Kamu bankalarının değerini artıran karar
Tarih: 17 Aralık 2012 - 17:35
Bakan Babacan, "Vakıfbank'ın ikincil halka arzı önce olur. Ziraat'ın ilk halka arzı daha sonra gelir diye düşünüyorum" dedi
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Halkbank'ın ikincil halka arzının, bankanın 10 milyar dolarlık bir piyasa değeri olduğunu gösterdiğini söyledi.
Londra'da yatırım ve finans çevrelerinin önde gelen isimleriyle görüşen Babacan, basın toplantısı düzenledi.
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Babacan, kamu bankalarının halka arzında son durumun ve takvimin ne olduğunun sorulması üzerine, Halkbank'ın ikincil arzını tamamladıklarını belirterek, ''O gün itibariyle, ki şimdi daha değişti borsa değeri, bu ikincil halka arz Halkbank'ın 10 milyar dolarlık bir piyasa değerinin olduğunu bize söyledi'' dedi.
Halkbank'ın geçmişte Ziraat Bankası'yla birleştirilme çalışmalarının çok doğru olmayacağını düşündüklerini ifade eden Babacan, her iki bankanın misyonları ve insan kaynakları yapılarının piyasada ayrı ayrı yerleri olduğunu söyledi.
Babacan sözlerini, şöyle sürdürdü:
''Mesela, o günkü Vakıfbank'ı bize hızla özelleştirin, hızla satın diyorlardı. O gün Vakıfbank 200-300 milyon dolar ediyordu. 'Halkbank zaten değersiz olduğu için Ziraat'ın içine katın, ancak böyle çözersiniz, başka türlü bu size zarar getirir' deniyordu. Ama çok şükür geldiğimiz bu noktada Halkbank ile Ziraat Bankası'ndan sadece kendi dönemimizde 16 milyar TL temettü aldık. Görev zararı yapan, Hazine'den sürekli kaynakla ayakta tutulan bankalar, tam tersine Hazine'ye kaynak sağlayan bankalar haline geldi. 'Artık değeri yok, Ziraat'ın içine katın' denilen banka bugün 10 milyar dolarlık bir değer haline geldi.
Bunu tamamladık, şimdi yüzde 51'i en az birkaç yıl daha devletin elinde kalmaya devam edecek çünkü yüzde 51'i stratejik bir yatırımcının gelip alması lazım. Şu anda dünyada bizim arzu ettiğimiz değerde paraları verip de, yüzde 51'ini alacak banka sayısı çok azdır.''
''Acelemiz yok''
Dünyada ve Avrupa'da bankacılık sistemi biraz toparlandıktan sonra yüzde 51'i ne yapacaklarını değerlendireceklerini belirten Ali Babacan, şu anda Halkbank ile ilgili birkaç yıl daha bir adım atılmayacağını ifade etti.
Vakıfbank'ta ise sermaye yapısında bir değişiklik yapılacağını ve bununla ilgili yasa hazırlığının devam ettiğini kaydeden Babacan, bu değişiklikten hemen sonra da Vakıfbank'ın ikincil halka arzının gündeme geleceğini, ancak bunun en az birkaç ay daha süreceğini belirtti.
Babacan, Ziraat Bankası'nın ilk halka arzı konusunda henüz bir takvimlerinin olmadığını söyleyerek, şöyle konuştu:
''Benim şu andaki öngörüm, Vakıfbank'ın ikincil halka arzı önce olur. Ziraat'ın ilk halka arzı daha sonra gelir diye düşünüyorum. Tabii, piyasa şartlarına çok bağlı. Hiçbirinde de acele etmiyoruz, yani bir acelemiz yok. Çünkü Halkbank için epey bekledik ve beklediğimizin karşılığını aldık, iyi bir değer buldu. İyi değerini bulmadıkça, bir adım atmayız.''
''Kararımızı önümüzdeki dönemde kesinleştireceğiz''
''Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) başına yeni bir ismin ne zaman getirileceği'' sorusu üzerine de Ali Babacan, şunları kaydetti:
''SPK'da 7 tane isim vardı. Bu isimlerden bazılarıyla devam edebiliriz, bazı isimlerde de yenilemeye gidebiliriz dedik ve bu konudaki çalışmamız şu anda devam ediyor. Henüz kararlarımız kesinleşmedi. Yeni Sermaye Piyasası Kanunu'nun Resmi Gazete'de yayınlandığı günden itibaren artık yeni kurulun da oluşup, görevinin başına geçmesini arzu ediyoruz, hazırlıklarımız da o yönde... Ama dediğim gibi, hangi isimlerle devam ederiz, hangi isimlerde değişikliğe gideriz onun kararını önümüzdeki dönemde vereceğiz, kesinleştireceğiz.''
Eylül ayına ilişkin açıklanan yüzde 9,1'lik işsizlik rakamı konusunda Babacan, büyümede biraz yavaşlama, işsizlikte de bir miktar yükselişin görüldüğünü, ancak 2013 yılının tümündeki işsizlik oranının 2012 yılına göre daha düşük olmasını beklediklerini ifade etti.
Türkiye'de 2009 yılından bu yana işsizlik oranında hızlı bir düşüş yaşandığını belirten Babacan, 2009 yılından bu yana 4 milyonun üzerinde istihdam oluşturulduğunu, bunun 1 buçuk milyonun kadın istihdamı olduğunu vurguladı.
Babacan, ''Bir aylık rakam ya da önümüzdeki aylarda olabilecek ufak artışlar, inişler, bunlar beklentiler dahilinde olan gelişmeler. Genel trendleri bozacak gelişmeler değil. Bugünkü açıklanan rakamlar, program dışı bir gelişme değil'' dedi.
''AK Parti tüzüğüne göre, milletvekilliğinde son dönemini yaşadığının hatırlatılması'' üzerine ise Babacan, bu kuralın parti tüzüğünün önemli kurallarından biri olduğunu, bu tüzük yazımına bizzat kendisinin de katkıda bulunduğunu söyledi.
Babacan, ''Bu, doğru olduğuna inandığımız için koyduğumuz bir kural. Dolayısıyla bu kuralın sıhhatli bir şekilde işlemesi önemli. Partimizin ve iktidarımızın kurumsal kimliğinin güçlenmesi için ve sadece bugün değil, yarın da daha sonra da güzel politikaların uygulanmaya devam edebilmesi için önemli bir kural olarak görüyoruz. Bunun üzerinde açıkçası çok durmak istemiyorum çünkü 2015 ve sonrasıyla ilgili bir konu bu. Herkesin 2015 sonrası için tabii farklı planları, düşünceleri olabilir. Üç dönem kuralı doğru bir kural ama 2015 sonrası için olacağını da unutmamak lazım. Hemen değişen birşey yok.''
İstanbul'u dünyanın en önemli 10 finans merkezinden birisi haline getirmeyle ilgili yoğun çabaları olduğunu belirten Babacan, bu çerçevede pek çok kurumun İstanbul'a taşındığını ve İstanbul'un finans merkezi olmasının önemini vurguladı.
Babacan, Türkiye'deki güven göstergelerinin tarihin en iyi noktasında, risk göstergelerinin ise tarihin en düşük noktasında olduğunu belirterek, ''Türkiye yatırımcılar tarafından, pek çok açıdan artık güvenilen, istikrar vadeden bir ülke olarak algılanıyor'' dedi.
AK Parti hükümetinin 10 yıl önce kurulduğunu belirten Babacan, ''10 yıl önceki tabloyla bugünkü tablo, neredeyse iki ayrı ülke denecek kadar birbirinden farklı bir tablo. 2002 yılında ne dediysek, ne söylediysek bugün 2012 yılında bu hedefleri fazlasıyla tutturmuş durumdayız'' diye konuştu.
Babacan, ''Aşağı yukarı nereden baksanız 1,5-2 senelik bir büyümede düşüş trendini yaşadık, arzu ettiğimiz noktaya gelmiş durumdayız. Bundan sonra tekrar yukarı doğru büyüme rakamlarının dönmesini bekliyoruz. Programımızı buna göre yaptık'' dedi.
Londra'da yatırım ve finans çevrelerinin önde gelen isimleriyle görüşen Babacan, çeyrekler itibariyle bakıldığında büyüme rakamlarında bir düşüşün söz konusu olduğunu ancak bunların hepsinin planlanmış ve büyüme kompozisyonundaki çarpık yapıyı düzeltmek için atılan adımların sonucunda olduğunu kaydetti.
Kredi çekip harcamaya dönük trendin tersine dönmesini sağlamak istediklerini ve bunu da sağladıklarını belirten Babacan, ''Şu anda gelmiş olduğumuz nokta son derece tatmin edici bir nokta. Ama bundan sonra artık 4. çeyrekten itibaren çeyrek bazındaki büyüme rakamlarının daha yüksek olmasını bekliyoruz. Aşağı yukarı nereden baksanız 1,5-2 senelik bir büyümede düşüş trendini yaşadık, arzu ettiğimiz noktaya gelmiş durumdayız. Bundan sonra tekrar yukarı doğru büyüme rakamlarının dönmesini bekliyoruz. Programımızı buna göre yaptık'' diye konuştu.
''İç talebin de büyümeye katkısı olacak''
''Büyüme bankadan kredi çekip harcama, hele hele tüketim ürünlerine yapılan harcamayla gelen bir büyüme ise bunu kaldıracak bir tasarruf oranımız maalesef Türkiye'de yok'' diyen Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Önce tasarruflarımız yeterli miktara ulaşacak, ondan sonra iç tüketimde daha rahat hareket edebileceğiz. Her aile, her kurum kendi gelirine-giderine dikkat etmeli, devlet ayağını yorganına göre uzatmalı. Aksi halde kazancından sürekli daha fazla harcamak, aradaki farkı da borcu yükselterek, borç biriktirerek bir davranış biçimi içerisine girmenin sonuçları hiç de olumlu olmaz. Kısa vadede bir refah, rahatlık gibi görünür, ama uzun vadede sonuçları son derece olumsuz olabilir.''
2013 yılı için yüzde 4'lük bir büyüme hedefi koyduklarını dile getiren Babacan, ''Bu yılki büyümemiz ağırlıklı olarak dış talep büyümesiydi. İç talep daha geri plandaydı. Hatta iç talebin büyümeye katkısı bir miktar negatif. Gelecek yıldan itibaren iç talebin de büyümeye katkısının kayda değer olacağını bekliyoruz. 2013 büyümesi iç taleple ihracatın beraberce, belki başbaşa desteklediği bir büyüme rakamı olacak'' ifadelerini kullandı.
''Altın yüzünden bir suni iyileşme söz konusu değil''
Ali Babacan, İran'a altın ihracatıyla ilgili olarak, ''Biz İran'dan gaz ve petrolü ithal ediyoruz. Bu nasıl bir ithalatsa, İran'ın ya da Birleşik Arap Emirlikleri'nin Türkiye'den aldığı altın da bir ihracat kalemidir. Uluslararası sınıflandırmada da bu böyledir, biz de bunu bu şekilde kabul ediyoruz'' dedi.
Altına hem ithalat hem de ihracat tarafından bakmak gerektiğinin altını çizen Babacan, Türkiye'nin altını ihraç ettiğini, ancak yeterince stoğu olmadığında, yeteri kadar üretimi olmadığında da Türkiye'nin altını ithal ettiğini kaydetti.
Türkiye'nin ne büyüme rakamlarında, ne ihracat rakamlarında, ne de cari açık rakamlarında altın yüzünden suni bir iyileşmenin söz konusu olmadığını vurgulayan Babacan, ''Unutmayalım ki bunun bir ithalat tarafı var. Suni bir tablo olsaydı, faizler bu kadar düşer miydi- Türkiye'nin risk göstergeleri bu kadar düşer miydi- Yatırımcının Türkiye'ye ilgisi hızla artmaya devam eder miydi-'' şeklinde konuştu.
''AB üzerinden popülizm yapılabiliyor''
Bakan Babacan, Avrupa Birliği sürecinin kendileri için çok önemli olduğunu ve bu günlerde AB üzerinden popülizm yapılabildiğini söyledi.
''Biz iyiyiz, AB kötü, vuralım AB'ye. Biz zaten her şeyi kendimiz çok iyi yapıyoruz, AB'ye ihtiyacımız kalmadı'' gibi söylemlerin iç kamuoyunda prim yapabildiğini belirten Babacan, ''AB, Türkiye'nin bir gelecek, bir demokratikleşme projesidir. Türkiye'nin temel hak ve özgürlükler konusunda dünyanın en iyi standartlarına yükselme projesidir. Reformlarımız için bir dış çapa vazifesi görüyor. Bunu asla atlamamamız lazım'' dedi.
AB ülkelerinin kendi koyduğu standartlara uymaları halinde şu anki krizi yaşamayacaklarını ifade eden Babacan, şunları kaydetti:
''Maastricht kriterleri üye ülkelere, 'bütçe açığın yüzde 3'ü, borç stoğun da yüzde 60'ı geçemez' diyor.' Bunu geçecek gibi olursan tedbir al' diyor. Bu kuralı ilk Almanya, daha sonra da Fransa bozdu. Çok iyi hatırlıyorum, o zamanlar 'bir defa bozmakla bir şey olmaz' dediler. Bizde de 'anayasaya bir defa uymamakla bir şey olmaz' diyenler vardı. Kendi kazdıkları çukura şimdi kendileri düştüler. Yüzde 3, yüzde 60 kurallarını harfiyen uygulasalardı şimdi Avrupa'da kriz olmazdı.''
Babacan, bir yıl önce AB Bakanlığı kurduklarını, Brüksel'de bir AB Daimi Temsilcilik binası satın aldıklarını hatırlatarak, ''Daimi temsilciliğimizi oraya taşıdık. Bunu bir bakıma 'kalıcı olarak buradayız, Brüksel'deyiz' mesajını vermek için yaptık, kiralık bina mı yoktu- Bu bir sinyaldir'' diye konuştu.
Fransa'daki yeni hükümet döneminin bir fırsat olduğuna dikkati çeken Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ayrıca Türkiye'nin kazandığı güç de bir fırsattır. En son Sayın Başbakanın Almanya Başbakanı Angela Merkel ile yaptığı görüşmeler AB açısından daha olumluydu. Fransa'da artık Sarkozy yok. Yeni hükümetin ne yapacağını bilemiyoruz, açık sinyaller almış değiliz ama Sarkozy dönemi kadar kötü olmaz diye ümit ediyoruz. Önümüzdeki dönemde de AB sürecinin bir miktar daha ivme kazanacağına inanıyoruz. Kararlılığımızda bir zayıflık asla yok. Sonunda üye oluruz olmayız çok da önemli değil bana göre, sürecin kendisi ve hedefler önemli. Sürecin içerisinde olduğumuz ve hedefe doğru yol aldığımız sürece bundan istifade ediyoruz.''
Suriye'deki krizin, yabancı yatırımlara etkisinin sorulması üzerine de Babacan, ''Suriye'deki durumun ekonomimize, finans sistemimize etkisi çok çok sınırlı kaldı'' dedi.
Babacan, ''Esed rejimi ne olacak, nereye doğru gidecek, bunun yönü bana göre belli. Ama zamanını kestirmek zor çünkü, maalesef birkaç ülke çok ciddi destek veriyor. Rejim çökmesin diye aklınıza gelebilecek her türlü desteği, yardımı yapıyor'' diye konuştu.
45 bin vatandaşını öldüren bir rejimin, ayakta kalmasının düşünülemez olduğunu kaydeden Babacan, ''Er ya da geç sonucu belli ama zamanlama meselesi olarak görmek lazım'' dedi.
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/kamu-bankalarinin-degerini-artiran-karar/364931