Gözlerin finans piyasalarına çevrildiği haftada ABD bankalarından gelecek olan bilanço rakamları haftanın yönünü belirleyecek.
Borç verme ve borç alma marjları arasında 1950’lerden beri en düşük seviyeleri gören ABD bankaları FED’in tarihi düşük faiz politikası ile bu bilanço döneminde ince bir buz üzerinde görülüyor.
Mali uçurum, borç tavanı gibi konuların şimdilik ikinci planda kalması ve piyasalara olan güvenin artması ile bu bilanço dönemi beklentileri yüksek olsa da piyasa uzmanları uyarmaktan geri kalmıyorlar.
JP Morgan, Bank of America ve Citigroup’un 2012 son çeyrek rakamlarının beklendiği haftada dört büyük bankanın net faiz marjının 10 yıl önce yüzde 10 iken bu bilanço döneminde yüzde 2.8 olması bekleniyor.
Sektör verilerine uzun vadeli bakıldığında gelinen seviyelerin 50 yıl öncesine yakın olduğu gözleniyor. FED’in kısa vadedeki borçlanma desteği ile getiri eğrisini daha stabil hale getiren bankaların daha fazla teşvike ihtiyacı olabilecekleri konuşuluyor. Bazı bankacılar ve analistler düşük faizlerin yaratabileceği risklerden endişe ediyorlar. Bankaların ilginç bir problem ile karşı karşıya olduklarını söyleyen AllianceBerstein bankacılık analisti Brend Hintz, FED’in hamleleri ile getiri eğrileri düzleşirken, faiz marjlarının da aşağı doğru baskılanması, durumu daha karışık hale getiriyor. Wells Fargo mali işler yetkilisi Tim Sloan ise net faiz marjları üzerindeki endişelerin abartılı olduğunu belirtiyor. Marjlardaki düşüş karşısında mevduatların artmasını gerekçe olarak gösteren Sloan, hisse başına kazançlarında arttırılmasının mümkün olduğuna dikkat çekiyor. 
BUFFETT YANILIYOR
Geçtiğimiz hafta ABD’nin önemli yatırımcılarında Warren Buffett’ın ABD bankaları için endişeye gerek olmadığı yönündeki açıklamaları da uzmanlara göre gerçeği yansıtmıyor.
Özellikle 2010 yılında imzalanan 848 sayfalık Dodd-Frank’e mevcut durumun aykırı olduğuna dikkat çekiyor. BASEL lll ve sermaye gereksinimleri açısında bakıldığında bankaların daha şeffaf olması gerekirken, bu beklentinin karşılık bulmadığına vurgu yapılıyor.
İmzalanan yasa ile bankaların manipülasyonu kontrol altına alması kararlaştırılırken, bankaları hala kompleks yapısını koruyor.  Bu noktada hala regülatörlerin riskler ile ilgili çok net bilgi sahibi olmadığın belirtilirken, Londra Balinası’nın 6.2 milyar dolarlık kayıp sonrasında hala tam olarak nasıl bir risk yarattığının sınırlarının çizilemediğine dikkat çekiliyor. Kriz döneminde batmak için çok büyük olarak nitelenen bankaların büyüme devam ettiği kaydedilirken, bankalar için hala stabilteden bahsetmenin çok zor olduğunun altı çiziliyor.
Bankaların hala tehlikeli olduğu kaldıraç ile boşlukların büyüdüğü kaydedilirken, bankaların için yeni fiyaskoların da gelebileceği söyleniyor.