu belirten Erdoğan, Balıkesir Sultanisi'nin 1916-17 eğitim döneminde tüm öğrencileri Çanakkale'ye gittiği için mezun veremediğini anımsattı. Balıkesir'in Kurtuluş Savaşı'nda Anadolu'nun adeta öncüsü olduğunu anlatan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
''Biz bağımsızlığımızdan, özgürlüğümüzden, vatan toprağımızdan asla ve asla taviz vermeyiz. Eğer taviz verirsek Balıkesirli Seyit Onbaşı'nın, Balıkesirli Hasan Basri Çantay hocamızın yüzüne bakamayız. Balıkesir'in de diğer 80 vilayetin de gençleri, kadınları, yaşlıları ya da çocukları istiklal ve hürriyet söz konusu olduğunda gözlerini kırpmadan canlarını ortaya koyarlar.
Ama bakın ben bugüne kadar, hep bir yanlıştan bahsettim. Balıkesir'de doğan bir bebeğin kulağına okunan ezanla, Van'da doğan bebeğin kulağına okunan ezan aynıdır. Şurada Zağnos Paşa Camisi'nde okunan ezan, Diyarbakır Ulu Cami'de okunan ezanın aynısıdır. Balıkesir'de de Şırnak'ta da cenaze musalla taşına konduğunda dönülen kıble aynı, okunan ayet, dua aynı. Çanakkale'de Seyit Onbaşı'nın kabrinin hemen yanında Diyarbakırlı Mehmet'in, Vanlı Mustafa'nın, Muşlu Mehmet'in, Bitlisli, Bingöllü Mehmet'in mezarı var. Demek ki burada bir yanlışlık var. Demek ki yanlış bir şeyler yapılıyor. Demek ki birileri aynı ezanı dinleyen, aynı kıbleye dönen, dedeleri aynı şehitlikte yatan gençleri kanlarını akıtmak suretiyle birbirine düşman hale getiriyorlar. Buna göz yumacak mıyız? 30 yıl böyle geldi, böyle gitsin diyebilir miyiz?''
''DAHA NE KADAR TAHAMMÜL EDECEĞİZ''
Balıkesir'in verdiği şehitlerle evlat acısının, gencecik fidanların toprağa düşmesinin ne demek olduğunu çok iyi bildiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Taş Mektep'' filminde Kayseri'deki Mekteb-i Sultani'den giden öğrencilerin Balıkesir'den gidenler gibi şehit oluşunu izlediğini anlattı. O dönemde Kayseri, Balıkesir, İstanbul gibi çeşitli illerden gençlerin aynı idealler uğruna yola çıktıklarına ve bir daha dönemediklerine işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Büyütüp mürüvvetini görmek istediğimiz yavrularımızın gözlerimizin önünde taze bir fidan gibi kırılıp gitmesine daha ne kadar tahammül edeceğiz. Biz derin bir yarayı sarmak, kanı durdurmak, annelerin, babaların gözyaşını dindirmek için adeta çırpınıyoruz. Bunun istismarı yapılmaz. Şehadet üzerinden, anneler üzerinden siyaset yapılmaz ama muhalefet buna 'hayır' diyor. Biz, 'gelin beraber yapalım' diyoruz, 'hayır'. Siz bir öneride bulunun 'hayır', destek olun 'hayır'. Öyleyse kenarda durun ona da 'hayır'. Peki siz ne istiyorsunuz, siz neyin peşindesiniz? Bir projeyle gelin, sadece 'Meclis'te olur' demekle olmaz, projeniz ne bunu söyleyin.''
''ÇÖZÜM SÜRECİNDE EN SON SÖZÜ MİLLET VE ARDINDAN DA BİZ SÖYLERİZ''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, vatan sevgisini el ve dille ifade edilen sloganlarla değil vatana, millete yaptıkları hizmetlerimizle gösterdiklerini belirterek, ''Vatanın, milletin bu kadar hizmetkarı olan, şehitlerin bu kadar izinde giden bir hükümet, bu vatan, millet aleyhine hiçbir girişimin içinde olmaz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Balıkesir'de sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldiği toplantıda yaptığı konuşmada, muhalefet partilerinin, çözüm sürecine yönelik projelerini iktidara geldiklerinde sunacaklarını söylediklerini belirtti.
''İktidara gelemezsen ne olacak?'' diye soran Başbakan Erdoğan, partilerin 30 yıl boyunca iktidar ortağı ya da muhalefet partisi olarak sorunu seyrettiklerini ve çözüme engel olduklarını ifade etti. Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bugün aynı şekilde acıyı seyrediyor, çözüme engel oluyorlar. Bu muhalefet midir, çözümden yana olmak mıdır? Bu, annelerin, babaların, şehitlerin, ateşin düştüğü ocakların acısını yüreğinde hissetmek midir? Hayal dünyalarında türlü türlü tehditler üretiyorlar, türlü türlü senaryolar, ithamlar, iddialar üretiyorlar. Kendi uydurdukları yalanlara dönüyor kendileri inanıyorlar. Biz vatanına olan sevgisini sloganlarla değil arkasındaki eserlerle anlatan bir hükümetiz. Balıkesir'e gelin, okulları, hastaneleri, yolları, konutları görün, bizim vatan sevgimizi onlar anlatıyor. Dünyanın her yerine gidin, ecdadımızdan kalma eserlere nasıl sahip çıktığımızı görün, bizim vatan sevgimizi onlar anlatıyor.''
Balkanlar'da bu hizmetlerin görülebileceğini söyleyen Başbakan Erdoğan, ecdadın inşa ettiği tarihe sahip çıktıklarını, Türkiye'nin parasının ve pasaportunun itibarının, ay yıldızlı bayrağın ihtişamının kendilerinin vatan sevgisini anlattığını kaydetti.
''SON NOKTAYI BİZ KOYARIZ''
''Akşam yatıp sabah kalkarken birin yanına altı sıfır koydular, bu mudur milleti, vatanı sevmek? Bu mudur ekonomik kalkınma. Affınıza sığınıyorum; tuvalete bir milyona gider hale düşürdüler'' ifadesini kullanan Erdoğan, Türk Lirası'nın değerini artırdıklarını ve enflasyonu düşürdüklerini belirtti.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Biz vatan sevgisini el ve dille ifade edilen sloganlarla değil vatana, millete olan hizmetlerimizle gösteriyoruz. Vatanın, milletin bu kadar hizmetkarı olan, şehitlerin bu kadar izinde giden bir hükümet, kimse kusura bakmasın, bu vatan, bu millet aleyhine hiçbir girişimin içinde olmaz. Bu vatanın, milletin aleyhine bir girişim varsa orada en ön safta, hiç kuşkunuz olmasın, bizi görürsünüz. Aziz milletimden, Balıkesirli kardeşlerimden özellikle rica ediyorum, çözüm sürecinde en son sözü millet ve ardından da biz söyleriz. Kimin ne söylediğine pek bakmayın. Bilerek söylemiyorlar. Sadece dedikodularla amel ediyorlar. Kimlerle veya kimlerin hangi provokasyonların içinde veya peşinde olduğunu, hangi sabotajların içinde olduğuna itibar etmeyin. Son noktayı biz koyarız. Milletimizin değerlerini gözeterek, sesini dinleyerek, milletimizin arzusu doğrultusunda son sözü milletimizin iradesiyle biz söyleriz.
Felaket tellalları, savaş baronları, karamsarlar, kötümserler, oy avcıları boşuna çırpınıyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, bu ülkenin, bu milletin kutlu yürüyüşünü engelleyemeyecekler. Biz Allah'ın izniyle, sizinle birlikte inşallah bu sorunu çözecek, Türkiye'nin ayağındaki bu prangayı söküp atacak, geleceğe çok daha farklı şekilde yürümeye devam edeceğiz. Annelerin ağladığı bir ülke hiçbir şekilde bayındır bir ülke olmaz, olamaz. Annelerin ağıdını durduracak, Allah'ın izniyle o annelerin hayır dualarıyla inşallah 2023'e çok farklı şekilde gireceğiz.''
Başbakan Erdoğan, konuşmasının sonunda, Mehmet Akif Ersoy'un 1920 yılında Zağnos Paşa Cami'de Balıkesirlilere, o günkü adıyla Karesi halkına söylediği, ''Karesi'nin, bu kahraman İslam muhitinin vaktiyle ne büyük fedakarlıklar gösterdiği herkesin malumudur. Rumeli'yi baştan başa fetheden hep bu topraktan yetişen babayiğitlerdir. O kahraman ecdadın torunları olduğunuzu ispat etmelisiniz. Anadolu'yu müdafaa hususunda diğer vilayetlere ön ayak olmak şerefini siz ihraz ettiniz. Sayiniz meşkurdur. İnşallah bu şan ve şeref kıyamete kadar artar gider. İnşallah vatanımızın haysiyeti, istiklali, saadeti, refahı, ümranı dünyalar durdukça masun ve mahfuz kalır'' sözlerini paylaştı.
 
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/genel-af-mi-geliyor/372603