Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, bankaların büyümenin yanı sıra karlılık ve verimliliği de dikkate aldığını belirterek, ''Bunlar da dikkate alındığında ortalama gelecek yılları da içerecek şekilde yüzde 10'un altında olmayacak büyümeleri Türk bankacılık sektöründe her zaman görebileceğiz'' dedi.
Anadolu Ajansı (AA) Finans Masasına konuk olan Aydın, Türk bankacılık sektöründe 49 banka bulunduğunu, bunların 32'sinin mevduat, 13'ünün kalkınma ve yatırım bankası 4'ünün de katılım bankası olduğunu anımsatarak, bir zamanlar bu sayıların 70-80 civarında olduğunu kaydetti.
Türk bankacılık sektörünün krizde sağlam bir duruş sergileyerek, dünyaya örnek olduğunu ifade eden Aydın, şunları söyledi:
''Bu imkanı sağlayan siyasi ve ekonomik istikrar başta gelmektedir. Türk bankacılık sektörü geçmişten de ders almıştır. Türkiye'ye olan güvenin altının çizilmesi gerekiyor. Türkiye'deki bankacılığın makro verilerine bakıldığında toplam aktiflerin milli gelir içindeki payı şu anda yüzde 95'ler seviyesindedir. Kredilerin payına bakıp o rasyolarla Batıyı mukayese ettiğimiz zaman, Türkiye'de gidilecek çok yer olduğunu görüyoruz. Türkiye'nin demografik yapısı da buna çok uygun. Türkiye şu anda parlayan bir yıldız. Bir derecelendirme kuruluşu, Türkiye'ye 'yatırım yapılabilir' notu verdi. Bunlar, Türk bankacılık sektörüne olan talebin devam etmesini sağlayacak etmenler.''
BDDK Başkanı Mukim Öztekin'in ''49 olan banka sayısı 60'a ulaşabilir'' sözünün hatırlatılması üzerine de Aydın, ''Piyasada bugünden yarına 49 bankadan 60 bankaya çıkacak bir husus olduğunu düşünmüyorum. Sayın Başkan Türk bankacılık sektörüne olan talebi kastediyor'' dedi.
''Büyüme konusunda bir sıkıntı yaşamayacağız''
Aydın, Türkiye'de rekabetin en yoğun olduğu sektörlerden birinin bankacılık sektörü olduğunu dile getirerek, ''Türkiye'nin daha çok büyümesi gerekiyor. Bankalar bir ülkenin büyümesi için önemli kilometre taşlarıdır. Yeni rakiplerin gelişi bizim hiçbir zaman reddetmeyeceğimiz hususlardır. Fakat Türk bankacılığında da başarılı olmak için günü iyi değerlendirmek gerekiyor. Sektöre girişler ve çıkışlar devam edecektir. Türkiye'ye ve Türk bankacılık sektörüne talepler artarak devam edecek'' diye konuştu.
Bankacılık sektörünün büyüme öngörüsüne ilişkin soruya Aydın, şöyle yanıt verdi:
''Türk bankacılık sektöründe 2012 yılı kredi büyümesi yüzde 15'ler civarında seyretmektedir. Ama yüzde 15'lik kredi büyümesi kadar aktif bir büyümesi de olmadı. Büyüme, karlılık ve verimlilik arasında bir mukayese yapıyoruz. Bankalar, sadece büyümeyi ön plana almıyor. Aynı zamanda karlılık ve verimliliği de dikkate alıyor. Bunlar da dikkate alındığında ortalama gelecek yılları da içerecek şekilde yüzde 10'un altında olmayacak büyümeleri Türk bankacılık sektöründe her zaman görebileceğiz. Bu çok rahat ulaşabileceğimiz büyüme rakamlarıdır. Çünkü Türkiye'de hala bir bankanın bulunmadığı ilçelerimiz var. Daha ulaşmadığımız noktalar var.
Batıda banka aktiflerinin milli gelir içindeki payı yüzde 150'lerdeyken Türkiye'de daha yüzde 95'lerde bulunuyor. Kredilerin payı da son derece aşağıda yer alıyor. Büyüme konusunda bir sıkıntı yaşamayacağız. Kredi büyümesi de ülkenin, dünyanın büyümesine paralel ölçülmesi gereken bir husus. Türkiye yüzde 9 büyürken, sektörün kredi büyümesiyle Türkiye yüzde 3-4 büyürken sektörün kredi büyümesinin aynı olması mümkün değildir. Bu konuda Türkiye'de bir sene çok hızlı öbür sene negatif büyüme olmasın. Daha yumuşak, dünyanın gelişmelerine paralel olacak şekilde kendi kontrolümüzde olan büyümeyi yönetiyoruz.''
Türkiye'nin Avrupa'ya yaptığı ihracata değinen Aydın, ''Batıda düzelme olmadığı sürece sektörün bu meyandaki büyüklüklerini de oradaki risklere göre ayarlanıyor. Orada ciddi düzelme görürsek, Türkiye'deki reel sektörü ona göre finanse ederiz. Onun için kredi büyümesi gelecek yıl 2012'nin (yüzde 15'in) biraz üstünde olacağını düşünüyoruz'' diye konuştu.
Aydın, Türk bankacılık sektöründeki sorunlu kredilerin toplam krediler içindeki payının yüzde 3 olduğunu söyledi. Bunun yönetilebilir bir oran olduğunu aktaran Aydın, ''Türkiye'nin büyümesi yüzde 9'lardan yüzde 3-3,5'lara inmiş olmasına rağmen, kredi kalitesinde söylendiği kadar bir bozulma olmamıştır. Yönetilebilir bir orandır. Bunun da nedeni şudur; bankacılık iyi kredilendirme yapıyor. İkincisi reel sektör de bizden kredi talebinde basiretli davranıyor. Çabuk piyasa değiştirebiliyor'' dedi.
Türkiye'nin AB'ye olan ihracatının azalmasına rağmen toplam ihracatını artırmasının reel sektörün halen satış yapabildiğinin göstergesi olduğunu vurgulayan Aydın, kredi kalitesinde herhangi bir bozulma olmadığını ve bozulma beklentisinin de bulunmadığını ifade etti.
Verilen kredilerin geri dönüşlerinde her zaman ufak tefek kayıp-kaçakların olduğuna dikkati çeken Aydın, ancak bunun Türk bankacılık sektörünün mali yapısını asla tehdit etmediğini dile getirdi.
''İnternet bankacılığı müşteri sayısı 21 milyon''
İnternet bankacılığı müşteri sayısının 21 milyon olduğu bilgisini veren Aydın, bu müşterilerin 10 milyonunun aktif olduğunu kaydetti. Bunların 9 milyonunun bireysel müşteri olduğunu vurgulayan Aydın, kalanının da kurumsal müşteri olduğunu aktardı.
Aydın, internette 40 milyon işlem yapıldığını belirterek, Türk bankacılık sektörünün sadece internet bankacılığını kullanmadığını diğer alternatif dağıtım kanallarını da kullandığına dikkati çekerek, ''Burada 3 şey önemli. Bunlardan birisi insan kaynağı, biri sermaye, diğeri de teknolojidir. Türk bankacılık sektörü teknolojiyi iyi kullanmaktadır. Bu müşterilerin hem zaman tasarrufu, hem de müşterilerin şubeye gitmesini gerektirmediği için sektörün operasyonel giderlerini sağlıklı yönetmesine imkan sağlamaktadır'' ifadelerini kullandı.
Türk bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik rasyosunun yüzde 16,5 olduğu bilgisini veren Aydın, bu oranın son derece yüksek olduğunu dile getirdi.
Kabul edilebilir sermaye yeterlilik rasyosunun yüzde 8 olduğunu anımsatan Aydın, Türkiye'deki bankacılık otoritesinin bunu yüzde 12 olarak uyguladığını ve sektörün halen o sınırların üzerinde olduğunun altını çizdi.
Aktifte tuttukları bazı kalemlerin risk ağırlığının farklı olduğunu belirten Aydın, sözlerine şöyle devam etti:
''Bu farklı olunca da sermaye yeterlilik rasyosunu farklı şekilde etkilemektedir. Merkez Bankası birtakım değişiklikler yaptı. Türkiye yatırım yapılabilir seviyeye bir not daha alırsa, bizim eurobond ihraçlarından kaynaklanan ve 0,50 gibi sermaye yeterliliğimize etki olan husus da ortadan kalkacaktır. Merkez Bankası sermaye yeterliliğimizi negatif etkileyen hususta gerekli gayreti göstermiş ve düzenlemeyi yapmıştır. Risk ağırlıkları bankalar için sermayeyi yiyen bir husus olarak gözükmekle birlikte, bankaların güçlü kalabilmeleri için de otoritelerin zaman zaman farklılaştırma uygulamalarını da görüyoruz. TTK ve Borçlar Kanunu'nda yapılan değişikliklerle hayatın kolaylaştırılması, ticaretin daraltılmaması, müşteri banka ilişkilerinin hızlı bir şekilde devam etmesi için bazı eleştirilerimiz olmuştu. Bu konuda ekonomi yönetimiyle, konunun sahipleriyle birtakım toplantılar yaptık. Taleplerimizin bir bölümü zaten yasa yürürlüğe girmeden düzeltildi. Ama yasaların temel mantığına, çağa uyumuyla çelişmemek hususuyla taleplerimizi iletiyoruz. En çok tartışılan konu eş kefaletidir. Toplumda onun uygulanması konusunda birtakım güçlüklerle karşılaşıyoruz. Bu konuda bizim operasyonel anlamda sıkıntılarımız oluyor. Müşterilerin de sıkıntıları oluyor. Bu konuda TTK ve Borçlar Kanunu'na yönelik bazı taleplerimiz var. Zaman içerisinde dikkate alınacağını ümit ediyoruz. Ama şu anda hayatı durduracak iş yapma girişimimizi ortadan kaldıracak bir sıkıntının da olmadığının altını çiziyorum. 'Yarın olsun' dediğimiz bir talebimiz kalmamıştır.''